ÇOCUKLARDAN BİR ANİMASYON GÖSTERİSİ
Bir kez daha anladım ki çocuğun milliyeti yok…
Dini… Dili… Rengi farklı farklı olması da hiç önemli değil…
Mevkisi, rütbesi, zengini, fakiri, köylüsü, kentlisi yok…
Birbirlerini aşağılama, birbirlerini incitme hiç akıllarında bile değil.
Hele de öne geçme, birbirlerine çelme atma…
‘Çıkar’ denilen şeyle uzaktan yakından alakalı değil çocuklar.
Birbirlerine küsmeleri, kinleri yok hele de; olsa bile birkaç dakikalıktık hepsi o kadar.
*
Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar çocukların tek bir dünyası var “Çocuksulukları”
Tek düşüncelerinin
Tek dertlerinin
Çocuksuluklarının aynı oluşu…
Biraz ürkek,
Biraz korkak,
Biraz çekingen, ama hep doğru söyleyen…
Hep olduğu gibi…
Hep de doğal…
Yapmacıktan olabildiğince uzak…
Ter temiz, prıl pırıl yalansız çocuklar…
Güzelliğin…
Saflığın…
Temizliğin tamı tamına kendisi…
Ortak dilleri, davranışları; oyunları oyuncakları…
Masumiyetleri nasıl da mest ediyor insanı!
Dilleri İngilizce olmuş, Fransızca ya da Almanca veya bir başka dil fark etmiyor ki!
Onlar bilmedikleri dili kendi dilleriyle, tanımadıkları akranlarıyla o kadar güzel konuşup anlaşabiliyorlar ki, aynı dili konuştuklarını sanıyor insan.
*
Önceki gün seminer için gittiğim Antalya’da kaldığım otelde her akşam yapılan animasyon gösterilerinde 3-6 yaş arası çocukların gösterilerini izliyorduk.
Nasıl da büyümüş de küçülmüş olduklarını gösteriyorlardı bizlere ve hayranlıkla izliyorduk o çocukları…
Oysa çıktıkları o sahnede, birçokları birbirlerini hiç tanımıyorlardı belki de…
Belki de değil, tanımıyorlardı…
Belki de o gün tanışmışlardı birbirleriyle kim bilir!
Animatör delikanlı, üç dilde anons yaparken, çocukların hiç de umurunda değildi…
Onlar kendi çocuksu dünyalarına ve bir de müziğin o hoş sesine kaptırmışlar kendilerini Animatör delikanlı da şaşırıyor izleyenler de, sergiledikleri o muhteşem ve birbirine uyumlu çocuksu oyunlarını oynarlarken…
Sadece 3-6 yaş arası yaş gurubu çocuklar bir tek şey istiyorlardı sanki: İlgi.
Bir de avuç içleri kızarıncaya kadar alkışlanmak istiyordu çocuklar…
Ne paraya düşkünlükleri var ne de şan şöhret umurlarında…
Onlara gösterilen küçücük sevgiyle bile onların gözlerinin içindeki parlaklığı paylaşmaya yetiyor da artıyordu bile...
Gösteri sonrasında hep beraber el ele tutuşuyorlar…
Sıkıca tutuyorlar birbirlerinin ellerinden…
İngilterelisi Fransız’ı, Almanyalısı, Rusyalısı, vs…
Aynı ses tonuyla sevinç çığlıkları atıyorlar…
O çocuksu bakışlarıyla mutluluklarını büyüklerle paylaşıyorlar…
Rol yaptıkları halde rol yaptıklarını bilmeden…
Saf, temiz, duru ve içtenlikle birbirlerine sarılarak oynadıkları oyunlarında öyle mutluydular ki, onları seyrederken onların sayesinde bizler, belki de uzun zaman tatmadığımız mutluluğu tadıyoruz…
Duygusallığımızı yaşıyoruz…
Ve belki de uluslar arası kardeşliğin nasıl olması gerektiğine şahit oluyorduk orada…
Kavgasız gürültüsüz yaşanabilirliği…
Bir kez daha gördük ki çocuğun milleti yok…
Birbirlerini nedensiz sevebilen ortak yürekleri var…
0 yorum:
Yorum Gönder