Bugün Cuma
Dün Akdamar Adasındaydım…
Bu yazıyı size yazdığımda ben Van’dayım…
Hani Van’a kadar gelmişken Akdamar adasını da bir göreyim, dedim.
Merak bu ya, kafama koydum bir kere, o merakımı gidereceğim!
Ben de arkadaşım Aydın ile birlikte ver elini Akdamar…
Gevaş’tan bindik motora ve içinde aynı adı taşıyan kilisesinin bulunduğu Akdamar adasına çıktık.
Bizi önce görevliler karşıladı.
Nazik bir “Hoş geldiniz” selamasının ardından, kişi başı 3 lira olan giriş ücretini de ödedikten sonra dar olan taş yoldan yaklaşık 80-100 adımlık mesafeyi çıktıktan sonra, misafirlerini özlemle(!) bekleyen Akdamar kilisesi misafirlerini buyur ediyor.
*
Size Akdamar’ı anlatacağım, ama biliyorsunuz ki bazı şeyler anlatmakla olmuyor, yaşamak gerekiyor.
Ben, yine de dilim döndüğünce aklımda kalanıyla size bir iki kelâm edeyim …
Kilisenin, karşınızda heybetiyle duruyor olduğunu gördüğünüzde bakanlarını etkileyen taş kabartmalarda İncil ve Tevrat’tan alınan dini konuların yanı sıra, dünyevi konular, saray hayatı, av sahneleri, insan ve hayvan figürleri tasvir edildiği göze çarpıyor.
Sonra, kilisenin sizi karşılayan kapısından içinde dört tane sütunun yer aldığı genişçe bir avluya giriyorsunuz…
Tabanı kalın düz taşlarla son derece düzenli döşenmiş olan avlu, hâlâ özelliğini korurken, duvarlarında, İsa’nın havarilerinin -renkleri solmuş- resimleri bulunuyor.
Gördüğüm kadarıyla resimlerin neredeyse her birinin ya kafası, ya kolu, ya bacağı ya da gövdesi silinmiş ve veya kazınmış…
*
Avludan yine dar kapıyla tekrar içeriye giriyorsunuz ki orada büyükçe bir avlusu olan bir başka yuvarlak bölüm karşılıyor sizi.
Sanki iç avlunun duvarındaki resimler biraz daha korunmuş gibi. Belki de son restorasyonda eksikler tamamlanmış da olabilir.
Hele rahiplerin oturduğu söylenilen taştan bölmenin duvarındaki Meryem Ana resmi -sanki- olduğu gibi duruyor.
*
Bu avlunun sol tarafında dar bir kapıyla çok dar bir odaya giriyorsunuz. Odanın Van’a bakan kısmında; bir insanın ancak sığabileceği bir oda daha bulunuyor. Bu küçük odanın Van’a bakan duvar tarafında; yüksekliği 40 santim, genişliği 15 santim civarında olan ve içeriye çok az ışığın sızıyor olduğu bir penceresi var. Aynı küçük oda, avlunun sağ tarafına da yapılmış ve orada da aynı ölçülerde bir pencere bulunuyor.
*
Ve Akdamar kilisesi içi, dışıyla hepsi o kadar.
Kilisenin etrafı ağaçlık, taşlık ve bakımsız olmasına rağmen yine de meraklılarıyla dolup taşıyor.
Ben de; onca yıl merak edip durduğum bu yere nihayet gittim, merakımı giderdim, fotoğrafladım, videoya aldım, görebildiklerimi sizinle paylaştım ve döndüm…
*
“Seni etkiledi mi?” diye sorarsanız, etkilenmediğimi söyleyebilirim.
Görülmeli mi?
Her şeyden önce tarihi ve manevi önemi olan bir yer. Üstelik bu aralar basında da oldukça yer alınca ister istemez merak ediyor insan…
*
Başka ne diyeyim ki?
Yarın yine tatil ve ben de size özlemlerinizi ve meraklarınızı giderebilmeniz dileğimle iyi hafta sonları diliyorum efendim…
0 yorum:
Yorum Gönder