web 2.0

30 Aralık 2010

20101231 - KIRK YILBAŞI GEÇİRMİŞİM ŞU İSTANBUL'DA

KIRK YILBAŞI GEÇİRMİŞİM ŞU İSTANBUL’DA…

Koskoca üç yüz altmış beş günü devirdik farkında mısınız?
Ne çiçekler açtı soldu ne umutlar yeşerdi gözlerimizin önünde…
Düşünsenize bir kere! Geçen yıl kimler vardı yanımızda şimdi kimler kaldı!
Ne can dostları kendi ellerimizle toprağa verdik de ne bebeler kucağımıza verildi…
Biri gitti, bir diğeri geldi…
Birinde ağladık, güldük bir diğerinde…
Nasıl da akıp geçiyor zaman…
*
Düşünüyorum da, bin bir hengâmenin arasında kırk kocaman yıl geçirmişim İstanbul’da…
O günden bu yana düşe kalka, ağlaya güle, yene yenile, kandırıla kandırıla tam kırk yılı geride bırakmışız İstanbul’da…
Hey gidi İstanbul, hey!
Kimlerin umutlarında, kimlerin düşlerinde değilsin ki sen?
Kırk yıldır kim bilir ne beyinlere girdin de allak bullak ettin o beyinleri ne pişmanlıklar yaşattın dilin olsa da bir anlatsan…
Dile gelsen de şu senin hikâyeni bir dinlesek senin ağzından…
Asıl dinlenecek hikâye seninki benimki değil ki…
Seninkinin yanında benimkinin esamesi mi okunurmuş…
Topu topu kırk yıllık bir hikâye…
Ya senin?
Asırlarca…
Kim bilir kaç asır?
Kim bilir kaç milyon çeşit hikâye…
Mesela kaç yeni yıl kutlandı koynunda da hepsine de eşlik ettin…
Kaç kez sana eziyet ettiler de bir keresinde bile acını haykıramadın…
Bütün bunları bir anlatabilseydin…
Seni dinlemek ne hoş olurdu İstanbul…
Ne dersler çıkarırdık senin hikâyelerinden hey gidi İstanbul hey!
*
Henüz seninle tanışalı kırk yılbaşı geçirmişim ben…
Kiminde saçlarım beyazlamış, kiminde kırışmış gözlerimin kenarları…
Kiminde ellerimin buruştuğunu hissetmişim, kiminde romatizma ağrılarımın acımasızlığını…
Kiminde âşık olmuşum, kiminde âşık olduğum kadınla evlenmiş ve de dünyanın en mutlu insanı saymışım kendimi…
Kiminde işsiz karşılamışım gelecek yılı, kiminde işim olmuş umurumda bile olmamış benim...
*
Hep İstanbul’u yaşamışım, anlatamadıklarını anlamaya çalışarak…
O kovalamış ben kaçmışım, ben kaçmışım o kovalamış…
Her koşuşturmada yeni şeyler göstermiş bana, yeni şeyler öğretmiş…
Bir yanda hayata tutunmayı, bir yanda özlem duymayı geçmişe dair…
Bir yanda yufka yürekliliği öğretirken, taş kesilmeyi hatırlatmış diğer yanda…
*
Her yılbaşı nedenini bilmediğim bir hüzün sarar beni…
Bir yılbaşında yetimliği, bir başkasında öksüzlüğü tanıdım ben…
Bir yılbaşında sevgiden nefret ettirdiler, bir başka yılbaşında sevgiyi sevmesini öğrendim yeniden…
Anlayacağınız bir dargın bir barışık kırk yılbaşı devirdik burada…
Kırk birinci yılbaşını da bir gün sonra karşılayacağız, ömrümüz olursa tabi…
Ömrümüz olursa, daha ne yılbaşılar kutlayacak, ne güzellikleri paylaşacak; ne acıları, korkuları dindirmeye çalışacağız birlikte…
*
Her şey gönlünüzce olsun, istedikleriniz gönlünüze dolsun…
İnsanların birbirlerini kırmayacağı, üniversitelerimizde rektörlerin öğrencilerini tehdit etmeyeceği bir yıl diliyorum…
Ben sadece diliyorum, elimden başka bir şey gelmiyor ki?

0 yorum:

Yorum Gönder