web 2.0

6 Şubat 2011

20110208 - FELSEFE AYNI, KÜLTÜR AYNI, ANLAYIŞ AYNI

FELSEFE AYNI, KÜLTÜR ANI , ANLAYIŞ AYNI…

Avcılar’da CHP’liler; Avcılar'dan, CHP İstanbul il yönetimine giren bir anaokulu yöneticisini konuşuyorlar…
Bu hanımefendinin Avcılar CHP’deki etkinliğini, partililiğini irdeliyorlar…
Hatta işin tuhaf tarafı -belki de partiye yararlı olacak olan- bu kişi ile ilgili bilgi, ilçe başkanına sorulmamışsa kime sorularak alınmış olabileceğini de merak ediyorlar.
*
Demek ki Sayın Kılıçtaroğlu’nun CHP’nde de nüfuzu ve nüfusu ağırlıkta olanlar, bu tür atamalarda etkin olabiliyorlar…
Demek ki CHP’de değişen pek bir şey yok.
Kişilerin yeteneği, cabası, becerikliliği, emeği, bu dönemde de çok önemli  değil!  
Eskiden de öyleydi… Eskiden de göz ardı edilen partililere teselli babından “Yetenekli, başarılı ve iyi bir partili olduğu söylenip, bugün için olmazsa yarın veya daha sonra kendisinin mutlaka değerlendirileceği” yönünde -sözüm ona- gönül alma girişimlerinde bulunulurdu.
Nasıl olsa hedefe ulaşılmış, atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
Hem, o gibi kişilerin her zaman için yedekte hazır bulundurulması da şarttı…
Hele bir de partiye  bağlılığı ve inanmışlığı da test edilmiş ve onaylanmışsa. işler daha da kolay oluyordu. Çünkü o -kişiler partilerinde kargaşa ve huzursuzluk olmasın diye-, çoğu zaman susmayı ve kendi kabuğuna çekilmeyi daha doğru buluyorlardı.
Hiç kimse parti içinde karışıklık ve huzursuzluk çıksın istemezdi. 
Hele kendini ispatlayacak olan yeni il başkanı asla istemezdi…
Önümüzde seçim vardı ve İstanbul’da başarılı olunması da şarttı!
*
Ne var ki CHP’de yıllardır; nüfuzu ve nüfusu etkin olanların tanıdığı ve referansı         -yeterli derecede liyakate bakılmaksızın- her zaman için bir adım önde olmuştu…
Partiye gönül verme, partiye bağlılık; nüfusu ve nüfuzu yerinde olan insanlar için        -tabiri yerindeyse- askerlerin işiydi…
CHP’deki bu düşünce on yıl önce de, yirmi yıl önce de -maalesef-  aynı…
Yani; Felsefe aynı, kültür aynı, anlayış aynı!
*
Oysa bu parti “Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün kurduğu bir partidir…”
Ve  ne acıdır ki, cumhuriyeti kuran bu parti, yıllardır tek başına iktidar olmayı başaramamış bir parti konumundadır…
Üstelik de, Atatürk’ün bu partisi, Atatürk’ün Türkiye’sinde meclise bile girememişti.
Ne acı!
Gerçekten CHP adına üzücü ve düşündürücü bir gerçek…
Şimdi partilerinin iktidar olamamasının nedenini etkin ve yetkin yöneticilerine sormak gerek;
-                           Partinin bu hale gelmesinin suçu, partiye gönül verenlerde mi, partiyi yönetenlerde mi?
-                           Nüfuza ve nüfusa önem verenlerde mi, rütbesiz asker gibi her durum ve şartlarda mevziide çalışanlarda mı?
-                           Birilerinin himmetine sığınarak aldıkları etiketi, kendilerine referans olarak kullananlarda mı, yoksa bu duruma  dayanamayıp, partiye küsüp gidenlerde mi?
Kimde?
Derdim birilerini suçlamak veya hedef göstermek değil.
Derdim -gördüğüm kadarıyla- parti içindeki değerlerin göz ardı edilmesinin veya referansla gelenlerin partiye bir şey katmadığını anlatmaya çalışmak.
Benim derdim bu?
                                


0 yorum:

Yorum Gönder