T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
Edebiyat Sosyal Bilimler Enstitüsü
Fakültesi
Fiziki Coğrafya Ana Bilim Dalı
“AVCILAR İLÇESİ ÇEVRE SORUNLARI”
-Yüksek Lisans Tezi -
Danışman
Yrd. Doc. Dr. Nilüfer PEKCAN
Hazırlayan
Yunus ARIKAN
10303
Istanbul, 1996[SA1]
İÇİNDEKİLER
Önsöz..................................................................................7
Giriş.....................................................................................8
1- Çevre sorunlarına ve gelişme sürecine kısa bir bakış....10
2- Araştırma alanının yeri ve sınırları (Lokasyon)…….....14
I- AVCILAR İLÇESİNİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ ...15
I.1- Jeomorfolojik özellikler........................................15
I.2- Jeolojik Özellikler………….................................15
I.3- Klimatolojik özellikler..........................................17
I.3.1- S ı c a k l ı k ....................................................17
I.3.1.1 Ortalama sıcaklıklar, termik rejim .......17
I.3.2- Y a ğ ı ş .........................................................18
I.3.3- R ü z g ar ........................................................20
I.3.4- Iklim tipi ........................................................20
I.4- Beşeri ve ekonomik özellikler ...........................20
I.4.1- Nüfus ve yerleşme ........................................20
I.4.2- Egitim ve Kültür ...........................................24
I.4.3- Ticaret ...........................................................29
I.4.4- Tarım ve hayvancılık .....................................30
II- AVCILARDA ÇEVRE SORUNLARI
2.1- Hava kirliliği..........................................................30
2.1.1- Genelde hava kirliliğine yol açan
temel faktörler .............................................32
2.1.2- Hava kirliliğini etkileyen fiziki (doğal)
çevre .............................................................33
2.1.3- Jeomorfolojik özellikler ...................................33
2.1.3.1- Yükselti . .........................................33
2.1.4- Klimatolojik özellikler ..................................34
2.1.4.1- Rüzgarın hava kirliliği üzerindeki
etkileri ............................................35
2.1.4.2- Sıcaklığın hava kirliliği üzerindeki
etkileri...............................................37
2.1.4.3- Yağış ve Nem’in hava kirliliği üzerindeki
etkileri ......................................................39
2.1.5- Hava Kirliliğini etkileyen beşeri çevre
faktörleri..........................................................40
2.1.5.1- Hızlı nüfus artışının hava kirliliği
üzerindeki etkileri ..........................41
2.1.5.2- Plansız ve sağlıksız kentleşmenin hava
kirliliği üzerindek etkileri...........................42
2.1.6- Konutların ısıtılmasından kaynaklanan
hava kirliliği ...............................................44
2.1.7- Sanayiiden kaynaklanan hava kirliliği ..........47
2.1.8- Ulaşımdan kaynaklanan hava kirliliği ..........48
2.1.8.1- İlçe ve şehiriçi ulaşım ......................51
2.1.8.2- Şehirlerarası ulaşım ........................53
2.1.9- Hava kirliliğinin insan ve çevresine etkileri ...53
2.1.9.1- Bitkilerin hava kirliliğinden etkilenmesi..56
2.1.9.2- Hava kirliliğinin canlılar ve eşyalar
üzerindeki olumsuz etkileri...........59
2.1.10- Havadaki zehirli gazlar ve
yol açtıkları hastalıklar .................59
2.1.11- Açık alanların insan yaşamındaki yeri .......60
2.1.12- Sonuç ve öneriler ................................62
2.2- Su Kirliliği .............................................................66
2.2.1- Deniz suyu kirliliği ..........................................67
2.2.2- Tatlı su kirliliği ................................................70
2.2.3-Avcılar İlçesinin mevcut su temin ve dağıtım
sistemi ve kanalizasyon durumu ............................................71
2.2.3.1- İçme ve kullanma suyu kirlilik
kaynakları..........................................73
2.2.3.1-a) Kanal Sızıntıları...............................73
2.2.3.1-b) İlçe merkezinin sıvı artıkları.........74
2.2.3.1-c) Katı atıklar ....................................75
2.2.3.2-Katı atıkların halk sağlığı açısından
değerlendirilmesi .............................79
2.2.4- Su Havzalarında Uyulması Gereken Koruma
Alanları ..........................................................79
2.2.4.1- Koruma alanlarında alınacak önlemler ..81
2.2.4.1.1- Mutlak koruma alanı ....................81
2.2.4.1.2- Kısa mesafeli koruma alanı ............82
2.2.4.1.3- Orta mesafeli koruma alanı............82
2.2.4.1.4- Uzun mesafeli koruma alanı.......... 84
2.2.5 Sonuç ve Öneriler ...........................................86
2.3 Toprak Kirliliği .......................................................87
2.3.1-Erozyonun etkileri ...........................................89
2.3.1.1- ilçenin kıyı kesimindeki toprak kayması ... .90
2.3.1.2- İlçenin iç kesimindeki toprak kayması... 91
2.3.2-Hava kirliliğinden kaynaklanan toprak sorunları........91
2.3.3-Sonuç ve Öneriler............................................. 92
2.4- Gürültü Kirliliği .....................................................93
2.4.1- Gürültü kirliliğinin olumsuz etkileri .............94
2.4.2- Gürültünün yayılması ve yayılmaya etki
eden faktörler.................................................96
2.4.2.1- Sesin yayılmasına etki eden
atmosferik koşullar ......................... 96
2.4.2.2- Rüzgarın etkisi ..................................96
2.4.2.3- Isının etkisi .......................................96
2.4.2.4- Sesin bir engel karşısındaki
hareketi ...........................................97
2.4.3- Gürültü kaynakları ..........................................98
2.4.3.1- Yapı içi gürültüler ............................98
2.4.3.2- Yapı dışı çevre gürültüleri ................98
2.4.4- Sonuç ve Öneriler ........................................... 100
III- SONUÇLAR VE ÖNERİLER ................................102
3.1-Sonuçlar .................................................................... 102
3.2- Öneriler................................................................104
IV- TOBLOLAR.............................................................106
V- ŞEKİLLER.................................................................107
VII- BİBLİYOGRAFYA..................................................108
VI- HARİTALAR............................................................111
VII- FOTOĞRAFLAR....................................................118
ÖNSÖZ
İnsanların üretim tarzları ve yaşamları basitten karmaşığa, doğal enerji kaynakları ile kısıtlanmışlıktan teknolojik gelişmenin gözündeki sayıları arttıkça ve bir arada yaşayan ve üreten birimleri büyüyüp yoğunlaştıkça; doğadan, bu yaşamı sürdürmek için alınanlar kadar, doğaya geri verilenler de çok büyük değişiklik göstermiştir.
İlk Çağlarda kendi özelliğs ve kuralları ile ilk insana egemen olan doğa, giderek bilgi ve becerisini arttıran insanın egemenliğine girmiş, insanın yararlanması için sunulmuş bir “tanrı lütfu” olarak görülmüş ve kaynakları sınırsız, dayanma gücü sonsuz bir ortam olarak algılanmıştır. Oysa günümüzde bu görüş değişmiştir.
Bu gün özellikle gelişmiş sanayi toplumlarında insan-doğa ilişkilerinin vardığı noktanın ve bunu belirleyen değerler sisteminin sorgulanmasında doğa, insanın gözünde yeni bir önem kazanmıştır. Çevre sorunları, Dünya’da ve Istanbul genelinde olduğu gibi Istanbul’un bir parçası olan Avcılar’da da. güncel bir konu olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu konuda, sade bir vatandaştan başlayarak en üst düzeydeki insanımıza kadar her kese ve her kesime görev düşmektedir. Aksi halde yukarıda da belirttiğim gibi hissedilen S.O.S. sinyallerinin iyice hissedildiğinde, artık yapılan çalışmaların da hiçbir işe yaramayacağının farkına varıldığında, hem geç kalmışlığımızın hem de, içine düştüğümüz aczin acı sonuçlarını hep beraber yaşayacağız.
Bunun içindir ki, daha fazla geç kalmadan herkes kendine düşeni yerine getirmelidir. Bu düşünceyle danışman hocam Yard. Doc. Dr. Nilüfer PEKCAN nezaretinde araştırma konusu “Avcılar İlçesi Çevre Sorunları”nı içeren bir tez hazırlamayı uygun bulduk.
Tez çalışmalarım boyunca bana verdikleri destek ve gösterdikleri yönlendirici çabalarından dolayı, Danışman hocam Sn. Yard. Doc. Dr. Nilüfer PEKCAN’a, Değerli insan Sn. Dr. Ercan ERUS’a ve Araştırma Görevlisi Sn. Musa ULUDAĞ’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Saygılarımla,
Yunus ARIKAN
GİRİŞ
Çevre sorunları; henüz 21. yüzyılın başındayken bütün ulusların ve gelecek kuşakların uğraşacakları sorun olarak karşımıza gelecektir.
Hızlı ve düzensiz bir şekilde gelişme gösteren şehirleşmeye bağlı bir sorun olan çevre sorunlarına;
a- Merkezileşme ve yoğunlaşma,
b- Dikey yapılaşma,
c- Göçler
d- Yanlış planlama,
e- Koruyucu ve geliştirici tedbirlerin eksikliği
vb. gibi faktörler önemli bir şekilde etki etmektedir.
Bilinen o ki; çevre sorunları kendi kendine oluşmamakta, insanların bu konuda bilinçsizce sergiledikleri tutum ve davranışlarının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle sanayileşmenin hızlı bir şekilde geliştiği, buna paralel olarak nüfusun yoğunlaştığı 20. yy. başlarında çevre sorunları kendini hissettirmeye başlamıştır. Sanayi faaliyetleri, şehir merkezlerine yakın yerlerde yapılmaktadır. Bunlara ek olarak yeni kurulan çalışma alanları da kırsal nüfusun buralara doğru çekmiştir. Ulaşım ve haberleşme araçlarıyla sunulan sosyo-psikolojik şartlar daha iyi yaşamak özlemi, eğitim, kültür, sağlık, taprağın ihtiyaçları karşılayamaması, köylerin ekonomik yetersizliği gibi nedenler de bu göçü teşvik etmiştir.
Neticede iskan sahaları ile bunların çok yakınında bulunan sanayi faaliyetlerinin gerçekleştiği alanlar, kısa süre içinde birbirine kavuşmuştur. Öyle ki bugün sanayi merkezleri iskan sahaları ortasında kalmıştır. Hatta özellikle Türkiye’nin batısında ve başta Istanbul, Ankara, İzmir,ve Bursa gibi sanayinin yoğunlaştığı teorik olarak iş bulma olanaklarının fazla olduğu şehirlerde nüfus birikimi %60’ını doğal artışla, %40’ının ise göçlerle beslendiğine ilişkin araştırma bulguları vardır.
Şehirlerde nüfusun hızlı artması sonucu konut, sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri altyapı ulaşım ve istihdam yetersiz kalmakta, düzensiz şehir gelişimi beraberinde çevre sorunlarını getirmektedir.
Bu sorunlardan bazıları;
a- Gecekondulaşma,
b- Su ve kanalizasyon gibi temel hizmetlerde eksiklikler,
c- Toprağın plansız ve amaç dışı kullanımı,
d- Ulaşım hizmetlerinde yetersizlik ve traik sorunu,
e- Yapılaşma için yeşil alanların ve verimli tarım topraklarının tahrip edilmesi,
f- Kaçak yapılaşma
g- Temizlik hizmetlerinin düzenli yürütülememesi ve çöp sorunu,
h- Kültürel çevrenin yozlaşması ve sosyal sorunlar
ı- Doğal dengenin hızlı bir biçimde bozulması,
vb. gibileri daha da çoğaltılabilir.
Gerek yerel yönetimlerin ve gerekse merkezi hükümetlerin yanlış, kısa vadeli ve siyasi kazanç sağlamak için verilen taviz, çarpık şehirleşmeyi doğurmaktadır. Avcılar, bundan da payına düşeni açık bir şekilde aldığı görülen ilçeler arasındadır.
Eserde geniş olarak değindiğimiz su kirlenmesi, hava kirliliği, gürültü, katı atıklar (çöpler) ve tasviyesi, trafik, yeşil alanların yetersizliği, sosyal davranış bozuklukları ve sapmalar, tarihi ve kültürel eserlerin tahribi gibi sorunların hepsi yanlış ve çarpık yerleşim sonucu baş gösteren çevre sorunlarının birer göstergesidir.
Tezin gerek Avcılar İlçesi düzeyinde ve gerekse Avcılar İlçesini de içine alan daha geniş bir çalışma düzeyinde yapılacak çevre sorunları çalışmalarına ışık tutmasını diliyor, temiz bir çevre ve buna paralel temiz bir toplum arzuluyoruz.
1- ÇEVRE SORUNLARINA VE ÇEVRE BİLİNCİNİN
GELİŞME SÜRECİNE KISA BİR BAKIŞ.
Ç evre, en genel anlamda, “insan ve diğer tüm canlı varlıkları ile birlikte doğanın ve doğadaki insan yapısı öğelerinin bütünüdür”. İnsanın doğa ile ilişkisi, bu bütünlük içinde, sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde gitmektedir.
Bir ilişkiler bütünü olan çevrenin, soruna dönüşmesi genellikle insan kaynaklı etkilerin, kendilerine özgü nitelikleri ve nicelikleri ile doğanın ilişkiler sistemini ve dengelerini zorlamasının bir sonucu olmaktadır. İnsanın varlığını sürdürebilmesi açısından da önemli olan bu doğal dengeler, karşılaştıkları yeni yükleri kaldıramaz hale gelmişlerdir.
İnsanların doğa üzerindeki sonu gelmez beklentileri ile, yenilenemeyen kaynaklar hızla tükenirken, yenilenebilir kaynaklar da ise, tahrip ve bozulmalar görülmüştür. Ayrıca görüntü ve estetik bozulma gibi, kişi huzurunu bozan gelişmeler, insan-çevre ilişkelerindeki olumsuzlukları da gün geçtikçe arttırmaktadır.İçinde yaşadığımız 21. yüzyıl başından itibaren hızla meydana gelen nüfus artışı ve kentleşme, insanın doğa ile olan ilişkilerinden ötürü, sistem içinde dengesizliklerin oluşmasına neden olmuştur.
Gün geçtikçe çoğalan kent nüfusunun ihtiyaç duyduğu yiyecek maddelerinin üretim ve dağıtımı, ulaşım araçlarının hızla artması, sanayileşmenin ve teknolojik ilerlemelerin doğal çevre üzerinde yarattığı olumsuz etkiler sonucunda “ÇEVRE SORUNLARI” adı verilen bu tür sorunların ivedilikle çözülmesi gereken zorunluluk haline gelmiştir
Avcılar’ da çevre sorunları, sanayileşmenin denetimsiz bir biçimde başlaması göç ve sağlıksız kentleşme sonucunda ortaya çıkmıştır.
Göç, çevre sorunlarının önemli faktörlerinden biridir. Göç olayından Istanbul’un ilçeleri arasında en fazla nasibini alan ilçelerden biri de Avcılar’dır. Bir yandan alt yapıdan yoksun ve çevre değerlerini hoyratca yok eden sanayi kuruluşları artarken, diğer taraftan göç ile gelen nüfus süratle gecekondulaşarak oluşmuştur. Köyden kente gelen nüfus, barınma ihtiyacını en ucuz şekilde halletmenin çarelerini çoğunlukla kamu arazilerini işgal ederek ve şehir plan kararlarına uymayan sağlıksız yapılar inşa ederek bulmuştur.
Çevrenin kirlenmesiyle en önemli yaşam kaynakları olan hava, toprak, su, vejetasyon ve hayvanlar dünyası ile insanlar baskı altına alınmaktadır. Günümüzde tüm Avrupa’da ormanların kitle halinde ölerek ortadan kalkması, birçok bitki ve hayvan türlerinin yok olması bu dengesizliğin en belirgin kanıtıdır ( Çepel, 1988).
İnsanlığın oluşumunda bu yana insanoğlu, içinde yaşadığı ve çevresindeki ortamı etkilemiş, değiştirmiştir. Nüfus artışı ile ortam arasındaki ilişkiler ve ortama beşeri müdaheleler18. yy’dan itibaren gelişen sağlık bilimleri ve sağlık koşulları, ilerleyen endüstri, ticaret ve teknoloji sayesinde artan refah seviyesi birçok ülkede nüfus patlamasına neden olmuştur. Hızlı bir şekilde artan nüfusun sonucunda dünya nüfusu son 200 yıl içinde 5 Milyara yaklaşmıştır.
Dünya nüfusunun bu denli hızlı artışı sonucunda bazı dengelerin de bozulması kaçınılmaz olmuştur. Doğal sınırlarını zorlayarak genişlettiği tarım faaliyetleri, büyük ölçülere varan orman tahripleri dünyayı adeta küçülten ve doğaya müdahelesini hızlandıran taşıtları, ileri teknolojisi, büyük ölçüde gelişen endüstrisi, özellikle kimya endüstrisi ve nihayet bir süreden beri nükleer enerji üretimi ile çok geniş alanlarda ekosistemini ve bizzat kendi varlığını tehlikeye sokan bir unsur durumuna gelmiştir (Erinç, 1984).
Bu günün uygar insanı; atmosferi , akarsuları, gölleri, denizleri giderek artan ölçüde kirletmekte, bu ortamlardaki doğal ekosistemleri tahrip etmekte, kimya endüstrisinin çeşitli ürünleri ile toprağı, organik varlıkları ve bu arada kendini zehirlemekte, nükleer bir savaşa hazırlanarak kendisi ile birlikte bütün dünya ekosistemini yok edecek faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu nedenlerle çok tehlikeli boyutlara ulaşan beşeri faaliyetlerin yol açtığı “çevre sorunları” bütün insanlık için büyük önem taşımaktadır (Erinç, 1984). Zira ortaya mantar gibi illegal iskan bölgeleri ve ilkel yaşam düzeyi çıkmakta, aşırı nüfus sıkışıklığı başgöstermekte, sağlıksız çevre nedeniyle de hastalıklar yayılmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde de pek çok kent sorunlarla karşı karşıyadır. Bozulan altyapı, çevresel yozlaşma, kentin içten içe çürümesi bu sorunlardan bazılarıdır.
Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de “çevre sorunları” günden güne büyümekte ve daha fazla güncellik kazanmaktadır. Bu sorunlar, hava kirlenmesinden toprak kirliliğine, deniz kirliliğinden göl, akarsu kirliliğine, gürültü kirliliğinden, plansız kentleşme ve sanayileşme, toprak erozyunu, sel ve taşkın
problemleri, bitki ve hayvan türlerinin soyunun tüketilmesine kadar uzanmakta, bunun sonucunda doğadaki denge insan eliyle bozulmaktadır.
Türkiye genelinde yıllık nüfus artışı hızı 1950-1989 arasında ortalama % 69 milyona yükseleceği hesaplanmaktadır. Aynı dönemde kentsel nüfus artış hızı daha yüksektir. 1989-2000 yılları arasında yıllık kentsel nüfus artış hızının % 3.86 olacağı hesaplanmıştır. Türkiye’de son 40 yılda kent nüfusnun 4,5 kat arttığı görülmektedir (Uslu, 1989).
Hızlı kentleşme, kent nüfuslarının hızlı artışı ve gecekondu olayının süregelmesi kent topraklarının genişletilmesini, bu arada plansız ve bilinçsiz bir arazi kulanımı sorunu, tarımsal toprakların yerleşim yeri olarak kullanılması olayını da birlikte getirmektedir (Sönmez, 1992).
Günümüzde büyük kentlerimiz sağlıksız yapılanma, konut sorunu, ulaşım yetersizliği, içme suyunun yetersizliği, kanalizasyonların bulunmayışı, kentlerde oluşan atıksuların arıtılmadan alıcı ortamlara verilmesi sonucunda ortaya çıkan su kirliliği, trafikten, sanayiden ve ısınma amaçlı yakmalardan kaynaklanan hava kirliliği, gürültü kirlenmesini, yeşil alan ve rekreasyon alanlarının eksikliği, okul, eğitim ve kültürel olanakların yetersizliği gibi pek çok sorunla karşı karşıyadır. Hızla büyüyen ve gelişen kentlerimiz, bu yerleşimlerin çevresindeki ve içindeki doğal ve tarihi değerleri hızla tahrip etmekte; çevreye uyumlu, geleneksel mimari öğeler hızla yok olmaktadır (Uslu, 1993).
Ülkemizde sanayi üretiminin artması, doğal olarak 1960’lı yılların sonlarından başlayarak hızla yoğunlaşan bir çevre kirliliğinin artmasına neden olmuştur. Başlangıçta bu olumsuz gelişme ile oldukça hazırlıksız bir şekilde karşılaşılan Türkiye’de, 1980’li yıllardan itibaren, çevre kirliliğinin önemi giderek daha yaygın kamuoyu kesimlerince anlaşılmaya başlanmıştır. Gerek devlet yönetimi, gerekse sanayicilerimiz ve belediyecilerimiz, bu kirliliğin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması konusunda harekete geçmişlerdir. Ancak bu hareketlenme daha başlangıç aşamasındadır. Ülkemizde bilinçli ve uzun vadeli çevre politikaları henüz oluşturulamamaştır (Uslu, 1993).
Çevre bilinci; 1960’lı yıllarda elde edilen ivme ile sloganlar düzeyinde başlamış, daha sonra giderek programlara ve somut uygulamalara doğru gelişim göstermiş ve zamanla bir çok ülkede ve uluslararası düzeyde yasal çerçeveler kazanıp kurumsallaşmıştır.
Uluslararası anlamda çevreye ilişkin önemli bir dönüm noktası 1972 yılında toplanan “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” dır. Çevre sorunlarının çözümünde ortak ilkeler ve politikaların saptandığı bu tarihten beri konferansın açılış günü olan 5 Haziran bütün dünyada“Dünya Çevre Günü” olarak kutlanılmaktadır.
Bütün bu gelişmelere karşın bugün ülkemizin somut bir çevre politikası dahi yokken, 28.10.1982 ‘de de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Dünya Doğa Anayasası” kabul edilmiştir.
Ülkemizde çevrenin korunmasıyla ilgili çalışmalar Cumhuriyetin ilanıyla başlamıştır. Buna rağmen duyarsızlık, ilgisizlik, yanlış değerlendirmeler ve bir de sanayi ile geç karşılaşma sonucu, çevre sorunları ancak 1990 ‘dan itibaren ciddi bir şekilde tartışılır hale gelmiştir. Oysa Sanayileşmiş Ülkeler, yaklaşık 25 yıldır çevre sorunlarını tartışmakta ve çözüm üretmektedirler.
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi çevre, toplumların gündemine ciddi bir sorun olarak “Sanayi Devrimiyle” girmiştir. Fabrikaların boy boy yükseldiğini gören insanlar kendilerini heyecana kaptırdılar. Çünkü o insanlar için yeni bir yaşam tarzı başlamıştır. Oysa, o boy boy yükselen fabrika bacalarından çıkan duman, o insanların yaşamlarını tehdit eden her biri birer canavar olarak karşılarına çıkmağa başladı.
Plansız sanayileşmenin, hızlı ve düzensiz şehirleşmenin sonucu çevre kirlenmesi, sanayileşmiş ya da sanayileşmekte olan ülkelerin ortak sorunu haline gelmiştir. Ancak, sorunun ortak olmasına karşın bu sorun, sanayileşmiş ülkelerle sanayileşmekte olan ülkeler arasında farklı farklı kendini göstermektedir.
Sanayileşme sürecine erken giren ve bu süreci erken tamanlayan ülkeler; hem çevre sorunlarıyla erken karşı karşıya gelmişler, hem de sanayinin getirdiği ekonomik kazançtan dolayı sorunlarına da büyük ölçüde çözüm bulabilmişlerdir. Buna karşılık sanayileşmekte geciken ülkeler; çevre sorunlarıyla daha geç karşılaştıkları için ve parasal olanakların da kısıtlı oluşu nedeniyle, yeterli ve gerekli önlemleri almakta çok gec kalmışlardır. Teklonojinin ekonomik sonuçlarından olabildiğince büyük pay kapmanın telaşıyla, doğayı fazlasıyla tahrip eden bir çalışma tarzı benimsenilmiş ve bugünlere gelinmiştir.
2- ARAŞTIRMA ALANININ YERİ VE SINIRLARI (LOKASYON)
E tüd sahamız, en eski iskan sahalarından biri olan Istanbul’un batısında, Londra asfaltından, merkeze 27 Km. uzaklıkta bulunan, 34 km2 ‘ lik bir alan işgal eden ve birçok sanayi kuruluşunu bünyesinde barındıran Avcılar İlçesidir. Marmara Denizi ile Küçükçekmece Gölü arasında doğal reaksif değerleri ile hızla önem kazanmakta olan ilçenin batısında Haramidere ve Yakuplu Beldesi, Güneybatısında Büyükçekmece İlçesi, doğusunda Küçükçekmece Gölü, Kuzeydoğusunda Küçükçekmece ilçesi, Kuzeybatısında Esenyurt Beldesi ve Güneyinde ise Marmara Denizi yer almaktadır.
Küçükçekmece Gölü’nün batı kıyılarından başlayan İlçe, Çatalca Yarımadası, dolayısıyla Eosen ve Neojen arazisini kesen eski bir peneplen üzerinde bulunmaktadır.
İnceleme alanının merkezinde ticaret ve mali faaliyetler,şehiriçi ve şehirlerarası ulaşım şebekesi, konutlar, küçük ve orta ölçekli sanayisi ile çevre ilçeler arasında ayrı bir özelliğe sahiptir.
Özellikle O-1 Karayolunun Avcılar’dan geçmesi bu bölgeyi ikiye ayırması (Fotoğraf : 1) bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Bunun en başında bütün birbirine bağlı bir ilçenin yerine, bölünmüş bir ilçe meydana gelmiştir. Bu durumda da bazı hizmetlerin götürülmesinde aksamalar olduğu yapılan araştırmalar sonucunda da ortaya çıkmaktadır.
Şekil:1 Yer bulduru haritası
I- AVCILAR İLÇESİNİN GENEL COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ :
I.1 Jeomorfolojik Özellikler:
Ç alışma alınımızı Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleri arasında Eosen ve Neojen’e ait formasyonlarını kesin bir peneplen sathı ihtiva eder.Yükselti güneyden kuzeye doğru düzenli bir şekilde artmaktadır.
Güneyde, kıyıda 30-35 mt.yi bulan yükselti içeride 80-90 metrelere çıkmaktadır.
Burada, kuzey-güney yönünde uzanan bir takım dereler bu plato içinde genişçe vadiler açmışlardır. Platonun kenarında muhtelif yüksekliklerde (30-35 m., 50-60 m. 80-90 mt.) düzlükler mevcuttur. Bu platoların üst yüzeylerinin, üst Neojen penepleninin bir parçası olduğu muhtemeldir. Beylikdüzü etrafında iyice gelişmiş olan bu yüzey bu civarda 180 m.’ye kadar çıkmaktadır.
Sınırlı sahaları kaplayan alt yüzeylere gelince, bunların taraça olması mümkündür.
Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleri arasındaki sahada topografyanın üst kısımlarında aşınım yüzeyleri görülmektedir. Aşınım ileri bir aşamaya ulaştığı kısımlarda ise olgun şekillere rastlanmaktadır.
Çalışma alanımızın bu 90 m. yüksekliğinde plato sahası bölgenin akarsuları tarafından ( Ayazma Deresi) yarılıp parçalanmıştır. Bölgenin bugünkü topoğrafya yüzeyini teşkil eden formasyonların genellikle gevşek karekterli olmaları ve vadilerin tabaka doğrultusu yönünde açılmış olmaları konut yapımında dikkate alınması gereken önemli faktörlerin başında gelmektedir.
Ayrıca yüksek falezlerin bulunması, falezlerde tabakaların denize doğru eğimli olması kütle hareketlerini kolaylaştırır. Bu nedenle dir ki, yüksek bina yapımı için kıyı kesiminde izin verilmemelidir. Çünkü, inceleme sahamız Orta ve Üst Eosen yaşlı marn, kil, kum ve kalker tabakalar ile Neojen kalker, marn, kil, kum ve akıl formasyonlarını içermektedir.
I.2- Jeolojik Özellikler:
A raştırma sahamızda aşağıdan yukarıya doğru yeralan formasyonlar Tersiyer (Orta ve Üst Eosen) ile Neojen ve Kuaterner yaşlıdır.
Tersiyer:
Tersiyer formasyonları araştırma sahamızın hemen bütününü kaplamaktadır. Örtü tabakası olarak nitelendirilen Tersiyer formasyonları, farklı yaş ve litolojideki
unsurlardan meydana gelmişlerdir. Bunlar Paleozoik yaşlı tabakadan tamamen ayrıdırlar. Çünkü tektonik özellikleri ve litolojik karakterleri tamamen değişiktir. Bu formasyonlar, gölün batı ve kuzey batısı üzerinden orta ve üst Eosen yaşlı Marn, kil, Kum ve kalker tabakaları ile hemen araştırma sahamızı tamamen kaplayan Neojen yaşlı kalker marn, kum, kil ve çakıl formasyonlarını içermektedir.
Bölgemizde Eosen arazileri, Neojenin temelini teşkil etmektedirler. Kontakt sahası, Eşkinoz köyünün NE sunda görülmektedir. Eosen formasyonları hafif bir deformasyon geçirmişlerdir. Bundan dolayı geniş dalgalı antiklinal ile senklinaller meydana getirirler. Gölün kuzeyinde de polipyeli kalkerler kalın tabakalar halinde geniş sahalar işgal eder.
Neojen:
İnceleme sahamızın büyük bir kısmı Neojen örtü tabakalarından meydana gelmektedir. Araştırma sahasının dışında da geniş bir yayılış alanına sahip olan bu depolar Sarmesiyen yaşındadırlar. Gölün batısında Firuzköy, Alibeyköy Çiftliği ve Ambarlı arasında bu örtü tabakaları yayılış gösterirler.
Neojen formasyonları alttaki Eosen transgresif depoları ile diskordansdır. Eosen tabakaları, İstanbul Karbonifer masifini diskordans olarak örter. Küçükçekmece Gölünün kuzeyinde, doğusunda da bütün plato eteklerinde Eosen kalkerleri Neojen tabakaları altında görülür. Neojen yaşlı bu tortul serilerin elemanları alttan üste doğru; Kalkerler, genellikle Mactralı kil ve marnlar ile konglomera ve kumlardır.
En altta bulunan maktralı kalkerlerin altında kum, kil ve marnlar ile çapraz tabakalaşma gösteren kumlu çakıllı seriler yer alır. Burada görülen çapraz
tabakalaşma bize tabakaların hareketli bir ortamda oluştuğunu kanıtlamaktadır.
Bölgedeki en dirençli kayaçlar kalkerlerdir. Tabaka eğimleri genellikle azdır. Bununla birlikte eğimler bir yerden bir yere değişiklik göstermektedir. Gölün güney batısında kalker tabakalarına 15-20 derecelik eğimle N-W ‘ya doğru doğruldukları görülmektedir. Daha kuzeyde eğimler iyice azalmaktadır. Kıyı kordonunun yakınlarında ise, tabakalar 30 derecelik bir eğimle kuzeye doğru dalmaktadırlar. Burada da yine çapraz tabakası görülmektedir.
Bazı seviyelerde fosillere bolca rastlanılmaktadır. bunların çoğunluğunu Uniolar oluşturmaktadır. Los bebekleri şeklinde gördüğümüz kalker konkresyonları kumlar içerisinde 40-50 cm.’lik bir kalınlık gösterirler ve kum tabakaları içerisinde yüzeyden itibaren kabaca 1 metre derinlikte toplanmış bulunmaktadırlar. Bunlar, bir bakıma bir Paleoklimayı yansıtmaktadırlar.
Araştırma sahamısdaki bu kalker birikimlerinin üzerinde bulunan toprak potsal özelliğindedir. Gölü batı kıyılarını takiben ve deniz seviyesine yakın bir yerde 8-10 metre kalınlığında ince taneli kum tabakaları görülmektedir. Bu tabakalar yatağa yakındır. Üstteki kil tabakaları ile ardışıklıdır ve içlerinde beyaz mika pulları bulumaktadır. Gölün E kısmındaki Neojen serisi de W kısmındaki Neojen serisine benzemektedir. Küçükçekmece Gölü’nün batısında bulunan Firuzköy’ün güneyinde 30 metre yükseklikte mastadan ve Hippario Dracile dişleri bulunmuş olan kumlara rastlanmaktadır. ( Hafız, -Malik, 1933)
Kuaterner:
Araştırma sahamızdaki, çakıl, kum, silt ve killerden oluşan alüvyal dolgular ise, Kuaternerde meydana gelmiştir ve vadi tabanlarında ortaya çıkmıştır.
I.3- Klimatolojik Özellikler:
I.3.1- S ı c a k l ı k
I.3.1.1- Ortalama sıcaklıklar, termik rejim:
A vcılar’da 1936 -1990 yılları arasındaki Devlet Meteoroloji İşletmeleri’nin verilerinin sonuçlarına göre, yıllık ortalama sıcaklık 13.7 derecedir. 1936-1990 yılları arası en soğuk ay Ocak 5.2 derece, en sıcak ay ise 23.2 derece ile Temmuz ayıdır. Buna göre ortalama aylık sıcaklık değerleri 5.2 ile23.2 derece arasında bir değişim göstermekte, en sıcak üç ayın sıcaklık değerleri ise 20 derecenin üzerindedir. Haziran: 20.1, Temmuz: 23.2, Ağustos 23.1 derecedir. (Şekil: 2)
Ayrıca şekil 2’de de görüleceği gibi, Nisan ayına kadar sıcaklık artış değerlerinin yavaş, Mayıs ayından sonra ise hızlı birşekilde arttışlar kendini gösterir.Haziran, Temmuz Ağustos aylarında ise bu sıcaklık artışı yavaşlamakta, Ekim ayından itibaren de hızlı sayılabilecek bir tempoda sıcaklık azalış izlemektedir.
Ortalama sıcaklıklar, Kış aylarında 5.9 derece ile 7 derece, İlkbahar aylarında 11,1 derece ile 15.6 derece, Yaz aylarında 20.1 derece ile 23.2 derece, Sonbahar aylarında 11.5 derece ile 19,6 derece arasında değişmektedir.(Şekil:1)
Şekil: 1- Florya’da ortalama sıcaklığın mevsimlere göre dağılışı.
Şekil: 2- Florya’da 1936-1990 yılları arası aylık ortalama sıcaklık dağılışı
Yukarıda da açıklanmaya çalışılan özellikler de dikkate alındığında, tam belirgin bir kışı olmayan ve üç ayın sıcaklık değeri 20 derecenin üstünde olan Avcılar’ın termik rejiminin Subtropikal termik rejimi tipinde olduğu görülmektedir.
I.3.2- Y a ğ ı ş
B ölgede yağışlar genellikle yağmur şeklide düşer. Kar yağışlarına ender rastlanır. 34 yıllık ortalamalara göre (1937-1970), bölgede kar yağışlı günler sayısı 7,8 karla örtülü günler sayısı 7.7 dir ( DMİ, 1974). Yağışlar daha çok orta şiddeli sağanaklar halindedir. Yağışların rejimi Akdeniz yağış rejimine benzerlik gösteren, Marmara geçiş tipindedir. Bölgede yıllık yağış tutarı 600 ila 800 mm. arasında değişmektedir. Uzun yılların (1937-1970) ortalamalarına göre, Avcılar’da yıllık yağış tutarı 649 mm.dir. Aynı istasyonda yağışın, aylara göre dağılışı ( Tablo 1,Şekil 3), Mevsimlere göre dağılışı (Tablo 2, Şekil 4), ve aylık yağış müessiriyeti (Tablo 3, Şekil 5 ) de görülmektedir.
