web 2.0

11 Ocak 2011

OCAK 2011 SÖYLEŞİ - ORDU HABER

GAZETECİ YAZAR YUNUS ARIKAN’IN
MESUDİYE BELEDİYE BAŞKANI İSA GÜL İLE YAPTIĞI SÖYLEŞİ…

Mesudiye Belediye Başkanı İsa Gül ile Hürriyet Gazetesi Başyazarı Sayın Oktay Ekşi’yi başyazarlıktan ettiren işte o malum konuyu konuştuk.
Yani, Hürriyet Gazetesi Eski Başyazarı Sayın Oktay Ekşi’nin o meşhur yazısı sonrasında başta Mesudiye Belediye  başkanı  ve Mesudiyeli sivil toplum kuruluşlarının önde gelen isimlerinin ortaya koydukları tepkilerini konuştuk.
Tepkilerinin haklılığını haksızlıklarını, pişmanlık duyup duymadıklarını vs.
Lafın orta yerinden başladık veya sonundan başladı. Belki de  bir türlü lafın başını bulamadık, ama başladık bir yerinden ve ‘pat’ diye konunun içine girdik.
Ben konuyla ilgili başlangıçta bir şeyler anlatmaya çalışıp, eveleyip gevelememi bir yere bağlayacaktım ki, Başkan Gül birden konunun içine girdi. Ben de ‘pat’ diye söyleşiyi sürdürdüm.
İSA GÜL: Siz bu konuştuklarımızı kullanır ya da kullanmazsınız. İstediğiniz şekilde de yazabilirsiniz sorun değil. Biz kendi açıklamamızı yaparak olayı orada bitirdik. Biz bu olayı demek ki, Mesudiye’de Oktay Ekşi gibi düşünmeyenlerin de olduğunu, kamuoyuna duyurmak istedik. Ve orada onu sonuçlandırmak istedik. Yani, bununla ilgili herhangi bir girişim ve başka bir hareket de yapmadık ve yapmayacağız. Bakın ben de şunu anlatmaya çalışıyorum. Tüm Mesudiyeli hemşerilerimden, siz de Mesudiyeli hemşerim olmanız asabiyle, yani bu konuyu ne kadar kaşırsak, ne kadar eşelersek, bu, Mesudiye’de Mesudiyeli olarak hepimize zarar verir. Benim bunu açıklamamdaki sebep bu.  Siz bir şeyler yazarsanız birileri de bir cevap verir, derken bu konu gündemde kalırken, bu durumdan Oktay Bey de üzülecek, Mesudiye kamuoyu rahatsız  olacak…
Yunus ARIKAN: Söyledikleriniz doğru. Bu konuda iki yazı yazdım…
İsa GÜL: Ben yazılarınızı okumadım.
Yunus ARIKAN: Benim yazım internette de var. En son “Ah Mesudiyelim Ah” başlıklı yazım. İnternetten de okursunuz. Zaten Sayın Oktay Ekşi de bu konunun tartışılmasını, kaşınmasını ve kamuoyunda gündemde tutulmasını da isteyen birisi değil. Ben kendileriyle konuştuğum için bunları söyleyebiliyorum. Hatta bununla ilgili ben ciddi anlamda üzülmüştüm. ‘Oktay Abi bu konuda neler yapabiliriz, Nasıl çalışma yapabiliriz? Çünkü bu haksızlık! Neden haksızlık? Oktay Ekşi Mesudiyeli sıfatıyla böyle bir ifadeyi kullanmamıştır. Oktay Ekşi bir gazeteci sıfatıyla, Hürriyet Gazetesi’nin başyazarı olması sıfatıyla da değil. Hürriyet gazetesinde başyazarlık yapan bir gazeteci sıfatıyla bunu kullanmıştır. Oysa bir gazeteci Mesudiyeli de olabilir, Afyonlu da olabilir. Türkiye’nin her tarafından olabilir. Böyle bir ifade kullandı diye o yörenin insanı neden şunu düşünmüyor… Bir belediye başkanı, dernekleri vs. “Bu bir gazetecidir, bu sorun bizi ilgilendirmez. Bu, kendi kişisel görüşüdür Mesudiyelilerin görüşü de değildir. Bu Oktay Ekşi’nin takdiridir.” İfadesini kullanıp, bir şey sorulduğunda söylenmiyor da bir toplantı yapılarak deniliyor ki; “Bu zamana kadar üstlendiği bütün görevleri de bırakarak anılarını yazsınlar” diye ifadeler var. Böyle bir şeyi, benim Mesudiye’deki insanım, benim Mesudiye’nin belediye başkanı, dernekler nasıl oluyor da çok sevdikleri ve Mesudiye ile özdeşleşmiş olduğunu söyledikleri bu insanı bir çırpıda yok sayıyor ve ‘anılarını yazmayla’ baş başa bırakıyorlar.  