AH MESUDİYELİM AH!
Mesudiyeliler bu zamana kadar hiç yapmadıkları bir şeyi yaptılar!
Başta Mesudiye Belediye Başkanı olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, bölgenin bazı akil(!) insanları, bazı yerel gazete ve gazetecileri…
Hem de hiç vakit kaybetmeden…
Alelacele…
Herkesten önce…
Niçin?
“Aferin alacaklar…”
Kimden?
Başbakan’dan veya şürekâsından
*
Hani, Mesudiyelide kol kırılır yen içinde kalırdı!
Hani, Mesudiyeliler kimselere yarenlik etmezlerdi!
Hani, Mesudiyeliler gücünü kendi yetişmiş insan kaynağından alırlardı!
Ne oldu bu insanlara anlayamıyorum!
Üstelik yıllardır Oktay Ekşi’ye övgüler yağdıranlar, yere göğe sığdıramayanlar, bir çırpıda bu insanın fermanını yazıp, onaylayıp “‘temsil makamı özelliği taşıyan tüm görevlerini artık bırakmalı” diyerek bir kenara atılmasını istiyorlar.
Daha da ileri giderek -sanki o görevleri onlar vermişler gibi- “Bir kenara çekilip anılarını yazsın,” diyorlar.
Kim için diyorlar bunu?
Hemen her Mesudiyelinin övünç ve gurur kaynağı olan, Mesudiye için her türlü özveriyi hiç tereddüt etmeden gösterebilen, üstelik de ‘Hürriyet’ gibi bir gazetede aralıksız 36 yıllık ‘başyazarlık’ yapmış, çağdaş Atatürkçü, laik aydın bir hemşerileri için…
Aslında meydan okumakta haklılar…
Elbette böyle birine meydan okumak da cesaret(!) ister, yürek(!) ister…
Ne diyelim, önsezileri ve öngörüleri için helâl olsun!
Zamanlamaları da mükemmel!
*
Evet, doğru…
Söylenen söz pek şık değil.
Ama Sayın Başbakan’ın bu ülkenin insanı için söylediği pek de şık olmayan o kadar sözü oldu ki bu cesur yürekliler “başbakan’a yönelik” hangi uyarı eylemine girişmişlerdi ki?
Girişmişler miydi acaba?
Hem neden girişsinler ki?
Dünya menfaat dünyası ve güçlüden yana olma dünyası…
Sayın Oktay Ekşi de gücünün bir bölümünü kaybettiğine göre!..
Neyse!
Hani, Mesudiyeliler için kol kırılır yen içinde kalırdı?
Hani, kan kusulduğunda kızılcık şerbeti içtik, denilirdi?
Hani, biz kendi içimizde doğrumuzu da yanlışımızı da tartışabilirdik?
Hani, biz değerlerimize sahip çıkardık?
Hani, biz Mesudiyeliydik?
Hani, Oktay Ekşi bizim için çok önemli bir değerdi?
Nasıl oldu da bunların hepsi birden bire değişti?
*
Sahi, Mesudiye’nin bağımsız belediye başkanı, Oktay Ekşi ile ilgili tarafsızlığını neden koruyamadı?
Neden acaba, “Arkadaşlar yanlış yapmıyor muyuz?” diyemedi de en başa kendi adını yazdırarak Oktay Ekşi’yi protesto etmek için davranıldı?
Ya Ruşat Aydoğan?
Ona ne oldu?
Bütün hemşerilerini öven, göklere çıkaran Ruşat Aydoğan’a ne oldu da, Oktay Ekşi gibi bir duayeni basın yoluyla protesto edenlerin arasında yer aldı, anlayamadım!
Oktay Ekşi’yi -bir zamanlar-yere göğe sığdıramayan Miktat Coşkun’a ne demeli?
Ve o bildirinin altına imza atan ve Oktay Ekşi’nin hemşerileri olmalarından dolayı övünen birçok Mesudiyeli, neden bu kadar rahatsız oldular da bir çırpıda Oktay Ekşi için kalem kırdılar, anlamak güç.
Yoksa birileri şuraya imza at dedi de onlar da -neye imza attıklarını bilmeden- imza mı atıverdiler…
Böyle söylerlerse -bilsinler ki kendilerinin dışında- kimseyi kandıramazlar.
*
Gerçekten üzgünüm.
Değerlerimizi nasıl da bir çırpıda yok sayabiliyoruz…
Ah Mesudiyelim ah!
Biz böyle mi olacaktık?
Küçücük menfaatler için değerlerimizi bir çırpıda yok mu sayacaktık!
Ne oldu bize böyle?
İktidarın hangi tılsımlı gücü bizi bu hale getirdi ki…
0 yorum:
Yorum Gönder