“MEMLEKETTE ÖZGÜR BASIN YOK!” DESEM...
Şimdi kalksam ve “Memlekette özgür basın yok, özgür ve özgürlük sınırları sınırsız olan bir AKP hükümeti var.” desem suç işlemiş olur muyum acaba?
Yoksa “Hasta mısın sen kardeşim. Şimdi nereden çıkarıyorsun böyle saçma sapan düşünceleri?” deyip, “Tez gereği yapıla” mı derler benim için?
Derler de... demezler.
Neden demezler?
Bizler pek dikkate alınır yazarlar değiliz. Bizim etimiz ne budumuz ne ki, bizi dikkate alsınlar!
*
Örneğin, bir Emin Çölaşan…
Önemli bir yazardı ve tez elden başı vuruldu ve kalemi susturuldu Hürriyet’te…
Sonra, Bekir Coşkun üstada kanca takıldı…
Onun da “Tez elde başı vurula!” denildi…
Vuruldu…
Sahip çıkan olmadı mı?
Oldu.
Önce, bir zamanlar solcu söylemlerle Milli Görüş’e, Erbakan Hoca’ya ve Erdoğan’a yüklenen Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Bekir Coşkun’a sahip çıktı.
Neden?
Çünkü Habertürk’ün gücü özgürlüğündeydi…
Özgürlüğündeymiş daha doğrusu…
O özgür güç, sonunda pes etti ve Bekir Coşkun’la yollarını ayırdı…
*
Şimdi Bekir Coşkun’a Cumhuriyet sahip çıktı.
Evet, memlekette demokrasi var, özgürlük var ve en önemlisi de basın özgürlüğü(!) var ya…
Basının kendi içinde –nadir de olsa- kendilerine sahiplenmesi var...
Var herhalde.
*
Şimdi, özgür basının(!) bir bireyi olarak “Yaşasın AKP hükümeti ve onun icracıları. Cumhuriyet size minnettardır…” desem meselâ, bana ödül verirler mi?
Meselâ, yaygın basınımızda bir köşe yazarlığına referansım olan olur mu?
Ödüllendirmeseler bile bana sempatiyle bakarlar herhalde…
“AKP Hükümeti bu zamana kadar Cumhuriyet’e, Atatürk’e ve onun devrimlerine sonuna kadar sahip çıktılar, koruyup kolladılar.” desem, AKP’liler de dâhil kaç kişi bana inanır?
Ama desem ki “Onların kendilerine göre bir cumhuriyet anlayışları var ve bu anlayışları, hiçbir zaman Atatürk’ün 1923’de kurduğu o heyecan, inanç ve hedeflerle örtüşen bir cumhuriyet anlayışıyla örtüşmüyor.” desem…
Buna da, AKP’liler de dâhil büyük bir kesim “Doğru söylüyor,” diyeceklerine eminim.
İsterlerse bu konuda bir anket yaptırsınlar.
Yaptırmazlar ki?
Eğer öyle olsaydı; ne Emin Çölaşan ne Bekir Coşkun ne de adını unuttuklarımız, bugün böyle bir sonla karşı karşıya kalırlardı…
Ne Mustafa Balbay ne de Tuncay Özkan ve onlar gibi basın emekçileri bu kadar süre içeride tutulurlardı…
*
Velhasıl görüyorsunuz ki memlekette basın özgür(!)…
AKP ile birlikte; memleketimin eskimiş cumhuriyet(!) anlayışı da; eskimiş demokrasi(!) anlayışı da bu özgür basın sayesinde değişiyor...
Ne denilebilir ki?
Daha özgür veya en özgür basın ve onların destekçileri bildiklerini okuyorlar zaten…
Demokrasi bir ‘çoğunluk’ rejimiyse...
AKP’de çoğunluksa...
Yargı hallaç pamuğu gibi bir yerlere savrulmuşsa...
Herkes kendine düşeni alır herhalde...
Sahi, buradan bizim payımıza ne düşer usta...
0 yorum:
Yorum Gönder