BENİM SLOGANIM
TÜRKÇEYİ ÖNEMSE VE ÖNEMSET
“Nasıl olsa ne söylediğim anlaşılıyor, ne dediğimi anlıyorsun ya be kardeşim daha ne istiyorsun. Öyle demişiz veya böyle demişiz, ne fark eder?”
İnsan konuştuğu dilin (Bu dil hangi dil olursa olsun) öneminin, bu kadar mı farkında olmaz, ben anlayamıyorum…
“Nasıl olsa ben kendimi anlatıyorum ya…” savunması almış başını gidiyor.
*
Farkında mıyız bilmiyorum ama hem konuşma hem de yazı dilimize karşı müthiş bir savaş açmışız, yerden yere vuruyoruz.
Vah bize vah!
Ben size pazartesi günü birebir yaşadığım ancak bence dili katletmede bugüne kadar gördüğüm en masum ve en günahsız bir Türkçe yanlışını sizlerle paylaşmak istiyorum.
*
Pazartesi sabahı İstanbul’dan Tokat’a gitmek üzere 09:15’te THY uçağına binmiş, Sivas’a uçuyordum (Tokat’ta havaalanı faaliyette olmadığı için Sivas üzeri gittim). Elimde henüz tamamladığım ve düzeltme çalışmalarını yapıyor olduğum çıkacak olan romanımın taslağı vardı.
Darıca Gençlerbirliği maçından dönen Sivas Belediye Spor futbol takımının oyuncularıyla birlikte aynı uçakta yolculuk yapıyorduk. Ben, henüz koltuğuma oturmuş ve düzeltmelerimle uğraşırken, önümdeki koltukta Sivas Belediye Spor Kaleci Antrenörü Ahmet Hoca oturuyordu. Bir ara Ahmet Hoca futbolcularla konuşurken, öğle tatil saatleri hakkında bilgi veriyordu ve “Bizim tatilimiz de 13:00 ile 2:00 arası,” dedi.
Ne var bunda öyle değil mi?
13:00 ile 2:00 arasından kastının ne olduğunu herkes anlamıştı zaten…
Kendisine şaka yollu “Ahmet Hoca 13:00 ile 14:00 arasında tatiliniz olmasın!” dedim.
Bana baktı, “Boş ver be dayı, onlar benim ne dediğimi anlıyorlar,” dedi.
Aslında doğru da söyledi. Gerçekten de onun ne dediğini arkadaşları da anlamışlardı zaten…
İşte sorun da burada ya, yanlış söylemi doğru anlamak…
Bu, bir başarı mı, yetenek mi bilmiyorum!
Doğru söylemek ve doğru anlamanın yanında, yanlış söyleyip doğru anlamak da bir başarı olsa gerek…
Sonra ne oldu?
Sonra Ahmet Hoca “Haklısın dayı” dedi. “Senin söylediğin doğru! 13:00-14:00 arası demek gerek.”
Aslında müthiş keyif aldım.
Çünkü yanlışında diretmedi…
Çünkü ‘saat iki’nin verdiği mesaj sabaha karşı iki olduğunu fark etti.
Sonra Ahmet Hoca ile birlikte yaklaşık yarım saat havada sohbetimizi sürdürdük…
*
Tersi de olabilirdi tabi…
“Sana ne? Doğru konuşurum, yanlış konuşurum” da denilip başıma bir belayı satın alabilirdim.
*
Biliyor musunuz, bu konuda ben kaşınıyorum.
Ben yine de ne kadar kaşınırsam kaşınayım, bu tavrımı sürdürmede kararlıyım.
Neden biliyor musunuz?
Etrafımıza bakın ve neden bu kadar ayrıştığımızı, birbirimizi anlamadığımızı gördüğünüzde bana hak vereceksiniz.
Benim Sloganım; “Türkçeni önemse ve önemset”
Gerçekten birbirimizle anlaşabilmeyi istiyorsak…
0 yorum:
Yorum Gönder