web 2.0

5 Aralık 2009

AVCILAR İLÇESİ ÇEVRE SORUNLARI /2- 1996

2.2- Su Kirliliği:

İ nsan hayatı ve ekonomik gereksinimleri suya bağımlıdır. Su zaman içinde süreçlerden geçer. Bu süreçler sırasında suya karışan maddeler, suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “ su kirliliği “ olgusunu meydana çıkarır. Su kirliliği “ istenmeyen maddelerin suyun niteliğini ölçülebilecek oranda kötüleştirecek miktar ve yoğunlukta suya karışması olayıdır”. Buna su kirlenmesi de denilebilir (Çepel,1988). Bu olgu şöyle de tanımlanır: “ Su kirliliği, insandan kaynaklanan etkiler sonucunda ortaya çıkan, kullanımı kısıtlayan ya da engelleyen, ekolojik dengeyi bozan nitelik değişimleridir” (TÇSV, 1989).

Konutlar, endüstri kuruluşları ve enerji santrallarından çıkan içinde sağlığa zararlı maddeler bulunan ve atık su olarak adlandırılan kirli sular yüzey sularını ve yeraltı sularını kirletmektedir. Bu kirlenme doğrudan veya dolaylı yollardan olmak üzere iki şekilde olur. Doğrudan kirlenmeye endüstri kuruluşlarından çıkan ve zehirli maddeleri içeren suları örnek olarak verirken, Azotlu ve fosforlu gübrelere ait çözeltilerle bol miktarda fosfor içeren deterjan bileşikleri de dolaylı kirlenmeye örnek olarak gösterebiliriz.

Suların biyoelementler bakımından zenginleşmesi de denilen bu olay sonucunda sulardaki yeşil bitkiler büyük bir biyolojik kütle geliştirirler. Bunlar, yaşadığı sürece bol oksijen harcadıkları gibi, öldüklerinde bu kütlenin aerobik koşullarda ayrışmasına yetmeyecek kadar bol oksijene gereksinim olar. Böylece, bu gibi ortalarda diğer su canlıları için oksijen kıtlığı ve buna bağlı olarak meydana gelen diğer kimyasal süreçlerle ölümler başlar.

Sanayiilerin atık suları, ayrışmaz ya da güç ayrışabilir türden maddeler olduğu gibi toksit bileşikleri de içerdiklerinden, bu suların alıcı ortamlara boşaltılmalarının etkileri çok daha olumsuz ve kalıcıdır.

Ayrıca, İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “ İçme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hakkında yönetmelik”te suyu kirleten madde ve atıklar şöyle tanımlanmaktadır;

“Su kaynağının fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik, radyolojik ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan doğal kaynaklarda, insan sağlığında, balıkçılıkta, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde veya enerji atıklarıdır.”

Son yıllarda insan sağlığını da tehdit eden su Istanbul genelinde mevcuttur. Gerek deniz suyu kirliliği ve gerekse içme suyu kirliliği laboratuvar çalışmalarından da elde edilen sonuçlara göre ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Su kirliliği problemini iki ayrı kısımda incelemenin uygun olacağı kanaatindeyiz.

a- Deniz Suyu Kirliliği

b- İçme Suyu Kirliliği

2.2.1- Deniz Suyu Kirliliği:

S on yıllarda Istanbul sahillerinde denize girmek artık mümkün değildir. Bu nedenle, insanlar -Istanbul’a yakın “Tekirdağ, Çanakkale”gibi denize sahili bulunan yakın veya Ege ve Akdeniz gibi uzak yerleri tercih etmektedirler.

Göçün sonucu hızla artan nüfusla beraber yapılaşma da parelelinde gelişmiş özellikle sahildeki evlerin evsel atıkları doğrudan denize verilmektedir. Avcılar’da 1994 yılı içinde yapılan “tekne barınağı” kenarından Avcılar’ın evsel atıklarının büyük bir bölümünü uzun süre yüzeyden denize akıtılmakta ve çevreyi pis koku kaplamaktaydı. Son günlerde bu deşarj bir kanalla yüzeyden biraz daha açık olarak denize verilmektedir.

Istanbul’daki denizlere orta büyüklükte bir nehir debisine eşit sıvı atık devamlı ve artarak akmaktadır. Özellikle evsel atıklar, büyük kollektörler, arıtma sistemleri ve deniz deşarjları tamamlanamadığından doğrudan denizlerimize akıtılmaktadır.

Son yıllarda yaşanan deniz kazaları kirliliğin daha da büyük boyutlara ulaşmasına neden olmuştur. Bununla beraber plastik şişeler deniz kıyılarını Marmara ve Ege’deki koyların dibini kaplamış durumda. Oysa ülkemizde 1980’den buyana kullanılan PET şişeler bu şekilde uzun yıllar devam etse (15--20 yıl) deniz kıyılarımız PET şişelerin istilasına uğramış olacaktır.

Genelde ilimizde ve özelde ise ilçemizde evsel atıklar için biyolojik arıtma tesisleri, sanayi kuruluşları için de türüne göre uygun arıtma sistemleri yapılmalı ve bu husus devlet tarafından da teşvik edilerek desteklenmelidir.

Marmara Denizi Limanlarına sintine, pis bolast suyu, tank yıkama tesisleri kurulmalıdır. Boğazda ve Marmara kıyısında kullanılmak üzere boomlu yüzeysel yağları toplayan bir tekne ( Anti pollütion boat) sağlanmalıdır (Fotoğraf: 11).

Ayrıca, özellikle Ambarlı dolum tesislerinde yükleme boşaltma yapan tankerlerden sızan petrol atıkları da Avcılar sahilini kirletmekte ve zaman zaman kıyıda simsiyah zift deposu görünümü hakim almaktadır (Fotoğraf: 12).

Yazın deniz kirliliği çok yüksek boyutlara çıkmakta kıyılarda denize girmenin tehlikeli olduğu yazılmasına rağmen insanlarımız denize girmekte israrcı olmaktadırlar. Bunun sonucunda da cilt hastalıkları başta olmak üzere deniz yoluyla bulaşan diğer hastalıklar insan sağlığını tehdit etmektedir.

Bu arada Küçükçekmece Gölü’nin kirliliği ve günden güne gölün karaya dönüşmesi de ayrı bir olaydır.

Geriye baktığımızda on yıl öncesine kadar kuşların ve balıkların içiçe yaşadığı ortam insanların kendi elleriyle tahrip etmek için gösterdiği inatçı uğraşı sonucunda hedeflerine ulaşarak bugünkü sonucun ortaya çıkmasını sağlamışlardır.

Su ortamındaki zehirlenme olaylarının farkedilmesi için aylar geçmesi gerekebilir. Çok az zehirlenme özelliğine sahip maddelerin birikme özelliği veya kronik zehirlilik sebebiyle çoğu zaman bazı organizma türlerinin azaldığı görülmüştür. Bazı düşük seviyedeki zehirlilikler bir türdeki yetişkinlerden çok, yavru veya larya halindeki organizmalara tesir eder. Düşük seviyedeki zehirlilikler hemen hemen bütün organizma grubunun dengesini bozabilir.

Gerek hassas yapılı balık türleri ve gerekse bunlara besin teşkil eden mikroorganizmalar ölebilir ve böylece daha az hassas olan ve insanlar tarafından daha az arzu edilen türler rakiplerin azalması sebebiyle büyük ölçüde çoğalabilir.

Düşük seviyedeki kirlilikler göl, haliç veya nehir gibi bir su yatağındaki alışılmış biyolojik yapıyı yavaş yavaş ve farkına varılmadan değiştirebilir. Fenol ve benzeri kimyasal maddelerin düşük konsantrasyonları, kirleticilerin çok seyreldiği alıcı sularda bile balıkların ve diğer su ürünlerinin kalite ve tadını bozar.

Yukarıda da açıklamaya çalıştığım gibi su ortamındaki zehirlenme olaylarından dolayı özellikle Avcılar ilçesine sınır olan Küçükçekmece Gölü’nde yaşayan balık ve diğer canlı türlerinin zamanla azalmıştır. Bunun sonucunda da Küçükçekmece Gölü’nün doğasının bozulduğunu görmekteyiz. Küçükçekmece Gölü’nün “göl” olduğunu ancak gölü kaybetmek üzereyken farkediyoruz.

Yaptığımız araştırmalar ve yöre halkıyla yaptığımız söyleşiler sonucunda on yıl öncesine kadar her yıl 25 Ekim - 15 Nisan arasında Küçükçekmece Gölü’ne gelen

aşağıda isimleri yazılı göçmen kuşların son zamanlarda büyük bir bölümünün gelmediği anlaşılmıştır. Göl’de yaşayan balıkların da yine büyük bir bölümü artık Göl’de yaşamamaktadır.

15 Ekim - 15 Nisan arasında gölü ziyaret eden göçmen kuşlar

1- Sakarmeke

2- Elvabaş

3- Telepil patka

4- Yeşil baş

5- Fiyo

6- Kuğu

7- Küçük veya büyük testere burun

Yılın her mevsiminde gölde bulunan kuşlar ;

1- Karabatak

2- Dalgıç Kuşları

Göldeki balık türleri:

1- Turna balığı

2- Kefal balığı

3- Levrek (Sudak) balığı

4- Kızılkanat balığı

5- Çaça balığı

6- Pisi balığı

7- Gümüş balığı

8- Tirsi balığı

9- Kaya balığı

10- Yılan balığı

Gölde daha önce yaşamış olan balık türleri:

1- Yılan balığı

2- Turna balığı

3- Levrek (sudak) balığı

4- Tirsi balığı

5- Pisi balığı

6- Kaya balığı

7- Kefal balığı

Yukarıda da görülebileceği gibi 10 çeşit balık türünden ancak üç çeşit balık türü kalmış, bunlar da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır.

2.2.2- Tatlı Su Kirliliği:

Kirlenme yeraltı sularına artezyen (sondaj)larla ulaşır. Yüzey atıkları ise kırık ve erime kuşaklarla bu bölgelere erişir. Yüzeyaltısularına bostan ya da sığ artezyenlerle ulaşır. Yüzeyatıklara ise atık kuyusu, yağışla oluşan sızmalarla sulara karışır. Yüzey sularının kirlenmesi, sızma ya da doğrudan doğruya atıkların yönlendirilmesi ile oluşur.

