web 2.0

11 Nisan 2010

20100412 - HANGİSİ BİZİZ

HANGİSİ BİZİZ?

Tezatlar yaşanıyor benim ülkemde yıllardır…

İyi-kötü; doğru-yanlış hep iç içe…

Başka memleketlerde de vardır kuşkusuz, ama ben kendi önüme bakıyorum…

Önce benim ülkem…

*

Benim ülkemde insanlar birbirlerinin gözlerinin içine baka baka yalan konuşuyorlar…

Pervasızca, umursamadan, sonunun neye gideceğini düşünmeden hem de…

Sadece günü kurtarma adına…

Son on yılda gelişerek ve katlanarak öylesine arttı ve büyüdü patavatsızlıklar…

Samimiyet neredeyse unutuldu…

Çok eskidenmiş samimi olmak, içtenlik, duygudaşlık, komşuluk, arkadaşlık, falan filan gibi şeyler

Varsa yoksa başka şey…

Yani para…

Yani “Nereden ve nasıl gerilirse gelsin, hoş geldi safa geldi” denirdi, eskiden ölüm için…

İnsanlar o kadar yürekli, o kadar yüreği sağlam ve o kadar da inanç taşıyorlardı ki yüreklerinde…

Ya şimdi?

Şimdi, “Nereden ve nasıl gerilirse gelsin, hoş gelmiş safa gelmiş” deniliyor para için.

Dostluklar zedelenerek…

Güven yok edilerek…

Zorla

Veya isteyerek…

*

Hayat devam ediyor…

İş, ticaret ve sosyal hayat…

Bir şekilde sürüp gidiyor…

Sözler veriliyor…

Sözler unutuluyor…

Arkası düşünülemeyen çekler, senetler yazılıyor…

Kimisi ödeniyor, kimisi ödenemiyor ve o değerli kâğıt, sonuçta sadece bir kâğıt parçası oluveriyor.

Yasalar çok da caydırıcı olmayınca…

Dönen dolaplar…

Dolandırılan insanlar, yıkılan yuvalar, tükenen umutlar, sonra da sırıtarak keyif çatanlar hak getire…

Bunların hepsini son yıllarda benim memleketim insanı öylesine derinlemesine yaşıyor ki…

Özümseye özümseye…

Bedel ödeye ödeye…

Acı çeke çeke yaşıyor…

Ve kötüler keyif çatıyor, hem de gerine gerine benim memleketimde.

*

Yine de bütün bunlara rağmen memleketim insanı müthiş…

Memleketim insanı üretmeye devam ediyor…

Memleketim insanı dünya ile yarışır son demine kadar…

Hatta önde, güçlü ve güvenilir bir halde önünde şapka çıkarılarak…

İnanmayanlar fuarları bir gezip görsünler…

Hatta “Nasıl oluyor da bu kadar olumsuzlukların arkasından bu kadar muhteşem ürünler üretilebiliyor” diye şaşırsınlar gezerken gördüklerine…

Yapılan üçkâğıtçılıklara, dolandırıcılıklara ödenmeyen çeklere, tutulmayan sözlere şaşırıldığı gibi…

Yurt içini de yurt dışını da…

Kıyaslasınlar…

Neyimiz eksik onlardan desinler…

Bu memleketi parazit gibi yemeye çalışanların yanında, memleketine taş üstüne taş koymak için çırpınanları da tanısınlar…

Kıyaslasınlar yabancılarla kendilerini…

Eksik miyiz, fazla mıyız bir görsünler…

İnsanın içi ferahlıyor, yüreği tazeleniyor fuarların stantlarını gezerken…

O muhteşem ‘yerli’ malları gördükçe umutlar yeşeriyor yine de yüreklerde…

Muhteşem ürünlerin güvenle, gururla sunumu yapılırken kimileri şaşkınlıktan bakakalıyor, kimileri göğsünü kabartıyor emin olun…

Ve işte o zaman hangisi biziz diyorum, kendi kendime…

“Yukarıda saydıklarım mı, fuarlarda gördüklerim mi?” mi biziz?

*

İkisi de biziz kuşkusuz ama birini azaltmak lazım…

Yukarıda sayılanları mı, fuarlarda görülenleri mi?

Hangisini…

Sözle değil elbette…

0 yorum:

Yorum Gönder