KARS BUGÜNÜNÜ HAKETMİYOR!
12 Ekim 2010 Kars’tayım…
Bundan sonraki durağım Iğdır, ondan sonra da Ağrı.
Belki de bu hafta sizlere buralardan seyahat yazıları yazmayı sürdüreceğim…
*
Hemen söyleyeyim ki kafamdaki Kars; modern yapılaşması ile eski Kars’ın özelliğini korumayı başarmış ve tarihi dokusuna sahip çıkmayı başarmış birbiriyle iç içe olan bir şehir olsa gerek, diye düşünmüştüm.
Karslı olan hiçbir yakınıma da “Kars nasıl bir şehirdir?” diye de sormadım…
Merakımı içime hapsettim ve nasıl bir şehir olduğunu gittiğimde görmek istedim…
THY uçağı Kars havaalanına inerken uzunca bir süre boz ve düz bir alanın üzerinde süzülmeyi sürdürdü.
Kars’a indiğimizde saat 13.45’ti ve hava soğuktu.
Allahtan önceden tedbirimi alarak, üzerime kabanımı ve kadife takımlarımı giymiştim. Rüzgâr yüzüme vurdukça Kars’ın soğuğunu iyiden iyiye hissettiriyordu.
Alandan indikten hemen sevgili dost insan Sedat Bey beni karşılamaya geldi.
Araca bindim ve olanca merakımla etrafı izliyordum.
“Kars’a ilk kez mi geliyorsun” dedi,
“Evet,” dedim. “İlk kez.”
Şehir görünmeye başladığında ilk yanılgımı kabullenmiştim. Kars, kafamdaki gelişmeyi başaramamıştı.
Caddeler genellikle Arnavut kaldırımı taşlarla kaplı. Modern ve çağdaş kent görünümünden oldukça uzak gibiydi…
Şehrin içine girdiğimizde yüzleri yorgunluktan ve sıkıntıdan eskimiş binalar karşılamaya başladı bizi…
Binaların; yakın dönemde yapılanlarının da, Cumhuriyet döneminde yapılanlarının da, Ruslardan kalanların da yorgunlukları pat diye belli ediyordu kendilerini.
Önce bir tuhaf oldum…
Oysa “Kars, şimdiye kadar modern binalarla, şehir içinde kentsel tasarımını -neredeyse- tamamlamış, tarihi dokusunu sahiplenmiştir,” diye düşünüyordum…
Oysa öyle değil.
Kars 80 bin nüfuslu bir şehir olmasının ötesinde, 80 bin nüfuslu kocama bir Anadolu kasabası görünümünde ve –anlatılanlara göre- eski modernliğinden oldukça uzakta…
Kars, şimdiye kadar kasaba görüntüsünden çıkıp modern bir sınır şehri görüntüsünü alarak komşularımıza karşı da ülkenin saygınlığını yükseltmeliydi…
*
Aslında çok fazla gezemememle birlikte gördüğüm şu kadarını söyleyeyim 12 havariler kilisesiyle Kars Kalesi’nin bulunduğu kesim hiç de Kars’a yakışmamış…
Oldukça bakımsız…
Sanki tarihi dokular kendi yalnızlığına bırakılmış gibi…
Belki de AKP belediyelerinin içinde en öksüz, en fakir il Kars.
Kars’ın bu durumu kıyıda köşede kalışından mıdır? Başbakana kendisini iyi gösteremeyişinden midir anlayamadım!
Demek ki üç milletvekili çıkaran Kars’a kimse yüz vermiyor, onların da ellerinden gelen bu kadar.
*
Şehirleşme adına gördüğüm bu unutulmuşlukların ve ihmalkârlıklar, Kars’ın beyin göçüyle, kırsaldan Kars’a yapılan göç arasındaki göç dengesi Kars’ı olumsuz yönde etkilemiş.
Galiba bizler İstanbul’dan Karsı biraz yanlış tanımışız.
“Karslıysa evliya, koyma avluya” diye bir söz duymuştum, ama buraya geldiğimde bu sözle buradaki (Kars’taki) insanlara haksızlık edildiğine şahit oldum…
Bir kere son derece misafirperverler…
Saygılılar…
Misafirine sahip çıkıyorlar…
Yardım severler…
Ancak sahipsizmişler…
Anlayacağınız Kars’a geldim, Kars’ı gördüm ve Ka(r)s-katı kesildim…
Oysa Serhat şehri Kars bu durumunu hiç hak etmiyor…
0 yorum:
Yorum Gönder