Yerleşim alanlarında kanalizasyon olmayan yerlerde 5 ile 30 metre derinden bahçe kuyuları ile alınan sularda biyolojik ve kimyasal kirlenme yaygındır. Su kullanılan sanayi tesisleri ise daha çok eski derelere akıttıklarından yeraltısularından kirlenmesine yol açmaktadırlar.( Ercan, 1990 a, b; Eyüboğlu, 1981, Ercan, 1988)

Kireçtaşları, kum, çakıl ve alüvyon içindeki yüzeysuları kirlenmeye açıktır. Firuzköy ve Avcıların hemen hemen tamamında görülmektedir.

Plansız kentleşmenin ürünü olarak çarpık yapılaşma, endüstri konut içiçeliğinin yaşandığı Firuzköy’de altyapı eksikliği çok büyük boyutlardadır. En önemli sorun ise halkın kullanım ve içmede gereksinim duyduğu suyu bulamamasıdır. Yörede oturan halkın ve etkinlik gösteren endüstrinin su gereksinmesini hangi yoldan sağladığını yeraltısuyu kaynaklarının kulanım biçimini türünü ve yaygınlığını belirlemek üzere yaygın bir jeoistatistik su kullanım ve üretim araştırılması sürdürülmüştür.

2.2.3- Avcılar İlçesi’nin mevcut su temin ve dağıtım sistemi ve

kanalizasyon durumu:

A vcılar’ın her iki tarafının da su ile çevrili olması nedeniyle yeraltı suyu seviyesinin yüksek olmasından uzun yıllar içme ve kullanma suyu ihtiyaçları kuyulardan ve kentin çeşitli yerlerindeki çeşmelerden karşılanmıştır. Son yıllarda ise gerek kirlilik ve gerekse tükenme sonucu kuyuların büyük bir kısmı kapanmıştır.

Ancak, yeraltısuyu kullanımının kolay ve ucuz olması nedeniyle çok az da olsa bazı konutlar sularını kendi kuyularından karşılamaktadır ( Özellikle Firuzköy Mah.’de).

İlçede bulunan sanayi kuruluşlarının büyük çoğunluğu suyunu kendi olanakları ile yeraltı suyundan veya değişik yollardan ve su şebekesinden de çok az miktarda tüketmektedirler.

İçme Suyu Durumu:

1994 Yılı içerisinde yapılması planlanan İçme suyu şebeke durumu; her ne kadar İ.S.K.İ. Genel Müdürlüğünü ilgilendirmekte ise de, Avcılar ilçesinde yapılan tesbitler sonucu Belediye hudutları dahilinde su şebekesi bulunmayan semtler ve gerekli şebeke boyları aşağıya çıkarılmıştır.

Yaklaşık

1- FİRUZKÖY (Tokat Semti):..........................................: 6.000 mt.

2- FİRUZKÖY ( 2 ve 3 Pafta):..........................................: 7.000 mt.

3- TAHTAKALE ( Niğdeliler, Trafo, Çeşmeyanı,

Tepe semti).....................................................................: 10.000 mt.

4- Planlı Bölgede Tahminen .............................................: 2.000 mt.

Kanalizasyon Durumu:

İSKİ Genel Müdürlüğü’nün ilgi alanı içerisinde kalan kanalizasyon sorunu Avcılar Belediyesi’nce üç şekilde ele alınmaktadır.

1- Ana Toplayıcılar ( Çevre kollektörleri)

2- Kanal Şebekesi

3- Dere islahı

1- Ana Toplayıcılar ( Çevre Kollektörleri):

Avcılar Marmara Denizi sahili ile Avcılar Küçükçekmece Gölü sahil kesmini kuşaklayan ana toplayıcı kanallara ait proje çalışmaları mevcuttur. Tanzim edilen proje boyutlarına göre Avcılar Ambarlı TEK Lojmanları (Baler Otel) sınırından başlayıp doğuya doğru tüm sahili toparlayıp Küçükçekmece sınırından Altınşehir Arıtma Tesisleri istikametinde devam etmekle beraber, Ana toplayıcı hat konumundaki bu yapıya Gümüşpala Mahallesi Göl kenarı

sahil kuşaklama şebekesi göl kenarındaki İGDAŞ Şantiyesi içinden E-5 Karayolu altından geçerek Göçmen Kampı mevkiinde ana kollektöre

bağlanarak Göl ve Deniz kuşaklama projesini oluşturmuş, ancak henüz proje aşamasında kalmıştır. toplam boyu 5.569 mt. olan proje şimdiye kadar hayata geçirilememiştir.

2- Kanal Şebekesi:

Avcılar ilçesinde 1994 yılında aşağıda dökümü verilen mahallelerin

şebeke inşaatını yapımı planlanmaktadır;

Noksan Şebeke Metrajı:

- FİRUZKÖY ..............................: 12.000 mt.

- TAHTAKALE ..........................: 10.000 mt.

- DİĞER MAHALLELER .........: 5.000 mt.

Toplam ..................................: 27.000 mt.

3- Dere Islahı :

Avcılar belediyesince 1994 yılı içinde aşağıda belirtilen derelerin islah çalışmaları yapılacağı plan dahiline alınmıştır.

a- Haramidere İslahı

b- Ambarlı Dere İslahı ( Pissu ve Yağmur suyu)

Avcıların her iki yanının da su ile çevrili olması ve bu nedenle yeraltı su seviyesinin yüksek olmasından uzun yıllar su ihtiyaçları kuyulardan ve ilçenin çeşitli yerlerindeki çeşmelerinden karşılanmaktadır.

Eskiye oranla Istanbul’un diğer ilçelerinde de olduğu gibi Avcılar’da da sokak çeşmelerinden su temini yok denecek kadar azdır. Son yıllarda gerek kirlilik ve gerekse tükenme sonucu çeşmeler ve kuyular bir bir kurumaktadır. Bundan 10-15 yıl öncesine kadar özellikle Firuzköy mahallesinde kuyu ve

çeşmelerden içme suyu olarak yararlanılırken günümüzde özellikle kuyular evsel atıklar ve sanayiinin kirletmesi sonucu kullanılamaz hale gelmiştir.

Sanayi tesislerinin kendilerine su temini için açtırdıkları kuyulardan sızan atıklar temiz su kaynaklarına da karışarak kuyuların büyük oranda kullanılamaz hale gelmesine neden olmuşlardır.

Ancak, yeraltısuyu kullanımının kolay ve ucuz olması nedeniyle çok az da olsa bazı konutlar sularını kendi açtırdıkları kuyularından karşılamaktadır ( Firuzköy Mahallesinde ). İlçede daha önce de deyinildiği gibi mevcut sanayi kuruluşlarının

büyük çoğunluğu suyunu kendi olanakları ile yeraltı suyundan karşılamakta ve su şebekesinden -yeraltısuyundan yararlanılmasına oranla- daha az miktarda su tüketmektedirler.

2.2.3.1- İçme ve kullanma suyu kirlilik faktörleri:

İlçe merkezinde atıkların su kaynaklarını kirletmesi:

a) Kullanılmış su kanallarından sızan sular,

b) Sıvı atıklar,

c) Katı atıkların (Çöplerin) döküm yerlerinden sızan suların su

kaynaklarýna karýþmasý,

d) Toprak erozyonunun etkili olduðu alanlar,

2.2.3.1-a) Kanal sızıntıları:

İ lçe merkezinde kanalizasyon şebekesi yeterli değildir. Yerleşimin eski ve yeni ilçe olması nedeniyle bazı mahallere su şebekesi dahi ulaşmamıştır. (Tahtakale Mahallesi) Ayrıca var olan mevcut kanalların sağlıklı olmaması

toprağın kaygan olması nedeniyle de ek yerlerinden veya ağaç köklerinin ve zemindeki farklı oturmaların neden olduğu kanal çatlaklarından kullanılmış sular zemine sızarak yeraltı sularının kirlenmesine neden olur. Sızıntı suları, su kaynaklarına yüksek konsantrasyonlarda nitrat, organik belişikler ve bakteri taşırlar ve böylece su kaynaklarının biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOİ) ile kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) dengelerini bozarlar.

Kanalların sanayi atıklarını taşıması halinde; arsenik, kadmiyum, krom, kobalt, bakır, kurşun manganez ve civa gibi ağır metaller yeraltı suyuna girebilirler.

2.2.3.1- b) İlçe Merkezinin sıvı atıkları:

A vcılar ilçesinin sıvı atıkları; evlerde kullanılan sular, sanayide kullanılan sular ve meskun bölgeden gelen yağış sularından meydana gelmektedir. Kentin kullanılmış suları su yataklarına; bakteri, virus, organik ve inorganik bileşikleri taşır.

1990 yılı yapılan nüfus sıyımında 126.282 nüfusa sahip olan Avcılar’ın evsel ve endüstriyel atık suları Avcılar İlçesi ile Büyükçekmece arasında sınır teşkil eden Haramidere’den Maramara Denizi ve Küçükçekmece Gölü’ne karışmaktadır.

Maddeler ve nitelikleri Müsaade edilen en Kritik en yüksek

yüksek değerler değerler

(miligram/litre) (miligram/litre)

Toplam katı atıklar 500 1500

Demir (Fe) 0.1-0.3 1,5

Mangan (Mn) 0.05 0.5

Çinko (Zn) 5.0 200

Kurşun (Pb) 0.1 ---

Kalsiyum (Ca) 75 200

Magnezyum (Mg) 50 150

Sülfat iyonları (SO4) 150-300 400

Klorür iyonları (Cl) 175-300 600

MgSO4 + Na2SO4 500 1000

Nitrat iyonları (NO3) 20-40 ---

Flor iyonları 1.0 ---

Bir değerlikli Fenoller 0.001 0.002

Klor iyonları 0.1 ---

Toplam Civa (Hg) 0.001 ---

pH 7.0-8.5 6.5’tan düşük veya

9.2’den yüksek’

Tablo:12- İçme suyunda bulunmasına izin verilen yabancı maddelerin

bazı sınır değerleri (Barner 1983 ve Velicangil 1975).