R. Sür. I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII yıllık
54 85,6 63,8 60,9 44,9 29,3 21,1 17,2 26,5 38,9 62,4 86,1 100,4 637,2
Tablo: 1 Florya’nın aylık yağış miktarı (mm)
Şekil: 3 Florya’nın aylık yağış miktarı (mm)
İlkbahar Yaz Sonbahar Kış
45,0 21,6 62,4 83,2
Tablo :2- Florya’da yağışın mevsimlere göre dağılışı (1936-1990)
Şekil: 4 Florya’da yağışın mevsimlere göre dağılışı (1936-1990)
I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII
136,92 102,24 72 33,6 16,2 11,25 7,6 8,3 19,2 35,7 65,8 115,5
Tablo: 3- Florya’da aylık yağış müessiriyeti (Erinç Formülüne göre)
Şekil: 5- Florya’da aylık yağış müessiriyeti (Erinç Formülüne göre)
Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı gibi en çok yağış sonbahar ve kış mevsimlerine isabet eden aylarda düşmekte olup, Ocak, Şubat, Mart, Kasım ve Aralık ayları çok nemlidir.
1.3.3- Basınç
A vcılar, yaz ve kış aylarında değişik basınç sistemlerinin etkisi altında kalmaktadır.İlkbahar ve yaz aylarında Sibirya yüksek basın sistemi yerini Basra alçak basıncına bırakır. Bunun sonucunda sıcaklık yükselir,basın düşer. Yaz ve kış aylarındaki basınç değerleri arasında 1-6 mb’lık fark vardır. Genellikle yüksek basınç değerlerine kışın, alçak basın değerlerine de yazın rastlanmaktadır.
I.3.4- R ü z g a r
A vcılar uzun yıllar rüzgar rasatlarına göre ortalama yıllık rüzgar hızı saniyede metre olarak 2.4’dür. Avcılar’da uzun yıllar ortalamalarına göre tespit edilen en hızlı rüzgar Kuzey - Kuzeybatı yönünden saniyede 27.2 metre şiddetinde esmiştir.
I.3.5- İklim tipi
İ klim elemanlarına ait özellikler değerlendirildiğinde; Avcılar’da yazların sıcak ve nemli, kışların ılık ve nisbeten yağışlı olduğu, don olayları ile kar yağışlarının çok az görüldüğü ve deniz etkisinde bir iklimin hüküm sürdüğü görülmektedir. Akdeniz iklimine benzerlik gösteren Marmara geçiş tipi bir iklim gözlenir. Az da olsa Karadeniz ikliminin etkileri de hissedilmektedir.
I.4- Beşeri ve Ekonomik Özellikler:
I.4.1- Nüfus ve yerleşme:
A vcılar ilçesi Batı doğrultusunda Edirne, Kırklareli gibi merkezlere, Doğu doğrultusunda ise Doğu ve Kuzey Anadolu arasında ulaşımı sağlayan O-1 Karayolunun bulunması nedeniyle de bir “transit ilçe” karakteri taşımaktadır. Ayrıca, konumunun, Küçükçekmece Gölü ve Marmara Denizi arasında olması, Avcılar’a bir başka özellik kazandırmaktadır. Bu fonksiyonları nedeniyle Avcılar “Istanbul’un batı yakasında merkezi bir ilçe olma çabası içindedir.
Cumhuriyet devri öncesinde, Ambarlı’daki Rum köyü tek yerleşme yeridir. 40-50 haneden oluşan Ambarlı halkının ana uğraşı deniz nedeniyle balıkçılık, nakliyecilik ve dinsel inanışların etkisi sonucu da bağcılık ve şarapcılık görülmektedir.
Cumhuriyet sonrası devirde, 1924 yılında Ambarlı köyü Rumları 40-50 hane olarak Türkler ile değiştirilmiştir. Buraya Türklerin yerleşmesiyle ana uğraşlar değişmiş ve balıkcılık ve bağcılığın yerini tarım almıştır.
1928 yılında 35 hanelik yeni bir göçmen grubu, Ambarlı’nın kuzeyinde bulunan 12.000 dönümlük Amindos Çiftliği ’ ni satın alarak (şimdiki Avcılar) çiftliğin binalarına yerleşmişlerdir. 1934 yılında çiftliğin nüfusu artarak köy hüviyetini almıştır.
1938 yılında özel bir arazi bölünmesi (parselasyon) yapılmış, 50 dönümlük 600-650 parçadan oluşan bölünme, öncelikle göçmen grubu arasında olmak üzere çevreden, Istanbul’dan ve bütün Türkiye’den gelen alıcılar arasındaki paylaşım, toprağın verimlilik durumundan hareketle her hisseye eşit toprak verilmesi şeklinde olmuştur.
1938 yılından sonra kurulan Avcılar köyü, Ambarlı’dan tamamen farklı olmuştur. 1938 yılındaki arazi bölünmesi yapılmış ve bu arazi kullanımını önemli derecede etkilemiştir. Örneğin; sanayi tesisleri ancak kendileri için yeterli büyüklükte kurulmuştur. ( 14-22 arası parseller üzerinde)
1938’den sonra Mustafa Kemalpaşa Mahallesi’nde askeri birlikler yerleşmiş ve uzun seneler burada kalmışlardır. Hatta, o günlerde burada bir de havaalanı bulunmaktaydı.
Avcılar İlçesi, 1950 yılınına kadar nüfus artışının altında değerler göstermiştir. 1950 sonrasında ise, Istanbul’da başlayan imar faaliyetleri endüstrileşme ve arsa fiyatlarının yükselmiş olması nedeniyle, Avcılar da bundan etkilenerek 1952 yılında ilk kez Londra Asfaltı üzerindeki Akaryakıt İstasyonu civarında parselasyon başlamıştır. 1950’den itibaren belirli bir şekilde artmaya başlayan nüfus, 1955’de 1.362’ye ulaşmıştır. 1950 - 1960 yılları arasındaki konut gelişimi Gümüşpala Mahallesi’nde kendini göstermiştir.
1959 yılında “Yakıt Dolum Tesisleri” ve 1964 de de, “TEK Ambarlı Termik Santralı” nın inşaatına başlanması, Avcılar için gelişme sürecinde bir hareket noktası olmuştur. 1960’da 1.979 olan nüfus, tesislerin yapımı sırasında ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen işçiler ile 1965’de 3.295’e,1970 yılında da 9.856’ya ulaşmıştır. 1950-1960 döneminde hızla büyüyen Istanbul’un turistik tesis ihtiyacı, Avcılar’ı etkilemiş ve sahilde üç adet turistik tesis kurulmuştur.
Firuzköy yolu üzerinde gelişen sanayi, M.Kemalpaşa Mahallesi’nde konut gelişmesini başlatmış ve bu mahalle Avcılar’a sonradan katılmıştır.
Avcılar’da sanayi için uygun faktörlerin oluşu, çok kısa bir zamanda gelişimi oluşturmuş ve Firuzköy yolu üzerinde arsa-sermaye işbirliği ve Almanya’daki işçilerin katkısı ile bir çok fabrika kurulmuştur ( Örneğin Türksan Kağıt Fb.).
1938 senesinde otlak alanı olarak ayrılan kesimde ise, bugün üniversite kurulmuştur. (Istanbul Üni.’nin bazı Fakülteleri; İşletme,Veterinerlik Fakülteleri, Meslek Yüksek Okulu vb. gibi) Avcılar’da 1966 yılına kadar hisseli tapu şeklinde, 1966’da Belediye olması ile de, ifrazlı satışlar başlamıştır. Bu dönemde tarımsal uğraş ağırlığını tamamen yitirmiş, bunun sonucu belediye hudutları içindeki bütün büyük arsalar 225-500 metrekare parseller halinde ifraz edilmeye başlamıştır. Yine bu dönemde, tarımsal uğraş ağırlığını hemen hemen yitirmiştir.
Avcılar’da ticaret köy meydanından, karayolunun etkisi ile kuzeye doğru bir gelişme göstermiş ve yolun karşı yakasına da atlamıştır.
Petrol depolama tesisleri ve santralın ulaşımı, Londra asfaltına Cihangir Mahallesi’nin batısından yeni bir yol bağlanmış zamanla bu yol üzerinde de sanayi gelişimi göstermeye başlamıştır.
1966-1980 yılları arasında müstakil belediye olarak kalmış olan araştırma sahamız, 1980 yılında anakent sınırları içine alınmıştır. 1980 yılı sayımında 33.546, 1985 yılı sayımında ise 58.859 kişilik nüfusa sahip olan Avcılar,1987 yılında Küçükçekmece İlçesi’nin kurulması nedeniyle Küçükçekmece’ye bağlanmıştır.
Daha sonraki yıllarda yapılan nüfus sayımlarında da, Avcılar’ın nüfusu hissedilir derecede artma göstermiştir. Özellikle yaz aylarında nüfus normal nüfusun iki, hatta üç katına çıkmıştır.
Merkez Mahallesi..............................: 21.803
Ambarlı Mahallesi............................: 18.131
Cihangir Mahallesi...........................: 15.518
Denizköşkler Mahallesi....................: 28.758
Mustafakemal Paşa Mahallesi..........: 11.231
Firuzköy Mahallesi...........................: 8.883
Gümüşpala Mahallesi .....................: 15.044
Üniversite Mahallesi .......................: 4.414
Tahtakale Mahallesi .......................: 2.500
126.282
Tablo:.4-: 1990 yılında yapılan sayımda ortaya çıkan nüfusun mahallelere göre dağılımı. (Kaynak: Devlet İstatistik Enst. 1990 yılı sayım sonuçları)
1985 yılı sayımlarında 58.859 olarak belirlenen Avcılar nüfusu 1990 yılı sayımlarında 126.282 olarak belirlenmiştir. Günümüzde ise kesin olmayan rakamlara göre 500-600 bin civarında dır. ( Bu tahmini rakam ilçenin seçmen sayısına göre verilmiştir.)
Daha sonra 3 Haziran 1992 gün ve 21247 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar kurulunun, 27.5.1992 gün ve 3806 sayılı kararı ile Küçükçekmece İlçesi’nden ayrılan Avcılar ilçe olmuştur.
Şekil : 6 - Avcılar İlçesinin Medeni durumunu gösteren grafik. (1995)
MEDENİ DURUM
EVLİ BEKAR D U L
Erkek : 29.694 Erkek : 12. 944 Erkek : 1. 681
Kadın 29.678 Kadın: 12.194 Kadın: 2.890
TOPLAM: 59.372 TOPLAM: 25.138 TOPLAM: 4.571
TOPLAM
Erkek : 44.319
Kadın : 44.762
TOPLAM : 89.081
0-6 YAŞ GRUBU
Erkek : 7. 611
Kadın : 6. 746
TOPLAM: 14. 357
Kaynak: Avcılar Sağlık Grp. Başkanlığı. (Ev halkı tespit fişi
çalışmaları.)
I.4.2- Eğitim ve Kültür
Avcılar İliçe sınırları içinde 1994-1995 öğretim yılında faaliyet gösteren;
a) 4 İlkokul
b) 9 İlköğretim okulu
c) 1 Ortaokul
d) 3 Lise ( Genel Lise)
e) 1 Ticaret Meslek Lisesi
f) 1 Endüstri Meslek Lisesi, mevcuttur.
Bu okulların mahalle bazındaki dağılımları da şöyledir.
İlkokullar :
1- Ambarlı İlkokulu.................... ( Ambarlı Mahallesinde )
2- Cihangir İlkokulu .................. ( Cihangir Mahallesinde )
3- Saadetdere İlkokulu .............. ( Firuzköy Mahallesinde )
4- Firuzköy İlkokulu .................. ( Firuzköy Mahallesinde )
İlköğretim Okulları :
1- Avcılar Abdulkadir Uztür İlköğretim Okulu (Merkez Mah. )
2- Salih Şükriye Yoluç İlköğretim Okulu ...... (Tahtakale Mah.)
3- Güngörtekiner İlköğretim Okulu ............... ( D.köşkler Mah.)
4- Denizköşkler İlköğretim Okulu ...... .... ( D.köşkler Mah. )
5- Mehmetcik İlköğretim Okulu .. ........ ... ( Firuzköy Mah.)
6- Cumhuriyet İlköğretim Okulu . ....... . .. ( Firuzköy Mah. )
7- M. Kemalpaşa İlköğretim Okulu ...... ( M.Kemalpaşa Mah. )
8- Meraşal Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu. (Ambarlı Mah. )
9- Ömer Seyfettin İlköğretim Okulu . .. ( Gümüşpala Mah.)
Ortaokullar :
1- Gümüşpala Ortaokulu ...................... ( Gümüşpala Mahallesi)
Liseler
Genel Liseler
1- Avcılar Lisesi
2- Avcılar 50. Yıl İnsa Lisesi
3- Süleyman Nazif Lisesi
Ticaret Lisesi
1-Avcılar Ticaret Lisesi
Diğer Meslek Liseleri:
1- Endüstri Meslek Lisesi
1995-96 Öğretim yılında açılması beklenen okullar ise şunlardır:
a- Gümüşpala Mahallesinde bir İlköğretim Okulu
b-Ambarlı Mahallesinde Kız Meslek Lisesi
c- Mustafa Kemalpaşa Mah.nde Akın Tekstil Anadolu Lisesi
Şekil: 7 - Avcılar’ın eğitim durumunu gösteren grafik (1995).
EĞİTİM DURUMU
OKURYAZAR
OKUR YAZAR DEĞİL İLKOKUL
1995 2001 1995 - 2001 1995 2001
E. 1. 358 - 8.789 1. 450 - 4.144 17.999 - 36.525
K :1. 939 - 8.819 3. 805 - 6.252 20.428 - 38.393
T: 3. 297 -17.607 5. 255 - 10.396 38.427 - 74.918
ORTAOKUL LİSE YÜKSEKOKUL
1995 2001 1995 2001 1995 2001
E. : 7.955 - 18.538 9.701 -. 16.990 3.979 - 9.436
K.: 6.216 - 17.226 7.298 - 15.402 2.007 - 7.960
T. :14. 171 - 35.761 16.999 - 32.392 5.986 - 17.396
GENEL TOPLAM
1995 2001
KADIN : 41.693 94.052
TOPLAM : 84.135 188.474
Kaynak: Avcılar İlçesi Sağlık Grp. Başkanlığı. (Ev halkı tespit fişi çalışmaları)
Şekil: 8 - Avcıların öğrenci durumunu gösteren grafik(1995).
ÖĞRENCİ DURUMU
İLKOKUL ORTAOKUL LİSE
Erkek : 7. 284 Erkek : 4. 419 Erkek : 3.654
K ı z : 5 . 237 K ı z : 4. 004 K ı z : 3.426
TOPLAM:12. 821 TOPLAM: . 8. 423 TOPLAM: 7. 080
YÜKSEK OKUL TOPLAM
Erkek : 2.276 Erkek : 17.633
K ı z : 1.248 K ı z : 14.215
TOPLAM : 3.524 TOPLAM : 31.848
Şekil: 9- Avcılar İlçesi meslek durumunu gösteren grafik (1995).
MESLEK DURUMU
İŞÇİ ÇİFTÇİ MEMUR SERBEST
Erkek : 12.236 Erkek : 6 Erkek : 4.471 Erkek : 17.409 :
Kadın: 4.841 Kadın: 1 Kadın : 2.464 Kadın : 2. 5l5
Toplam:17.077 Toplam: 7 Toplam: 6. 935 Toplam: 19. 924
EV KADINI EMEKLİ İŞSZ. . TOPLAM
Erkek : ----- Erkek : 4. 055 Erkek : 2.970 Erkek: 40.967
Kadın : 29.970 Kadın : 1. 282 Kadın : 703 Kadın: 41.743
Toplam: 29.970 Toplam: 5. 337 Toplam:3.493 Toplam: 82.743
EV DURUMU
E V K I R A ODA SAYISI
Betonarme: 24. 622 Veriyor : 16.050 1 Odalı : 262
Tuğla : 5. 631 Vermiyor : 14.168 2 Odalı : 4. 418
TOPLAM. 30.253 TOPLAM: 30. 218 3 Odalı : 16.190
4 Odalı 8.381
TOPLAM : 29.251
MUTFAK BANYO TUVALET
V a r : 30.210 V a r : 31. 121 Kanalizasyon: 30..016
Y o k : 43 Y o k : 32 Ç u k u r : 13
TOPLAM : 30.253 TOPLAM: 31. 153 TOPLAM : 30. 029
S U ISINMA AYDINLATMA
Şebeke : 30.168 Soba : 58.610 Elektrik : 30.253
K u y u : 85 Kalorifer : 9.643 G a z : Y o k
Toplam: 30.253 Toplam: 68.253 Toplam :30.253
Kaynak: Avcılar Sağlık Grup Başkanlığı(Ev halkı tespit fişi çalışmaları).
I.4.3- T i c a r e t
Avcılar’da ticari aktivite - 5 yıl öncesine kadar - daha çok Marmara ve Reşitpaşa caddelerinin merkeze yakın kesimlerinde yoğunlaşmış olmasına karşın, gerek sözkonusu caddelerin ve gerekse diğer önemli caddeler etrafında çember teşkil etmiştir. Marmara Caddesiie’nin genişletilmesinden dolayı, yıkılan binaların yerine yapılan çok katlı binaların birinci ve ikinci katlarının da, ticarethanelere dönüşmesi, ticari aktivitenin merkezde büyük boyutlara ulaştığını göstermektedir.
Ticaretin inşaat sektörüyle birlikte son senelerde yoğunluk kazandığı yer Londra Asfaltı (Gümüşpala Mahallesi) üzeridir. Caddenin her iki tarafından ve İETT kampı civarında inşa edilen yüksek binaların birinci katlarında ticari kuruluşlar faaliyettedir. Yaz sezonuyla bu kısımda ve Ambarlı Mahallesi’nde ticaret canlılık kazanmaktadır.
