KOBE’Lİ THY REKLAMI
MÜTHİŞ(!) DEĞİL Mİ?
THY’nin Basketbolcu Kobe Braynt’li son reklâmını izlemişsinizdir.
Televizyonlarda o kadar çok gösteriliyor ki “Reklâmda ne anlatılmak isteniyordu, vurgusu neydi?” ona bile girmek istemiyorum.
Hemen pat diye konunun içine gireyim; “Bu reklâmla ABD, Kobe Braynt ile Türkiye’yi mat etmiştir.” diyorum.
Ezmiştir, tüketmiştir, yerlerde süründürmüştür…
Çok mu abartıyorum!
O zaman reklâmı bir de benim gözümle anlatayım…
ABD’li Kobe Bryant’a biçilen rol ile, bizim aşçıya (Aslında orada aşçının ne işi var onu da anlayamadım) biçilen rôlü bir güzel izleyin…
*
Evet, reklâmın özünde dikkat çekmek vardır.
Evet, izleyiciyi reklâma kilitlemek gerekir.
Evet, etkili bir reklâm izleyenini her yönüyle düşündürmelidir…
Onun için de tezatlıklar kullanılır ya…
Eğer reklâm, uluslararası bir çalışmaysa o zaman yazılan senaryo, “Her iki toplumun da hassas noktaları mutlaka göz önüne alınmalı,” diye düşünüyorum.
İki ünlü, akıllı ve işlerinde başarılı insan. Bir kere konumları gereği birbirlerinin yaptıkları işe saygı duymaları gerekir.
Gerekmez mi? Gerekir.
Ama öyle olmuyor. İlk cahilliği de nedense; “O sayı kaçmasa daha nefis gelebilirdi” diye sataşarak Türk yapıyor.
Sıradan, tecrübesiz, birbiriyle inatlaşan iki mahalle delikanlısı gibi iki ünlü insan -birbirlerine üstünlüklerini göstermek için (Sanki buna ihtiyaçları varmış gibi)- hayatlarında hiç yapmadıkları işleri yapmaya koyuluyorlar.
Hadi, “Buraya kadar pek sıkıntı yok,” denilebilir.
Ya senaryonun geri kalan bölümü nasıl?
İşte facia orada sergileniyor…
ABD (Kobe Bryant) kabul edilebilir beceriksizlikler yaparken, bizim aşçı yerlerde sürünüyor…
Bir fecaat…
*
Peki, bu reklam filminde ABD’li yerlerde sürünseydi, zavallı konumunda görüntüler verseydi sanılıyor mu ki “Bu bir reklâm” denilerek, ABD’liler böyle bir reklâm filmini görmezden geleceklerdi?
Gelmeyeceklerdi?
Neden gelmeyeceklerdi biliyor musunuz?
“Her durum ve şartta ABD çıkarları -onlara göre- her şeyden üstündür” de ondan. “Hiçbir ABD’liyi hiç kimse silik, sünepe, beceriksiz ve gülünç duruma düşüremez” de ondan. Bunun için diplomatik tepki dahil olmak üzere konulabilecek her tür tepki denenirdi.
Bunun aksini ABD’yi tanıyan hiç kimse düşünemez.
Biz ne yaptık?
Hiçbir şey. Seyrediyoruz sadece…
*
Şimdi, THY için çekilen bu reklâm filminden Ulaştırma Eski Bakanı (o zaman bakandı) Sayın Binali Yıldırım, oldukça mutlu olmuştur herhalde!
Oysa, bu reklâm filmi sosyal sorumluluk penceresinden seyredildiğinde insanı çok farklı mecralara götürüyordu.
Acaba ben mi yanlış pencereden bakıyorum!
Bir de merak ediyorum, Sayın başbakan bu reklâm filmini gerçekten seyredip beğenmiş midir?
Beğenmişse en çok hangi verdiği mesajı beğenmiştir, bunu da bilmek istiyorum.
*
Bence; biz bu reklâm filmiyle kendimizi ezdirirken Kobe Braynt; -kim bilir ne kadar- ABD doları veya Avro’yu -parmağının birazcık kesilmesi karşılığında- alıp gülücüklerle Los Angeles’e dönmüştür.
*
Diğer taraftan, THY Genel Müdürü Sayın Kotil’in, bu reklâm filmini izlediklerinde işin sosyal sorumluluk boyutu akıllarına geldi acaba?
Gelmediyse de, şimdi bu boyutuyla izlediğinde ne düşündüklerini bilmek istiyorum.
Sıradan bir reklâm izleyicisi olarak benim aklıma geldiğine göre, kılı kırk yarmaları gerekenlerin de akıllarına gelmiş olabilir.
Gelmediyse de ne diyeyim ki?
Bundan sonra bu reklâm filmini seyrettikçe mutlu ol ,mutlu kal Türkiye…
0 yorum:
Yorum Gönder