2.2.3.1- c) Katı Atıklar:

Ç evre kirliliğine neden olan önemli bir unsur da “Katı Atıklardır”. Katı atıklar; kullanılmalarından bir yarar duyulmayan, ya da toplumun çıkarları gereği ortadan kaldırılmalarında zorunlu görülen maddelerdir.

Katı atıkların çeşit ve bileşimi, ülkelerin ekonomik gelişme düzeylerine göre farklılıklar göstermektedir. Kişiler gerek ev, gerekse çalışma yaşamlarında sürekli atık madde oluşmasına neden olan faaliyetler içindedirler. Kentsel katı atıklar kapsamındaki bu atıklar, bir yandan toplum sağlığı diğer yandan da ekonomik olarak çok büyük boyutlara ulaşmaktadır. Sanayi kuruluşları da uyguladıkları teknolojiye bağlı olarak gerek üretim girdisi süreci, gerekse çıktı aşamasında yan ürün ve artık işe yaramayan “üretim artıkları” yolu ile çevre üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadırlar.

Sonuçta da büyük toplum açısından çözümlenmesi güç, ancak gerekli, çok yönlü ve büyük boyutlu çevre kirliliği sorunları ortaya çıkmaktadır.

Genellikle katı atıkların döküldüğü çöp toplama sahaları; çevresinde bulunan su kaynaklarını kirleten önemli bir faktördür. Avcılar ilçesinde katı atıklar sistematik bir şekilde ve günlük olarak ilçeden toplanılmakta, zaman zaman da olsa ilçede çöp birikintileri görülmektedir

İlçenin çöpleri, İlçe Belediyesi’nde mevcut bulunan 4 ad. 14 tonluk, 6 ad. 10 tonluk kapalı çöp kamyonları ile günde ortalama 140 ton çöp toplanmakta, bu atıklar, Çabançeşme’de bulunan çöp transfer istasyonlarına boşaltılmaktadır. İlçede çöplerin toplanması, ve çöp toplama sahalarına dökülmesi sorun teşkil etmemekle beraber çöplerin görevliler tarafından da gelişigüzel toplanıldığı da kolaylıkla görülmektedir. Belediye tarafından katıatıkların geri kazanılması konusunda herhangi bir çalışma yapılmamaktadır.

Endüstriden kaynaklanan katı atıklar da belediye olanakları ile toplanmaktadır. Avcıların sanayi bölgelerinde düzenli bir şekilde katı atık toplama işlemi gerçekleşememektedir. Ana caddelerdeki çöplerin toplanmasına gösterilen özen, ara sokaklardaki çöplerin toplanması için gösterilse de, halkın evsel atıkları çöp konteynerlerine bırakmaları yerine sokak kenarlarına veya evlerinin köşelerine bırakmaları sonucu, bu konuda belediye çalışanlarının çabalarını gölgelemektedir. Sanayi bölgelerindeki sokaklarda çöplerin zamanında toplanamaması sonucu, çöpler konteyner ve tenekelerin dışına taşmakta, çöp tenekeleri devrilerek çöpler etrafa yayılmaktadır. Sıkıştırmalı çöp kamyonlarının konteynerdeki çöpü alırken ve çöpleri sıkıştırırken sızan sular, pis kokularıyla bir kirlilik odağına dönüşmektedir.

Çöp toplama işlemi bilinçli bir şekilde gerçekleşmediği için optimuma yaklaşmaktan uzak bulunmaktadır. “Tehlikeli atık” sayılması gereken hastane katı atıkları ( Avcılar’da büyük hastane bulunmamakla beraber özel hastaneler mevcuttur). Aynı vasıtalar ile toplanmakta ve aynı katı atık depolama sahalarına boşaltılmaktadır.

Oysa, 1991 tarih ve 21586 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “ Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”ne göre hastane atıkları;

“- Evsel Katı Atıkları: Mutfak atığı, bahçe atığı, ambalaj malzemeleri, enfekte olmamış şişe ve benzeri maddelerden oluşan atıklar.

- Tehlikeli Katı Atıklar: Patolojik, jinekolojik, toksit, genotoksit, enfekte, korozif, yanıcı, kesici, delici ve benzeri özelliklere sahip her türlü atık veya hasta ile temas etmiş olan enjektör, pansuman malzemesi vb. maddelerden oluşan atıklar.

Enfekte Atıklar: Enfekte olmuş veya olması muhtemel her türlü insan doku ve organları, idrar kapları, kan ve kan ürünler, kplesanta bulaşmış atıklar, bakteri kültürleri, intaniye ve acil servis atıkları, bakteri ve virus tutucu hava filtreleri, hastalar ile temas etmiş yemek atıkları, dışkı ve bunlara bulaşmış eşyalar, araştıma amacı ile kullanılan deney hayvanlarının leşleri, karantinadaki hastaların atıklarıdır”;

şeklinde belirtilerek bunların düzenli olarak depolanması, tehlikeli ve enfekte atıkların yakılması gerektiği ifade edilmiş ve bu çöplerin hastanelerde kırmızı renkte kalın naylon torbalarda toplanması, sıkıştırmasız çöp kamyonlarıyla taşınması ve özel yapılmış çöp depolama alanlarında depolanması gerektiği belirtilmiştir. Istanbul’un diğer ilçelerinde olduğu gibi Avcılar İlçesinde de bu kurallara tam olarak uyulduğu söylenemez. Hastanelerde kırmızı torbalara konmuş atıklar çoğu zaman sıkıştırmalı çöp kamyonlarıyla alınarak kentin çöp depolama alanına özel bir önlem dahi alınmadan atılmaktadır.

Avcılar ilçeside toplanan katı atıkların (çöplerin) içinde yemek artıkları, kağıt ve karton, plastik, cam tekstil metal, kül ve diğer maddeler bulunmaktadır. İlçede çöplerin geri kazanılması konusunda herhangi bir çalışma yapılmamaktadır. Ancak kapıların önüne çıkarılan çöpler içinde bulunan işe yarar maddelerin ve kağıtların bir kısmı bunu iş edinen kişiler (özellikle çingeneler) tarafından toplanmaktadır. Bu kişiler, kendilerini ilgilendiren atık cinsini bulabilmek için çoğu zaman çöp kutularını hatta konteynerleri dahi devirmekte veya içindekileri etrafa yayarak hiç hoş olmayan bir görüntünün oluşmasına neden olmaktadırlar.

Durum böyle iken Avcılar İlçesi olarak gerek yerel yönetimlerden gerek kaymakamlıktan halkı bilinçlendirecek bir çalışmanın yapıldığı söylenemez.

Avcılar ilçesinde yaklaşık olarak yılda.5l.100 ton çöp toplanmaktadır. Çöplerin altında oluşan ve kirletme gücü evsel atıkların 200 misli kadar olan sızıntı suları derecikler meydana getirerek akmakta çevreyi ve yeraltı sularını kirletmektedir. Çöp dökme yerinden sulara karışan kirleticiler; BOİ, KOİ, demir, manganez, klorit, nitrat, sertlik ve ağır metallerdir. Ayrıca, çöplerin anaerobik dekompozisyonu sonucunda oluşan metan, yer yer tutuşmakta ve çöpler için için yanarak hava kirlenmesine neden olmaktadır.

Bütün bu işlemlere rağmen, katı atıkların içinde bulunan geri kazanılabilecek maddelerin yalnız çok küçük bir yüzdesi bu yolla da olsa değerlendirilebilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatının 1980 yılında yaptırdığı bir çalışmaya göre, Istanbul’da da konut ve ticaret bölgelerinden kaynaklanan katı atıkların içinde bulundğu tahmin edilen 330.000 ton geri kazanılabilecek maddenin, ancak 50.000 tonu geri kazanılmaktadır.

Oysa, tablo 13’de, 1976-1980 yılları arasında Sovyetler Birliği, bazı atık ürünlerin kullanılarak ekonomik sürece sokulmaları amacıyla değerlindirilen miktarlar görülmektedir.

Demir atığı ( kırıntı ) 230 Milyon metrik ton

Demir olmayan atık 8 Milyon metrik ton

Kağıt atık 10.8 Milyon metrik ton

Tali tekstil atığı 2.8 Milyon metrik ton

Kullanılmış lastik 1.5 Milyon metrik ton

Atık plastik madde 112 Bin metrik ton

Tablo: 13 -1976-1980 Döneminde yeniden değerlendirilen atık madde miktarları.

Kaynak: İnsan ve Çevre İnsanlığa Hizmet Vakfı Yayınları 1992 Sayı, 3 Ist.

Tobloda görülen atık ürünlerin yeniden değerlendirilmesiyle yaklaşık 43 milyon metre teneke, 3 milyon metre ton doğal ve yapay gübre, 350 bin metre ton ise petrol ve diğer doğal kaynak tasarrufu sağlanmıştır.

Ayrıca, “hurda kağıt” gibi özel bir katı atık çeşidinden örnek verecek olursak, bugün dünyada kullanılmış kağıdın tam olarak yarısının değerlinderilmesi durumunda, yeni kağıt talebinin yaklaşık yüzde 75’inin karşılanabileceği ve bu oranın da Avrupa Kıtası orman alanının kağıt üretimi için ayrılmasını önleyecek güçte olduğu öne sürülmektedir.(İnsan ve Çevre, 1992)

Avcılar İlçesinde katı atık sorununu en asgariye indirmek ve katı artıkların geriye dönüşümünü sağlamak amacıyla aşağıdaki önlemlerin alınması gerekmektedir.

- Çöplerin toplanmasında, değerlendirilmesinde ve uzaklaştırılmasında kullanılacak yöntemleri sağlıklı bir şekilde seçebilmek için artıkların özelliklerini bilmek gerekir.

( Miktar, ebat, kompozisyon, su muhteviyatı, uçucu ve sabit madde, karbon, azot, kalsiyum, sodyum, potasyum, fosfor, kalorifik değer vs. ).

- Düzenli geri kazanma kaynakta veya imha sahasında yapılabilir. kaynakta geri kazanmak, evlerde veya işyerlerinde meydana gelen artıkların arasında kıymetli olanları ayrı toplamakla mümkündür. İmha sahasında ayıklamada kullanılan yöntemlerden ülke şartlarına en uygun olanı “ el ile ayıklama” yöntemi kullanılmalıdır.