Ticari kuruluşların yakın zamanda gelişmekte olduğu yerlerden biri de M. Kemalaşa Mahallesi’nin Londra asfaltı ile bağlantısını sağlayan Mareşal Caddesi üzeridir. Avcılar’da toptan ticaret yok denecek kadar azdır. İnşaat sektörü hızla geliştiğinden daha çok inşaat malzemesi satışına yönelik bir ticaret söz konusudur. Bakkal dükkanlarının yanı sıra, son yıllarda büyük gıda marketleri çoğalmaya başlamıştır. Uluslararası yol üzerinde bulunması nedeniyle otoparçacılar ile tamir atölyeleri hergün giderek artmaktadır. Ayrıca bankalar ile emlak büroları, kentleşmeye paralel olarak yoğunluk kazanmaktadır.
I.4.4- Tarım ve Hayvancılık
Tarım arazisinin iskana açılması ve geniş iş olanaklarının doğması dolayısıyla (Cihangir mahallesinin güneyi ile Haramidere arasındaki alanda, tahıl ekimi dışında) bölgede önemli bir ziraat faaliyeti yapılmamaktadır. Eski ziraat sahaları da bugün daha değişik amaçlı kullanılmaya başlanılmıştır. Örneğin; 1960’da önce büyük bir soğan ekim alanı olan Ambarlı Mahallesi’nde petrol depolama tesisleri kurulmuştur.
Ancak, yakın çevre kırsal yerleşmelerinde (Yakuplar, Esenyurt ) Avcılar’ın tüketim ihtiyacını karşılamak üzere kümes hayvancılığı ve kısmen ziraat varlığını sürdürmektedir.
Eskiden ( 1960’dan önce) büyük bir soğan ekim alanı olan yerde, petrol depolama tesisleri kurulmuştur ( Ambarlı Mahallesinde).
II- AVCILARDA ÇEVRE SORUNLARI :
2.1- Hava Kirliliği
H ızlı nüfus artışı özellikle de şehir nüfusunda gözlenen büyük artış yeni şehir bölümlerinin imarını gerektirmiştir. İlginç olan husus yeni yeni iskana açılan bu şehir bölümlerinde kıymetli tarım alanlarının tercih edilmesi yüzünden tarım üretim kayıplarına yol açmıştır.
Bu yeni ve plansız iskan sahaları, yeşil alanları tahrip etmiş buralara yapılan konutlarda yakılan kaloriferler hava kirliliğine neden olmuştur.
Ülkemizde kış aylarında kömürle ısınmaya bağlı olarak hemen tüm yerleşim birimlerini tehdit eden hava kirlenmesi; endüstri kuruluşlarının yıl boyu süren aktiviteleri sahamızda çevre kirliliğinin varlığını hissettirmektedir. - sürekli görülen çevre kirliliği türlerini meydana getirmektedir.
Bu kirlenmenin sebepleri şu şekilde özetlenebilir:
a.- Kalitesi düşük kömür ve sıvı yakıtların, uygun olmayan kazan, soba ve
benzerlerinin yakılmasında, yakma tekniğini bilmeyen elemanlar
tarafından yakılması,
b.- Baca tasarımlarının gelişigüzel yapılması ve baca tasarımında atmosferde
seyrelme yeteneğinin hedef alınmayışı.
c.- Açık alanlarda depolanan ve üstleri kapatılmadan , nakledilen tozlu
maddelerle (kömür, özensiz aktarılan akaryakıt ve endüstri ürünlerinin
havayı toz, gaz ve buhar türünden maddeler) kirletilmesi,
d.- Çöpün açıkta taşınması ve açıkta yakılarak imhası,
e.- Özensiz işletmecilik.
gibi pek çok sebebe dayalı olarak meydana gelirler. Bu nedenlerden biri veya birkaçı üstüste eklendiğinde ülke çapında kötü hava kirliliği örnekleri meydana gelmektedir. Yöresel boyutlarıyla Türkiye’de en önemli hava kirlenme bölgeleri, sanayinin gelişmiş olduğu bölgelerdir.
Havanın doğal olarak bileşiminde bulunan ana maddelerin miktarının değişmesi ve dışarıdan yeni ve yabancı maddelerin havaya girmesi nedeniyle
hava kirliliği, insan sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşmıştır.
Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)’na göre hava kirliliği; “ İnsan, bitki, hayvan ve/veya madde üzerine zarar verebilen veya rahat yaşam şeklini ve maddeyi aşırı derecede etkileyen kum, toz, kül, kurum, is, duman, buğu, tütsü, sis, pus, gaz veya koku gibi bileşenlerin miktar, süre ve karakteristik olarak çevre atmosferindeki mevcudiyeti”olarak tanımlanmaktadır.
Yeryüzünden ortalama 12-15 kilometre yüksekliğe kadar uzanan troposfer tabakasında temiz ve kuru havada hangi gazlardan oluştuğu milyonda 1 kısım (ppm) olarak tablo 5’de gösterilmiştir.
Ayrıca havada bunlarla birlikte toz, bakteriler, kurum, is H2S , SO3 partiküler hatta radyoaktif maddeler gibi kirleticiler de bulunmaktadır.
Aynı şekilde, yangın ve çeşitli yanmalar nedeniyle meydana gelen ve havaya karışan CO2 de kirletici bir etkendir. Oysa, CO2 de saf havanın bileşimindeki normal oranını koruduğu sürece kirletici sayılmaz.
Gazlar ppm
Azot (N2) ......................................... 780,900
Oksijen (O2)..................................... 209,400
Argon (Ar) ..................................... 9,300
Neon ..................................... 18
Helium ...................................... 5
Kripton ..................................... 1
Ksenon ..................................... 1
Karbondioksit (CO2) ...................... 322
Metan (CH4) ................................ 1
Hidrojen (H2) ................................. 0,5
N2O ....................................... 0,5
NO2 ....................................... 0,02
Ozon (O3) ....................................... 0,02
Tablo:5- Temiz ve Kuru Havanın bileşimi
2.l.1- Genelde Hava kirliliğine yol açan temel faktörler:
Atmosfer kirleticileri ya doğrudan ve doğal süreçler ( volkanik faaliyetler, toz fırtınaları, doğal yangınlar vb.) sonucunda atmosfere karışırlar ya da insan faaliyetleri sonucu olarak meydana gelirler (Katı, sıvı, gaz halindeki yakıtların kullanılması, endüüstri faaliyetleri, özellikle kimya, petrol, kağıt ve plastik endüstrileri, iç patlamalı motorlar, atom reaktörlerinin artık ve kaçakları, nükleer denemeler, hava taşımacılığı vb. gibi).
Sanayi faaliyetleri sonucu havayı kirleten belli başlı gazlar şunlardır;
a. Karbon monoksit
b. Azot oksitler
c.Kükürt oksitler
d.Yanmamış hidrokarbonlar
Bu gazların çoğu fosil yakıt adı verilen kömür, petrol, doğalgaz gibi yakıtların yanması sırasında meydana gelir. Bu kireticilerin dışında kalan gaz ve buhar halindeki maddeler ise, genellikle çok çeşitli endüstriyel işlemler sırasında açığa çıkan ve bazı yerel boyutlu kirlenme olaylarına neden olan kirleticilerdir.
Hava kirliliğine neden olan kirleticiler için Dünya Sağlık Teşkilatı bazı sınır değerler belirlemiştir. Kirleticilerin başında gelen SO2 için bu sınır, 24 saatlik zaman dilimi içinde 1 m3 havada 150 mikrogram’dır. Aynı sınır, diğer bir kirletici olan duman için yine aynı zaman aralığında aynı birim hava içinde 75 mikrogram’dır. Bu kirleticilerin yukarıdaki değerlerden fazla bulunduğu yerdeki hava “kirli hava”demektir. 1986 yılında yayımlanan “Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği” ne göre Kısa Vadeli Sınır Değeri (KVS Değeri) SO2 için 400 ug/m3, duman için 300 ug/m3; Uzun Vadeli Sınır Değeri (UVS Değeri) SO2 ve partiküler (Ekim-Mart) SO2 için 250 ug/m3, duman için 200 ug/m3 olarak tespit edilmiştir.
Hava kirliliğine neden olan çok çeşitli faktörlerin ortaya konulması, çözüm yollarının önerilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için, fiziksel ve beşeri çevre faktörlerinin birlikte yorumlanması gerekmektedir.
2.1.2- Hava Kirliliğini Etkileyen fiziki (doğal) çevre:
Fiziksel çevre faktörleri, hava kirliliğinin insanlara ve diğer canlılara verdiği zararın azaltılması veya çoğaltılması yönünde etki yaparlar.. Aşağıda fiziksel çevre faktörleri olan Jeomorfolojik özellikler (topoğrafya, yükselti bakı, eğim vb) ve klimatolojik özellikler ( rüzgar, sıcaklık, yağış ve nem, basınç bulutluluk.) belirtilerek bu elemanlardan hangisinin ne derece etkili olduğunu görelim.
2.1.3-Jeomorfolojik Özellikler:
2.1.3.1- Y ü k s e l t i
Y ükseklik faktörü, hava sıcaklığını etkilemesi bakımından kirlilikle ilgili bulunmaktadır. ( Şahin, 1989). Yükseldikçe hava sıcaklığı azaldığı için bu durum oradaki yıllık ve günlük sıcaklık salınımını, yakma mevsiminin süresini ( soba ve kaloriferlerin yakıldığı süre ) etkilemektedir.
Onun içindir ki, Avcıların, ortalama 60-90 m. yüksekliklerde kurulu oluşu, merkezi ve çevresinde büyük bir yükseklik farkı olmamakla birlikte, Firuzköy ve Tahtalale Mahallelerinde az da olsa sıcaklık farkı bulunmaktadır. Yüksekte olan bu yerler daha soğuk olduğundan ısınmak için daha fazla yakıt tüketilecek ve dolayısıyla daha fazla kirletici atmosfere bırakılacaktır.
2.1.4- Klimatolojik Özellikler:
D eniz seviyesinden 90 m. yükseklikte olan Avcılar da iklim fazla çeşitlilik göstermez. Ancak, Firuzköy Mahallesi’nin kuzey kısmı ile Tahtakale Mahallesi’nde kış, sahildeki mahallelere oranla daha soğuk geçmekte, yolların, Denizköşkler, Ambarlı, Merkez Mahallelerindeki yollara kıyasla kötü oluşu, kış ve sonbaharda yağan yağışlar sonucunda ulaşımı da zorlaştırmaktadır.
Atmosferde kirlenme etkenlerinin dağılışını yönlendiren süreçlerin başında önce yerçekimi, daha sonra iklim ve onu oluşturan meteorolojik faktör ve parametreler gelir. Bunlar, kirlenme etkenlerinin yayılma, dağılma, saçılma ve taşınmasında önemli rol oynarlar (Erer, 1990)
Yerçekimi kirliliğin dağılışında ve yönlendirilmesinde önemli rol oynar. Gaz, sıvı ve katı halde bulununan kirleticiler, her durumda bir ağırlığa sahip olduklarından yerçekimine tabidirler. Havada bulunan bu kirleticiler belirli bir süre içinde yeryüzüne ineceklerdir. Doğal olarak, bu inişleri sınırlandıran veya geciktiren birtakım etkenler vardır ki, bunların başında da rüzgar, türbülans ve çeşitli hava sirkülasyonları gelir.
Avcılar ilçesinde hava kirliliğine neden olan kirleticilerin yayılma, saçılma, dağılma ve taşınmasında önemli rol oynayan iklim elamanları aşağıda belirtilmiştir.
Bunlar;
1- Rüzgar ve rüzgarın hava kirliliği üzerindeki etkileri
2- Sıcaklık ve sıcaklığın hava kirliliği üzerindeki etkileri
3- Yağış ve Nem’in hava kirliliği üzerindeki etkileri
4- Basınç ve basınç’ın hava kirliliği üzerindeki etkileri
5- Bulut ve Bulut’un hava kirliliği üzerindeki etkileri.
şeklinde sıralanabilir.
2.1.4.1-Rüzgarın Hava Kirliliği Üzerindeki etkileri:
H ava kirleticilerinin taşınmasında difüzyonu ve seyrelmesinde en önemli etkenlerden biri de rüzgardır. Rüzgar, havanın yatay doğrultudaki kütlesel akma hareketi olarak tanımlanabilir
Rüzgarın doğrultusu ve hızının bir noktada yükseklik boyunca değişiminin dışında, topografik etkenlerle de değişmesi doğaldır. Örneğin vadilerle tepeler, kara ile denizi ve kentlerle kırsal çevresi arasında özel bazı rüzgar türleri gelişir. Tepe yamaçlarında kurulu kentlerde kirliliği gündüz tepeye yükseltip gece vadiye sürükleyen vadi esintileriyle, kıyı kentlerinde görülen meltem rüzgarları bunlardandır.
Türkiye kış aylarında kuzeybatıdan gelen ve subuharı bakımından oldukça yoğun okyanusal kutbi (mP) hava kütlelerinin etkisinde kalmaktadır. Aynı etki, Avcılar’da da söz konusudur.
Rüzgar ise, bacalardan çıkan çeşitli gaz ve partikül maddeleri taşıyarak kirletici yoğunluğunu azaltması yönünden önemli bir etkendir. Dolayısıyla, bacaların görevi ve yapısı hakkında bilgi vermek burada uygun olacaktır kanaatindeyiz.
Bacaların başlıca iki tür görevi vardır:
a- Kirletici maddelere hava ortamında yeterli seyrelmeyi sağlamak
b- Fırın vb. ünitelere yeterli doğal gaz çekişini sağlamak.
Bunlardan birincisi özellikle hava kirlenmesi kontrolunda önem taşır. Bu işlevini gerçekleştirebilmesi için bacanın mümkün olduğunca;
- Yüksek olması gereklidir, ayrıca;
- Baca ağzında gaz çıkış sıcaklığının yüksek olması
- Baca ağzında gaz yükselme hızının yüksek olması
- Rüzgar hızının yüksek olması
uygun olur.
Bu dört kriterden ilk ikisi aynı zamanla baca çekişini de arttırdıkları halde, gaz çıkış hızının fazla yükselmesi çekişi azaltır. Atmosferdeki rüzgar hızının yükselmesi ise, genellikle baca çekişini arttırırsa da bazı özel koşullarda baca gazlarının geri yıkanmasına veya geri tepmesine de yol açabilir. Bu olasılık iyi tasarımlanmış bacalarla yok edilir.
Ülkemizde baca tasarımına ilişkin yasal kısıtlılık getiren veya yol gösterici teknik normları içeren bir toplu talimatname veya yönetmelik yoktur. Sadece hava kirliliği kontrolu açısından bazı ilkeler, Hava Kalitesini Koruma Yönetmeliği’ nde yer almıştır(Doc. Dr.Müezzinoğlu, AYSEN).
Şekil: 10 - Yerel rüzgar türleri; yukarıda deniz meltemleri aşağıda vadi rüzgarları
Hava kirliliğinin en yoğun olduğu kış sezonunda (Ekim-Mart) ortalama rüzgar hızları m/s olarak sırasıyla 2,5 - 2,10 - 3.0 gibi hızlarda olup, bacalardan atmosfere salınan çeşitli kirleticileri uzaklara taşıyabilecek güçte değildir.
Rüzgarın Avcılar’da yıllar ortalamalarına göre birinci hakim rüzgar yününün NE, ikinci olarak NNW, üçüncü sırada NNE, olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle hakim rüzgar yününün Kuzey sektörlü olduğu görülmektedir.
BU SAYFAYA HARİTALAR GELECEK
HAKİM RÜZGAR YÖNLERİ VE % OLARAK FREKANSLARINI GÖSTEREN HARİTALAR GELECEK
BU SAYFAYA HARİTALAR GELECEK
HAKİM RÜZGAR YÖNLERİ VE % OLARAK FREKANSLARINI GÖSTEREN HARİTALAR GELECEK
Avcılar‘da hava kirliliğinin yoğun olduğu kış aylarında genellikle durgun hava koşullarının yaşandığı dikkati çekmektedir. Zaten çok zayıf olan rüzgar hareketi ve hakim rüzgar yönü ile Avcılar’da ( son zamanlarda yapılan çok katlı yapıların özellikle E-5 karayolunun deniz tarafı ile, Firuzkköy’ün batı kısmında hava sirkülasyonununu engellemektedir.) dikkate alındığında kirli havanın hareketsiz olarak olduğu yerde kaldığı görülmektedir.
Rüzgarın taşıyıcı özelliği bazı hallerde yarar yerine zarar da getirmektedir. Örneğin Avcıların Kuzey doğusunda bulunan Halkalı çöplüğünden ( çöp boşaltma işlemi durdurulmuş olsa bile) çıkan kirleticiler S ve SW yönlü rüzgarlarla taşınarak ilçenin havasını önemli ölçüde kirletmektedir. Ayrıca yine ilçenin güney batısında bulunan Anbarlı’daki TEK santralinin bacalarından -çok sık- aralıklarla çıkan duman rüzgarın W’dan S’e doğru esmesi halinde Ambarlı, Siteler ve hatta Reşitpaşa Mahallelerini kirletirken, rüzgarın E’ dan esmesi halinde ise Yakuplu Beldesi ile Beylikdüzü’nün havasını olumsuz yönde etkilemektedir.
Sonuç olarak; rüzgarlar kirli veya temiz havayı taşımakta önemli rol oynarlar. Kentlerde ki kirli havayı uzaklara götürmekte, bazan da çevrelerindeki kirli havayı, havası temiz olan yerlere taşımaktadırlar.
Avcılar yapısı itibariyle yükselti farkı çok fazla olmayan bir ilçedir. Bu nedenle ilçede rüzgar yönüne dik olan ana caddeler olumsuz şekilde etkilediğinden, zayıf olan rüzgar yukarıda bahsedilen ( Halkalı çöplüğü ve Ambarlı TEK santralı) yerlerden ilçe merkezine gelen kirli havayı tekrar başka bir yere taşıyamayacaktır. Ayrıca hakim rüzgar yönü dikkate alınmadan Avcılar İlçesi çevresinde kurulan endüstri bölgelerindeki kirleticiler, rüzgarlar tarafından ilçeye getirilerek hava kirliliğinin artmasına neden olmaktadırlar.
