web 2.0

13 Ekim 2010

20101014 - BİTMEYEN SENFONİ


BİTMEYEN SENFONİ

İlk ve Ortaöğretimde okutulan ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersleri’nin kaldırılması veya seçmeli hale getirilmesi yıllardır tartışılıp duruyor.
Önceki gün (12.10.2010) CNN’de Ahmet Hakan’ın,-Devlet Bakanı Faruk Çelik’in konuk olduğu- Tarafsız Bölge’ programında bu konu tartışılıyordu. Din Kültürü ve Ahlak Dersleri’nin serbest bırakılması ve Alevilerin inanç biçimlerinin de doğru bir şekilde bu derslerde işlenmesi.
Bu derslerin nasıl işlendiği ile ilgili Avrupa’dan ve ABD’den örnekler veriliyor. Bu ders oralarda şöyle zorunluymuş, yok böyle serbestmiş gibi -her konuda olduğu gibi- yine örnek Avrupa ve ABD.
Durum böyle olunca da biz kendimizi iki örnekten birine yakın bir yere oturtturmak zorunda kalıyoruz.
Sanki inançlarımız ve yaşam biçimimiz Avrupa’nın ve ABD’nin inanç ve yaşam biçimleriyle çok örtüşüyormuş gibi…
Orada bakanın ağzından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri serbest mi olacak, yoksa seçmeli mi olacak? Ya da zorunlu seçmeli mi olacak, net anlaşılır bir yanıt alınmadı, Alevilerle ilgili yaptıkları çalıştaylarda bu düzenlemeyi sonuçlandırma aşamasına getirdiklerini söyledi.
*
Bugün; her geçen gün daha da yozlaşan ahlak ve yine her geçen gün daha da uzaklaştırılmak istenen ve bir afyon olduğu ileri sürülen (ki bu doğru değil) dinin, doğru kişilerden, doğru ağızlardan öğrenilememesi gerçeği insanı bu düşünceye sevk ediyor.
Bir diğer sıkıntı ise çocuklara ahlakı öğreten anne ve babaların veya o dersi veren öğretmenin toplum içindeki tavır ve davranışlarının, beşeri ilişkilerinin ne kadar ahlakî olup olmadıklarının da sorgulanması gerekir!
Sigara içen bir babanın, sigaranın zararlarını çocuğuna anlatırken, pek de etkili olamayacağının bilinmesi gerektiği gibi…
Aksi halde bu zamana kadar olduğu gibi havanda su dövmeye devam edeceğimizden hiç kuşku duyulmasın…
*
Sonra Yaradan yarattıklarından, yarattıklarına verdiği nimetler karşılığında sadece itaat, saygı ve ona karşı şükür istiyor…
Onu da zorlamıyor zaten…
O zaman sorun nedir?
Sorun inanç sorunudur?
Yarın hesap günü geldiğinde (inananlar için elbette) hesabın verilip, verilemeyişidir…
Hepsi bu?
Yıllardır hükümetler insanları neden bu kadar kıskacın altına sokarlar anlamak mümkün değil.
Allah ile kul arasında neden zorlayıcı görevini üstlenirler?
İnanan inanır, inanmayan inanmaz.
Bu sadece kişinin kendisini bağlar.
Evet, Müslüman’ın Müslüman’a olan borçlarından biri de birbirlerini uyarmaksa herkes uyarı görevini mutlaka yapmalı, ama ısrarını sürdürmemeli!
Nasıl olsa herkes bu dünyada yaptıklarının hesabını verecek?
Onun için insanlar neye inanıyorlarsa inandıkları gibi, neye inanmıyorlarsa da inanmadıkları gibi yaşasınlar…
Durum böyle olunca da bu kadar gırtlak patlatmaya hiç gerek yok.     
Hükümetler yönettikleri insanlara rehberliklerini yapsın. Sıkıntı burada. Rehberlik görevinin gerektiği gibi yapılamamasında…
İnsanımızın oyalanmasında…
Yoksa bunlar bu kadar çözümsüz hale getirilecek konu değil…
Hele de 21. yüzyıl Türkiye’sinde…

0 yorum:

Yorum Gönder