- Çöplerin torbalarda biriktirilerek konteynerlere veya çöp tenekelerine konması pratik olması açısından yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan torbalar bakterilerce parçalanmadıklarından doğaya atıldıktan sonra çürümeyip sonsuza dek çevreyi kirletmektedirler. Bu nedenle kullanılacak torbaların çürüyebilir olmasına veya yanınca zararlı gazlar meydana getirmeyen malzemeden yapılmış olmasına dikkat etmek gerekmektedir.

- Katı atıkların uzaklaştırılmasında jeolojik ve hidrolojik araştırmalar sonucunda elverişli yeni bir alanda “ düzenli depolama” yöntemi kullanılmalıdır. Eski depolama alanı çevreyi kirletmeyecek bir hale getirilmeli ve kapatılmalıdır.

- Tehlikeli artıkların depolanması, taşınması ve uzaklaştırılması ( depolanması) yöntemlerinde belirtildiği şekilde yapılmalı ve özel depolama alanlarında depolanmaladır.

- Halkın çöp konusunda eğitilmesi gereklidir. Katı atıkların geri kazanılması yöntemleri mutlaka bilinmeli ve uygulanmalıdır ki bu da en bilineni olarak;

1- Atılan tüm çöpleri aynı kapta toplayarak, merkezi tesislerde çeşitli matodlar uygulayarak geri kazanmak,

2- Atıkları, atıldıkları yerde, kaynakta, yurttaşların aktif katılımı ile, ayrı kaplarda toplayarak geri kazanmak, olarak söylenebilir.

2.2.3.2- Katı atıkların halk sağlığı açısından değerlendirilmesi:

Çöplerin taşıma tekniklerine uygun bir şekilde uzaklaştırılmamaları halinde halk sağılığı ile ilgili problemler ortaya çıkmaktadır. Katı atıklar yoluyla çok fazla çeşitte hastalığın taşınıp bulaştığı gerçeği günümüzde açık bir şekilde

bilinmektedir. Çöplerden hastalık taşıyan faktörlerin başında sinekler ve fareler gelmekte özellikle sinekler çok çabuk ve fazla üremektedirler. Örneğin 1 dm3 çöplükte 2500 sinek üreyebilmekte ve bunlar dizanteri vb. gibi pek çok salgın hastalığı taşıyabilmektedirler. Fareler ise yalnızca eşyaları tahrip etmekte kalmayıp bünyelerinde hastalık taşıyan böcekleri de bulundurduklarında insanlar için son derece tehlikelidirler.

Çöplerin halkın sağlığı ile ilgili en tehlikeli yönü, belediyelerin katı atıkların planlanması sırasında sağlık faktörünü gözönünde bulundurmamalarıdır. Bunun en önemli nedeni ise ekonomiktir. Ayrıca belediyelerin bu anlamda eğitimsizliği de bir gerçektir. Bu nedenledir ki, ilgililer bu problemi en ucuz ve kolay bir şekilde halletme yollarını aramaktadırlar. Oysa Belediyeler, Temizlik İşleri Müdürlüklerince bu konuda sağlıklı bir planlamanın yapılmasını gerçekleştirebilirler.

2.2.4- Su Havzalarında Uyulması Gereken Koruma Alan Sınırları:

Istanbul içme ve kullanma suyunu Terkos, Ömerli, Büyükçekmece, Alibeyköy, Elmalı ve Darlık Barajlarından temin etmektedir. Az bir kısmını da bentler ve yeraltı suları ile takviye edilmektedir. Istanbul ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalan bu kaynakların korunması günümüz ve gelecek için çok büyük önem taşımakta iken koruma alanları içinde gelişen yerleşme ve sanayileşme atıkları dereler vasıtası ile doğrudan bu su kaynakları içine akmaktadır.

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü “İçme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hakkında” yönetmelik yayınlayarak bu bölgelerin koruma altına alındığını yasalaştırmıştır.

Bu nedenle koruma alanları;

a- Mutlak Koruma Alanı

b- Kısa Mesafeli Koruma Alanı

c- Orta Mesafeli Koruma Alanı

d- Uzun Mesafeli Koruma Alanı

I. derece Uzun Mesafeli Koruma Alanı

II. derece Uzun Mesafeli Koruma Alanı

a- Mutlak Koruma Alanı:

Her havza başında o havzasının özellikleri gözönüne alınmak suretiyle belirleninceye kadar; içme ve kullanma suyu temin edilen veya edilecek yapay veya doğal göller etrafında en yüksek su seviyesinden su ile karanın oluşturduğu çizgiden itibaren yatan 300 mt. genişlikteki karasal alandır.

b-Kısa Mesafeli Koruma Alanı:

Her havza başında o havzasının özellikleri gözönüne alınmak suretiyle belirleninceye kadar; Mutlak Koruma Alanı üst sınırından itibaren yatay 700 metre genişliğindeki karasal alandır.

c- Orta Mesafeli Koruma Alanı:

Her havza başında o havzasının özellikleri gözönüne alınmak suretiyle belirleninceye kadar; Kısa Mesafeli Koruma Alanı üst sınırından itibaren yatay 1.000 metre genişliğindeki karasal alandır.

d- Uzun Mesafeli Koruma Alanı:

Uzun Mesafeli Koruma Alanı I. derece Uzun Mesafeli Koruma Alanı ve II. derece Uzun Mesafeli Koruma Alanı olmak üzere iki bölümde ele alınmaktadır.

I. Derece Uzun Mesafeli: Orta Mesafeli Koruma Alanı üst sınırından itibaren 3000 metre genişliğindeki karasal alandır.

II. Derece Uzun Mesafeli Koruma Alanı: I. Derece Uzun Mesafeli Koruma Alanı sınırından başlamak üzere su toplama havzası nihayetine kadar uzanan tüm yatay karasal alandır.

2.2.4.1-Koruma Alanlarında Alınacak Önlemler:

2.2.4.1.1-Mutlak Koruma Alanı ( 0 - 300 mt.):

1. Mutlak koruma alanı içinde, içme ve kullanma suyu temin edilen veya

edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmesine sebep olacak hiçbir faaliyet yapılamaz.

2. Bu alanlar ağaçlandırılır ve özel kişi veya kuruluşlara ağaçlandırma konusunda

izin verilebilir. Gerekli görülen yerler çitle çevrilir.

3. Çöp, moloz, çamur gibi atıkların mutlak koruma alanı ve yüzeysel su

kaynaklarına dökülmesine izin verilemez.

4. Toprak, taş, kum, kil ve maden ocağı vb. açılmasına ve işletilmesine,

mezarlık kurulmasına izin verilemez.

5. Bu alan içerisinde tabii gübrelerin açıkta depolanmasına ve sıvı ile katı

yakıt depolama tesisine izin verilemez.

6. Göl içinde yüzmek, kültür balıkçılığı faaliyetinde bulunmak, ayrılmış

alanlar dışında piknik yapmak yasaktır. Balık tutmak ve sportif

faaliyetlere kürek ve yelken ile hareket eden vasıtalar kullanmak

şartıyla, İSKİ’ce uygun görülen yerlerde izin verilebilir.

7. Mutlak koruma alanı içinde turistik tesis, iskan, konut endüstri,

depolama ve benzeri kullanımlar amacıyla hiçbir türlü yapı

yapılmasına ve mevcut yapılan kullanım alanı hacmi ile kat sayısını

arttırıcı değişikliklere izin verilemez.

8. Bu alanlar içinde mevcut turistik ve depolama tesisleri ile endüstri

kuruluşları

öncelikli olarak kamulaştırılır. Mevcut tesisler kamulaştırma işlemleri

tamamlanmadan faaliyetten men edilir.

9. Bu alanlarda hayvancılığa ve tarıma hiçbir şekilde izin verilemez. Bu

alanda kalan yerler kamulaştırılıncaya kadar mevcut faaliyetlerine

sulu ziraat olmaksızın, sun’i gübre, ilaçlama kullanılmaksızın geçici

olarak izin verilebilir. Mevcut hayvancılık tesisleri de 9. bentteki

tasfiye esaslarına tabiidir.

10. Bu alanlarda mevcut konut ve günübirlik tesisler atıksularını

sızdırmaz foseptikte toplayarak İSKİ’nin göstereceği boşaltım

noktalarına vidanjörle taşıyıp boşaltmak veya İSKİ’nin onayını

almak lsuretiyle gerekli olan arıtma yöntemini uygulamakla

yükümlüdür. Mevcut toplu yerleşim birimleri atıksularını genel

uygulama yönergesinde belirlenen arıtma birimlerinde deşarj

limitlerine kadar arıtarak İSKİ’nin uygun gördüğü alıcı ortama

verirler. Arıtma tesisi, foseptik, altyapı gibi atıksu kirliliğini önleyici

tedbirlerin talebi ve/veya mevcudiyeti kamulaştırmayı engelleyici

veya geciktirici sebep olamaz. Bu alanda mevcut kirletici kaynaklara

aldırılan tedbirler daimi olarak bu alanda kalmalarını yasallaşltırmaz.

2.2.4.1.2-Kısa Mesafeli Koruma Alanı ( 300 - 1000 mt. ):

1. Mutlak Koruma Alanına ait 1,2,3,4,5,6,8,9 ve 10. ve 11. bent hükümleri geçerlidir.

2. Bu alanlarda sosyal tesis ve yönetim binaları orta mesafeli koruma alanlarında kalmak lüzere, taban alan katsıyısı %2 eşittir. 5 mt., toplam kapalı alanı 100 metrekareyi geçmeyen sökülüp, takılabilir şekilde inşaa edilmek koşulayla günübirlik spor alanları ve rekreasyon alanları oluşturulmasına İSKİ’ce izin verilebilir.

2.2.4.1.3- Orta Mesafeli Koruma Alanı ( 1000 - 2000 mt. ):

1. Bu alanda (A) fıkrasındaki Mutlak Koruma Alanına ait 4,5 ve 6. bentleri hükümleri uygulanır.

2. Bu alan içerisinde endüstri kuruluşlarına, hayvancılık tesislerine,her türlü depolama tesislerine ve toplu konutlara izin verilmez.