2.1.4.2- Sıcaklığın Hava Kirliliği Üzerindeki Etkileri:
İ lçemizde de kirlilik ölçümleri sonuçları hava kirliliği sınırlarını aşmıyor, Ancak, gözlenen o dur ki, hava kirliliği yakıt tüketimi, araçların egzozlarından konutlardan TEK Santralından ve fabrika bacalarından çıkan gazlar Halkalı Çöplüğü’nün içten içe yanması sonucu çıkan dumanların rüzgarın etkisiyle ilçe üzerine taşınmasından kaynaklanmaktadır.( Fotoğraf: 6-7)
Hava sıcaklığı ise, binalarda yanan ısıtıcıların yanma sürelerini ve derecelerini yakından ilgilendirir. Mevsim olarak, havanın sıcaklığı 18 derecenin altına düşüğü zamanlarda binalardaki ısıtıcıların (soba ve kaloriferler) yakılması uygun görülmektedir. Bu da Avcılar’da soba ve kalorifer yakma dönemi Ekim sonu, Mart 15’i arasına rastlar. Bu süre Avcılar’da hava kirliliğinin açıkça görüldüğü bir dönemdir.
Doğal olarak soğuk havalarda ısınma gereği duyan insan ısınmak için yakıt tüketecektir. Tüketilen yakıtlar ise hava kirlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Sıcaklığın 18 derecenin altına düşmeye başlaması ve bunun sık sık tekrarlanması, soba ve kaloriferlerin yakılmasını gerektirmektedir. Önceleri sabahları kısa sürelerle yakılan ısıtıcılar, gündüz güneş ışınlarının havayı ısıtmasıyla söndürülecek ve akşam güneş batınca tekrar yakılmaya başlanacaktır. Daha sonra, özellikle kış ortalarında yani havaların iyice soğması durumunda soba ve kaloriferler daha fazla yanacağından hava kirliliği de o nisbette artacaktır. Eğer mevsim normallerinin dışında bir hava olursa yani güneşli olursa soba ve kaloriferlerin daha az yanmasına, dolayısıyla daha az hava kirliliğine neden olunacaktır.
Kışın, geceleri hava sıcaklığının 18 derecenin altına düşmesi, hava kirliliği yönünden pek fazla önemli değildir. Çünkü geceleri hava sıcaklığı en düşük değerine ulaşsa bile ısıtıcıların büyük bir bölümü ( % 90-95’i) söndürüldüğünden gündüze göre hava kirliliği çok daha az olacaktır.
Avcılar’da hava kirliliği yönünden sıcaklığın günlük salınımı, daha fazla etkili olmaktadır. Çünkü hava sıcaklığı mevsim nedeniyle 18 derecenin altına düştükten sonra uzun süre devam etmez. Yani, yakma mevsimi veya kış sezonu da denilen bu zaman dilimi kısa sürelidir.
Kısaca özetlersek; sıcaklığın yıllık salınımı bir yerdeki yakma mevsiminin süresini belirlemekte, günlük salınımı ise, o mevsim içinde birkaç saatlik süreler boyunca ısıtıcıların yanıp yanmamalarını veya yanmalarının derecelerini etkilemektedir.
Atmosferik faktörler içerisinde hava kirliliğine yol açan önemli bir olay da “İnversiyon”dur. Normal atmosfer şartlarında hava sıcaklığı yerden yükseldikçe azalır. (Adiyabatik Lapse-Rate). Dikey Sıcaklık Azalması kuru şartlarda yaklaşık 0.98 derece/100 mt., yaş şartlarda ise 0.65 derece/100 m.’dir. Dikine sıcaklık azalmasının 0.98 derece/100m’den büyük veya bu değere eşit olması halinde hava kütlesi kararsızdır ve bacalardan çıkan kirleticiler atmosfer içerisinde kolayca dağılırlar. Ancak bazı durumlarda sıcaklık, yerden yükseldikçe azalacağı yerde, tersine artar ve belirli bir yükseltiden sonra normal sıcaklık azalması başlar. Yükseklikle sıcaklığın artması olayına “İnversiyon” veya “Sıcaklık Terselmesi” adı verilmektedir (Sungun, 1980). İnversiyon olayında hava çok kararlı olup, bacalardan çıkan kirleticiler atmosfer içerisinde kolayca dağılma olanağı bulamayarak adeta hapsolunur. Bu nedenle de, yoğunluğu ve etkisi çok artar. Son birkaç yıl içinde Avcılar üzerinde oluşan ( özellikle sabahları) kirli hava birikintisini Avcılar insanı solumak zorunda kalmıştır.
Sisli havalarda (böyle havalara Avcılar’a çok seyrek rastlanmaktadır
(yılda 15-20 gün). Yeryüzüne yakın bölümlerde hava içindeki kirleticiler olduğu yerde kalmakta, bacalardan çıkan duman havada yükselememektedir. Hava kirliliği yönünden en tehlikeli durum da budur. Havanın kararlılık durumu bozuluncaya kadar canlılar bu kirli havayı teneffüs etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu tip havada nisbi nem oranı da yüksek olduğundan, havadaki kirleticilerin en zararlısı olan kükürt dioksit su buharı ile birleşerek insan sağlığına çok zararlı olan sülfürik asidi (H2SO4) oluşturmaktadır. Bu asit, canlıların solunum organlarında ve gerekse gözlerinde son derece zararlı etkiler yapmaktadır (Tablo: 9).
2.1.4.3- Yağış ve Nem’in Hava Kirliliği Üzerindeki etkileri:
Y ağış çeşitleri içinde kirlilik yönünden en etkili olanı yağmurdur. Yağmur taneleri havadaki katı ve gaz kirleticilerin bir çoğunu atmosferden alarak yeryüzüne indirmektedir. Böylece katı ve küçük zerreler yağmur taneleri tarafından tutulmakta ve havadan uzaklaştırılmaktadır.
Gaz kirleticilerden SO2’nin bir bölümü bulutlar tarafından tutulurlar, bunun bir kısmı bazı reaksiyonlar sonucu sülfirik asit damlaları veya bir sülfat tuzu oluştururlar. Bunlar da daha sonra yağmur taneleriyle (asit yağmurları şeklinde) yeryüzüne indirilirler. Dolayısıyla suyu taprağı kirletirler ve bitki örtüsüne zarar verirler.
Yağış çeşidi olarak yağmur, su damlaları halinde yere indiği için, havadaki kirleticileri bünyesine daha kolay alabilmekte ve havanın temizlenmesi bakımından kar’a göre, daha etkili olmaktadır.
Yağışın -özellikle sıvı haldeki yağışın-, hava içindeki katı ve gaz kirleticileri atmosferden yıkayarak yeryüzüne indirmesi sonucunda, yerleşim merkezleri üzerindeki kirli hava önemli ölçüde temizlenmiş olmaktadır.
Havadaki nemin kirlilik yönünden olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Atmosferin alt katlarında subuharının fazla oluşu, güneş ışınlarının daha fazla tutulmasına ve dolayısıyla havanın daha fazla ısınmasına neden olacaktır. Bu yönüyle nem kirlilik bakımından olumlu bir rol oynamaktadır. Fakat olumsuz yönde olan etkisi çok daha önemlidir. Havadaki SO2 konsantrasyonunun yoğun olduğu zamanlarda eğer nisbi nem de çok yüksek ise (sisli havalardaki gibi), havadaki H2O ile SO2 birleşerek H2SO4’i oluşturmaktadır. İnsan sağlığına gerçekten çok zararlı olan sülfürik asit, canlıların solunum organları ve gözlerinde son derece zararlı etkiler yapmaktadır (daha önce de değinmiştik). Onun içindir ki, sisli havalarda özellikle dikkatli olunmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.
Avcılar’da sisli günlere göre nemli günlerin daha fazla olduğu görülmektedir. Sisli günlerin nem oranının yüksek olduğu günlerde daha çok gerçekleştiği, nisbi nem oranının kış aylarında maksimum seviyede olmak üzere bu mevsim etrafında toplandığı görülmektedir. Bu durum kış sezonunda nemli ve sisli günlerde hava kirleticilerinin yoğunluğunun artarak tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden olmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir.
Parametre Ortalama kırsal bölgeye
kıyasla kentsel bölgede
görülen değişim.
Günlük sıcaklık minimumları 2,5 C daha yüksek
Sis olaylarının frekansı % 100 daha fazla
Yaz bağıl nemi % 8 daha düşük
Yaz ayları toplam rüzgar % 25 daha az
Güneş radyasyonu % 15 daha az
Toplam yağış % 10 daha fazla
Bulut ortüsü % 10 daha fazla
Tablo: 6- Kentsel yörelerde meteorolojik faktörlerin çevreye göre
farklılaşması. Kaynak: Hava Kirliliği ve Kontrolünün Esasları, 1987, İzmir).
2.1.5- Hava kirliliğini etkileyen beşeri çevre faktörleri:
İ nsanların çeşitli etkinlikleri (endüstrileşme, ulaşım, nüfus artışı, kalitesiz yakıt kullanımı, şehiriçi arazi kullanımı, plansız kentleşme, tarım, ticaret, turizm vb). sonucu kentlerde hava kirliliği başta olmak üzere, çeşitli sorunlar ortaya çıkmakta ve canlıların yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir. Avcılar’da hızlı nüfus artışı,düzensiz kentleşme( buna yığılma da diyebiliriz), trafik yoğunluğu, endüstrileşme, kalitesiz yakıt tüketimi vb. gibi etkenler, hava kirliliğine neden olmakta ve buradaki yaşam kalitesi de giderek bozulmaktadır.
2.1.5.1- Hızlı nüfus artışının hava kirliliği üzerindeki etkileri:
I stanbul’un batısında yer alan Avcılar, Deniz ve Göl’ün çevrelediği doğal güzellikte bir konuma sahiptir. Çalışma sahamız, gerek demiryolları (Sirkeci-Küçükçekmece arası) gerek düzenli ve işlek karayolları, gerek havaalanının çok yakın olması ve gerekse sanayinin oluşması için uygun arsaların bulunması sonucu son yıllarda her yönüyle belirgin bir gelişme ve genişleme göstermiştir.
Ayrıca, Istanbul Üniversitesi’ne bağlı bazı fakültelerin de Avcılar’a taşınmış olması (zaman zaman diğer bölümleri de gelecektir) Avcılar nüfusunun artışını hızlandırmaktadır. Avcılar ilçesinin yıllara göre nüfus gelişimi aşağıdaki tablo’da göstermiştir.
Şekil: 13- Avcılar’ın nüfus gelişimi grafiği (1990)
Özellikle 1960-70’li yıllardan sonra giderek artan endüstrileşme çabaları, Istanbul’un diğer ilçelerinden ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinden göç sonucu gelenlerin de etkisiyle nüfus, 1975’den sonra hızlı bir gelişme süreci göstermiştir.
Ancak, Endüstrileşme, hızlı nüfus artışı ve plansız kentleşmeyle ortaya çıkan çeşitli sorunlarla birlikte, çevre kirlenmesi de gündeme gelmiş ve insanlar ruhsal ve bedensel gereksinmeleriyle uyumlu olmayan yaşam koşullarına itilmiştir.
Bir çok çevre sorununda,( hava, su ve toprak kirliliği) kirliliği doğuran temel neden hızlı nüfus artışıdır. Avcılar ilçe merkezinde biriken nüfus en azından temel sorun olan konut bulma ve yapmayı gündeme getirmiştir. Böylece yatay ve dikey yönde (Büyük çoğunlukla dikey yapılanma) hızlı bir gelişme gösteren İlçe’de birim yüzeye düşen yeşil alanlar azalmakta, insan sayısı, hane sayısı ve tüketilen yakıt miktarında hızlı bir artış ortaya çıkarmaktadır.
1990 nüfus sayım sonuçlarına göre Avcılar’ın nüfusu 126.286 ‘dır. İlçede nüfusu en yoğun olduğu mahalle 28.758 kişilik nüfusla Denizköşkler Mahallesi’dir. Nüfus bakımından Denizköşkler Mahallesinden sonra ikinci sırayı Merkez Mahallesi (21.803), üçüncü sırayı da, 18.131 kişilik nüfusla Ambarlı Mahallesi almaktadır.
Avcılar’da nüfus artışına paralel olarak bina sayısı da doğal olarak artmakta, yukarıda da belirttiğimiz gibi, yeşil alan payı ise, olması gerekenden çok daha az kalmaktadır. Gelecekte Avcılar’da Yerel
yönetimce gereken önlemler alınmazsa- yeşil alan için yer bulma
güçlüğü ile karşı karşıya kalınması kaçınılmazdır.
2.1.5.2- Plansız ve sağlıksız kentleşmenin hava kirliliği üzerindeki
etkileri:
H ızlı kentleşme ile beraber, insanlar olumsuz yaşam koşullarına itilmeyle karşı karşıya bırakılmıştır.
Kentleşme hareketi, sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak, kent sayısının artması ve kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütlenme, iş bölümü ve uzmanlaşma yaratan, insanların davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yolaçan bir nüfus birikimi süreci olarak
tanımlanmaktadır. ( Keleş, 1983) Buna göre, kentleşmenin hız kazanmasında sanayideki gelişmelerin doğrudan etkisi de yadsınamaz.
Büyük şehirlerdeki sağlık hizmetleri, eğitim, iş, eğlenme ve dinlenme
olanakları da nüfusun yoğunlaşmasına neden olan etkenler arasındadır. Anadolu’muzun geri kalmış bölgelerinden gelen insanlar, tüm olumsuz koşullara rağmen, büyük şehirlerdeki yaşam şekillerinden kendilerine bir yer bulmak zorunda kalmışlardır. Kuzeyde Tahtakale Mahallesi ve Firuzköy’ün belirli bölümleri gecekonduların boy gösterdiği alanlarıdır. Bu nedenledir ki, Yerel Yönetim hizmetlerinin ulaşamadığı, gerek şehir planlaması açısıdan ve gerekse yerel yönetim hizmetlerinin ulaştırılması bakımından büyük sorunlar çıkaracak olan gecekondu mahallelerinin artmasına neden olmuştur. (Örneğin; Tahtakale Mah.)
1970 sonları ile 1980 başlarından itibaren özellikle toplu konut inşaatlarının yapımından Avcılar payına düşeni almış ve hala da almaya devam etmektedir. Bu nedenle Avcılar’da, büyük şehirlerde de olduğu gibi, bir yanda gecekondu mahalleleri ( Tahtakale Mah. ve Firuzköy Mah.) diğer yanda büyük ve çok katlı yapılar, geniş yollar ve sanayi kuruluşları ile çirkin bir ilçe görünümü oluşmuştur. ( Firuzköy Mah.)
Düzensiz şehirleşme ve sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri ve özellikle insan sağlığı açısından en zararlı kirliliğin hava kirlenmesi olduğunu belirtmiş, hava kirliliğini oluşturan en önemli nedenlerden biri ise ulaşımdan kaynaklanan hava kirliliğidir.
Avcılar’ın odak noktasını Avcılar Merkez Mahallesi, Ambarlı Mahallesi ve Denizköşkler Mahallesi oluşturmaktadır. Avcılar trafık yoğunluğunu kaldıran belli başlı ana caddeler ise şunlardır.
1- Firuzköy Asfaltı
2- İstiklal Cad. ( M.Kemalpaşa Mah.)
3- Reşitpaşa cad.( Merkez ve Reşitpaşa Mah. )
4- Cumhuriyet Cad. (Ambarlı Mah.)
5- Marmara Cad. (Havuz’dan, Kuzeye -E5’e kadar)
6- Namık Kemal Cd. (Merkez Mah.)
7- Talatpaşa Cad. (Cihangir Mah.)
8-Belediye Cad. (Merkez Mah.)
9- Kuruçeşme Cad. ( Gümüşpala Mah.)
10-Osmanpaşa Cad. (Ambarlı Siteler)
Yukarıda belirtilen anacaddelerin kenarlarındaki binaların büyük çoğunluğu yeni ve genellikle çok katlı binalardır. İlçede büyük bir otopark sorunu yaşanmakta, bu nedenle de mevcut cadde ve sokaklar otopark olarak kullanılarak ilçe trafiğinin çok büyük bir bölümünde rahat bir trafik akışı sağlanamamaktadır.
Son yıllarda iç ve dış göçlerle ( son on yıl içinde ) ilçe nüfusu hızla artmaya başladığından ilçenin kenar kesimlerinde plansız ve düzensiz bir yapılaşma ortaya çıkmıştır. Bir yanda gecekondulaşma gelişirken ilçe merkezine yakın alanlar başta olmak üzere, uygun görülen boş alanlarda müteahhit firmalar ve kooperatiflerce yapılaşmalar gerçekleşmekte, çok katlı binalar inşa edilmektedir. Bunlar yapılırken diğer taraftan da eski binalar yıkılarak yerlerine yine çok katlı betonarme iş merkezleri ve konutlar yapılmaktadır.
İlçe merkezinde trafik akışı çok sıkışık, mevcut otoparklar ise yetersiz kalmaktadır. İlçede, artan hızlı araç sayısı ile trafik düzeni daha da bozulacaktır. Böylesine yoğun yapılaşma ile İlçe merkezinde şu anda ihtiyaca cevap veremeyen “yeşil alan” oranı daha da düşecek, otopark ihtiyacı karşılanamayacak duruma gelecektir (Fotoğraf: 9).
Sonuç olarak değerlidirirsek; hızlı nüfus artışı ilçe gelişiminin önemli bir bölümünde plansız ve sağlıksız bir yapılaşmayı doğurmuştur. Birim alanda hızla artan nüfus ve konut sayısı, içme ve kullanma suyu ve pis su uzaklaştırılması gibi temel alt yapı sorunlarının yanında, yeşil alanların azalmasında, artan taşıt trafiğinin yol açtığı ve kış aylarında ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin de yoğunlaşmasına neden olmaktadır.
