Yasalar ve Vicdanlar
Bazen Öyle Anlaşılmaz Oluyor ki!
Ne yapacaklardı ki?
Belki de hiç konuşmayacak, öylece birbirleriyle bakışacaklardı...
Göz göze...
Belki de; gelecekte birlikte olamayacakları için geçmişlerine o kısacık sürede uzun bir yolculuk yapacaklardı hiç konuşmadan, sessiz sedasız...
Kim bilir, arada bir tebessüm edeceklerdi birbirlerine, ya da hüznün gözyaşlarını birbirlerine hissettirmeden içlerine akıtacaklardı.
Kime ne zararları olacaktı ki izin verilmedi…
*
Hem bütün bunlar sadece birkaç dakikalık zaman dilimi içine sıkıştırılacaktı...
Malum hasta ziyareti uzun olmuyor...
Yarım saat…
Bilemediniz bir saat…
Hadi siz deyin iki saat...
Yarım gün olsa ne çıkar ki?
Bundan sonrasında birbirlerini sonsuza kadar göremeyecek olduktan sonra...
Ama buna bile izin verilmedi...
Belki vicdan verdi de yasa vermedi…
Yasa verdi de vicdan yasak koydu, ölüm öncesi yaşanmak istenen kısacık mutluluğa…
Ve Odatv operasyonunda tutuklanarak Ergenekon’dan hapse atılan Gazeteci Doğan Yurdakul’un kanser olan eşi Güngör Hanım perşembe günü sabah vefat etti.
Ve birkaç saatlik görüşe izin vermeyen anlayış, Güngör Hanım’ın vefatının ardından eşine iki gün cenaze izni vermiş...
Ölmeden önce yapılan telefon konuşmalarında, Merhume Güngör Hanımefendi, “Beni hep iyi halimle hatırla, bu halimi görme.” demiş.
Söyler misiniz izin verilmeyince -kendilerini teselli etmek için- başka ne denilebilir ki?
*
Bazen olmuyor işte...
İnsan birbirine sahip çıkamıyor...
Yalnız bırakılabiliyor, yalnız kalabiliyor insan, geri kalan ömründe hep o yaranın izlerini taşıyarak...
Ama yine de “Biraz vicdan olmalı,” diyesi geliyor insanın...
Sonuçta birinden biri, sonsuzluğun derinliğinde kaybolup gidecekken bu yasak da niye?
Demek ki bütün yasalar insanın mutluluğu için değilmiş…
Vicdan ise çok gerekli olduğu bir anda yok olabiliyormuş…
Ne olurdu -yasalara inat, vicdan- o küçücük zaman dilimini ‘Yurdakul’lara ikram etmiş olsaydı...
Sağlığında edilmedi, ama tabutunu taşımasına izin verilme lütfunda bulunuldu...
*
Varsın olsun...
Hastalığında yanıbaşında olamadı ama cenazesinde tabutunun başındaydı.
Hem, “İnsan öldüğünde, ölenin ruhu, cenazeye katılanları görür.” diye demezler mi?
Güngör Hanım, Doğan Bey’i bu sefer mutlaka yanında görmüştür...
Nasıl üzüldüğünü...
Gözyaşlarını nasıl da içine sakladığını...
Veya kocasının nasıl metanetli davranmaya çalıştığını hep izlemiştir...
*
Varsın olsun...
Hiç olmazsa eşine “Uğurlar olsun!” derken, son ikametgahına gidene kadar, onun için bildiği ne kadar dua varsa okuyacak ya o, Güngör Hanım’a yeter...
*
Düşünüyorum da gerçekten de görüşmeleri için izin verilseydi ne olurdu ki…
Belki de hiç konuşmayacak, öylece birbirleriyle bakışacaklardı, göz göze...
Belki yarım saat, bilemedin bir saat…
Yarım gün olsaydı ne olurdu ki…
Yasalar ve Vicdanlar bazen öyle anlaşılmaz oluyorlar ki?
Ne desek boş!
0 yorum:
Yorum Gönder