web 2.0

25 Aralık 2010

20101224 - ÇÜNKÜ ÜZÜNTÜ VERİYOR İNSANA

ÇÜNKÜ ÜZÜNTÜ VERİYOR İNSANA

Epey zamandır şu muhteşem otellerimizle ilgili bir şeyler karalayayım istedim…
Milyon dolarların yatırılarak yatırımların yapıldığı, en göz alıcı, en albenisi olan dolayısıyla da insanı görsel manyağı yapan, görenlerine -neredeyse- parmak ısırtan otellerimizi…
Yapılan onca yatırımların karşılığında, o muhteşem otellerde hizmet veren insanların yetersizliğini, ilgisizliğini ve bilgisizliğini paylaşayım istedim sizinle…
Dışarıdan bakıldığında bu muhteşem görüntülerin yanında, çoğu zaman içine girilip de insanı şaşkına çeviren bir sonuçla karşı karşıya bıraktığını…
*
Yıllardır dolaşıp duruyorum. 81 vilayetin 81’ini de (en az üç kere)  dolaşmış biri olarak, bütün illerimizde en önde gelen konaklama tesislerinde (otellerinde)  kalmış biri olarak, bu sıkıntımı, ızdırabımı, üzüntümü, karamsarlığımı, “Otellerimizle ilgili her türlü ilgi ve alâkanın gösterildiği palavrasını” sizlerle paylaşayım istedim.
Biliyorum buraya kadar bile ne kadar çok abarttığımı, üç beş otelde yaşanmış olunan(!) sıkıntıların genele yansıtılmaması gerektiğini,  o tür otellerin de olmasının doğal olabileceğini söyleyebilirsiniz.
Ama öyle değil!
Gerçekten söylüyorum…
Neredeyse hemen hemen iç ve dış tasarımı ‘muhteşem’ görünen hiçbir otelin hizmet boyutu, tasarım boyutu kadar muhteşem değil…


Oysa yatırımcılar dış görünüme ve iç tasarıma çok büyük para yatırmışlar…
Emek harcamışlar…
Ve turizm sektörüne artı değer kazandırmışlar (bina olarak)…
Ve bizim otellerimiz, yurtdışındaki otellerle de kıyaslanacak boyutta…
Boyutta da sıkıntı başka yerlerde…
Sıkıntı hizmeti yapacak olan insanda…
Yani bu kadar yatırımı; binaya ve eşyaya gömen yatırımcının, ucuz ve vasıfsız insan çalıştırmasında…
Tabi bunun da doğrudan doğruya hizmete yansımasında…
Sorun bu!
 Çok mu abarttım…
Sanmıyorum…
Sanmıyorum, çünkü yıllardır ülke genelinde kaldığım otellerde (çok büyük bir çoğunluğu beş yıldızlı) görevli olan personellerine yeterince yatırım yapılmadığı gün gibi ortada…
Ofis boylarından ön büro elemanlarına, komilerden, garsonlarına, şef garsonlara kadar çok ciddi zafiyetlerinin olduğu görülüyor…
Bunlar; “şunlar, şunlardır”  diye tek tek yazmayacağım tabi, ama bugün en baba otelde bile çok ciddi hizmet zaaflarının olduğunu görmek mümkün…
Örneğin hitaplarında…
Örneğin misafirlerini karşılamalarında…
Örneğin misafirlerinin sorularını anlamamada…
Ve örneğin, kendilerini çok yıldızlı otellerde çalışmış olmanın özgüveni ile misafirlerine karşı bilmişlik tavırlarında…
Bunların hepsini hemen hemen bütün otellerimizde görmek mümkündür.
Görmek mümkün, çünkü binalara ve eşyalara yapılan yatırımın onda biri bile insana yapılmıyor olduğu bir kez daha anlaşılıyor…
İnsana yapılan yatırımın boş ve sokağa atılan para olduğu görülüyor…
Bırakıp gidebileceği düşünülüyor (nasıl olsa eşyaların ve binaların bırakıp gideceği yok).
Hizmeti eşyalar veya binalar yapacakmış gibi insan (ki hizmet sektörünün en önemli öğesi) hep ikinci, üçüncü, belki beşinci, onuncu planda bırakılıyor…
Antalya’da da bu böyle, İzmir’de de, Ankara’da da…
En son örneklerini nerede yaşadım biliyor musun?
Burdur’da yaşadım, Isparta’da yaşadım…
*
Peki, ne istiyorum?
Denetlenmenlerini…
Habersiz denetlenmelerini…
Personellerin sahiplenilmesini…
Sektörün ülkeye ve çalışanlarına sağladıklarının ve onların korunmasının anlatılmasını…
Yoksa başka ne isteyebilirim ki?
Hizmet içi eğitimi yılın bütün zamanlarına yaydırılmasını…
Çok şey istediğimi sanmıyorum.
Çünkü üzülüyorum…
Çünkü üzüntü veriyor insana…


0 yorum:

Yorum Gönder