2.1.6- Konutların Isıtılmasından Kaynaklanan Hava Kirliliği:
S anayi ev ve işyerlerinde gerek ısınma, gerekse üretimde kullanılmak üzere aşağıda belirtilen yakıtlar kullanılabilir.
- Katı yakıtların doğal olanları, taşkömürü, linyit, şist, turba vs.’dir. Yapay olanları ise kok, semikok, mangal kömürü ve birikettir.
- Sıvı yakıtların doğal olanları; ham petrol, teknolojik olarak hazırlananları ise fuel-oil, mazot, motorin, gazyağı, jet yakıtı sıvılaştırılmış butan ve propan gazları ile ağır fuel-oil, zift, katran gibi petrol ve kömür damıtma ürünleridir.
- Gaz yakıtlar olarak da aklımıza ilk önce doğal gaz gelmektedir. Yapay olarak hazırlanmış olanlar ise, petrol distilasyon ürünü metan, etan gazlarıyla, jeneratör gazı, su gazı, hava gazı, yüksek fırın gazı vb. sayılabilir.
Ticari değer taşıyan yukarıda saydığımız yakıtlara ek olarak, odun, talaş, kağıt ve bez kırpıntısı, zeytin posası (prina), diğer preslenmiş tahum ve meyva kalıntıları, deri parçaları, hatta kentsel çöpler yakıt sayılabilir.
Bütün bunlardan başka kömür tozlarının basınçlı hava içindeki kolloidleri kömür tozu ile sıvı yakıtların karışık kolloidal süspansiyonu ve kömürden elde edilen sentetik sıvı veya gaz yakıtlar önemli sayılabilecek ürünlerdir.
Bir yakıtın enerji üreten kısmı içerisinde bulunan karbon ve hidrojendir. Yakıt içinde bu iki elementin dışında nem ve yabancı bileşenler mevcuttur. Bu yabancı bileşenlerin bir bölümü yanma sırasında oksitlenerek bir miktar ısı verir ve kendileri baca gazı içinde değişik oksitler oluştururlar. Bir bölümü ise, yanmayan maddelerdir. Bunlar da kül ve cüruf oluşumuna yol açarlar.
Gaz yakıtlar ise, ister doğal kökenli, isterse insan eliyle üretilmiş olsunlar, hem en kolay yanan, hem de en az kirletici özellik taşıyan yakıtlardır.
İlçemizde özellikle kış aylarında karşılaşılan hava kirliliği gerekli ve köklü önlemler alınmadığından her geçen gün şiddetini artırmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 1989 verileri, ülkemizde tüketilen yakıtın % 32’sinin ısıtma amacı ile kullanıldığını açıklamaktadır. Isıtma amacıyla tüketilen enerjinin tüm sene boyunca değil de, sadece kış aylarında tüketilen, ısıtma amaçlı tüketimin %70’lere varan bir paya sahip olacağını göstermektedir.
Ülkemizde ısıtma için aşırı bir yakıt tüketimi vardır. Bugün Türkiye’de birim hacmi ısıtmak için harcanan enerji Fransa’da % 46, soğuk ve uzun kışlara sahip İsveç’te 230 daha fazladır (Tülbentçi, 1990)
Hızlı nüfus artışı ve diğer sosyo-ekonomik koşullar hızlı kentleşmeyi, hızlı bir biçimde dikey büyümeyi ve alt yapı yetersizliklerini de beraberinde getirmektedir.
İşte, Avcılar ilçesi’nde hava kirliliğinin bir nedeni de yakıt yakmadan kaynaklanmaktadır. Isıtma amacıyla, kömür, fuel-oil vb. gibi kullanılan diğer yakacakların yanma olayı iyi sağlanamazsa bacalardan dışarı çıkan duman içerisinde zehirli gazların ve beraberindeki tozların çevreye daha fazla atılması söz konusudur.
Konutlarda, ısıtmada kullanılan yakıtların tür ve miktarı olarak sobalar, kalorifer kazanları ve bölgesel ısıtma sistemleri arasında dağılım ile ilgili güvenilir istatiksel bilgiler bulunmamaktadır. Ekonomik koşullar, yaşam biçimi vb. nedenlerle, kalorifer kazanları ile ısıtma genelde yeni yapılan bina ve toplu konutlar ile resmi dairelerde belli oranda uygulama bulmakla beraber, gelir düzeyi düşük gecekonduların yaygın olduğu alanlarda ısıtma tamamen sobaya dayanmaktadır.(Firuzköy Mahallesinin bir kısmı, Tahtakale Mahallesinin tamamı) Sobalar, bir yandan yatırım maliyetlerinin, diğer yandan, oda bazda ısıtma nedeni ile yakıt giderlerinin az olması sonucu özellikle gelir düzeyi düşük toplum kesimlerinin tercih ettiği bir ısınma aracı olmakta ve bu kesimlerde ekonomik koşullardaki ağırlaşmaya paralel olarak daha ucuz, fakat çevreyi çok daha fazla kirleten yakıtlara doğru bir yönelme izlenmektedir. Hızlı kentleşme hızlı nüfus artışı ve ucuz yakıtlara yönelme, soba emisyonlarının hava kirliliğindeki payını ve sobaların hava kirliliğinin kontrolündeki önemini arttırmaktadır(Durmaz, Özsunar, Atılgan, 1987).
Sobalardan yayılan hava kirletici emisyonları; yakıtın içerdiği külden kaynaklanan toz, eksik yanma sonucu oluşan is, duman biçimindeki toplam hidrokarbonlar CmHn ve CO, yakıtın içerdiği kükürdün yanması ile oluşan SO2 ile yakıtın içerdiği azot ve yakma havası azotunun yüksek sıcaklıklarda oksitlenmesi ile oluşan azotoksitlerden (NOx) meydana gelmektedir. İs, duman, CO, NOx emisyonları yanmaya bağlı emisyonlar, toz ve SO2 ise genelde yakıta bağlı emisyonlar olarak tanımlanmaktadır.
Yakma sistemlerinde (Soba, kazan) yanmanın enerji ekonomisi ve çevresel etki yönünden uygun bir biçimde (verimli ve temiz) oluşturulması, yakıt-Yakıcı-İşletmen (Operatör) üçlüsü arasındaki gerekli uyumun sağlanabilmesine bağlıdır. Yakma üçgeni olarak tanımlanan bu sistemin elemanları arasındaki her bir uyumsuzluk ısı üretimini azaltmakta, çevreye olan kirletici emisyonları arttırmaktadır. ( Ali Durmaz, a.g.e.).
Nüfusun hızla artması, sanayileşme ve iç göçler sonucu, nüfusun belirli bölgelerde yoğunlaşması, konut gereksinimini arttırmakta ve bu durum da standart dışı yapılaşmayı teşvik etmektedir. Bu uygulamalardan biri de yapılarda ısı yalıtımına gereken önemin verilmeyişidir. Kalitesiz yakıt kullanımı ve yapılarda ısı yalıtımına gereken önemin verilmeyişi birim hacmı ısıtmak için sarfedilen yakıt miktarlarını arttırmakta ve bu da çevreye daha fazla kirletici gönderilmesine neden olmaktadır.
Sonuç olarak, ilçemizde kullanılan kömürün düşük kaliteli oluşu ve yakma sistemlerinde standartlara uygun olmayan geri teknolojinin kullanılması, kazan ve sobaların tekniğine uygun yakılmaması, kazan dairelerinin uygun olmayışı, kazanları yakanların yakım konusunda bilgisi olmayışı ve denetimlerin yetersiz oluşu gibi nedenlerin yanında, binalardaki ısı yalıtımına gereken önemin verilmeyişi, enerji tasarruf önlemlerinin alınmaması nedeniyle gereğinden fazla yakıt kullanılmasına ve dolayısıyla hava kirliliğinin artmasına neden olmaktadır.
Şekil: 14 - Avcılar İlçesi’nin Konut ve İşyeri Isınma biçimi (1995)
(Not: Doğalgaz verileri bulunmadığından şekilde
gösterilememiştir,
2.1.7- Sanayii’den Kaynaklanan Hava Kirliliği:
S anayiden kaynaklanan hava kirliliği, esas olarak yanlış yer seçimi ve atık gazların yeterli teknik önlemler alınmadan havaya salınması sonucu meydana gelmektedir. İlçemizdeki hava kirliliğinin, sanayiden kaynaklanan fakat farkedilmeyen önemli bir veri vardır.
Sanayi kuruluşlarının hava kirlenmesine başlıca iki tür katkısı vardır. Bunlardan ilki proseslerin gerektirdiği ısıyı elde etmek için yakılan yakıtlar; İkincisi ise, prosesin kendisinden kaynaklanır. Çok çeşitli teknolojik uygulamalar, hammadde türleri, üretim şekilleri, kapasite farkları vb. nedenlerle hiç bir tesisin yarattığı kirletici özellikler bir diğerine aynen benzemeyebilir veya uymayabilir.
Sanayide kullanılması gereken yayın faktörleri genelde üretim özelliklerine bağlı olmakla birlikte, yaklaşık olarak aşağıdaki sanayi sınıflamasına göre yardımcı tablolar elde edilebilmektedir.
Bu sanayi dalları;
a. Demir-çelik fabrikaları
b. Demir veya demirdışı metal döküm işletmeleri
c. Petrol rafinerileri (İlçemizde mevcuttur)
d. Asfalt işleme tesisleri
e. Kraft kağıdı fabrikaları
f. Mineral asit üretim tesisleri
- Sülfürik asit
- Nitrik asit
- fosforik asit
g. Çimento fabrikaları (İlçemizin çok yakınında
B.çekmece ilçe sınırlarında buluna AK ÇİMENTO)
h. Solventle çalışan boya vb. fabrikalar.
Her kategoriden kaynaklanan hava kirleticilerinin birim üretim veya birim hammadde tüketimi bazında oluşturduğu kirletici miktarı, yayın faktörlerin listelerini meydana getirir.
2.1.8- Ulaşımdan Kaynaklanan Hava Kirliliği:
Ü lkemizde 1983 yılı itibariyle 2 milyondan fazla motorlu taşıt aracı trafiğe kayıtlı olarak karayollarımızı ve kent caddelerini işgal etmektedirler. Ülkemizde geçerli hiçbir emisyon kontrol normu bulunmadığından serbestçe havayı kirletici gaz ve toz yayabilen bu araçlar, kötü bakım ve bilinçsiz kullanma koşulları da eklenince en önemli kirletici kaynaklar arasında yeralmaktadır.
Hareketli kaynaklar olan otomobil, otobüs, kamyon, lokomotif, uçak ve gemilerde enerji elde etmek amacıyla yakılan yakıtlardan yayınlanan kirletici yayınlarını kapsar. Bunlardan lokomotif, uçak ve gemiler daha çok yerel olaylara yol açtığı halde, kara taşıt araçları hemen hemen çalışma alanının bütününe dağılabildiklerinden büyük önem taşırlar. Taşıt araçlarını başlıca benzinli ve dizelli olarak iki ana sınıfta ele almak mümkündür.
Bunlardan benzinli araçlar toplam trafiğin çok büyük bir kısmını oluştururlar. Bu nedenle araştırma alanında satılan benzin miktarını bularak, bu bilgiden ve Tablo: 7’de verilen yayın faktörlerini kullanarak trafikten gelen hava kirletici miktarlarını bulmak mümkündür. Bu miktarın coğrafi alandaki dağılımı ise trafik sayımlarına dayanan trafik akım haritaları yardımıyla yapılabilir. Bir kavşak veya caddedeki trafik sayımı ve dolayısıyla yayınlanan hava kirletici miktarı, gerek gün boyunca ve gerekse mevsimler arasında değişim gösterir. Günlük ortalama trafiğin bulunması için yıllık toplam benzin tüketiminin 1/365 ile çarpımından hareket edilerek, mevsimlik değişmeler, hatta hafta içi ile hafta sonu farklılaşmaları ortaya konabilir.
Ancak ilçemiz araçları için böyle bir istatistiki çalışma yapmak bugün için mümkün olmamaktadır. Çünkü araç sahipleri Avcılar çevresinde bulunan Akaryakıt istasyonlarından yakıt ikmali yapabildikleri gibi, Istanbul’un her hangi bir ilçesinden de yakıt ikmalini yapabilirler. Bu nedenle -ilçemiz araçlarına özel olmak kaydıyla- akaryakıt satış tespiti yapılamamaktadır.
İlçemizin konumu itibariyle ulaşımdan kaynaklanan hem hava kirliliği, hem gürültü kirliliği ve hem de toprak kirliliği bakımından oldukça şanssız bir ilçe durumundadır ( Tablo 7 ve şekil 11).
Kirletici Benzinli Dizelli
Aldehitler 0,65 1,6
Benzopiren 0,10 ug/ton 0,13 ug/ton
Karbon monoksit 471 9.7
Hidrokarbonlar 85 29
Azot oksitler 18,3 36
Kükürt oksitler 1,4 6,5
Amonyak 0,3 -
Organik asitler 0,6 5
Tozlar 1,8 18
Tablo: 7 - Benzinli ve dizelli taşıt araçlarından yayınlanan kirlenmenin yayın faktörleri (kg/ton) (Kaynak: Hava Kirliliği ve Kontrolünün esasları, 1987- İzmir).
Şekil: 15 - Benzinli ve dizelli taşıt araçlarından yayınlanan kirlenmenin
yayın faktörlerini gösteren grafik
Avcılar ilçesinde ve çevresinde yoğun trafiği olan, karayolu trafiği, ulaşım kaynaklı kirlenmede önemli bir yer tutmaktadır.
Bugün, başta büyük şehirlerimiz olmak üzere pek çok şehrimizdeki hava kirliliğinin, alındığı açıklanan önlemlere karşın, günden güne artarak sağlığımızı ve hatta hayatımızı tehdit edici boyutlara ulaşmasının ve özellikle de mevsim koşullarına bağımlı olmayan bir süreklilik göstermesinin, motorlu taşıt egzoz gazları olduğu, araştıma ve ölçümlerle kanıtlanmış bir gerçektir. Nitekim, Ankara, Istanbul ve izmir de yapılan ölçümler, motorlu taşıt kaynaklı hava kirliliğinin toplam kirlilikteki payının, bugünden % 70’leri aştığı ve böylece sanılanın tam aksine, ısınma kaynaklı hava kirliliğinden
en az 2 kat fazla bir kirliliğe neden olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır (Erkan, 1987).
Yoğun bir karayolu trafiğinin yaşandığı Avcılar ve çevresinde (özellikle yaz aylarında), ulaşım kaynaklı kirlenmede önemli bir yer tutmaktadır. Buna ek olarak özellikle eski araçlarda taşıtın bakımının zamanında yapılmaması, ısrarla ekonomik ömrünü doldurmuş araçlarla trafiğe çıkılması egzos gazlarının çevreyi kirletmesinde önemli rol oynamaktadır.
Çevreyi egzos gazı emisyonu, yakıt-yağ buharı ve asbest tozlarıyla kirleten bu kirleticilerin en etkin olanları, egzos gazları ile çevreye katılan karbonmonoksit (CO), hidrokarbonlar (HC) ve azot oksitlerdir (NOx).
Avcılar’da motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirliliği sorununun ne kadar önemli olduğunun anlaşılması bakımından iki şekilde ele alınması daha doğru olacaktır.
1- İlçe ve Şehiriçi ulaşımı.
2- Şehirlerarası ulaşım.
2.1.8.1- İlçe ve Şehiriçi Ulaşımı:
A vcılar İlçesinde nüfusun artmasıyla birlikte motorlu taşıtların artışı sosyo-ekonomik kalkınma yanında otomotiv sanayindeki gelişmeler, devletin izlediği ulaşım politikasının özel oto sahipliğini özendirmesi nedeni ile son yıllarda hızlanmıştır. Hergün on’larca yeni aracın trafiğe katılması ile artan trafik yoğunluğuna mevcut ana ve tali yolların cevap verememesinden, ağırlaşan karayolu trafiğini durdurma noktasına getirdiği gibi, park sıkıntısı
ve gürültü kirliliği gibi birçok sorunun yanında önemli derecede hava kirliliğine de neden olmaktadır.
Özellikle sabah saatlerinde (07.oo- 09.oo) Marmara caddesi Belediye’nin önünden itibaren Avcılar Sağlık Ocağına kadar (Yeni Durak mevkii) tıkanmakta (Fotoğraf: 2) mesai saatlerinin bitiminden sonra ise, Avcılar merkezine giriş köprüsünde yaşanan tıkanma sonucunda araçlardan çıkan egzoz gazları, yine hemen her akşam saat 18.oo ile 20.oo saatleri arasında Avcılar İlçesi’nde havayı kirletmektedir. (Fotoğraf: 3). Ayrıca İlçenin girişindeki (Yenidurak mevkii’inde) ışıklı kavşakta aynı saatlerde yaşanan yoğunluk sayesinde oluşan gürültü ve diğer nedenlerden dolayı rahatsız edici bir ortam o yerlerde yaşayan insanlarda sinirsel rahatsızlıklara neden olmaktadır (Fotoğraf: 4).
Avcılar ilçesinde bu güne kadar motorlu taşıtların hava kirliliğine etkisinin araştırıldığı kanısında değiliz. Motorlu taşıtların hava kirliliğindeki payının azımsanmayacak nitelikte olduğu bir gerçektir. Egzoz gazlarıyla ilgili yapılan araştırmalara göre, şehir içinde etrafı yüksek binalarla çevrili caddelerde rüzgar etkisinin azalmasından dolayı, egzoz gazının devamlı birikmesi ve tehlikeli sınırlara varan yüksek oranda zehirli gaz konsantrasyonlarına yol açmasıdır ( Fotoğraf: 5).
Mevcut rüzgar yönü ve cadde genişliği egzoz gazlarının dağılma ortamını belirlemektedir. Rüzgarın esiş yönünde uzanan caddelerde egzoz gazları rüzgarın etkisiyle yol boyu taşındığı caddelerde, caddenin bir veya iki tarafında bulunan binalar tarafından kesilir. Binanın yüksekliği ve rüzgarın hızına bağlı olarak hemen hemen yer seviyesinde salınan egzoz gazlarının dağılımı zorlaşır.
