web 2.0

17 Ekim 2011

20111013 - BÜTÜN TELEVİZYONLAR KAPATILSIN!

BÜTÜN TELEVİZYONLAR KAPATILSIN!

Biliyorum bu yazıma öncelikle dizi müptelalılığı olan hanımefendiler karşı çıkacak, ve bana hiddetlenecekler
“Kayıp Aranıyor’ programları izleyenler...
Haber müptelaları...
En çok da reklamlardan gözünü alamayan çocuklar kızacak bana...
Kimse benimle ilgili ‘iyi şeyler’ düşünmeyecek...
O zaman, düşmanlarım daha da çoğalacak.
*
Peki, ne yapmak istiyorum da bunca insanı kendime hedef alıyorum, onların hiddetini ve düşmanlığını kazanmak istiyorum?
Söyleyeyim “Televizyonların kapatılmasını istiyorum...”
Anne bugün evde neler yapmış, Babanın işi nasıl geçmiş; çocukların okulları ne âlemde. Yakında sınavlar da başlıyor. Acaba çocuklarımızın sınavları ne durumda?
*
Eş-dosttan; konu-komşudan; akrabayı talugattan ne haber?
Ölen, yiten, evlenen; hasta, zökel olan var mı?
Hiç olmazsa kafamızı şu renkli camdan alıp da kendimize dönsek...
Evin içine... İçimize yani... Tıpkı eskilerde olduğu gibi...
Birbirine kaynaşık bir vaziyette...
Yine çekirdek çitlesek, yine çerezimizi yesek, yine çaylarımızı yudumlasak, mısır patlatsak, kestane kavursak, ama bakılacak yüz televizyonun renkli ama yüzü olmasa...
Televizyonun donuk, soğuk yüzü...
Birbirimize baksak...
Gözlerimizin içine içine...
Ruhumuzu, yüreğimizi içimizdeki gerçeğimizi yansıtan gözlerimize bir baksak...
*
Aynı çatı içinde yaşarken; aynı acıyı, sıkıntıyı, sevinci, üzüntüyü paylaştığımızı zannettiğimiz oğlumuz, kızımız, babamız, annemiz, büyükanne ve büyükbabamızla yabancılaşmışlığımızı ve yabanlığımızı silip atsak...
“Mutluluk” neymiş bir tadına varsak ve onu paylaşsak...
Fena mı olurdu?
Şöyle eskiden olduğu gibi büyüklerimiz bize geçmişimizi anlatsa...
Hiç olmazsa “Haftada bir gün ve sadece bir saat kitap okusak (günde 10 dakikadan bile az).”
Torunlar büyükbabalarının dizinin dibine oturup, onun pamuk beyazı sakallarıyla oynasa...
Torun, büyükbabasının sıcaklığını hissetse; aralarında sıcaklığın ve dostluğun temelleri atılsa hani...
Çok da hoş olmaz mı Allah aşkına!
*
Bugün kaç evde karı koca şöyle karşılıklı kahvelerini yudumlayıp da birbiriyle iki çift laf edebiliyorlar...
Kardeşler birbirleriyle ‘kardeş’ olduklarını hatırlayıp anlaşabiliyor; birbirleriyle kucaklaşıp gerçekten kardeş olabiliyorlar...
Çok azdır diye tahmin ediyorum...
Çok az...
*
Niye?
Bahaneler hazır elbette...
“İş yoğunluğu, iş stresi, trafik karmaşası, derslerin yoğunluğu, sınavlar ve insanlar kendilerini eve zor atması...” öyle değil mi?
Sonrasında rahat renkli hayal dünyalarını önlerine seren renkli cam onlara yetiyor da artıyor bile...
*
İşte onun için diyorum ki “Sadece haftada bir gün” kendimize zaman ayıralım. Dedemize, ninemize; annemize, babamıza, torunlarımıza; ablamıza, ağabeyimize ve dahi kendimize bu kadar yabancılaşmayalım, ayrışmayalım diyorum...
Sadece “Haftada bir gün şu televizyonlar kapatılsın” n’olur?
Sadece haftada bir gün...
Olmuyor mu karar alalım biz kapatalım.
Sadece haftada bir gün...
Dünyanın sonu mu olur, yoksa kaybettiklerimizi mi yakalarız.
Hangisi?














0 yorum:

Yorum Gönder