FARKINDA MISINIZ GAZETECİLER HER YENİ YILA
BAYRAMLA GİRİYORLAR...
Görünen o ki gazeteciler her yeni yılın gelişini “bayram” kutlamasıyla karşılıyorlar...
Gazeteciler;
İşinden olanlar, içeriye tıkılanlar...
Övülenler-Sövülenler...
İşini bilenler - bilmeyenler...
Ders verenler – ders alanlar
Akıl hocaları-akıl noksanları
Akıllılar-aptallar(!)
Yağ yakanlar-yağlananlar
Sahip çıkanlar-sahip çıkılanlar
Desteklenenler-destekleyenler
Yani yereli - ulusalı (yaygını) her yeni yıla bayramla başlıyorlar, ama yılı bir türlü bayram gibi bitiremiyorlar nedense!..
Bu yıl da basın bayramı kutlamaları bir hafta boyunca devam eder...
Özellikle de belediye başkanları yerel basına yemekler düzenlerler, her yıl düzenledikleri gibi...
Hediyeler verirler...
Övgü dolu olan konuşmalarının aralarına sıkıştırdıkları, kimimizin tehdit, kimimizin uyarı olarak algılayacağı konuşmalar, biz gazeteciler tarafından alkış tufanına tutulur...
Toplantıların misafir tarafı olduğumuzdan; nezaket gereği midir, ortamın renginin değişmemesinden midir bilemem, ama alkışlamayanlar da sessiz kalmaktan pek de öte gidemezler...
Tepki gösterip, bir şeyler söylemek isteyen az bir azınlık ise, kendi arkadaşlarınca zaten dinlenmezler...
*
Yerel gazetecilerin dernekleri ise yaptıkları çalışmalar nezaket ziyaretlerinin ötesinde yol alamazlar maalesef...
Bu arada ulusal (yaygın) basının çok fazla seslerinin soluklarının çıktığı da söylenemez...
Ekmeğin yağlısına, yağsızına bakılmaksızın; katıklısı katıksızı aranmaksızın ekmek kavgasında yenik düşmemek için -ne bileyim- belki de sessiz kalmak en doğrusu...
*
Gazeteciliği, bir belediye başkanına göre; bir kaymakama, vali’ye; siyasi parti başkanlarına, genel başkanlarına; sivil toplum kuruluşu liderlerine veya başbakana göre onların ölçütlerine göre yapmak belki de en doğrusu(!)
Çünkü her basın bayramında övgülerin aralarına sıkıştırdıkları “Bana göre...” ile başlayıp, “Ben olsaydım...” diye bitirilen nutuklar, hep dinletilir gazetecilere...
Ve bu nutukları atanlar alkışlar arasında ve tebrikler sonrasında yerlerine otururlar...
“Bana göre gazetecilik” kabul görürken, “Bilenen, okullarda öğretilen gazetecilik” ise hemen her bayramda biraz daha yok olmaya doğru gidiyor...
*
Üstelik gazeteler iktidar ve güç odaklarınca satın alınınca da o gazetelerde çalışan gazetecilerin de hangi konumda olduğu ile ilgili çok fazla yorum yapmamak gerek...
Amerika’yı yeniden keşfetmenin âlemi yok...
Alkışlamak gerek konuşanları...
“Yaşa! Varol başkan!,,” demek gerek...
Üstelik yetmez, “Sen bu işi iyi biliyorsun efendim. Gelin siz gazete çıkartın, başyazarı da siz olun. Görmüyor musunuz kimler gazetecilik yapıyor, siz mi yapamayacaksınız? Basının sizin gibilere ihtiyacı var!” diyerek teşvik etmek gerek onları...
Ne dağıtıcı sıkıntısı çekerler ne yazar ne de foto muhabiri sıkıntısı...
Her güç odağı bunu denesin...
Olmaz mı?
Gazeteciler de kendilerine başka başka işler baksınlar...
Fikir işçisi, kalem işçisi hangi işi yapabilirse...
*
Neyse efendim bayramımız kutlu, gönlümüz ferah olsun!..
Bizim işimizi, bizden çok daha iyi bilenleri(!) de Allah başımızdan eksik etmesin...
Amin!..
0 yorum:
Yorum Gönder