3.1 Su toplama havzalarının tümünde havzaların korunabilmesi amacına yönelik olarak kamulaştırma esastır. Bu yönetmelik hükümlerine göre herhangi bir yapılaşma faaliyetine; ancak kamulaştırmanın gecikmesi halinde aşağıdaki şartlarla görüş verilebilir

3.2 5000 metrekare ve daha büyük alanlı bir imar parselinde yoğunluk hektar başına 30 kişiyi ( bir aile 5 kişi kabul edilir) %10 ve yüksekli 6,5 metreyi aşmayacak, bir çatı altında tek bağımsız bölümden oluşacak ve ayrıca doğal kullanım alanı da (yol, açık spor ve otopark alanları vb.) en fazla % 20 olacak şekilde, 1 veya 1’den fazla konut yapılabilir. Birden fazla konut yapılması durumunda hektarında 30 kişi / hektar yoğunluk koşulu aranır. Değişik boyutlu parsellere yukarıdaki koşullar kıyaslama yolu ile uygulanır. Bu alanda hektar başına en çok 20 kişi yerleşecek şekilde, ( bir tek aile 5 kişi kabul edilir.) her bir bağımsız parsel için en fazla iki katlı ve iki katta toplam inşaat alanı 250 metrekareyi ve yüksekliği 6,5 metreyi geçmeyecek şekilde oturmaamaçlı konuta izin verilebilir. Bu alanda yapılacak frazlardan sonra parsel kalanı 5000 metrekareden küçük olamaz.

Hisseli arazilerde her bir hissedara düşen payın 5000 metrekarenin altında olması durumunda tüm parselin alanı 5000 metrekarenin üzerinde kalmak kaydıyla ve hissedarlara ait muvaffakatnamelerin hazırlanarak yetkinin bir hissedarda toplanması halinde parsele; Parsel alanı 5000 metrekareden büyük olup, kasmen kısa, kısmen orta mesafeli koruma alanlarında kalan alanlarda, orta mesafeli koruma alanında kalan kısmı 5000 metrekarenin altında olmaması ve yapının tümünün orta mesafeli koruma alanında kalması halinde; Bu alanda yerleşik nüfusun ihtiyacına cevap verecek günübirlik eğitim, sosyal yardım ve

kültür amaçlı kurumlara yukarıda belirtilen şartlara uyulması koşuluyla izinverilebilir

3.3 Yukarıdai şartlar doğrultusunda herhangi bir parselde İSKİ’ce görüş

verildikten sonra bir ifraz işlemi yapılması halinde, verilen görüş ile

uygulamaya gidilemez ve yeniden görüş alınması zorunludur.

4. Bu alan içerisindeki yerlerde tarım faaliyetlerine, sulu tarım yapılmaksızın, kalıcı ve zehirli zirai mücadele ilaçları ve sun’i gübre kullanılmamak kaydıyla izin verilebilir.

5.1. Mevcut konut ve günübirlik turistik tesisler atıksularını sızdırmasız atıksu depolama tankında toplayarak, İSKİ’ nin göstereceği boşaltım noktalarına vidanjörlerle taşıtarak boşaltmak veya İSKİ’nin onayını almak suretiyle gerekli olan arıtım yönetimini uygulamakla yükümlüdürler.

5.2. Bu alandaki mevcut endüstri tesislerinden sadece evsel nitelikte atıksuyu olan (Proses atıksuyu olmayan) endüstri kuruluşlarına deşarj parametre limitlerini sağlamak şartıyla, gerekli ve yeterli arıtma tesislerini kurmaları halinde İSKİ’ce izin verilebilir.

Kirliticiliği standart (konvansiyanel) parametrelerle belirlenen nitelikte proses atıksuyu olan mevcut endüstri kuruluşlarına taşınmaları için belli bir süre tanınır. Bu tesislerle, taşınacakları tarihi içeren ve bu tarihe kadar önlem alma zorunlluğuğunu kapsayan, aksi taktirde faaliyetten men’i getiren ve genel uygulama yönergesinde belirtildiği şekilde bir protokol yapılır. Atıksuların da tehlikeli ve zararlı maddeler içeren ve/veya katı, sıvı ve su kirliliğine neden olabilecek gazlar gibi her türlü zararlı atık deşarjı olan mevcut endüstri kuruluşlarının faaliyetlerine son verilir ve bu alanlarda uzaklaştırılır.

2.2.4.1.4- Uzun Mesafeli Koruma Alanı ( 2000 mt. - Su Toplama Havza Sınırı):

1. Bu alan içinde yeni kurulacak hiçbir endüstri kuruluşuna izin verilemez. Ancak; bu bölgedeki tüm akaryakıt istasyonlarının ve yeri kurulacak akaryakıt istasyonlarının faaliyetine yıkama yağlama ünitesi olmaksızın yönergede belirtilen tedbirleri almak koşulu ile İSKİ Yönetim Kurulu tarafından izin verilebilir.

2. Bu alandaki mevcut endüstri kuruluşlarından sadece evsel nitelikte atıksuyu olanlara; ( proses atıksuyu olmayan) Yönergede belirtilen tedbirleri almaları koşuluyla kalmalarına izin verilir.

Kirleticiliği sadece standart (Konvansiyonel) parametrelerle belirlenen nitelikte proses atıksuyu olan endüstri tesislerine hamsu kalite parametrelerini bozmayacak şekilde bir atıksu arıtma tesisi kurmaları şartıyla izin verilir.

Atıksularında tehlikeli ve zararlı maddeler içeren ve/veya katı, sıvı ve su kirliliğine neden olabilecek gazlar gibi her türlü zararlı atık deşarjı olan mevcut endüstri kuruluşlarının faaliyetlerine son verilir ve bu alanlardan uzaklaştırılır.

3. Bu alandaki mevcut konut ve turistik tesisleri; atıksularını sızdırmasız atıksu depolama tankında toplayarak İSKİ’nin göstereceği boşaltım noktasına vidanjörlerle taşıtarak boşaltmak ve İSKİ’’nin onayını almak suretiyle gerekli arıtım yöntemini uygulamakla yükümlüdürler.

Mevcut toplu yerleşim birimleri atıksularını yönergede belirtilen arıtma

birimlerinde ve minimum limitlere kadar arıtarak İSKİ’nin uygun

gördüğü alıcı ortama verirler.

4. Bu alan içerisindeki yerlerde tarım faaliyetlerine, sulu tarım yapılmaksızın, kalıcı ve zehirli zirai mücadele ilaçları ve sun’i gübre kullanılmamak kaydıyla izin verilebilir.

5. Bu alanda tarıma dayalı endüstri kollarından, entegre tesis niteliğinde olmayan yalnız hayvan besiciliği faaliyetinde bulunan yerler, yem depoları, hububat depoları gibi konut dışı yapılara; yapılanma ve atıklarıyla ilgili olarak tüm teknik tedbirleri almak koşuluyla İSKİ’ce uygun görüldüğü takdirde izin verilebilir.

6.l Su toplama havzalarının tümünde havzaların korunabilmesi amacına yönelik olarak kamulaştırma esastır. Bu yönetmelik hükümlerine göre herhangi bir yapılaşma faaliyetine ancak kamulaştırmanın gecikmesi halinde aşağıdaki şartlarla görüş verilebilir.

6.2 5000 metrekare ve daha büyük alanlı bir imar parselinde yoğunluk hektar başına 30 kişiyi ( bir aile 5 kişi kabul edilir.) TAKS %10 ve yükseklik 6,5 metreyi aşmayacak bir çatı altında tek bağımsız bölümden oluşacak ve ayrıca doğal kullanım kalanı da ( yol, açık spor ve otopark alanları vb.) en fazla %20 olacak şekilde, 1 veya 1’den fazla konut yapılabilir. Birden fazla konut yapılması durumunda konutlar ayrık nizamda yapılır ve imar parselinin beher hektaında 30 kişi/hektar yoğunluk koşulu aranır.

Değişik boyutlu parsellere yukardaki koşullar kıyaslama yolu ile uygulanır. I. derece uzak mesafeli koruma alanında yapılacak ifrazlardan sonra imar parsel alanı 5000 metrekareden küçük olamaz.

Hisseli arazilerde herbir hissedara düşün payın 5000 metrekarenin üzerinde kalmak kaydıyla ve hissedarlara ait muafakatnamelerin hazırlanarak yetkinin bir hissedarda toplanması halinde parsele izin verilebilir. II. derece uzak mesafeli koruma alanı da yukarıdaki koşullar 2000 metrekare veya daha büyük imar parseli içinde geçerlidir. Bu alanda yerleşik nüfusun ihtiyacına cevap verecek günübirlik eğitim, sosyal yardım ve kültür amaçlı kurumlara yukarıdaki belirtilen şartlara uyulması koşuluyla izin verilebilir.

6.3. Yukarıdaki şartlar doğrultusunda herhangi bir parselde İSKİ’ce görüş

verildikten sonra bir ifraz işlemi yapılması halinde, verilen görüş ile

uygulamaya gidilemez ve yeniden görüş alınması zorunludur.

6.4 Kısmen orta, kısmen uzun mesafeli koruma alanında kalan parsellerde her iki alandaki kparsel alanı toplamına 5000 metrekare ve 5000 metrekareden de büyük olması halinde parselin büyük kısmının kaldığı koruma alanının yapılanması koşulları geçerlidir.

7. Çöp, moloz, çamur gibi atıkların bu alanlara dökülmesine izin verilemez.

Madde: 5

Istanbul’un şehirsel kesiminde yer alan ve yakın çevresi plan kararları ile şehirsel kullanımlara açılmış bulunan Küçükçekmece içme suyu kaynağının çevresinde lüzumlu görülecek yerlerde yürürlükteki plan kararlarına bağımlı kalınmaksızın koruma alanları teşkil edilecek ve bu alanlarda 4. maddenin A,B,C,D fıkralarındaki koşullara uyulması zorunlu olacaktır. Küçükçekmece havzası ile ilgili tüm kararları alma, değiştirme ve yönetmelikten çıkarılması konusunda İSKİ Yönetim Kurulu yetkilidir.

