EY YEREL YÖNETİCİLER…
Peşi peşine felaketleri yaşayalım, ama gelin yine de yerel yöneticilerimizi suçlamayalım…
Yağmur yağdığında mahsur olan insanların suçunu kimsede bulmayalım…
Yağmurun bu kadar yağmasına bulalım, mutlaka bir suçlu bulacaksak eğer…
*
Gelin derelerin taşmasını…
Logarların patlamasını beceriksizliğini, yerel yöneticilerde aramayalım da yağan yağmurda arayalım.
Haksız mıyım?
Ne vardı sanki bu kadar yağacak…
Ne vardı sanki her taraf güllük güneşlikken şimdi nereden çıktı bu yağmur, bu sel de neyin nesi, bu yaz mevsiminde ve daha acısı geçmemişken…
İnsanları perperişan etti.
Belediyelerimiz çok da güzel götürüyorlardı işlerini…
Örneğin yaptıkları alt yapıyla övünüyorlardı hani…
Beton borularla döşedikleri alt yapılarıyla…
*
Bir taraf yağmur yağmasın diye dua ediyordu, bir taraf bereketi bekliyordu…
Ekinler, bağlar, bostanlar, bahçeler…
Ama yetecek kadar…
Öyle verip de taşıracak kadar istemiyorlardı…
Çünkü kovaları küçük; arkları dardı benim yurdum insanının.
Ben burada yine de özellikle şu yerel yöneticilere küçük küçük göndermeler yapsam mı diyorum?
Bir yanım yap diyor, diğer yanım yapma?
Yapma diyen yanım; yağmurla birlikte onlar da zaten perişan oldular diyorum, onun için yukarıdan Allah onlara göndereceği kadar gönderdi, bir de sen gönderme diyorum…
Diğer yanım, durma ne kadar gönderme varsa gönder gitsin, bu adamlara müstahak diyor…
*
Tedbir almak yok. Alır gibi görünmek var.
Sıcağı sıcağına bir şey yaptılarsa yaptılar, onu da göstermelik, sonra unutulup gidiliyor. Sanki daha geçen sene bu İstanbul sel felaketi yaşamamış, insanlarımız ölmemiş gibi. İnsanlara sözler verilmemiş gibi…
Ama ders çıkartan yok…
Kimin umurunda?
Ne var sanki yağsın yağmur, giderlerinden gidecekleri yere kadar gitsin…
Barajlar dolsun, bereket felaket olmasın, bereket olarak kalsın…
*
Ey yerel yöneticiler…
Size kızmayalım…
Size gönderme yapmayalım…
Size söylenmeyelim ama her şeyin, her olumsuzluğun altında da sizin ihmaliniz çıkıyor…
Depremde sizin ihmalkârlığınız, umursamazlığınız, iyi kontrol edemeyişiniz yüzünden binaların çoğu yıkılıyor…
Sizin alt yapıyı önemsemeyişiniz yüzünüzden bereket, felaket oluyor…
Sizin baştan savma çalışmalarınız yüzünden her yıl kaldırımlar birkaç kez değişiyor.
Ama havanızdan da geçilmiyor, cakanızdan kimse yanınıza yanaşamıyor…
Bari bu havayı kullanıyorsunuz kullanın, tamam. Bir şey demeyelim, ama ne olursunuz işin hakkını da verin gözünü sevdiklerim…
Bu milleti biraz adam yerine koyun ve önemseyin!
Ö-nem-se-yin.
Yapacağınızın hepsi bu! Önemsemek ve gereğini yapmak...
Bir şeyler anlatmayın, hiç bir şey açıklamayın…
İş yapın, felaket yaşatmayın…
Vicdanınızın sesine kulak verin, iç huzurunuzu hissedin…
Eğer bunlar çok zor geliyorsa işin zorluğunu bu millete anlatın…
Yine de olmuyorsa millete de kendinize de eziyet etmeyin…
Ne diyeyim ki başka?
0 yorum:
Yorum Gönder