Frankfurt’ta yapılan ölçümlerde caddelerin rüzgara kapalı arka cephesinde artan taşıt sayısı ile CO konsantrasyonunun şiddetle arttığı, halbuki rüzgarlara açık cephede bu artışın fazla olmadığı görülmüştür. Ayrıca yerden 3 metre yükseklikte ölçümlerde en yüksek gaz yoğunluğu ölçülmüş, rüzgar arkası ile rüzgar önü arasında çok büyük farkların olduğu gözlenmiştir (Yılmaz, A.,R.,1988).
Istanbul’da Taksim Tünel hattında yapılan bir başka çalışmada da taşıt yoğunluğu ve CO konsantrasyonu incelenmiştir. Ayrıca, Istanbul İstiklal Caddesi’nde yapılan bir çalışmada da rüzgarın hızlı estiği yerlerde bina aralarında toplanan kirli havanın rüzgar tarafından sürüklenerek gaz yoğunluğunun azaldığı ve rüzgarın yavaş estiği sahalarda bina aralarında gaz konsantrasyonunun zamanla arttığı, ayrıca bu çalışmalar sonunda düşük rüzgar hızında hava kirliliğinin yol kenarında 6, bina kenarlarında 7 kat fazlalaştığı görülmüştür. (Gönül Taş, B. Bonat, O.: a.g.e.).
Avcılar’da şehiriçi ulaşımının rahatlaması bakımından tek yön uygulamasına geçilmesi gerekmektedir. Bunun için tek yön yapılabilecek cadde ve sokakların tespit edilmesi gerekmektedir. Ayrıca kavşaklarda gerekli işaret levhası düzenlemelerinin bulunmadığı, İlçe merkezinde yeterli otoparkların ( veya katlı otoparklar) yapılmadığı, özel otomobil kullanımı yerine toplu ulaşım araçları mevcut durumuna ilave edilmediği sürece, Avcılar’da cadde ve sokakların araçlar tarafından gereksiz işgalleri önlenemez. Toplu taşımacılıkta toplu taşımacılık (Raylı sistem ile ulaşım, Halk ve Belediye Otobüsü ile ulaşım ve Deniz ulaşımı)Avcılar için gerekli olup, en yakın zamanda, bununla ilgili çalışmalar yapılarak sonuçlandırılması gerekmektedir.
Belirli bir ulaşım koridoru içinde toplu taşımacılıkta taşınabilecek insan sayısı, otomobile oranla 50-100 kat daha fazladır. Eger böyle olmasaydı, özellikle Fransa ve Japonya böyle bir uygulamaya girmezlerdi. Istanbul geneli için de gerekli olan hızlı, randımanlı ve temiz bir ulaşım aracı olan raylı sistem ağının genişletilmesi çalışmalarına hız verilmesidir. Bu tür yatırımların ekonomik olarak oldukça maliyetinin yüksek olduğu bilinmekle beraber, ileride daha da ağır bedeller ödememek için bu yatırımlar gereklidir.
2.1.8.2- Þehirlerarasý Ulaþým:
A vcılar İlçe merkezini ikiye ayıran E-5 karayolu ağır ve hafif taşıt trafiği açısından yoğun olmakla beraber, E-6 karayolunun hizmete açılmasıyla birlikte ağır taşıtlar yönünden yükünü hafifletmiş gibi görünse de yine ağır taşıtların da yükünü taşımaktadır.( Şehre yük taşıyan kamyon ve Treylerler gibi )
Istanbul’u Avrupa’ya bağlayan E-5 karayolunun Avcılar bölümünde ve günde binlerce motorlu araç seyretmektedir ve gürültü ve hava kirliliğini de beraberinde getirmekedir.
Avcılar da motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirliliğinin boyutları ve insan sağlığına olan etkileri kolayca anlaşılabilir. Bu yolu kullanan motorlu araçların önemli bir bölümünün teknik bakımlarının zamanında yapılmamış
olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla araçlardan kaynaklanan emisyon miktarı daha da artmaktadır.
2.1.9- Hava kirliliğinin insan ve çevresine etkileri:
H ava kirliliğinin sağılık açısından kötü etkileri solunum sistemi ve özellikle akçiğerlerde görülmektedir (Tablo:9). Kirlenmiş havada insanlar için en tehlikeli olan zerreciklerden biri sülfirik asittir. Sülfirik asitin tesiri, bileşimindeki kükürt dioksidin, üst teneffüs yollarının ve balgam çıkarmaya yarayan dokuların tahriş edilmesi ve bronşların daralmasına neden olmasıdır.
Derişim(ug/m3) Etki Düşünceler
60-180 Çelik ve diğer metalik Yıllık ortalamadaki
(Yıllık ortalama) malzemede paslanma değerlerdir.
150 Görüş mesafesi 9 km’nin Bağıl nem %70’den
altına düşer aşağı olduğu hallerde
100-150 Doğrudan güneş ışınları
1/3 azalır
100-130 Çocuklarda solunum yol- SO2’nin 120 ug/m3’
ları rahatsızlıklarının ten büyük olduğu du-
başlaması rumlarda.
300 Kronik bronşitli hasta- SO2’nin 630 ug/m3’ten
(Günlük ortalama) larda krizlerin ciddileş- fazla olduğu durumlarda
mesi
750 Ölüm olaylarında artış SO2’nin ug/m3’ten fazla
(Günlük ortalama) ve hastalanmalar olduğu durumlarda
Tablo: 8- Tozluluğa maruz kalma süresindeki havadaki partikül derişimlerinin olası
etkileri (Kaynak: Hava Kirliliği ve Kontrolünün esasları, 1987, İzmir).
Kirletici maddeler toz ve gaz halinde insan sağlığını etkilerler. Toz ve gaz insan sağlığına iki tür etki yapar:
l- Kimyasal bakımdan aktif olmayan kirleticilerin çizme ve tahriş etkisi,
2- Kimyasal bakımdan çeşitli derecelerde aktif olan kirleticinin toksit etkisi.
Birinci gruba çeşitli tozları, ikinci gruba ise bazı tozlarla tümüyle gazları dahil edebiliriz. Solunan havada özellikle 5 mikrondan iri taneciklerin insan vücuduna girme şansı yoktur. 1 mikrondan ince olan tozlar ise gaz gibi davranarak üst (nasofarengeal) ve alt (trakeabronsiyen) solunum yollarını aşıp akciğer bölmelerine (pulmoner) girebilmektedir.
Tozluluk ister doğal, ister yapay nedenlerden kaynaklansın görüş mesafesini kısaltan, güneş ısınlarının absoplandığı bandı değiştiren; insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etki yapan bir kirlilik türüdür.
Tozlar ve gazlar nemli ve sıcak akciğer alveol kimyasal olarak çözülüp hidrolize olarak kana geçebilirler. Böylece dolaşım sistemine karışan çeşitli zehirli maddeler, hedef seçtikleri diğer bazı organlara kadar ulaşırlar.
Kirliliğin etkileri, havadaki kirletici madde konsantrasyonlarına maruz kalma süreleri, ciğerlere çekilen hava miktarı ve yüksek kirlilik seviyelerinin zaman içindeki oluşum frekansına bağlı olarak değiştiği gibi; kuşkusuz kişisel alışkanlıklar, yaşam yeri ve şekli, beslenme durumu ve bünyenin güçlülüğü de etkilerin miktarını azaltıp çoğaltabilir. Yine de bazı kirleticilerin hangi miktarlarda ne gibi sağlık etkilerine sahip oldukları az çok bellidir. Örneğin SO2, suda çözünen bir gaz olduğu ve kolayca kan dolaşımına girdiği bilinmektedir. Havada en çok rastlanan bu kirletici gaz, üst solunum yollarında enfeksiyonlara (faranjit, laranjit gibi) neden olur. Astım, bronşit gibi solunum hastalıklarının özellikle yaşlı ve çocuklarda etkilidir. Kronik etkilerinden çok , yüksek konsantrasyonlarda akut etkisi ile tanınan SO2, sülfirikasit gibi etki ederek solunum yollarını tahriş edebilir.
Özellikle ince tozların aktif yüzeyine tutunan SO2 gazı bu yolla alveollere kadar inerek havada nomalde bulunduğundan daha yüksek derişimlerde çok daha etkili olur. Tablo: (8)
Havada bulunabilen çeşitli organik madde, toz ve buharın akciğerlerde ve diğer organlarda amfizem, astım, giderek kanser gibi hastalıklara yol açabilenleri vardır. Örneğin; benzol buharlarına maruz kalan ayakkabı işçilerinde görülen lösemi gibi. Hava kirlenmesinin önemli etkileri arasında sigara içenlerde çok görülen amfizem sayılabilir. Kentsel hava kirlenmesi seviyeleri ile ( ki işyeri havasına göre daha düşük konsantrasyonlarda olur) bronşit, astım, amfizem gibi akciğer rahatsızlıkları arasında doğrusal ilişkiler bulunduğu bilinmektedir.
Avcılar ilçesinde yaşayan insanların son 5 yıl içerisinde hava kirliliğinin neden olduğu solunum yolları hastalıklarından ilçedeki dispanserlere
başvurularda geçen yıllara oranla % 100’e yakın bir artış gözlenmiştir. Eczanelerde, solunum yolları hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların satışında da aynı oranda artış olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız.
1995 - 2001 tarihleri itibariyle
“AVCILAR SAĞLIK OCAĞI”na başvuran hastalardan en sık görülen ilk on hastalık
Hastalığın Adı Hasta Sayısı Hastalığın Adı Hasta Sayısı
1995 2001
1-A- 89 Akut solunum yolu enfeksiyonu .: 14.109 1-A- 89 Akut solunum yolu enfeksiyonu ..:40.274
2-A-82 Hiper tansiyon ..........................: 4.177 2-A-82 Hiper tansiyon ......................: 10.795
3-A-90 Gripal enfeksiyon ..................... .: 2.650 3A-111 Uragenital sisteminin diğer
4-A-125 İskelet, kas sistemi ve bağ hastalıkları ...............................: 5.149
dokusunun diğer hastalıkları .. ..: 2.340 4-A-90 Gripal enfeksiyon ..................... .: 4.801
5-A-94 Tonsil ve Adenoit hipertrofisi (*).: 1.550 5-A-119 Deri ve derialtı dokusunun
6-A-93 Bronşit-Amfizem ve Astım (*).: 1.403 enfeksiyonları.............................: 4.130
7-A-119 Deri ve derialtı dokusunun 6-A-90 Sinir bozukluğu, nörozlar kişilik
enfeksiyonları ...............................: 1.067 bozukluğu (**)............................: 3.660
8-A- 64 Şekerli Diyabet ........................: 853 7-A99- Gastrit deodonit (**).............. ......: 3.573
9-A-78 Orta kulak iltihabı (*) .................: 741 8-A125 İskelet, kas sistemi ve bağ
10-A-111 Uragenital sisteminin diğer dokusunun diğer hastalıkları........: 3.527
hastalıkları ..................................: 660 9- A99 Mide Ülseri (**)........................: 2.886
10-A- 64 Şekerli Diyabet ......................: 2.747
(*) İlk on hastalık sıralamasında yer almamıştır
(**) 1995 Yılında ilk on hastalıkta yokken 2001 de ilk on hastalık sıralamasında yer almıştır.
Tablo: 9- 1995- 2001 Yılları itibari ile Avcılar Sağlık Ocağı tarafından tespit edilen
en sık görülen ilk on hastalığı gösterir tablo.(Kaynak: Avcılar Sağlık Grup Başkanlığı)
Şekil: 16 - 1995 Yılı Avcılar Sağlık Ocağına Başvuran hastaların hastalık önem
sırasına göre durumu gösterir grafik. (Kaynak: Avcılar Sağlık Grup
Başkanlığı.)
% COHb Etkileri
1’den az - Belli bir etki yok.
1-2 - Davranışlarda bozukluk belirtileri.
2-5 - Merkezi sinir sistemi etkilenir. Zamanı algılama,
görüş ve parlaklık farketme azalır
5’den fazla - Kalp ve damar fonksiyonları zarar görür.
10-80 - Başağrısı, yorgunluk ve bitkinlik hissi, koma,
solunum yetmezliği ve ölüm
Tablo: 10 - Karboksi hemoglobinin sağlık etkileri
2.1.9.1- Bitkilerin hava kirliliğinden etkilenmesi:
Bitkiler hava kirliliğinden üç şekilde etkilenir:
A- Nekroz adı verilen yaprak dokusunun harab olması,,
B- Klorosis adı verilen beyazlamalar ve diğer renklerdeki lekeler,
C- Büyüme bozulmaları, yani büyümenin yavaşlaması.
Hava kirlenmesinden yem bitkileri, süs bitkileri ve yenebilen sebzeler büyük ölçüde etkilenirler. Büyüme yavaşlar, meyveler küçülür ve besi değeri düşer, çiçekler tahrip edilir. Bitkiler üzerinde en tehlikeli etki ise çevre fabrikalardan atmosfere verilen kükürt dioksit tarafından meydana getirilir.
Değişik kirleticiler belli bir tür bitkide, bu etkilerden bir veya birkaçını tipik semptom meydana getirecek şekilde oluşturur. Örneğin; kükürtdioksit geniş yapraklı bitkilerde damarlararası yaprak dokusu üzerinde beyaz-saman sarısı lekeler yapar. Aynı kirletici madde ot şeklindeki bitkilerde ise orta damarın her iki yanında beyaz-esmer lekeler, cam gibi iğne yapraklarda ise yaprakların uç kısmında kahverengi nekrozlar ve bunlara bitişik renksiz bölgeler meydana getirir. Yonca, arpa, pamuk, buğday ve elma SO2’den çok fazla etkilenen bitkilerdir.
Florürler ise iğne yapraklı bitkilerle otlarda uç yanması olarak tanımlanan tipik bir zarara yol açarlar. Geniş yapraklılarda ise florürün tipik etkisi yaprağın kenar kısımlarında görülen nekroz şeklinde olmaktadır. Havada yaklaşık 50-200 ppm florür bulunmasıyla bu zararlar meydana gelebilir. Florüre en dayanıksız bitkiler, kayısı, italyan eriği ve çam’dır.
Yüksek ozon konsantrasyonları da yaprağın deforme olmasına ve tipik olarak üst yüzeyde beyazımsı ve kızıl renkli lekelerin oluşmasına neden olmaktadır. 0,15 ppm mertebesinde ozonun havada bulunmasıyla özellikle duyarlı olan domates, tütün, fasulya, ıspanak ve patates bitkilerinin yapraklarında bu lekeler 1-2 saatte ortaya çıkabilmektedir.
Ayrıca insan sağlığını etkileyen episodlar sırasında birçok evcil hayvanın da zarar gördüğü belirlenmiştir. Örneğin Meuse Vadisi episodu sırasında pek çok büyükbaş hayvan hastalanmış ve bunların bir kısmını kesmek gerekmiştir.
2.1.9.2- Hava kirliliğinin canlılar ve eşyalar üzerindeki olumsuz
etkileri:
Canlıların sağlığına etkileri dışında hava kirliliğinin bilinen etkileri, bina yüzeylerinin, elbise ve çamaşırların sık sık kirlenip tozlanmasıdır. Havada bulunan ortalama 0.3 mikron çapındaki ince toz tanecikleri bu eşyaların yüzeyine yapışarak bir süre sonra bunların rengini değiştirir, veya karartır. Sık sık temizleme gereği nedeniyle de eşyalar çabuk eskir ve temizleme masrafları artar.
Hava kirlenmesi eşyalar üzerinde de etkisini göstermektedir. Bunlardan en çok bilinen etkisi bina cephelerinde, kumaşlar ve diğer eşyalar üzerinde lekeler meydana gelmesidir. Yüzeyler üzerine 0,3 mikron büyüklüğündeki smogların birikmesi sonucu söz konusu bozulma ve lekeler meydana gelmektedir. Zamanla bu birikme, yüzeyi tahrip ederek, rengini değiştirerek kendini belli eder.
Hava kirleticilerinin diğer bir tesiri de görüş mesafesini azaltmalarıdır. Çapları 0,3 - 0,6 mikron arasında değişen partiküller görüşü son derece güçleştirmektedir.
Hava kirlenmesinin malzeme üzerinde diğer bir etkisi de metal yüzeylerinde paslanmanın artışıdır. Özellikle kükürt dioksit bakımından zengin atmosferde metaller çok hızlı şekilde paslanırlar. Ayrıca kireç, mermer ve sıva gibi yapı malzemesini de kısa sürede tahrip ederler. Fotokimyasal smog sırasında lastik kısımların çatlayarak parçalandığı gözlenir. Özellikle, ozon ve diğer oksitleyici maddelerin kauçuk malzeme üzerindeki bu parçalayıcı etkisi iyilbilinmektedir.
Hava kirliliğinin ve özellikle havada bulunan aerosollerin görüş mesafesini nasıl düşürdüğünü uçakla bir kentin üzerinden geçerken uçağın penceresinden izlemek mümkündür. Görüş mesafesinin kısılma nedeni güneş ışığının geçmesinin engellenmesinden çok, ışınların toz tanecikleri tarafından saçılıp dağıtılmasıdır. Bu saçılma olayı 0.3-0.6 mikron çaplarındaki ince aerosoller dolayısıyla meydana gelir.
Isı elde etmek amacıyla yakılan kömür, petrol gibi fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit gaz moleküllerinin 15 um civarında enerji taşıyan güneş radyasyonunu absordlayarak yere yakın tabakalarda soğumanın gecikmesine neden
olduğu belirlenmiştir.
Hava kirlenmesinin atmosfer üzerindeki diğer bir etkisi de, yerden 19 km. yükseklikte troposferle stratosfer arasındaki sınır tabakada sıkışıp kalmış olan 1-2 cm. kalınlığındaki ozon tabakası üzerinde stratosferde uçan uçakların egzoz gazlarının yıprandırıcı etkisidir. Bu tabakanın ciddi biçimde hasar görmekte olduğu ve insanlığın bu hasarı yaygın cilt kanseri salgınları ile ödeyeceği yolunda görüşler mevcuttur.