2.2.5- Sonuç ve Öneriler:

- Belediyeler ve ilgili kuruluşlar ( Sanayi ve Ticaret çevresi) katı atıkların uygun bir şekilde uzaklaştırılması veya tekrar kullanıma kazandırmalıdırlar.

- Çöplerden hangi maddelerin ve bu maddelerin ne şekilde ayrılacağı, bunların nasıl değerlendirilip, yeniden kullanılabilir hale getirilebileceği ve bununla ilgili piyasa araştırması yapılarak pazarlanması planları uzun vadeye yapılarak planlanmalıdır.

- Konutların ve işyerlerinin (işyerlerinde varsa) mutfaklarına çöp öğütücü ve sıkıştırma preslerinin konması katı atıkları kaynağında azaltılması gerçekleştirilmelidir. Bu durum da, hem konutlarda ve iş yerlerinde fazla yer işgal etmeyecek ve hem de katı atıklar kaynağında azaltılmış olacaktır.

- Çöplerin yeniden değerlendirilmesi hem doğal kaynakların korunması ve kaynak israfının önlenmesine neden olur ve hem de yokedilecek olan katı atıkların miktarlarının azaltılması gerçekleştirilerek geri dönüşüm sayesinde ülke ekonomisinde payına düşeni yerine getirmiş olacaktır. ( Örneğin; Kağıtlar, camlar metal parçalarının yeniden kazanılmasının ne kadar önemli olduğu zaman zaman yapılan toplama kampanyalarının duyurulmasıyla da kendini göstermektedir.

- Yeniden kullanım uygulamasında, çöplerden ayıklanan organik madde ise kompostlanıyor, yani organik kökenli çöplerden toprağa benzer bir madde üretiliyor. (Bu sistem İzmir’de uygulanmaktadır). Almanya ve Japonya’da yeniden kullanım yöntemleriyle tüm çöpler % 50 oranında azaltılabiliyor. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki kentler çöplerini şimdi % 90 orandında azaltmayı hedefliyorlar (Kışlalıoğlu Berkes, F.,1995).

2.3- Toprak Kirliliği:

T oprak içerdiği besin maddeleri ve bu besin maddelerinin yeniden üretilmesini sağlayan madde döngüsü sayesinde, üzerinde ve içinde yaşayan canlıları besleyen ve barındıran bir ortam unsuru, üzerindeki ve içindeki canlı ve cansız varlıklarla birlikte başlı başına bir ekosistemdir. Bu ekosistem, çevrenin ( ortamın) diğer unsurları ile bir denge ve uyum sonucunda oluşmuştur.

Günümüzden yaklaşık 10-11 bin yıl kadar önce insanın tarım ve hayvancılığa başlaması ile bu ekosistemin homeostatis durumu bozulmaya başlamış, fakat bu bozulma uzun bir süre tehlikeli boyutlara ulaşmamıştır. Fakat, dünya nüfusunun son yüzyıllarda hızla çoğalmasının bir sonucu olarak tarım ürünlerine duyulan ihtiyacın büyük ölçüde artması, ormanların tahribi sonucunda toprak aşınmasının hızlanması, hidrolojik şartların bozulması, tarım alanlarının doğal bitki toplulukları zararına genişletilmesi, aşırı ölçülere varan otlatmalar, tarım usullerinde ve toknolojisinde meydana gelen değişiklikler, özellikle, yapay gübrelerin ve tarım ilaçlarının büyük ölçüde kullanılmaya başlaması gibi nedenler birçok ülkede toprak ekosisteminde ciddi bozulma ve kirlenmelere yol açmış bulunmaktadır. Bu nedenlerledir ki, toprak pollüsyonu ( kirlenmesi ) günümüzde birçok ülkenin ve Türkiye’nin boşlıca çevre sorunlarından biri haline gelmiştir. (Eren, 1995)

Toprak kirliliği,” toprağın üstüne ve içine bırakılan zararlı atık maddelerin toprağın fiziksel ve kimyasal karakteristiklerini bozmasıdır.” şeklinde dar anlamda tanımlanabilir. Geniş anlamda toprak kirliliği ise, “ toprağın verim gücünü düşürecek, optimum toprak karekteristiklerini bozacak, varlığını tehlikeye düşürecek her türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylardır”.Örneğin; verimli topraklarının yapı alanları olarak kullanılması - gelecekte tarım ürünlerine duyulacak gereksinim gereği- doğru değildir.

Son yirmi- yermibeş yıl öncesine kadar bir tatil köyü hüveyitinde olan İlçemizde 1970 yılından sonra arazinin hoyratca kullanılması gelecekte telafisi çok güç sonuçlar doğuracaktır.

Genelde toprak kirlenmesinde rol oynayan ana etkenler:

- Toprağın yüzüne ve içine karıştırılan her türlü katı, sıvı ve gaz halindeki zararlı atık maddeler,

- Toprağın çeşitli özelliklerini bozan asit yağışlar,

- Toprağın verim gücünü azaltan ya da tamamen ortadan kaldıran yanlış arazi kullanımı ve hatalı tarım işletmeciliği,

- Su ve rüzgar erozyonu ( Çepel, N., 1992)

Toprakların kirleticilerle özelliklerinin bozulması ve erozyonla toprak kaybı sonucunda sayısız zararların meydana geleceği herkes tarafından bilinmektedir. Ama yine de bunara satır başlarıyla somut bir biçimde belirtmek gerektiği düşüncesindeyiz.

- Barajlar doğal ömründen çok daha önce dolar,

- Toprakların su tutma kapasitesi azaları ve çimlenme yastığı niteliğini kaybeder,

- Erozyonla yarılıp parçalanmış tarım arazisi işleme ve tarım yapma güçlüğü yaratmaktadır.

-Elverişli içecek ve kullanacak su sağlanması için masraflar artmaktadır (Çepel, N. 1992).

- Toprakta bitki besin maddeleri kaybı olur ( TÇSV 1989).

Ancak toprağa karışan katı ve sıvı halindeki kirleticirelin de gün geçtikçe artması ve bunların hiçbir arıtma işlemi uygulanmadan toprağa verilmesi de toprak özelliklerinin her türlü ekolojik esneklik sınırını aşmaktadır.

Asit yağışları, ise özellikle toprağın asitliğini arttırarak besin maddelerinin derinlere doğru yıkanmasına, bitkilerin beslenme bozukluklarına ve ince köklerinin ölümüne neden olmaktadır. Böylece tüm dünyada meydana gelen orman ölümleri olayında asit yağışlarının büyük payı olduğu ortaya çıkmış bulunuyor (Çepel l992).

İlçemizde toprak kirliliğini doğuran nedenleri şöyle sıralamak mümkündür:

1.- Çeşitli sanayi kuruluşlarının ve evsel atıklarının toprağa atılması,

2.- Sıvı atıkların toprağa verilerek uzaklaştırılması,

3.- Partikül ve aerosol halindeki hava kirleticilerinin toprakta birikerek

toprağı kirletmesi

2.3.1- Erozyonun etkileri:

E rozyonda en etkili unsur yağışlardır. Yağışlar genellikle mekanik bir şekilde toprağı aşındırmaya neden olur. İnceleme alınımızda, erozyona neden olan en etkili yağış, sağanak türündeki yağışlardır. Yüzeye çarpan yağmur damlaları zaman la toprağın kopmasına neden olur. Kopan bu parçalar yüzeyde akışa geçen su ile birlikte sürüklenerek giderken yüzey ve oyuntu erozyonuna yol açar.

Büyük oranda yüzey erozyonunun görüldüğü yerlerde büyük bir çoğunluğunda eğim değerleri % 10’dan fazladır. Ancak eğim değerlerinin yüksek olması halinde bitki örtüsü yoğunluğunun yüksek değerlere ulaştığı kesimlerde erozyon etkisini

gitgide kaybetmektedir. (Eren, 1995)Burada eğim değeri ile bitki örtüsü arasında ters bir orantı görülmektedir.

Ancak bu gerçeği Avcılarda göremiyoruz. Aksine eğim eğrileri özellikle sahil kısımlarında %10’dan fazla olmasına rağmen yine bu kesimlerde bitki örtüsünün yoğunluğundan da söz etmek güçtür. Hatta var olan bitki örtüsünün yerine villalaların yapıldığını görmekteyiz.

Atıksuların içerdiği askıda katı maddeler, bu suların deşarj edildiği alıcı ortamlarda birikintilere ve dip çamuru oluşumuna neden olurlar. Dip çamuru, su ortamlarının tabanında gelişen canlıların yaşamını engeller. Askıda katı maddeler sulardaki bulanıklığı arttırırlar ve ışık geçirgenliğini azaltırlar. Bunun sonucunda sağlıklı bir ekosistem için gerekli olan fotosentez respirasyon dengeleri bozulur.

Önceleri bir çiftlik olan Avcılar ve çevresi zamanla gelişen sanayii ile birlikte hızla artan nüfus, beraberinde yapılaşmayı da getirmiştir. Bu yapılaşma var olan yeşil alanların gelişim gösteren Avcılar’da yine yakın zamanda kooperatifleşme ile birlikte çok katlı yapılara yerini bırakmıştır.

Aşınımlara direnci az ve eğimli bitki örtüsünün büyük oranda tahrip olduğu kesimlerde, kışın yağışın bol ve zeminin suya doymuş olması, akışa geçen su miktarını arttırmakta ve sonuçta oyuntu erozyonu çok büyük boyutlara ulaşmaktadır. Örneğin, Denizköşkler mahallesi sahil kesimi İETT kampından başlayarak Ambarlı Mahallesi sahiline kadar olan kısım.

Avcılar kıyı kesiminde toprak kayması varlığı uzun zamandan beri bilinmektedir. Yerinden kopmalar değişik şekilde meydana gelen yarılmalar ve heyelan kütleleri topoğrafya yüzeyinde açıkça görülmektedir.

Araştırma alanımızdaki toprak kaymasını;

a- Kıyı kesimdeki toprak kayması

b- İç kesimlerdeki toprak kayması

olmak üzere iki kategoride ele alabiliriz.