Gelelim sizin dediğiniz ikinci noktaya… Doğrudur, evet Oktay Ekşi Mesudiyelidir, Etkin birisidir. Başbakan Sayın R.T. Erdoğan da Oktay Ekşi’nin Mesudiye’li oluşundan dolayı Mesudiye yapılacak olan yardımları da geri planda tutabilir. Bundan dolayı Mesudiye’ye zarar da verilebilir. Ben Mesudiye belediye başkanımın, Mesudiye derneklerimin, Mesudiye’deki diğer sivil toplum kuruluşlarının böyle bir tepkiyle karşılaşmaları durumunda gerek sayın başbakanı, gerek diğerlerini ikna edecek bilgi, birikim, tecrübe ve kapasiteye sahip olduklarına inanıyorum. Benim kişisel düşüncem. En azından bu insanların, sayın başbakanın, bir gazetecinin, -bir Mesudiyeli de olabilir, başka yöreli de olabilir- vermiş olduğu bir beyanatla tüm Mesudiyelileri mahkûm etmeyecek kadar geniş düşünceye sahip olabileceği iknasını karşı tarafa verebilir. Meseleye bu yönden bakmışsanız -ki bu benim kişisel düşüncem,- sanki biraz eksik bir düşünce, doğru bir düşünce değilmiş gibi geliyor bana. Ama Oktay Ekşi’yi hem bizim Mesudiye’mizle özdeşleşmiş bir insan olarak düşünüyoruz hem de böyle bir girişim de bulunuyoruz.  Bu doğru değil. Açık söyleyeyim, İsa Gül, bir yöreyle ilgili… Üstelik de Oktay Bey özür diliyor. “Kantarın topunu ağır kaçırmışım,” diyor. Özür dileme erdemliğini de gösteriyor bu insan. İsa Gül başkanım bir yerde bir şey söylediğinde ben onu yerden yere vuramam. Önce onunla konuşurum. Önce biz Oktay Ekşi’yle konuştuk. Geniş çaplı bir şey yazmadık, ama önce sizinle konuştuk. Ben Sami Bektaş’ı yakından tanırım. Bana karşı sevgisi saygısı olan bir arkadaşımız Oktay Ekşi’ye karşı öyle zannediyorum ki bir tavrı var. Meselâ, bizim Mithat Coşkun. Mithat Coşkun, Oktay Ekşi’yi çok seven birisi, çok önemseyen birisi… Nasıl oluyor da, “Her şeyini bıraksın da anılarını yazsınlar” ifadesinin altına imzasını atıyor. Ruşat Aydoğan… Yani enteresan… Ben böyle düşünüyorum…
İsa GÜL. Yunus Bey, şimdi bak. İnsanlar bir robot değildir. Fikirleri vardır.  Kişileri çok sevmek, değer vermek aynı fikirleri paylaşıyor anlamına gelmez.
Yunus ARIKAN: Kuşkusuz.
İsa GÜL: Oktay Ekşi ile Mesudiyeli olma paydası haricindeki düşüncelerimle 180 derece zıt kutuptayız. 
Yunus ARIKAN: Doğrudur, olabilir.
İsa GÜL: Ben milliyetçi, muhafazakâr bir insanım. Ben başbakanımı da severim, başbakanımıza da oy verdim. İyi bir lider…  Bana göre dünya çapında bir liderdir. Ha ben bu Oktay Beyi değil de kim olursa olsun bizim başbakanımıza, bu Recep Bey de olmayabilir, Deniz Baykal da olabilirdi, Kılıçtaroğlu da olabilir, Devlet Bahçeli de olabilirdi. O zihniyetleri dahi kastetmiş olsaydı bile aynı şeyin altına yine imzayı atardım. Diğer bir nokta da, biliyorsunuz ki insan doğar yaşar ve ölür. Bir süreç vardır. İnsanın gençliği, orta yaşlılığı verimliliği… Ha, ben, Oktay Bey bugün belli bir yaşa gelmiş büyüğümüzdür. Tabi ki Mesudiye için bir mücadele vermiştir. Mesudiye’ye faydası olmuştur. Bunu hiç kimse inkâr edemez yaşam doğrusu üzerinde... Kendi bakış açısı doğrultusu üzerinde... Tabi, şimdi, belli yaştaki insanların bu saatten sonra 80 yaşını geçmiş bir insanın, demek ki bu tür hatasını kendisi de kabul ediyor. ‘Kantarın topuzunu kaçırdık,’ diyor. Kendi kabul ettiği bir olay…  Şunu söyleyeyim sana. Oktay Bey…
Yunus ARIKAN: Hemen bu arada şunu söyleyeyim size. Sözünüzü kesiyorum, ama n’oğlur bağışlayın beni. Seksen yaşındaki insan da bunu yapabilir, elli yaşındaki insan da bir yanlış yapıp, yaptığı yanlışın farkına vardığında yanlışından dönebilir.
