BUGÜN EYLÜL!
ELİNİZİ ÇABUK TUTUN...
Oludum olası Eylül bana hüznü anlatır...
Ayrılığı...
Özlemi...
Beklemeyi...
Ve bir de ağlatan aşkları...
O nedenle bir anlamda ‘hüzündür’ Eylül benim için...
*
Eylül...
Sonbaharın; sarı benizlisi, toprağın kahverenli yorgun yüzü...
Belki de mevsimlerin ilk solgun benizlisi
Ve insanın içini bir ısıtan, bir üşüten Eylül...
Belki de mevsimlerin harmanlandığı; ayrılık hikâyelerinin koyun koyuna sarmaş dolaş olduğu bir ay Eylül...
Aşkın da hüznün de kendisi...
Bu yüzden; ne yaz aşkları, ne ilkbahar aşkları eylül aşkları kadar etkili olur...
Ne de Eylül’dekiler kadar unutulmazdırlar...
*
Hüznü de öyledir Eylül’ün...
Tıpkı, dalından kopup, toprağın koynuna doğru uçup giden; bir yanı kahverengi toprak, bir yanı masmavi gökyüzüne uzanan daldaki sarı yaprağın yorgunluğunu barındırır içinde Eylül...
*
Her ne kadar “aşkın son halidir” denilse de “Aşkın en olgun halidir de...”
Kimilerine göre aşkın en masum zamanıdır Eylül... Sıcağın, soğuğun; acının tatlının; yağmurun, dolunun; aydınlığın, karanlığın yüzlerce kez yaşanmışlık hali...
Ve bu yüzden tabiatın yorgunluğu vardır üzerinde.
Ne bileyim! Bahar karışımı, yaz karışımı bir şeydir Eylül.
İnsanı üşütmez, hep ılık tutar...
Cıvıl cıvıl; “Tam da kıvamında” denilir ya öyledir işte kimi zaman...
Ve bereketli...
Ve tabi yine de çekildiği köşesinden öylece durup seyreder bütün olup bitenleri...
*
Eylül...
Sonbaharın ılıman yüzünün giriş kapısıdır Eylül...
Ve maalesef bir de ayrılığın kendisi.
*
Ben, çok dostumu bıraktım Eylül’ün hüzünlü kucağına da bir daha geri vermedi bana...
Çok kereler, Eylül’de tazelindi yaşama dair umutlarım, Eylül’ün hüznüne inat...
Belki de Eylül’de daha çok sevdim ben. Ve yine bir Eylül günüydü “Bir ömür boyu birlikte” olmaya söz verişimiz, 1978’in Eylül’üydü. Eylül gibi çocukluk gençlik arası bir yerdeydik ikimiz de o zamanlar...
*
Bugün Eylül’ün biri... Yani ilk günü...
Bugün dostlarınıza daha çok sarılın...
Sıkı sıkıya...
Küs iseniz de kavgalıysanız da bugün barışın...
Hiç beklemediği bir zamanda, beklenmedik mutluluklar ikram edin arkadaşlarınıza, dostlarınıza...
Yapabiliyorsanız eğer, telefonları bile çıkarın aradan, yüz yüze olsun görüşmeleriniz.
Sarmaş dolaş olun...
Kan kana; can cana...
Birbirinizin sıcaklığını hissedin, gözlerinizin içine bakın hüznü de görürsünüz orada, mutluluğu da.
Sizi özleyip özlemediğini; özleyip özlemediğinizin daha da farkında olacaksınız o zaman...
*
Hem Eylül bu, ne yapacağı belli olmaz...
Hüznü de taşır içinde aşkı da...
Hazan günlerinin başlangıcı değil midir Eylül?
Ayrılıktır daha fazlası onda olan...
Arayın dostlarınızı ve elinizi çabuk tutun, daha fazla geç kalmadan...
0 yorum:
Yorum Gönder