BUGÜN ‘HALİL İBRAHİM BEREKETİ’
ÜZERİNİZE OLSUN…
Bugün Cuma…
Birkaç cuma’dır, cuma günü yazılarını atlayıp duruyorum.
Atlayışım konu bulamayışımdan değil, aksine ülkede gündemin hep yoğun oluşundan ve önceliği gündem konularının belirleyişindendi.
Biliyorum doğru değil.
Madem ki her cuma sıra dışı yazılar yazacağız, o zaman, o bir günü atlamayacağız
Umarım bundan sonra olmaz.
Umarım bundan sonra olmaz.
*
Neyse efendim, istedim ki bugün, şöyle en az kendisi kadar karşı tarafın da düşünüldüğünün anlatıldığı bir konuyu ele alayım...
Güzel düşünmenin yaratacağı güzel sonuçların görüldüğü ve geçmişten günümüze taşınan bir kıssayı sizlerle paylaşmak istiyorum…
İstiyorum ki içimize yer eden bencilliğimizi içimizden söküp atalım. Bunun için de;
Yeter ki “Rab bena, hep bana” denilmesin…
Denilmesin ki, bereket olsun, bolluk olsun, dostluk olsun…
Denilmesin ki dirlik düzenlik olsun, birlik olsun, sevgi olsun
Denilmesin ki, üç günlük dünyada birbirlerini hor görüp büyüklenilmesin…
Denilmesin ki, sofralar ‘Halil İbrahim bereketi’yle dolup taşsın, insanlar birbirini kullanmasın, birbirini sahiplensin, zamanımızın keyfi sürülsün…
*
İşte kıssa benden, kıssadan hisse kapmak sizden.
“Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.
Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin.Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar, buğdayı ikiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya...
Halil, bir teklif yapmış; ‘İbrahim kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim, sen buğdayı bekle,’ demiş.
‘Peki abi’, demiş İbrahim Ve Halil çuval getirmeye gitmiş. O gidince, düşünmüş İbrahim, ‘Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lâzım onun evine...’ demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
‘Haydi İbrahim!’ demiş, ‘Önce sen doldur da taşı ambara.’
‘Peki abi,’ diyen İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince. Halil düşünür bu defa! Der ki: ‘Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek…’ diye düşünerek, kendi payından atar onunkine birkaç kürek..
Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin.Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar, buğdayı ikiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya...
Halil, bir teklif yapmış; ‘İbrahim kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim, sen buğdayı bekle,’ demiş.
‘Peki abi’, demiş İbrahim Ve Halil çuval getirmeye gitmiş. O gidince, düşünmüş İbrahim, ‘Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lâzım onun evine...’ demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
‘Haydi İbrahim!’ demiş, ‘Önce sen doldur da taşı ambara.’
‘Peki abi,’ diyen İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince. Halil düşünür bu defa! Der ki: ‘Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek…’ diye düşünerek, kendi payından atar onunkine birkaç kürek..
*.
Velhasıl, Halil gittiğinde İbrahim, kendi payından atar Halil’inkine, İbrahim gittiğinde Halil atar İbrahim’inkine.
Bu böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak Teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün 'Bereket' denilince, bu iki kardeş akla gelir. Bu bereketin adı: ‘Halil İbrahim bereketi’dir”.
Velhasıl, Halil gittiğinde İbrahim, kendi payından atar Halil’inkine, İbrahim gittiğinde Halil atar İbrahim’inkine.
Bu böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak Teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün 'Bereket' denilince, bu iki kardeş akla gelir. Bu bereketin adı: ‘Halil İbrahim bereketi’dir”.
*
Dedik ya, kıssadan hisse…
Sofranızdaki aşınızın bereketli; dirlik ve düzenliğinizin daim olması dileklerimle, hepinize iyi hafta sonları efendim.
0 yorum:
Yorum Gönder