web 2.0

11 Ocak 2011

20110112 - BUNA ÖZEL SEKTÖRDE 'RİSK ALMAK' DENİR

BUNA ÖZEL SEKTÖRDE ‘RİSK ALMAK’ DENİR
Çok gezen mi öğreniyor, çok yaşayan mı?
Aslında ona “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” denir ya, benim öyle diyesim geldi.
Çok gezen, çok yaşayandan -her halde- biraz daha fazla biliyor…
Geziyor çünkü…
Farklı  farklı olaylara tanık oluyor…
Farklı farklı şehirlerde devlet dairelerinin farklı yönetildiğini görüyor…
Birileri işini nasıl da umursayarak yaparken, bir diğerinin hiç de umursamadığına şahit oluyor…
Aynı kuruma hizmet eden farklı iki insanın aynı kefeye konulmamasını anlıyor.
Biri işi almak için çırpınıp dururken, bir diğeri pek de önemsemiyor bile…
*
Salı günü (11.01.2011) Uşak’taydım…
Yine bir seminer ön görüşmelerini yapmak üzere gitmiştim…
Katılımcı sayımız 200-250 kişi civarında…
 Yer arıyorum…
Otellerin yer durumu müsait değil…
Kültür merkezinde seminer salonu var, yemek salonu yok…
Öğretmenevi’ne gidiyorum…
Öğretmenevi’nde seminer salonu da, yemek salonu da müsait gibi görünüyor…
“Görünüyor” diyorum, çünkü müsait olan salon, aynı zamanda emekli öğretmenlerin ve/veya kendilerini emekliliğe hazırlayan öğretmenlerin bir araya gelip okey oynadıkları oyun salonu...
Sinema düzeni 200-250  kişi alır.
Yani bize yeter!
Müdür beyle konuşuyoruz…
“Olmaz!” diyor. “O salonu kullanamazsınız!”
“Neden?” diyorum.
“Çünkü orada emekli öğretmenlerimiz oyun oynayıp vakit geçiriyorlar. Burası da bir sosyal tesis olduğu için, bir geceliğine de olsa onları oyunlarından mahrum edemem.” diyor
Şaşırıyorum…
Gerçekten de şaşırıyorum…
Özel sektörde böyle bir şey diyeceksiniz, ertesi gün kapıdasınız…
Ama işin aslı öyle değil ki!
Daha önce de aynı şeyi yapmaya kalkışmışlar da emekli öğretmenlerimiz -okey oyun hakları ellerinden alındığı için,- milli eğitime şikayette bulunmuşlar.
Ben anlatılanların yalancısıyım.
Yine de, öyle bile olsa bir formülü bulunur ve o emekli öğretmenlerimiz ikna edilip, bir başka yere yönlendirilir ve o iş kapılır…
Üstelik emekli öğretmenlerimizi de kırmadan…
Ama istemek lâzım…
İkna etmeyi istemek, kuruma para kazandırmayı  -insanı yorsa bile- istemek lâzım…
Biraz uğraşmayı, çaba sarf etmeyi göze almak lâzım…
Özel sektörde bunun adına ‘risk almak’ diyorlar…
Risk alınmıyor ve ben de risk almasını bilen özel sektöre dönüyorum…
Onlar, insanlar yakaladım mı bırakmıyorlar…
Çay ısmarlıyorlar, kahve ısmarlıyorlar, evet efendim, yaparız efendim, hazırlarız efendim, ikram da ederiz efendim” deyip işi bağlıyorlar…
Bağladılar da…
Ne oldu?
Ben işimi gördüm…
Öğretmenevinde emekli öğretmenlerimiz okey taşlarının şakırtılarını ‘çat, çat’ dinlemeyi sürdürmeye devam edecekler …
Oysa o insanlar yıllar yılı öğrencilerine “İnsana en değerli şeyin zaman” olduğunu “Zamanın boşa geçirilmemesi gerektiğini” anlatıp durdular…
Gördüm ki onlar da o söylemlerini bir zorunluluktan söylüyorlarmış…
Öğretmenevi müdürü de belki de bana -benim bilemediğim bir zorunluluktan- o salonu veremedi…
Belki de şikâyet edilmekten korktu…
Ne yapalım sağlık olsun…
Sağlık olsun da sahi devlet yapıları için “Neden hantal” diyorlar?



0 yorum:

Yorum Gönder