web 2.0

8 Nisan 2010

20100409 - SANİYE, AKREP VE YELKOVAN

SANİYE, AKREP VE YELKOVAN

Bugün akreple yelkovanı yazmak istedim…

Onların sabrını, sakinliğini ve de arazlarını…

Kendi ekseni etraflarından bıkmadan usanmadan dönüp durmalarını bir de…

*

Ne zaman saatime baksam sessizce bir yarış vardır kendi aralarında…

Akrep ağır aksak ama tempolu yürür…

Yelkovan akrebe inat tur atar hep…

Saniye derseniz; hepsine inat öylesine koşturur ki yelkovan bile yetişemez kendisine…

*

Gerçekten de üçü de durmadan koşturup durur...

Daha doğrusu biri koştururken, diğeri uygun adımlarla gider…

Bir diğeri açık ara ileridedir…

Tıpkı yaşamdakiler gibi…

Hani kimileri yavaş gidip geride kalırken, kimileri orta karardadır ya…

Hele birileri de vardır ki “Peşinden atlı koşsa yetişilmez” denir.

Öyle işte.

Birinin çok acelesi vardır, diğerinin ise dünya yansa içinde bir tutam otu yanmaz...

*

Yelkovan akrebe nispet yaparcasına, saniyeyi kıskanarak dönüp durur…

Üçü de birbirleriyle uyum içinde...

Hep birbirini destekler…

Biri yanlış yaptı mı, diğerleri de yapar…

Bir yerde yanlış varsa, “Hepsinde yanlış vardır” demektir.

*

Ama insanoğlu gibi değil…

Ne kavgaları vardır ne de anlaşmazlıkları…

Biri diğerine güç verir…

Zaman doğru akar…

Vakit doğru vakittir o zaman…

Şaşmadan, yorulmadan, bıkmadan usanmadan kendilerinin bağlı olduğu yerin etrafında koşuşturup durular...

Üzerlerinde camdan gökyüzü yerleştirilmiştir…

Kiminin alanı yemyeşil,

Kiminin kurak topraklar gibi ‘boz’ durur…

Yine de yeşilinde de dönüp dururlar, kurak toprak olanında da…

Ama hep aynı yerdir döndükleri, hep aynı alandır yarış alanları…

Hepsinin de bir dişlinin dönmesiyledir dönüşleri…

Yaşam dişlisi gibidir saatin de dişlisi…

Bir bozuldu mu, tamiri güç olur…

Bir daha dikiş tutmaz…

Tıpkı insanın bozulan dişlileri gibi…

Hele bir bozulmaya görsün…

Ne yama tutar o zaman ne dikiş…

Arada bir tekler, düzelir; tekrar tekler…

İflah olmaz bir türlü…

Kimi hızlı giderken, yavaş giden tökezler arada bir nedense?

Kimse de anlamaz…

Saniye akrebe kızar için için, akrep yelkovana…

Zaman anlaşılmaz olur o zaman…

Dikiş tutmayan teni, bir türlü algılayamayan hafızası gibidir…

Tekleyen saatin saniyesi de, yelkovanı da, akrebi de…

Yeter ki bir bozulmaya görsün…

İstenildiği kadar yağlansın, dişlilerin arası temizlensin iflah etmez…

*

Tıpkı İnsanoğlu da öyle…

Ben öyle düşünüyorum…

Hele de yaşlanınca…

Hele de yılların vurgunu kendini göstermeye başlayınca…

Yaşam zembereğinin de ayarı kaçmışsa, tadı yoktur artık yaşamın…

Bozuk saat gibi hiçbir işe yaramadan öylece bir köşede bekletirler…

Ve sonra da alıp götürürler bir bilinmez yolculuğa doğru…

O zaman ne saniye derdi vardır, ne yelkovan, ne de akrep…

Ama yine de akrep ağır aksak ama tempolu yürür…

Yelkovan akrebe inat tur atar hep…

Saniyeninse arkasından yetişilmez bir türlü…

0 yorum:

Yorum Gönder