web 2.0

15 Ağustos 2011

20110816 - BIÇAK KEMİĞİ DELDİ...

BIÇAK KEMİĞİ DELDİ...

Sayın Başbakan’ın gerçekten canı sıkılsa da, her ne kadar “Bıçak kemiğe dayandı” dese de değişen bir şey yok, gibi görünüyor...
Zaten her şehit cenazesi sonrasında bıçak kemiğe dayanmıyor muydu?
Hatta her şehit cenazesi sonrası, o bıçak, o ailenin kemiğini -hem de acıların en büyüğü ile- delmiyor muydu?
*
Ramazan öncesinde de ramazanda da bıçak kemiğe iyice dayanmışken; ramazan sonrasında da o bıçak kemiği yine defalarca delmeyecek mi sanki?
Bu bıçak daha nasıl kemiğe dayanacak?
*
Ülkemin; her türlü iç ve dış düşmanlardan korunup kollanmasında birinci öncelikli sorumlu olan hükümet ve o hükümetin emrindeki güçler değil midir?
Ve benim ülkemde, yıllardır, neredeyse her gün fidanlar toprak olmuyor mu?
Ocaklara düşen ateş, düştüğü yeri kavuruyor mu?
Diğer taraftan; karşı güçlerin siyasal kanadı her türlü tehdit ve tahrikkâr sözlerini söyleyip, şovlarını her yerde -milleti çileden çıkarırcasına- yapmıyorlar mı?
Bu memlekette yıllardır aynı görüntüler izlenip duruluyorken, bugün mü bıçak kemiğe dayanmaya başladı ki?
Gerçekten anlamak güç!
*
Oysa bu zamana kadar binlerce ailenin, onları ayakta tutan kemikleri çoktan kırıldı da taptaze canlarını toprağa verirlerken, onlar o göçüğün altında kaldılar bile...
Bunun daha ötesi yok ki?
Bunun daha ötesi için söz söylemeye gerek yok...
Bunun daha ötesi için gereğinin yapılmasının dışında söylenecek nasıl bir söz olabilir anlayamıyorum!
*
Aslında söylenmesi gereken söz değil, yapılması gerekenin icraat olması gerekmez mi?
Bir şey yapılacaksa neden bıçağın kemiğe dayanması beklenir de daha önceden sonuca gidilebilecek olan gereği yapılmaz
*
Şehit düşen fidanlarımız, her çatışma öncesi paylaşım sitelerinden “Belki de bu çatışmada ben şehit düşebilirim!” şeklinde duygularını paylaşıyorlar.
Kendi ölüm haberlerini yakınlarına -maalesef- yine kendileri veriyor.
Ne acı öyle değil mi?
Belki o çatışmada değil ama bir sonraki, daha bir sonraki çatışmada denk geliyor namussuz kurşun...
*
Sevgili hemşerim için de öyle oldu.  Aynı günün (cuma) akşamı çatışmaya girmeden önce saat 14.23’te facebook’una; “Burası ne cennet ne harikalar diyarı. Burası insanların sustuğu, mermilerin konuştuğu, güllerin yerine barutun koktuğu, ırmakların yerine kanların aktığı, kuşların uçmaya, kurtların yaşamaya korktuğu Kato, Besta, Gabar dağlarının tam ortası Şırnak Beytüşşebap’tır. Burası Batı’da şafak sayanların değil, teskereye bir gün kala şehit olanların yeri...” diye yazıyor ve aynı günün akşamı da şehit düşüyor Mesudiyeli Onur Karakuş...
Ve o bıçak Karakuş ailesinin kemiğini paramparça ediyor...
*
Bu durumda daha ne denilir ki?
Daha ne beklenir?
Bilinmiyor...
Ama hep bekleniyor...



0 yorum:

Yorum Gönder