İsa GÜL: Şunu söyleyeceğim sana. Şurada insanın bir yaşam vardır ve orada noktayı koyar. Oktay Bey, basının en zirvesine taşımıştır kendini… Başyazarlık yapmıştır, basın konseyi başkanlığı yapmıştır, Benim şahsi kanaatim ve ben o kanaatteyim. Nedir?.. Bu saatten sonra Mesudiyeli olarak Oktay Bey’in bu tür hata ve yanlışlarını daha fazla yapacağının korkusuyla da bu manada geri çekilerek kendine daha fazla güzellik yapacağı inancı yok oldu. Şahsım olarak da söylüyorum…
Yunus ARIKAN: Diğer arkadaşlarınız da sizin bu fikrinize hemfikir oldular mı?
İsa GÜL: Bu manada evet. Oktay Ekşi’yi protesto olayı yok. Burada sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etme var. Sen aynı zamanda da Mesudiye ile özdeşleşen bir insansın. Bundan sonra da bu tür hataları yapma olasılığın da fazlalaşıyor. İster istemez bir şey de var. Ne dedik? Bu konuda bir açıklama yaptık. Çünkü ben Allah’tan başka kimseden korkmam.
Yunus ARIKAN: Ne korkması başkan! Bunu da nereden çıkarttın! Böyle bir şey yok ki. Kim kimden niye korkacak ki?
İsa GÜL: Oktay Bey’le de karşılıklı geldiğimiz zaman, Oktay Bey’le de yine ben bunları paylaşırım rahatlıkla. Dedim ya bizim fikirlerimiz yüz seksen derece farklı da olsa siyasi düşüncelerimiz. Tek ortak noktamız,  Mesudiye’ye hizmet aşkımızdır.
Yunus ARIKAN: Peki başkanım, şöyle bir şey aklıma geliyor benim.  Hani siz söylediniz ya Sayın Başbakan’ı çok seviyor olduğunuzu ve böyle bir ifadenin başbakanımıza yönelik olarak kullanılmasından rahatsız olduğunuzu söylediniz ve bir tepki olarak ortaya koydunuz…
İsa GÜL: Tabi. Ben size bir şey söyleyeyim mi? Ben milliyetçi muhafazakâr bir insanım, dedim. Bak şimdi…
Yunus ARIKAN: Anlıyorum da, hemen şunu sormak istiyorum Sevgili Başkanım. Bugün Sayın Başbakan, Sayın Oktay Ekşi’nin söylediği ifade gibi olmasa da yakın ifadeleri, bu ülkenin insanını aşağılayan birçok ifade kullanmıştır ki, en basitinden “Ananı da al git, Dallar bir yerlerinize mi batıyor?”  gibi benzer bir çok şey söylemiştir. Bir başbakana yakışmayan ve bu da bu ülkenin, belki Mesudiyeliye bunu söylemedi, ama bilmem nereliye söyledi. Bu da eğer bir tepki gösterilmesi gerekiyorsa bir başbakana yakışmayan ifadelerdi ve tepki gösterilmesi gerekmez miydi? Ne dersiniz?
İsa GÜL                : Şöyle söyleyeyim. Bak. Güzel bir noktaya değindiniz. Şimdi bizim kutsal değerlerimiz vardır. Ben “milliyetçi ve muhafazakâr bir insanım” dememdeki… Belki her Türk vatandaşı, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan her Türk vatandaşı sağcısı, solcusu, sucusu bucusu; Laz’ı, Kürt’ü Çerkes’i… Hepsinin anaları kutsaldır.
Yunus Arıkan: Bizim için de Oktay Ekşi için de herkes için de kutsaldır.
İsa GÜL: Aynı şeyi başbakanımız da aynı hatayı yapmış olsaydı aynı tepkiyi yine gösterirdik.
