ÖNCE MACARİSTAN, ARKASINDAN İRAN
Dünden itibaren İstanbul’da değilim.
Pazartesi günü saat 10.30 itibariyle Budapeşte’ye uçtuk.
Dört günlük bir seyahatim olacak.
Umuyor ve arzu ediyorum ki, bu dört gün boyunca sizlere oralardan haber yazı ve fotoğraflar geçebilirim.
*
Son günlerde içim iyice karardı …
Yemin krizinin demokrasi krizine dönüşerek henüz bir netlik kazanamaması ve halkın oylarıyla milletvekili seçilen -hüküm giymemiş vekillerin- hâlâ içeride tutuklu olmaları insanın yüreğini sızlatıyor…
Bakalım Kılıçtaroğlu bu yemin sorununu (kendisine göre demokrasi sorununu) nasıl çözecek…
Görünen o ki baştan beri aynı kararlılıkla ve hukuki gerekçelerini ve iddialarını da ortaya koyarak sürdürmeye çalışıyor…
CHP Genel başkanı içeride tutuklu bulunan arkadaşları Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal için; “Mahkum mu? Değil. Peki, mahkum olmayan birisi, ceza almamış birisi halkın iradesine rağmen hangi gerekçeyle hapiste tutulur? Bazı medya organları da 'CHP boykotu' diyorlar. Ne boykotu Allah aşkına. Parlamentoya giriyoruz, oturuyoruz. Boykot yapmıyoruz. TBMM’ni yüceltmek istiyoruz. Halkın iradesine vurulan prangayı söküp atmak istiyoruz. Amacımız bu. Demokrasi eksiksiz olsun istiyoruz.” diyerek kendisinin anlaşılmasını istiyor.
*
Diğer taraftan Fenerbahçe’nin içine düştüğü bu durum hangi sözcüklerle nasıl açıklanır hâlâ anlamış değilim…
Büyük başkanın tutuklanarak ceza evine gönderilmesi tıpkı bir kabus gibi…
Hani Fenerbahçe velev ki bir de ligden düşürülürse o zaman kabusun, kabusu nasıl olurmuş göreceğiz…
Velhasıl her taraftan sıkıntılı bir süreç içindeyiz…
Memlekette insanın içini karartan böylesi gelişmeler yaşanırken, işlerimizin yoğunluğu ve yaz mevsiminin insanı bunaltan sıcaklarının bastırması, artık bir hava değişimine gerçekten ihtiyacım vardı.
*
Daha önce Macaristan’a gitmemiştim. İlk defa gidiyorum.
Zaman bulabilirsem olabildiğince fotoğraf çekmeyi deneyeceğim ve çektiklerimi de sizlerle paylaşacağım.
Biliyorsunuz bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor…
Gideceğiniz yere büyük hayallerle gidiyorsunuz, bir o kadar hayal kırıklıklarıyla geri dönüyorsunuz.
O nedenle ben de tedbirli davranmak istiyorum…
Ama yine de sizinle paylaşacağım hem birkaç konu hem de değişik birkaç fotoğraf karesi bulabileceğimi düşünüyorum…
*
15 Temmuz’da İstanbul’dayım.
Kısmet olur da bir aksilik olmazsa 25-30 Temmuz arası seminer için Tahran’a (İran) gidiyorum.
Daha önce iki kez gittiğim Tahran’la ilgili düşüncelerimi dört yıl önce sizinle paylaşmıştım.
Özellikle Tahran’da insanların Ahmed-i Nejat ile ilgili düşüncelerini…
Kadınların ticarette erkeklerine her konuda destek verdiklerini, giydikleri siyah örtülerinin altında son derece modern, şık ve marka giysiler olduğunu, sizlerle paylaşmıştım.
Şimdi bakalım dört yıl içinde neler değişmiş onları da yine gazeteniz Habermanşet’te ve bu köşede sizlerle paylaşacağım.
*
Anlayacağınız gittiğimiz yerlerde de size ulaştırabilecek mutlaka bir şeyler bulabileceğimi düşünüyorum…
Umarım güzel konu ve fotoğraflarla sizlere ulaşmayı başarabilirim…
0 yorum:
Yorum Gönder