Ayrıca, hava kirliliğinin görüldüğü yerlerde aşağıda belirtilen hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Bunlar;
1. Akciğer kanseri .
2. Bronşit
3. Kronel bronşit
4. Raşitizm ( pis hava ve iyi beslenememe sonucu)
5. Romatizma
6. Eklem romatizması
7. Kalp hastalıkları
8. Göz yanmaları
9. Nefes darlığı, nem oranının artışı biyolojik yapı üzerindeki etkisi
sonucu görülür.
10. Çeşitli tozların vücuttaki birikiminden doğan iştahsızlık ve bunun
sonuncunda, vücudun zayif düşerek, hastalığın vücudun direncini
zayıflatması.
11. Kirli havanın altında yaşayan toplum fertlerinde aşırı
yaşlanma belirtileri görülür.
12. Hava kirliliği içinde yaşayan insanlarda cinsiyet (jen) bozukluğu
başlar.
13. Suç işleme oranında artış, (sinirlilik, ruhsal bozukluklar vs. gibi )
14. Kan ziherlinmesi başlar. Hamile kadınlarda daha çobuk görülür.
Hatta düşüklere neden olabilir
15. Çeşitli tozların deri dokusunun üzerindeki deliklere terle
birleşterip kapamasıyla deri teneffüsüne engel olması sonucu
vücudun teneffüs zorluğu başlar.
2.1.10- Havadaki Zehirli Gazlar ve Yol Açtıkları Hastalıklar:
H avada hangi madenlerin bulunduğunu ve bunların ne tür hastalıklara yol açtığını çevre kirliliği açısından ele almakta yarar vardır.
Kükürtdioksit: Üst solunum yollarında tahriş, bronşit gibi solunum hastalıklarında özellikle çocuklar ve yaşlılar üzerindeki etkileri daha belirgin olmaktadır.
Asılı partiküler madenler (duman): Özellikle kronik solunum yolları ve kalp hastalıklarında etkilidir. Hava kirliliğinin ani olarak yükseldiği durumlarda ölümlere yol açabilir.
Azot oksitleri: Akciğer dokularında tahribat yaparak ciddi sağlık etkileri yaratabilir. Bronşit adelelerinde kasılmalar, göğüs sıkışması, gözlerde yanma, baş ağrısı gibi etkileri söz konusudur.
Karbon monoksit: Beyin, kalp ve kas hücrelerinde tahribat meydana getirir. Karbonmonoksit’in etkilerinde önceleri davranış bozukluğu, baş dönmesi mide bulantısı daha sonra ise koma solunum durması ölüm görülebilir.
Hidrokarbonlar: Bir genellime yapmak çok zor, ama kanser yaptığı kesin olarak saptanmıştır.
Kurşun: Üreme organlarının ve böbrek fonksiyonlarının azalması veya durması gibi olumsuz etkileri vardır.
Ozon: Konstrasyona bağlı olarak fonksiyonel, biokimyasal ve yapısal değişmeler, fibrozis ve akciğer yaralanmaları gibi etkileri olduğu görülmüştür.
Belli Başlı hastalıklar: Solunum enfeksiyonu, akciğer ve kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı, göz enfeksiyonu, bronşit.
2.1.11-Açık Alanların İnsan Yaşamındaki Yeri:
A çık alanlar; insanın yaşantısını sürdürdüğü, kapalı mekanların dışında kalan alanlardır. Bunlar şehiriçi ve kırsal karakterdeki yerleşimlerde, toplumun çeşitli ihtiyaçları için yararlandıkları genellikle de yeşil alanların yeraldığı küçüklü büyüklü yüzeyler ve boşluklardır.
Açık alanlar herşeyden önce bir kentin fiziksel dengesini sağlar. Örneğin bunlar kentlerde ikamet, ticaret ve endüstri gibi farklı karakteri olan kesimler arasındaki karşılıklı olumsuz etkilerin ve uyuşmazlıkların giderilmesinde, tampon sahalar olarak büyük ödevler yüklenirler.
Kent ve yakın çevresindeki ağaçlıklar ve ormanlar kentte yaşayanların refah ve huzuruna kaynak olmaktadırlar. Ağaçlar ve ormanlar havanın toz miktarını azaltarak hava kirliliğini düşürürler.
Çam ormanların oksijen üretimi 30 ton/hektar/yıl, yapraklı ormanların oksijen üretimi 16 ton/hektar/yıl, tarım kültürlerinin oksijen üretimi 3-10 ton/hektar/yıl arasındadır.
Açık alanlar, yayalar için trafik güvenliğini sağlar, gerekirse bu güvenliği arttırırlar.
- Açık alanlar; şehiriçi ve şehirdışı sirkülasyonda kolaylıklar sağlar, özellikle yeşil alanlar ve yeşil kuşak ve perdeler halinde gürültyü önler, absorbe eder, dağıtır ve keserler. Şehre ve şehir halkına ışık ve temiz hava sağlanmasında önemli rol oynar ve şehir iklimini etkileyerek, onun mikroklimatik özellikler kazanmasına yardımcı olur. Örneğin, şehirleşme ve modern mimarı hareketiyle ortaya konan yeni formlar, kitleler ve yapı yoğunlaşmaları ile vejetasyon örtüsü, yüzey şekillerinin büyük tahribata ve değişmelere maruz kalması, bataklıkların kurutulması, su yüzeylerinin kaybolması veya yeni su yüzeylerinin kazanılması nedeniyle, çevrenin ve şehir havasının nisbi rutubati sıcaklığı rüzgarı ve yağış iklimi etkilenmektedir. Özellikle yeşil alanlar ve yeşil elemanlar, şehir havasının kirlenmesini önlemede büyük fonksiyonlara sahip Oksijen üretmek suretiyle havanın iyileştirilmesine yardımcı olurlar.
Bunların dışında yeşil alanlar; ister aktif (şehiriçi parkları, kırsal alanlar, tarlalar, park, bahçeler) ister pasif ( özel ve askeri kullanıma açık olmayan yeşil alanlar) olsun hijyenik yönden insanlara yararlıdır. Yeşil alanlar, herşeyden önce şehirlerin loş ve karanlık bölgelerinde, alt katlarında, dar sokaklarda yaşayan sosyal sınıfların dinlenme, ferahlama, rahatlama alanları olarak kabul edilir. İnsanların açık havaya ve doğal gün ışığına olan ihtiyaçları insan fizyolojisinin özelliklerinden birisidir. Kutup bölgelerinde araştırmacı olan veya yaşamını sürdüren bireylerde kısa bir süre içinde görülen ruhsal çöküntüler, bölgede gün ışığının yoksun olmasından kaynaklanır. Planlama yasalarına uyulmayan
kısımlarında, dar sokaklar, bodrum katlarında yaşamlarını sürdürmeye mecbur olan bireylerde raşitizme çok daha sık rastlandığı göze çarpar. Özellikle doğal ışınlar içinde bulunan ultraviyole, iskeletin normal şekilde gelişmesini sağlayan doğal bir unsurdur.
- Yeşil alanlar, atmosferdeki tozları büyük nisbette azaltır.
- Atmosfer kirleticilerinden bazıları bitkiler tarafından tutulur.
- Atmosfer kirleticileri arasında bulunan karbondioksut bitkiler tarafından
fotosentez olaylarında harcanır.
- Yeşil alanlar atmosferde bulunan radyoaktif serpintileri ve atmosferdeki
mikroorganizmaları da azaltır.
-Yeşil alanlar gürültüyü emer, ayrıca dinlendirici özelliğe sahiptir.
İnsan sağlığına zarar verme yönünden en önde gelen kükürt ve özellikle kükürtdioksidin bitkiler tarafından tutulduğu yapılan deneyler sonucu ortaya çıkmıştır.
Yeşil alanların toplum sağlığı açısından çok büyük değere ve öneme sahiptir Avcılar ilçesinde kişi başına düşen yeşil alan miktarı Tablo: 11’de belirtilmiştir. (Yapılan hesaplama kaçak yapıların dışında olup, belediyenin belirlediği olması gerekli yeşil alanlardır).
Kişi başına düşen
yeşil alan
Avcılar’da planlanan nüfus : 385.000 kişi 2,15 m2
Firuzköy’de “ “ : 41.021 “ 5.50 m2
Tahtakale’de “ “ : 71. 000 16.50m2
(Kaynak : Avcılar Belediyesi Planlama Servisi)
Tablo : 11 - Avcılar ilçesinde kişi başına düşmesi planlanan yeşil alan miktarı
(Kişi başına düşmesi gereken yeşil alan 7.0 m2’dir.)
Yukarıdaki tabloda da görüleceği gibi ilçe’de kişi başına düşen yeşil alan oranı 16.5 metre kare ile Tahtakale Mahallesine aittir. Bunun nedeni ise Tahtakale mahallesi henüz yeni oluşan bir mahalledir.
2.1.12- Sonuç ve Öneriler:
A vcılar’da çeşitli sosyo-ekonomik nedenlerle hızlı nüfus artışı sonucu, -planlı gibi görünse de- plansız ve sağlıksız bir kentleşme vardır. Birim alanda hızla çoğalan nüfus ve artan konut dolayısıyla özellikle kış aylarında ısınma amacıyla tüketilen kalitesiz linyit kömürü miktarı da giderek artmakta ve yoğun hava kirliliğinin oluşmasına neden olmaktadır. Özellikle artan taşıt trafiği ve meteorolojik koşullara bağlı olarak bu kirlilik insan sağlığını her geçen gün daha da artarak olumsuz şekilde etkileyecek düzeylere çıkabilmektedir.
Ulaşımdan meydana gelen hava kirlililiğini önlemek için benzinin kalitesini kontrol altında tutmak gerekir. Bu nedenle Akaryakıt istasyonlarının hileli benzin satmaları sıkı denetim altına alınmalı ve hileli benzin satanların ruhsatları kesinlikle iptal edilmelidir.
Hava kirliliği problemlerinin giderilmesinde yerel yönetimlerden merkezi yönetimlere kadar bütün yetkili makamların, sanayi kuruluşlarının, akademik kuruluşların ve hatta Siyasi Partiler ile tek tek bütün vatandaşların küçük ya da büyük sorumlulukları bulunmaktadır. Sorun, yapısı itibariyle tek bir kurumda toplanacak yetki ve sorumluluklar ile çözülecek nitelik taşımamaktadır.
Günümüzde Avcılar’da doğalgaza henüz çok az sayıda konut geçiş olup, yeterli değildir. Mazot yakan binlerce konut, filtre takılmamış onlarca sanayi tesisi, termik santral, fabrika veya atölye bacasından havaya bırakılan zehirli gazlar, mazot kullanan binlerce taşıt, kurşunsuz benzin kullanmayan binlerce otomobil yıl boyunca havayı kirletiyorlar, hatta yaz mevsiminde bile bazen gökyüzünün mavisi, yerini griye bırakıyor.
Kışın kullanılan kalitesiz yakıt nedeniyle kükürtdioksit, karbonmonoksit, hidrokarbonlar, azot oksit, ozon, kurşun, öteki zehirli gazlar ve asılı partiküler hızla havaya karışıyorlar. Söz konusu bu zehirli gazların miktarının 1 metreküp havada 400 miligrama ulaşması, insanları alarm durumuna getirmesi demek oluyor.
1952 Yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da da hava kirililiğindeki bu sınırın aşılması, birkaç gün içinde dört bin kişinin ölümüne neden olması örnek gösterilebilir.
Istanbul’da ise, dönem dönem 400 mikrogram sınırı geçilip 1500 mikrogram sınırına ulaştığı da görüldü. Hava kirliliğine bağlı hastalıklar ve ölümlerin ciddi bir şekilde arttığı çeşitli hastahane kayıtları kaynak gösterilerek Medya’da bu konuya dikkat çekilmişti.
Avcılar İlçesindeki Sağlık Ocağı ve Dispanserler’in yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde Avcılar’ da Hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklardan astım, kılcal damar tıkanması, göz enfeksiyonları, deri tahrişi, kronik bronşit gibi göğüs hastalıkları nedeniyle hastahanelere başvuranların sayısında dört; beş kat artış olduğunu da vurgulamaktadırlar (Tablo:9; Şekil :12) .
Avcılar’da hava kirliliği problemi ile karşılaşmamak ve bugünkü durumdan da daha iyi bir havayı teneffüs etmek için ulaşılmak istenen hedefler aşağıdaki gibi özetlenebilir.
Öncelikle ve ivedilikle doğalgaz ilçede yaygınlaşmalıdır.
Temiz ve islah edilmiş yakıtların kullanılması ile kükürt dioksit ve duman problemi çözülmektedir. Bunun için;
- Sıvı yakıtların (fuel Oil, gaz yağı) kükürtten arındırılması, daha
düşük kükürtlü özel sıvı yakıtların kullanımının yaygınlaştırılması,
- Linyit kömürlerinin mümkünse ısınma amacıyla kullanılmaması,
mümkün değilse, elde mevcut daha az kirletici olan linyit
kömürlerinin tahsis edilmesi. Linyit kömürlerinin ocaktan çıktığı
gibi değil, elenip yıkandıktan, taşı toprağı ayıklandıktan sonra ya
da hava kirliliğine yol açmayacak şekilde biriketlendikten sonra
kullanılması
Kazan ve sobaların imalatı ve kullanılmasında, tam yanma ve maksimum enerji verimliliği sağlanmasıyla duman problemi çözülebilmektedir. Bunun için;
- İstenilen standartlara uygun teknoloji,
- Üretimlerde kalite, verim, sızdırmazlık kontrolü,
Kaloriferci veya ateşci eğitimi, doğru yakıt-hava ayarlı, uygun kazan dairesi ve ciddi bir denetim gereklidir.
- Kurşunsuz benzin kullanımının teşvik edilmesi,
- Motorin kalitesinin iyileştirilmesi, daha düşük kükürtlü motorin
üretilmesi gerekmektedir.
Motorlu araçların periyodik muayenesinde yanma kusurları ve egzoz gazlarının da kontrol edilmesiyle hava kirliliğini arttıran motorlu araçların trafiğe çıkması önelenebilmekte taşıtlar bakıma yöneltilmektedir.
- Bu hedef için kurulmakta olan teşhis ve tedavi kliniği gibi çalışacak
modern muayene istasyonunun Avcılar - Büyükçekmece arasında
uygun bir yer tespiti yapılarak, tespit edilen yerde bu istasyonun
faaliyete geçirilmesi gerekmektedir.
Hava kirliliği ortaya çıkmadan önce alınacak önlemlere ağırlık ve önem verilmelidir. Bunun için;
- Binalarda ısı yalıtımı mevzuatına uyulması
- Ormanların ve yeşil alanların korunması, ağaçlandırma çalışmalarının
yaygınlaştırılıp geliştirilmesi,
- Trafik yoğunluğunu azaltacak alt ve üst geçit, köprü gibi altyapı ve
toplu taşıma sistemlerinin yaygınlaştırılması.
Büyük kapasiteli sanayi tesislerinde hava kirliliği ancak, emisyon azaltacak, enerji tasarrufu sağlayacak ve verimliliği yükseltecek teknolojik olanakların kullanılmasıyla önelenebilmektedir. Bunun için de;
- Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğindeki emisyon sınırlarına
uyulması, baca yüksekliklerine uyulması, toz ve gaz emisyonlarının
monitör sistemleriyle sürekli izlenmesi,
- Standartların altına inilebilmesi için gerekli elektrofiltre, torba filtre
veya siklon sistemleri, baca gazı arıtma tesisleri kurulması
gerekmektedir.
Kömürün kaliteli olması gerekir. Ayrıca kömür kaliteli olsa bile,
yakım sistemleri ve kazan kötü kalitede olduğu taktirde hava kirliliği
her zaman söz konusu olacaktır. Yakıt, kazan ve yakma sistemleri
olarak topluca ele alınmalı.
Kömürün kalitelisinin aranması ile beraber, trafikteki egzos gazları, endüstri kuruluşlarının bacalarından çıkan gazlar ve fuil-oil de göz önüne alınmalıdır
Yakıt kazanlarının üretimleri standartlara uygun olmalı ve kazan tasarımlarının standartlara uygun olup olmadığı denetlenmelidir.
Kömürler kesinlikle yıkanmalı ve yıkama konusunda tesisler kurulmalıdır.
İthal kömürlerin teknolojik özelliklerinin standartlara uygun olup olmadığı uzmanlarca denetlenmeli ve izlenmelidir.
Hava kirliliğini önlemek için doğalgazdan kesinlikle yararlanılmalıdır.
Anayasa’nın 56. maddesi “ Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir....” diyor. Ancak ne acıdır ki ne kamu kuruluşları ne de özel sektör, Anayasa’nın bu maddesini dikkate alıyor. Ayrıca vatandaşlardan da soludukları kirli havanın temizlenmesi için güçlü, kitlesel bir talep gelmiyor. Ankara’da bir zamanlar yaşanan dayanılmaz, ölümcül hava kirliliği karşısında yabancı diplamatlar, Dışişleri Bakanlığı’nı uyarmışlar, hava temizlenmediği taktirde başkenti terk edeceklerini bildirmişlerdi. Ülkemizdeki yabancı diplomatik misyonun tepkisi sonucu Ankara Belediyesi de doğalgaza geçişi hızlandırmıştı.
Her ne kadar Avcılar İlçesinde hava kirliliği sorunu az gibi görünse de yakın gelecekte Istanbul’un genelindeki bu kirlilikten - eğer gerekli önlemler alınmazsa- nasibini alacaktır. Çünkü her geçen gün artan nüfus ile birlikte solunum yolları rahatsızlıklarınında arttığı, ilçede ve çevresinde bulunan hastahanelere ve dispanserlere yapılan başvuru sonucu bu açık olarak görülmektedir.(Tablo:7 Şekil: 10).
0 yorum:
Yorum Gönder