Yunus ARIKAN: Tepki gösterebileceğinizi çok sanmıyorum. Neden sanmıyorum biliyor musunuz? Çünkü biraz önceki konuşmanızda Mesudiye’nin çıkarlarını düşündüğünüz için, yarın yapacağınız, ortaya koyacağınız projelerde o projelerin Mesudiye için uygulanamayabileceğini de düşünebileceğinizden böyle bir tepkiyi göstermekte geri çekilebilirsiniz. Söz konusu Mesudiye ise... Onun için ne sizin ne de bugün yüzde 80 belediye başkanının başbakana doğrudan bu şekilde tepki göstereceklerine açıkçası ben inanamıyorum. Bu da benim düşüncem.
İsa GÜL: Tabi tabi… Bu da sizin kişisel düşünceniz. Ben biraz önce onu söyledim. Bizim gibi düşünen insanlar, benim şahsım olarak da kişilerin şu şu makamlarda olması çok önemli değil. Yani yanlış yanlıştır. Bunu başbakan da yapıyorsa yanlıştır, Oktay Ekşi yapıyorsa yanlıştır, İsa Gül’de yapıyorsa yanlıştır.  
Yunus ARIKAN: Ama o tepkiler; birinde içe atılır, diğerinde genele yayılır.
İsa GÜL: Yani şöyle söyleyelim. Gerçekten o manadaki bir şeyi, bırakın cumhurbaşkanlığı… o tepkiyi gösterirdim.
Yunus ARIKAN: Basın yoluyla mı gösterirdiniz?
İsa GÜL: Basın yoluyla… Ha şöyle… Bu manada ben ona imza da atarım, destek de veririm. Kim ne yaparsa yapsın. Ha şu var. Benim inandığım değerlere, bizim toplumun inanmış olduğu değerlere kim aynı hatayı yaparsa aynı tepkiyi gösteririm. Ha şunu da söylüyorum. Bir hemşerimiz gerçekten söylememiş olduğu bir şey konusunda iftira atılmış olsaydı. Yani Oktay Bey çıkıp da “Hayır kardeşim ben bunu yapmadım, buna ilave ettiler” gibi bir cümle söylemiş olsaydı Oktay Bey’in arkasında durur, hayır kardeşim hemşerimizin arkasında durur, bu, bu işi yapmamıştır, aynı sivil toplum örgütleri, aynı insanlarla birlikte aynı tepkiyi de gösterirdim. Bunun da açık yüreklilikle söyleyebilirim.
Yunus ARIKAN: Bilgisini aldınız mı? Mesudiyelilerin dışında Oktay Ekşi’ye kaç yerden bu konuda tepki geldi?
İsa GÜL: Onunla ilgili bir araştırma yapmadım, ama bu manada insanların ekseriyetinin tepki gösterdiklerini ben düşünüyorum yani. Bu manada duyuyorum, hissediyorum. Dedik ya, biz, gerçekten her Mesudiyeli, Mesudiye’sini çok seviyor. Bunda hemfikiriz. Burada dediğimiz gibi Oktay Bey’in kendisinin de kabul etmiş olduğu bir noktayı Oktay Bey, Mesudiye’de bir şeyi daha öğretmiştir. Belki insanların birçoğu bunu söylemez… Demokrasiyi öğretmiştir. Oktay Bey bu konuda anlayışlı birisi… Bizim açıklamamızdan dolayı üzüntü yerine belki de sevinç duymuştur. Neden? Ha! Kendisi dahi yanlış yapsa bu insanlar bir araya gelip, “Ha, Oktay Bey!” deme özgürlüğü içerisinde olduklarından dolayı da bizim gibi düşündüğüne inanıyorum.
Yunus ARIKAN: Ben “Ah Mesudiyelim Ah” yazımda şunu ifade ettim. Siz söylediğiniz için hemen aklıma geldi. “Hani, kol kırılır yen içinde kalırdı Mesudiyelim” diye yazdım. Tabi ki bizim insanımız, en tepedeki veya en alttaki, yanlış yapacak. Çünkü insanız her şeyden önce. Peki, bu yanlışımızı… Benim yaptığım bir yanlışa, sizin yaptığınız bir yanlışa, tepki gösterme adına, bir basın yolunu denemenin yerine, aynı bu insanlar, Oktay Ekşi’den bir randevu alarak bu tepkinizi Oktay Ekşi ile paylaşmış olsaydınız daha doğru olmaz mıydı? ‘Olmazdı,’ diye düşünüyorum. Sorduğum soruya kendim yanıt veriyorum. Niye? Çünkü sizler, böyle bir tepki gösterdiğiniz zaman Mitat Coşkun diyelim ki… Sayın Mitat Coşkun geçen dönem de milletvekilliğine adaylığını koymuştu, sıralamaya giremedi, inşallah bu sene girer. Böyle bir derdi var. Birilerine, meselâ siz Mesudiyeli olarak Mesudiye’deki yapacağınız işlerle ilgili projelerinizi göstereceksiniz, göndereceksiniz ve onay alacaksınız, böyle bir protestoyu sayın başbakanın duymasını istediniz. Onun için böyle bir şey yaptınız.