2.3.1.1- İlçenin kıyı kesimindeki toprak kayması:

İ nceleme alanımızın doğu kesiminde Soğuksu’ya kadar olan uzunca bir bölgeye İETT kampı kurulmuş, yapılan hafriyat ve ağaçlandırma yüzünden arazinin yapısı büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. Kamp içinde güneyde sahil boyunca 5 metre genişliğinde bir yol uzanır. Bu yol yarmasının önüne çekilen 25 cm. kalınlığında ve içinde ray demirleri bulunan beton istinad duvarının önemli sayılabilecek bölümlerinde çatlamalar görülmektedir. Setin üzerindeki toprak örtüsünün de önceden kaymaya uğramış enkaz yığını olduğu anlaşılmaktadır. Buradan batı kısımlarına doğru gidildiğinde kıyı yavaş yavaş yükselmeğe ve aynı zamanda diklik kazanmaya başlar. Kampın sonunda kıyıya dik bir şekilde ufak bir vadi bulunur Vadinin eteğinde uzun yıllar önce meydana gelmiş heyelan enkazına rastlanmıştır. Vadinin batı yamacıda görülen yeni kopmalar ve göçük enkazları toprak kaymasının devamlılığını göstermektedir.

Vadinin batısından itibaren Soğuksu bölgesine geçilmektedir. Sarmasiyen kalkerlerinin oluşturduğu kıyının bu kesimi nisbeten 20 metre kadar yükseklikte ve sağlam bir yapıya sahiptir. Batıda Soğuksu burnunda tamamen taştan örülmüş bir duvarı andıran kalker tabakaları paralel bir sıralanma gösterirler. (Fotoğraf:17)

Burada daha önceden de olduğu gibi kaymalar ve yamaç döküntüleri devam etmektedir. Kayma sonucu eğrilmiş ağaçların durumu bunu açıkça göstermekterir.

Kıyının bu kesiminde toprak kayması daha çok kaya döküntüleri şeklinde meydane gelmektedir. Bunun nedeni kıyının kaya tabiatı ve dalgaların alttan oyma faaliyetidir.

Soğuksu burnu’ndan Ambarlı’ya kadar uzanan kıyı kesiminde toprak kaymalarının yer yer devam ettiği çok yeni kopma yaraları ve yarıklar gibi heyelan izlerinden anlaşılmaktadır.

En üstte yer alan toprak tabakası yer yer iki metre kalınlığı bulmakta, bu durum normal toprak oluşumundan çok yüzeysel kaymaların etkisinden olduğu anlaşılmaktadır. Aksi halde toprak örtülerinin bulunduğu kesimlerde yoğrulma şekilleri ve birbirinin üzerine gelen horizonlaşmış ayrı toprak üniteleri görülmektedir. İnceleme alanında; birisi kuzeyde Küçükçekmece gölü kıyısında diğeri güneyde, Ambarlı batısında yer alan iki büyük heyelan sahası bulunmaktadır. Bunlar özellikleri itibariyle asıl heyelanlar tipine girmekte, göçme ve toprak kayaması gibi diğer tiplere ait özellikleri de taşımaktadırlar.

2.3.1.2- İlçenin iç kesimdeki toprak kayması:

B ölgenin iç kesiminde silik bir şekilde de olsa görülen kopma yaraları, buranın da kütle hareketlerinin etkisi altında olduğunu göstermektedir. Ancak aşınımın etkisi ve sahanın bugün bir yerleşme alanı olması nedeniyle, bu eski kütle hareketlerinin içeriği hakkında kesin bir bilgi edinmemize engel olmaktadır.

2.3.2- Hava kirliliğinden kaynaklanan toprak sorunları:

H ava kirliliğini oluşturan başlıca kaynaklar, taşıt araçları, endüstriyel kuruluşlar ve konutlardır. Bunlardan çıkan çeşitli tozlar ve zararlı gazlar “ fiziksel” ve “kimyasal” kirleticiler olarak canlı ve cansız çevre için zararlı olurlar.

Hava kirleticilerinden zarar derecesi, miktarı, yayılış alanının genişliği bakımından kükürtdioksit gazı başta gelmektedir. Kükürtdioksitin yaptığı maddi zarar miktarı, tüm diğer kirleticilerin yaptığı zararın yarısı kadardır. Bu nedenledir ki, kükürtdioksit gazının havadaki miktarı, bundan zarar görme derecesi için genellikle bir ölçü olarak alınmaktadır.

Örneğin; Almanya’da çeşitli kaynaklardan atmosfere verilen kükürtdioksit miktarının yıllık ortalamasının 3,4 milyon ton olduğu ve bunun, ortalama olarak 1 m2’lik yüzeyde her yıl 5.5 gram kükürt birikmesinin sağladığı ifade edilmektidr. Ülkemizde, Samsun Bakır İşletmelerinde 1974 yılının Mart-Temmuz aylarına ait bir belirlemeye göre aylık ortalama olarak yaklaşık 2,5 milyon / m3 (7000 kg/saat) SO2 gazının fabrika bacalarından atmosfere verildiği anlışılmaktadır.

Diğer hava kirleticilerinden Azot oksitlerinin yarısına yakın miktarı taşıt araçlarından meydana gelmektedir. Motorlu taşıt araçlarından kaynaklanan ve çevreye yayılan kurşun da önemli bir hava kirleticisidir.

Araştırma alanımızda henüz bu tür bir inceleme yapılmamıştır. Ancak, yukarıdaki örnekler bize gösteriyor ki, hava; fabrika bacalarından, konutlardan ve taşıt araçlarının egzozlarından çıkan gaz ve tozlarla kirlenmektedir.

Avcılar ilçesinde de bugün için hava kirliliği sıkıntısı belirgin boyutta yaşanmasa da daha önce de açıklamaya çalıştığım ve ilerideki bölümlerde de belirteceğim gibi gerekli önlemler alınmazsa bu sıkıntı ile en kısa zamanda karşılaşılacaktır.

Bunun sonucunda da insanları etkilediği gibi, bitkilerin yaşam ve sağlığını da olumsuz yönde etkileyecektir.

2.3.3- Sonuç ve Öneriler:

Avcılar ilçesinin kıyı kesiminde toprak kaymaları ve bunların meydana gelmesinde rol oynayan faktörleri sonucunda ; bölgenin yerleşme alanı olması bakımından toprak kaymalarının önemli bir tehlike teşkil ettiği görülmüştür. Arazinin gerekli şekilde kullanılmasını sağlamak ve toprak kaymalarından korunmak bakımından kalıcı tetbirlerin alınması gerekmektedir.

Araştırma alanını meydana getirena formasyonların litolojik yapısını değiştirerek veya tabaka durumuna müdahele ederek toprak kaymalarını önlemek mümkün olamayayacağına göre, aşağıdaki esaslara dayanan tetbirler düşünülebilir

(Erinç-1968). Çünkü, inceleme sahamız Orta ve üst Eosen yaşlı marn, kil, kum ve kalker tabakalar ile Neojen kalker, marn, kil, kim ve akıl formasyonlarını içermektedir.

a- Arazide bulunan kütlenin nemli haldeki kritik denge açısını aşmamak, yamaç eğimini bu sınırın altında tutmak gerekmektedir. Bu nedenle temel kazılarında bu durum gözönünde bulundurulmalıdır.

b- Bölgede ağır binaların inşaatına izin verilmemeli, gerekirse ağırlığı zemine yaymak için kademeli inşaat yoluna gidilmelidir.

c- Yamaca ve heyelana maruz kütleye suyun sızmasını önlemek için sahada çok iyi bir drenaj şebekesi meydana getirilmelidir.

d- Bölgede heyelanların meydana gelmesine yardımcı olan dalga aşındırmasına karşı kıyı boyunca b.loklar atılmalı, gerekirse sağlam beton set duvarları çekilmelidir.

e- Sürtünmeyi artırmak için heyelan kütlesinin uygun yerlerine sağlam temele kadar inen derin kazıklar çakılmalı, ayrıca heyelan kütlesinin alt kenarı önüne gene sağlam temele kadar oturmuş kuvvetli istinad duvarı çekilmelidir.

Sonuç olarak erozyon; eğim fazlalığı, doğal bitki örtüsünün tahribi ve yanlış arazi kullanımı gibi nedenlerden meydana geldiği bilinmektedir. Erozyonu azaltmak ve önlemek için alınacak önlemler yukarıda da belirtildiği gibi bu nedenleri ortadan kaldıracak şekilde olmalıdır.

Bu bölgelerdeki alanlar ağaçlandırılmalı, eğimin fazla olduğu yerlerde şekileme çalışmaları yapılmalı ve özellikle ağaçlandırmaya özen gösterilmelidir.

2.4- Gürültü Kirliliği:

Gürültü, günlük yaşamın her anında bizimle birliktedir ve çeşitli yönlerden sağlığımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda yapılan araştırmaların bulguları, gürültü etkilerinin daha önce bilinenlere göre daha ciddi boyutlarda olduğunu da ortaya koymaktadır.

“Gürültü” nün çok değişik tanımları yapılmaktadır. En basit anlamıyla gürültü “İstenmeyen ses” olarak bilinmektedir. Ayrıca gürültü; insanlarda sağlık açısından geçici bir zaman için ya da sürekli olarak zarar veren seslerdir (Çepel, N., 1992). Son yıllarda gürültü ve önlenmesi konusunda çeşitli çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar da çok yönlü yürütülmüştür.

Sesin rahatsız edici olup olmaması, mekana, zemine ve kişiye göre değişen subjektif bir olaydır. Gürültü uzmanı Gunther; Dortmun’daki bir fabrikada yaptığı incelemede işçilerin kendi kullandığı makinalardan rahatsız olmadıklarını, çünkü bu olayı ekmek parasının bir şarkısı olarak kabul ettiklerini, fakat hemen yanlarında çalışan arkadaşlarının makinalarının susturulmasından memnun olduklarını görmüştür. ( Erer, S., 1989).

2.4.1- Gürültü Kirliliğinin olumsuz etkileri:

İ nsanlar üzerinde fiziksel, fizyolojik, psikolojik rahatsızlıklar meydana getirir. Örneğin, kılcal damarların daralmasına, kan basıncının artmasına, kalp atışı, kan dolaşımı ve solunum rahatsızlıklarının meydana gelmesine neden olur. İşgücü verimini, konsantre olma yeteneğini azaltır, mide ve on iki parmak bağırsağı ağrıları yapar, hormon dengesizliği meydana getirir, adele gerilimleri yaratır. Bu rahatsızlıklar yalnız gündüz değil, gece de meydana gelir ( Bart, 1987).

