Kadın Sığınma Evi Mi Olsun, Kadın...
Bugün cuma.
Yarın yine bilmem kaç yüz bininci, kaç milyonuncu bir hafta sonuna gireceğiz
*
Bugün, benim gönlümden; mutlu, huzurlu, insana moral veren ve gözünü gönlünü açan bir şeyler yazmak geçse de “Kadınlarımızla ilgili baskı, şiddet ve kan!” haberleri buna engel oluyor...
Cennet’in ayakları altında olduğu bildirilen kadınlarımızın doğurduğu erkeklerce yaşamlarını zindan edilen “Baskı, zulüm, şiddet ve ölüm” haberleri, bir türlü gündemden düşmeyince, iyi şeyler de yazılmıyor maalesef...
*
Evde...
Sokakta...
İşyerinde...
Parkta...
Doğuda...
Batıda...
Kuzeyde...
Güneyde...
Ortada...
Bıçaklanarak öldürülenler...
Vurularak öldürülenler...
Dövülerek öldürülenler...
Bu dünyadan göçüp gidiyor...
Bunun adı da mı ‘kader veya yazgı’ acaba?
*
Devlet; şiddet mağduru kadınlarımıza hâlâ nihai bir çözüm bulamadı.
İlgililerce şiddete maruz kalan kadınların kalacağı yerin adı “Şu mu olsun, bu mu olsun?” diye tartışılıp duruluyor...
Yok, “‘Sığınma Evi’ olmasın; ‘Kadın Misafirhanesi’ olsun!”
Yok, “‘Kadın Misafirhanesi’ olmasın;‘Kadın Koruma Evi’ olsun!”
Yok, “Şu olmasın bu olsun; yok o olsun, öbürü olmasın!” gibi...
Anlayacağınız üzere havanda su dövülüyor...
*
Hem oranın adı niye ‘Kadın Konuk Evi ya da Kadın Misafirhanesi’ olsun ki? Onlar konuk değil ‘mağdurlar.
İşi kibarlaştırmaya çalışmanın âlemi yok...
Kadınlarımız oraya, kaba kuvvetin sonucunda canlarını kurtarmak için ‘sığınmak zorunda’ kalmışlardır.
Ha ‘sürekli kalmayı’ ortadan kaldırmak istiyorlarsa “Konuk Evi de, Kadın Misafirhanesi” de denilebilir elbette.
O nedenle yerel yönetimler ya da aileden sorumlu bakanlık ‘isim arayarak’ boşuna işi yokuşa sürmesinler. O yerin adı bal gibi “KADIN SIĞINMA EVİ.”
Yani çaresizliğin “çare arandığı yer” orası.
Veleddalin, Amin.
*
Eğer kafa yorulacaksa; bu kadınların üç ay sonra yine sokağa, şiddetin kucağına bırakılıyor olduğuna kafa yorulsun.
“Bu böyle olmaz! Yaptığımız bir pansuman tedavisidir, kadının korunması değildir.” denilsin.
“Devlet olarak her durum ve şartta (kadın-erkek) yurttaşını korumak zorundadır. ‘Kadın Sığınma Evi de devlet güvencesindir” denilsin.
Ama üç ayın sonrasında kapının dışına konan kadının “Bir gün; bilmem hangi sokağın ya da kaldırımın üzerinde, ‘kan-revan’ yatar vaziyetteki görüntülerini televizyonlardan seyrediyor ya da gazete sayfalarında okuyor olmayalım” denilsin.
Şartları konulsun, yaptırımları belirlensin ki “Nasıl olsa Kadın Sığınma Evi var” denilerek herhangi bir suiistimale meydan verilmesin.
*
Ne kadar kahredici bir durum!
Oysa -eğer gerçekten istenirse- sorunun çözümü hem de en kısa sürede bulunur.
Ötesi laf-ı güzafdır...
*
Yarın cumartesi...
İşiniz bereketli, yüreğiniz ferah, gönlünüz hoş ve huzurunuz hep yerinde olsun...
Hepinize iyi hafta sonları efendim...
0 yorum:
Yorum Gönder