İsa GÜL: Ben, ben size şunu… Ben bir açıklama daha yapayım size, emin ol, biz bu protestoyu ulusal basına yayarak da taşıyabilirdik. Bak, dikkat edin burada. Ama biz sade bir kahvaltıda hatta kamera dahi getirmedik. Ama dedik ki, ben o manada Mesudiyeliler de bizim o açıklamamızda kim nereden bakmak istiyorsa basit bir şekilde gelir, Mesudiyelilerin tamamının Oktay Ekşi gibi düşünmediğini, bu manada bu tür insanın da olduğuna karar verir, diye düşünüyorum. Emin olun var bunu da çok rahatlıkla yapabilecek gücümüz de vardı, gücüm de var.  Emin olun var. Ulusala taşıyarak da birçok insan da daha rahat duyardı. Birçok insan da
Yunus ARIKAN: Zaten duydular canım…
İsa GÜL: Yok, yok bizim açıklamamızı bu manada duymadılar… Bizim Mesudiyeliler belki büyük bir ihtimalle yüzde altmış, yetmiş kişi duymuştur, ama ulusala baktığımızda da böyle geniş bir kitleye ulaşım olmadı.
Yunus ARIKAN: Kesinlikle oldu, ben onu söyleyeyim. İstanbul’dayım yani.
İsa GÜL: Ben dün Ordu’daydım. Birçok kişiyle görüştüm. Yok, bizim haberimiz yok, dediler. Duymadık dediler.
Yunus ARIKAN: Ben İstanbul’dayım ve İstanbul’da epey bir kitlenin duyduğunu ben biliyorum..
İsa GÜL: yok, yok… Siz Mesudiyelilerin içinde olduğunuz için…
Yunus ARIKAN: Mesudiyelilerin içerisinde değilim ki ben.
İsa GÜL: Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Kim duyurdu bunu biliyor musun? Süleyman ULUOCAK duyurdu. Enteresandır.  Süleyman ULUOCAK mesajlarla duyurdu. Ben şunu söylemek istiyorum. Ben şuna hemfikirim. Bizim gibi düşünenlerin olabileceği gibi bizim gibi düşünmeyenler de olabilir.  Örneğin, sizin gibi... Sizler de bir araya gelirsiniz. “Hayır kardeşim bu manada biz de böyle düşünüyoruz. Yanındayız, arkasındayız…” Hayır… bu da demokrasi içerisindedir. Ama demokratik tepki Süleyman ULUOCAK’ın tepkisi gibi olmaması gerekir. Ne, işte dernekle ilgili… Bunlar açıklama yapmışlar… İsim de bahsetmiyor, biz dernekten bu manada ihracını istiyoruz. Mesudiyeliye bu yakışmaz. Niye biliyor musun? Mesudiyeli özgür ifadesiyle özgür bir şekilde kendisini ifade edebilmelidir. Ha, sen kabul etmezsin, ben kabul ederim. Birileri kabul eder. Bu böyle olmalı. Ha şöyle çıktık söyledik.  Eğer Oktay Bey açıklama gereği duyarsa, biz de deriz ki aynı size anlattıklarımız gibi ona da izah ederiz. Ha şunu söylüyorum. Tabi ki, emin ol birçok gittiğimiz noktada görüştüğüm insanların yüzde 90’ı Oktay Ekşi’yi Mesudiye ile bağdaştırmış. Köşesinde de devamlı yazdığı noktasında da. Ha niye… Güya biz hemşerisiyiz… Böyle yaptı yanlış yaptı, denildiğinde… Ha yanlış olabilir, ama hatasını da kendisi de kabul etmemiş, o hatasını kabul etmediği gibi biz de özümsemedik kabul etmedik, açıklama yapma gereği duyduk. Yoksa başka türlü sizin düşündüğünüz tarzda beklentim kesinlikle olmadı.
Yunus ARIKAN: “Sizin düşündüğünüz tarzda” ne demek
İsa GÜL: Ha, yaptığınız açıklamalardan dolayı bir şeyler bekliyorsunuz…
Yunus ARIKAN: Böyle bir açıklama yapma nedeninizi bana söylediğiniz için ben bunu söyledim.
