YAŞAMI DÜNLERLE-YARINLAR
ARASINA SIKIŞTIRMIŞIZ
“Her başlangıç bir bitime mahkûmdur” denilir ya işte öyle...
Yine bir ramazan ayını tamamlamamıza ramak kaldı.
*
Ne tuhaf!
Ramazan başlamadan önce de aynı şeyleri söylüyorduk. “İşte ramazan geldi ve yarın birinci gün.” diyorduk.
Aslında yaşam dünlerle yarınlar arasında dönüp duruyor.
“Daha dün onunla tanışmıştık. Onu istemeye gelişimiz de sanki daha dün gibiydi,” diyerek dünleri yâd ediyoruz meselâ...
*
Daha dün evlenmiştik sanki…
Daha dün doğmuştu bizim deli oğlan, dünya güzeli kızımız,
Daha dün okula başlamışlardı,
Daha dün üniversiteye göndermiştik kerataları...
Ben daha dün işe başlamış, şimdilerde neredeyse emekli oluyorum...
Daha dün kaybetmiştik babamızı, annemizi.
Üzerinden yıllar geçmesine rağmen acıları yüreğimizde daha dün gibi...
Daha dün, daha...
*
Yarın bayramın birinci günü,
Yarın bayram bitiyor.
Yarın okullar açılıyor,
Yarın okulun son günü.
Yarın evleniyorum,
Kısmetse yarın babalığımın ilk gününü tadacağım
Yarın iş başı yapıyorum,
Yarın emekliliğimin ilk günü olacak...
*
Yarınlar, bir şeyi başlatırken, dünler bir şeyi bitiriyor.
Bizler de, işte bu başlatan yarınlarla, bitiren dünler arasında kendimizi oyalayıp duruyoruz.
Gerçekten tuhaf değil mi?
Aslında yaşam; dünlerle yarınlar arasında geçip giderken, iki arada neleri ‘es geçtiğimizin’ ne kadar farkında oluyoruz bilemiyorum?
Neleri kaybettiğimizi, hangi yanlışları yaptığımızı, hangi fırsatları teptiğimizi -belki de- hatırlamak bile istemiyoruz şimdi.
Çünkü bu dünler ve yarınlar arasına daha çok da “keşke”leri sıkıştırıp durmuşuz.
Sonra da içimizden ve de kimselere çaktırmadan derin derin bir “ah” çekmiş. “Şimdiki aklım olsaydı!” demeye başlamışız işte. Pişmanlığımızı anlatan en anlamlı cümleyi çıkarıvermişiz ağzımızdan...
Aklımız hep dünlerle yarınlar arasında med-cezirleri (gel-gitleri) yaşamış da, bir türlü engelleyememişiz.
*
Dünle yarınlar arasında yıllar yılı yürüdük, koştuk, düştük, kalktık hep.
Her birinden izler kaldı bedenimizde, yüreğimizde...
Hep dünleri uğurladık, hep yarınlara umutla sarıldık da dünlerle yarınlar arasında ne dostlar kaybettik, ne dostlar kazanandık hepsine de ayrı ayrı gönül dünyamızı açtığımız...
“Aynı akarsuda bir kere yıkanılır” dedik, dünle yarınlar arasında aynı akarsuda defalarca yıkandık da, her seferinde dersler aldığımızı sandık.
Sandık sanmasına ya, yarınlarda değişen hiçbir şey olmadığı acı gerçeğini de her seferinde yüzümüze bir tokat gibi yedik.
Yarınlar hep bizlere dünü unutturdu da, dünler yarınları pek de hatırlatamadı...
Dedik ya dünlerle yarınlar arasında sıkışıp kaldık.
Belki de o nedenle bir türlü rahat olamıyoruz ya…
(Manşet 11 Ekim 2007)
0 yorum:
Yorum Gönder