İsa GÜL: Şunu söylüyorum. Tabi ki birinci önceliğimiz İsa, Mehmet, Ahmet, Oktay Bey değil. Birinci önceliğimiz Mesudiye. Mesudiye zarar görecekse bu zararı önlemek adına da olsa böyle bir açıklama yapılması gerekirdi. Ha, bu sebeplerden bir tanesi…
Yunus ARIKAN: Zarar görür müydünüz?
İsa GÜL: Onu göreceğiz, yaşayacağız, göreceğiz toplumda. Biz, dediğimiz gibi biz bu demokratik çıkışlarımızla, biz Türkiye’ye örnek insan olmamız gerekiyor ki örneğiz de… Ama bunu dediğimiz gibi insanlarımız kaşımaya, başka bir noktalara çekmeye taşırsa, Mesudiye olarak biz zarar görürüz, ama çekmez de demokratik bir ortamda belediye başkanı da böyle düşünüyor. Bağımsızmış… olabilir. Bağımsız diye, benim fikrim olmayacak mı? Benim geldiğim bir nokta olmayacak mı?
Yunus ARIKAN: Aşk olsun başkan. Öyle şey olur mu?
İsa GÜL: Yok, yok sizin söylediğiniz… İnsanlar bazen bize tepki koyan insanlar  “Sen bağımsızsın kardeşim sen niye karışıyorsun?” diyenler oldu. Dedim ki; “Kardeşim bağımsızım diye de fikrimin olmadığı anlamı çıkarılmamalı. Eğer bizi bu manada şehir emin seçmişlerse toplumun böyle bir açıklama yapmamız beklentisi içerisinde olunduğundan dolayı açıklama yaptık yani…”
Yunus ARIKAN: Ama keşke o tepkilerinizi gösterirken, Sayın Başbakan’ın da -Mesudiyeli olması şart değil- bu milletin insanlarını aşağılayan ifadelerine de keşke böyle tepki göstermiş olsaydınız. O da çok hoş olurdu, diye düşünüyorum. Yani sevgili başkanım, ne var biliyor musunuz sıkıntılar olacaktır. Keşke bunlar olmasaydı.
İsa GÜL: Bunlar yaşamın güzellikleridir ya!
Yunus ARIKAN: Kuşkusuz tarih, bizim yazdıklarımızı, sizin söylediklerinizi ortaya konulan belgeleri… Hangisi daha doğru, o günün insanları bunu değerlendireceklerdir.
İsa GÜN: Zamanla doğrular ortaya çıkar denilir ya…
Yunus ARIKAN: Doğrular ve yanlışlar… Yalnızca olayı doğru boyutuyla bakmayalım. Doğrular ve yanlışlar ortaya çıkacak, bunu da zamanla tarih gösterecektir. Biz onun için tarihe belge bırakıyoruz burada. Biz yazarak belge bırakıyoruz.  Sizin de işte imzaladığınız bunların hepsi birer tarihe belge… Ama yine de bir yazar olarak önce şunu da size belirtmek istiyorum. Ben burada, yazdığım yazılarımda, buraya gelirken sizinle konuşma talebimde de bir tarafın düşüncesini taşıyan birisi olarak gelmedim. Önce bunu söyleyeyim. Ben Oktay Ekşi’yi savunan, onu çok beğenen biri olarak da gelmedim.
İsa GÜL: Şeffaf olabilmek zaten…
Yunus ARIKAN: Şu anda zaten her şey, konuştuğumuz her şey kayıtta. Üstelik eğer bir geçmiş dönemde yaşanan olumsuzlukları düşünmüş olsaydım, bugün ben Oktay Ekşi’yle ilgili hiçbir şey yapmazdım. Neden? 1977 yılında Hürriyet Gazetesi’nde gözlemci (bölge muhabiri) olarak başladığımda, kadrolu değildik. Oktay Abi ile konuştum. “Oktay Abi beni Hürriyet’e al, ben bu mesleği yapmak istiyorum. Ve bu mesleği yapacağım,” dediğimde, bana “Gazetecilik karın doyurmuyor,” demişti. Oysa kendisi yıllardır bu mesleğin içinden yaşamını sürdürüyor. Eğer o gün Oktay Abi benim elimden tutsaydı, bugün ben Mehmet Ali Birand’ın yerindeydim, Ali Kırca’nın yerindeydim. Hatta çok daha da ileri gidebilirdim. Ben, bugün bu mesleğin eğitimini almadan bu işi yapabiliyorsam, o gün çok daha farklı noktalarda olurdum.  Ama işin bu boyutunda değilim ben. Hatta Ata Abi’nin cenazesinde karşılaştığımızda kendisine şunu söylemiştim. Dedim ki “Oktay Abi siz beni gazeteci olarak almadınız, ama ben hâlâ devam ediyorum ve benim altı kitabım çıktı. Ben bugün yine de gazeteciliğe devam ediyorum.” dedim.  Bana “A! Ne güzel!” dedi. “Benim bir kitabım bile hâlâ yok.” dedi. Kaldı ki ben kimsenin beni böyle itelemesini, bana sahip çıkmasını da istemedim. Biraz sahip çıksaydı, Ya da birilerine “Benim hemşerim. Bu işi sevdiğini söylüyor. Eğer işinize yaramıyorsa gönderin.” demiş olsaydı, ben bugün Hürriyet gazetesinde iyi bir noktadaydım. Niye bunu söyledim? Niye bunu konuştum? Oktay Ekşi’yi çok sevdiğimizden ya da çok sevmediğimizden değil. Bizim orada, -benim asıl sizinle konuşma nedenimi de bu arada söylemiş oluyorum- bizim orada Hürriyet gazetesinde 36 yıllık bir başyazar olarak görev yapan birine çıkıp da -tabi ki düşünce söylemek ayrı, ama- “Sen bütün görevlerini bırak, onu da bırak, onu da bırak ondan sonra da git anılarını yaz” ifadesi bu protestonun da tepk ikoymanın da  kendisidir. Düşüncelerinizi elbette söyleyeceksiniz. Diyeceksiniz ki “Sayın Oktay Ekşi’nin bizim Mesudiye ile özdeşleşmiş olan bir hemşerimiz olarak böyle bir ifade kullanmasını -özür dilemiş olsa bile- böyle bir ifade kullanması bizi üzmüştür. Keşke böyle bir yaşanmışlık olmasaydı.” Olay bitmiştir. ‘ onu bıraksın da anılarını yazsın, onu bilmem ne yapsın’ ifadesi bize düşmez. İsa Gül’e de düşmez. Mithat Coşkun’a da düşmez, Yunus Arıkan’a da düşmez, diye düşünüyorum sevgili başkanım. Ha şunu da söyleyeyim ondan sonra ne söyleyecekseniz söyleyin sevgili başkanım özür dilerim. ‘Seksen yaş’ meselesine gelelim. Bugün doğrudur veya yanlıştır. Hangi biriniz Necmettin Erbakan’ın Saadet Partisi’nin başında, üstelik de yürüyemiyor, insanların desteğiyle ayakta duruyor, hâlâ SP’nin başında duruyor.
İsa GÜL: Doğru değil yani…
Yunus ARIKAN: Doğru değil ama bugün seksen yaşında olup da bu ülkenin dış işlerini, bu ülkenin devleti yönetenlere danışmanlık yapan onlarca insan var. Bunu böyle düşünmemek lâzım... Fiziksel yaşı seksen olabilir, doksan olabilir beyin yaşının kaç olduğuna bakmak gerekir, diye düşünüyorum.
İsa GÜL:  Şimdi şu var. İnsanlar ister istemez, sen fiziksel olarak otuz yaşındakiyle elli beş yaşındakine baktığın zaman iyi bilirsin. Anlama kabiliyeti…
Yunus ARIKAN: Bugün otuz yaşındaki, otuz beş yaşındaki gençlerle çalışıyorum ben. Bütün samimiyetimle söylüyorum, Cuma günü bizim orduda seminerimiz var eğer vaktiniz olursa lütfen gelin. TESK otelde. O programın sunumunu da ben yapıyorum. Cuma günü orada olursanız benim davetlimsiniz. Özel davetlimsiniz. Otuz yaşındaki, otuz beş yaşındaki bizim arkadaşlarımız benimle çalışamıyor. “Yeter abi, sana ayak uyduramıyoruz” diyorlar. Ciddi söylüyorum. Bu yalnız benim değil. Bizim Mesudiyeliliğimizin özelliği bu.
İsa GÜL: Şöyle söyleyeyim. Bir tip insan vardır. Dediğiniz gibi, elliyi geçer yaşlanır, biri vardır altmışı geçer yaşlanır.
Yunus ARIKAN: Onu anlatmaya çalışıyorum.
İsa GÜL: Kimi yetmişini geçer yaşlanır ama yetmişinden sonra da gerçekten yaşlanmış olur. O öyle değil. 
Yunus ARIKAN: Aşk olsun. Hürriyet Gazetesinin patronu aptal mı da bu adamı başyazar olarak tutuyor. Yazılarında şu ana kadar bir tutarsızlık yok, sevgili başkanım.
İsa GÜL: Şimdi bak şunu söyleyeyim. Bilimsel olarak… Olaya bir de bilimsel olarak bak.
Yunus ARIKAN: Eyvallah!
İsa GÜL: Bilimsel olarak baktığınız zaman da daha fazla bu tarz açıklama yaparsa herkesten çok ben üzülürüm.
Yunus ARIKAN: O zaman ben de size şöyle bir soru sorarım. Siz Oktay Ekşi’yi bilimsel olarak incelediniz de mi bu kanıya vardınız derim?
İsa GÜL: Hayır, hayır. Dünyada çalışan insanlar ne yapıyor, altmış beş yaşında emekli oluyor.
Yunus ARIKAN. Katılıyorum dediğinize…
İsa GÜL: Biz de o zaman diyoruz ki, Oktay Bey kendi kurumunun zirvesine çıkmıştır. Burada bir hata yapmıştır. Biz diyoruz ki bundan sonra bu yaş itibariyle daha fazla hata yapma olasılığı olabilir. O nedenle de sevdiğimiz için diyoruz ki, bu görevlerden ayrılırsa…
Yunus ARIKAN: Onu demek bize düşmez…
İsa GÜL: Bu da bizim düşüncemiz. Biz de bu düşüncemizi paylaştık.
Yunus ARIKAN: Son olarak söyleyeceğiniz bir şey varsa onu da alayım ben?
İsa GÜL:  Biz, tüm Mesudiyelilerin olduğu gibi biz Mesudiye’mizi seviyoruz. Amacımız, hedefimiz hiçbir hemşerimizi üzmek kırmak değil,  ama bu bizim en önde gelen hemşerimiz de olsa yanlış yaptığı takdirde demokratik olarak da kırmadan dökmeden o insanımıza tepkimizi koyarız.  Biz burada düşünerek yaptık. Tabi bunlar Mesudiyelinin demokrasiyi ne kadar özümsediğini ne kadar demokratik davrandığının da göstergelerinden biridir. Buradan ben tüm Mesudiyeli hemşerilerimize de önde gelen hemşerilerimize de sesleniyorum. Bunlar bizim, bu manada Mesudiye’mize daha fazla sahip çıkmaya yeni yeni Oktay Ekşi’leri, Ahmet’leri, Mehmet’leri çıkartmamıza da vesile olacaktır. Tabi her zaman Oktay Bey bu manada kendini Türkiye’ye ve dünyaya ispat eden bir yazardır. Ama dediğimiz gibi insanlar başta da söyledik. Doğarlar, yaşarlar yaşamlarını devam ettirirler ama her şeyin sonunda insan ölümü tadacağı için her işin de bir emekliliği, her işin de bir sonu… Oktay Bey’in yine bu manada çekilmesini değil, yine Mesudiye’ye katkı sunacaktır. Yine Mesudiye için biz bir şey yapacağına… O tepki farklı bir boyut Mesudiye için çalışmak farklı bir boyuttur. Mesudiye’de de Oktay Bey’in yanlışında… Yanlışını da zaten kendisi de kabul etti. Mesudiye de de Oktay Bey’in bu yanlışını, yani yapmış olduğu gazetedeki açıklamasını kabul etmeyen insanların da olduğunu buradan biz kamuoyuna duyurmak istedik.
Yunus ARIKAN: Aradan şimdi o bildirinin sonrasında biraz süre geçti. Biliyorsunuz ki işin heyecanı olduğu an başka, aradan bir süre geçtiğindeki düşünce tarzı başka.  Zaman her şeyin ilacıdır, zaman her şeyi sakinleştirir, yatıştırır, denir. Bizim böyle sözlerimiz de vardır. Şimdi son olarak size şunu sorayım ve söyleşimizi de burada kapatalım. Bu yapılan bildiride “Keşke böyle yapmasaydık da şöyle yapsaydık, şöyle olsaydı şunu yazmasaydık, şöyle olsaydı şunu  yapmasaydık,” diyeceğiniz bir şey var mı? Yoksa “Bizim için herhangi bir şey yok, yaptıklarımız doğrudur. Aceleci davranmadık. Bilinçli ve bilerek yaptığımız şey” midir diyorsunuz?
İsa GÜL: Biz, açıklamalarımızı, o açıklamadan bir hafta on gün sonra yaptık. Bunun bir elzem açıklama olduğunu bilerek yaptık. Yaptığımız, imzaladığımız metindeki imzalarımızın da arkasındayız. Şu anda da aynı şekilde düşünüyoruz.
Yunus ARIKAN: Çok teşekkür ederim sevgili başkanım… 
İsa GÜL: Ben teşekkür ederim…

0 yorum:

Yorum Gönder