Gürültü üzerine 8-9 yıldan beri eğilinmiş olması, bu çevre sorununun ötekiler kadar önemsenmediğini gösteriyor. Bu nedenle bazı konutların bazı daireleri atölye olarak kullanılmakta, buna hiçbir reaksiyon gösterilmemekte ve önlem alınmamaktadır (TÇSV 1989).

Gürültü şiddeti ile insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler arasındaki ilişkilere ait bazı sayısal değerler verilmesinin alınabilecek önlemlerin belirlenmesi bakımından yararlı olacağını umarız ( Barth, 1987; TÇSV 1989 ve Uymaz 1991).

30 dB (A) : Gece uykusuzluğu başlangıcı

30-65 dB (A) : Öfke, kızgınlık, konsantrasyon yitirme,

uyku bozukluğu zihinsel yorgunluk.

60-90 dB (A) : Solunum hızlanması, kalp atışlarının zayıflaması,

baş dönmesi ve baş ağrısı, ani releksler.

90-120 dB (A) : Fizyolojik tepkilerin artması, sürekli rahatsızlıklar.

120-140dB (A) : İç kulakta ciddi zararlar, denge bozuklukları.

140-180dB (A) : Ciddi beyin tahribatı

180 dB (A) üzerinde: Kulak zarı patlaması.:

Tablo:14- Gürültü şiddetiyle, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler arasındaki

ilişkileri gösterir tablo. (Kaynak: Doğa, Çevre, Ekoloji ve İnsanlığın

Ekolojik Sorunları, S. 211, 1992)

Yukarıdaki değerlere göre; insanların rahatsız olmaması için zaman ve mekana göre değişen gürültü şiddeti sınır değerleri belirlenerek, bunların üzerine çıkılmaması için gerekli önlemler alınmaktadır.

Gürültü Sınır Değerleri;

Gürültüden zarar görme, gürültü şiddetiyle birrlikte gürültünün süresiyle de ilgilidir. Örn. 85 dB(A) şiddetindeki gürültüye insanların zarar görmeden dayanabilmesi için en uzun sürenin 8 saat olduğu araştırmalarla belirlenmiştir. Ancak, bu şiddetin 94 dB (A)’ya yükselmesi durumunda bu süre ancak bir saattir. (Çepel, N. 1992) Bununla ilgili olarak bazı sınır değerleri tablo: 15’de gösterilmiştir.

Gürültü kaynağı Sınır değerler Sınır değerler

Bölge ve yerleşim dB (A) Gürültü Kaynağı dB (A)

yeri Gece Gündüz Gece Gündüz

Hastane 30 40 Yol yapımı - 75

Doğa parkları 30 45 Hava alanı 60 70

Konut bölgesi 35 50 Demiryolu gürültüsü 55 65

Endüstri bölgesi 50 65 Bina yapımı - 70

Tablo 15- Çeşitli bölge ve yerleşim yerleriyle çalışma yerlerine en yakın konutun önündeki sürekli gürültülere ilişkin, aşılmaması gereken en yüksek sınır değerler ( Velicangıl 1975, Barner 1983, TÇSV 1989) (Kaynak: Doğa Çevre Ekoloji ve İnsanlığın Ekolojike Sorunları,

(Çepel N., 1992 S. 212)

Evlerde ve çalışma yerlerinde aşılmamasına çalışılacak sınır değerler ise şöyledir. (Velicangıl 1975, Barth 1987):

.

- Yatak odası :................................... 20-30 dB

- Yüksek derecede zihinsel çalışma :.................................... 25-30 dB

- Toplantı salonu :................................. ..30-40 dB

- Büro çalışmaları vb. faaliyetler :................................... 60-70 dB

- Diğer çalışmalar :......................................... 85 dB

Bu sınır değerler yönetmeliklerle belirlenmiş uyulması ve uygulanması için çeşitli kontrol ve yaptırım önlemleri alınmıştır.

Gürültü konusunun çeşitli yönlerini ele alan ve her yıl gözden geçirilen uluslararası teknik standartlar yanında, ulusal gürültü kanun ve yönetmelikleri çıkarılmıştır. OECD ülkelerinde yapılan araştırmalarda 1960-1985 yılları arasında kara ulaşımı 3 kat hava ulaşımı da 2 kat arttığı görülmüştür (Çepel, N., 1992).

Henüz sorunun farkında olmayan ve bu nedenle soruna fazla eğilmemiş gelişmekte olan ülkelerde; alt yapı yetersizlikleri, endüstride yeni tekniklerin uygulanmasında bilgi eksiklikleri, büyük kentler ve çevresinde kontrolsuz nüfus artışları, plansız ve düzensiz kentleşmeler, yeni ulaşım sistemlerinin planlanmasında çevresel etki değerlendirmesinin yapılmaması, eğitim eksikliği, temel hizmetlerdeki yetersizlikler, gürültü kontrol mevzuatının yetersizliği, teknik güçlüklerden kaçınma kaygısı , ilgili devlet kuruluşları arasındaki koordinasyonun kurulamamış olması ve en önemlisi de ekonomik nedenler, sorunun çözümünü geciktirmektedir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerden dolayı bütün bu olumsuz sonuçlardan ülkemiz de nasibini almaktadır.

2.4.2- Gürültünün yayılması ve yayılmaya etki eden faktörler:

S es homojen bir ortamda doğru istikam ette, küresel ya da silindirik yüzeyler meydana getirecek bir şekilde yayılır. Bu yayılma anında ortamda oluşacak farklılıklar, farklı fiziksel olayları ortaya çıkarır. Herşeyden önce sesin şiddedi (dB) kaynak-alıcı arasındaki mesafeyle dolaysız ilişkilidir. Kaynak ve alıcı arasındaki mesafe arttıkça sesin dolayısıyla gürültünün şiddetinde azalma görülmektedir. Kaynakla- alıcı arasındaki mesafenin yakınlığı ise gürültü şiddetinde artışı gösterir.

2.4.2.1-Sesin yayılmasına etki eden atmosferik koşullar:

A tmosferde oluşan tüm doğal olaylar sesin dolayısıyla gürültünün yayılmasında önemli değişiklikleri de beraberinde getirmektedir. Hava akışkan özelliği ile sesin yayılmasına aracı olurken, akışkanlığının homojenliğinde ve sürekliliğinde ortaya çıkan ve havanın viskositesine etki eden her etken sesin yayılmasına da etki etmektedir. Bunların başında ısı, rüzgar sis, yağmur, kar, don, ayaz gibi doğal olaylar gelmektedir.

Havanın viskositesi; rüzgara, ısıya, havadaki nem miktarına, yağmura, sesi, kar yağışına ve don olayına göre değişeceğinden, msesin (gürültünün) yayılmasına etki eden faktörleri de belirlemektedir.

2.4.2.2- Rüzgarın Etkisi:

R üzgar bir hava akımı olduğu için şiddetine bağlı olarak ses dalgalarını da estiği yöne doğru sürükler. Burada rüzgarın yönüne göre ses kaynağının bir tarafında görültü şiddeti artarken diğer tarafında ölü bir bölge ortaya çıkmaktadır.

2.4.2.3- Isının etkisi:

S es dalgalarının hızı hava sıcaklığı ile artar, bununla beraber atmosferde farklı ısılardaki mevcut hava tabakaları ses dalgalarının kırılmasına neden olur. Eğer gün boyunca ısı yükseldikçe azalıyorsa, yere yakın bir kaynaktan çıkan ses dalgaları yukarıya doğru bükülür. Ses kaynağından az bir mesafede ses daha duyulmaz. Kaynağın iki tarafında sessiz bölgeler ya da görültü bölgeleri oluşur. Ancak tam aksine ısı yükseldikçe artıyorsa ses dalgaları aşağıya doğru bükülür ve yer yüzende çok uzak mesafelere ulaşır. Bunun sonucu olarak gece sesin gündüzden daha uzak mesafelerden duyulmasına neden olur.

2.4.2.4- Sesin bir engel karşısındaki hareketi:

Ses herhangi bir engel karşısında bir ortamdan diğer bir ortama, iki ortam arasında açılan boşluktan, bölmenin gözeneklerinden, bölmenin diyafram hareketi ve kütlenin titreşimi ile geçer.

Burada boşluğun küçülmesiyle ses şiddetinin azalması kaynı oranda olması bile boşluğun küçülmesi ses şiddetinin küçülmesine neden olur. Gözenekli elemanlar, lifler, keçe kılı, odun lifi ve cam pamuğu esaslı malzemelerden oluşurlar. Bunlar özellikle alçak frekanslarda yüksek derecede ses emicidirler. Elemanın kalınlığının ve yoğunluğunun artması ses emici özelliğini de arttırır.

Kütlenin darbe ile titreşmesi sonucu elemanın bir ucundan diğer tarafa görültü iletilir. Esnek malzemeler bu tür bir gürültü iletimini azaltmada etkin görülmektedir. Kitlenin titreşmesi sonucu iletilen görültünün azalması elemanın esnekliği ile orantılıdır.

2.4.3- Gürültü kaynakları:

U laşım araçlarının, endüstri tesislerinde bulunan makinaların, inşaatlarda kullanılan araç ve gereçlerin, açık alanlardaki eğlence ve sportif amaçlı etkinliklerde makina ve insan sesleri, yükseltilmiş sesli yayın ve reklam yapan sabit ve hareketli satış yerleri Istanbul genelinde olduğu gibi Avcılar ilçesinde de gürültü kirliliğini yaratan kaynaklardır.

İnceleme alanında, daha önceden gürültü konusunda ayrıntılı araştırmalar yapılmamıştır. Ancak Avcılar ilçesinde gürültü sorunu giderek artan bir ölçüde varlığını hissettirmektedir. Özellikle E-5 karayılu, Avcılara giriş köprüsü Marmara cad.Firuzköy yolu, Reşitpaşa cad. vb. gibi. Daha çok E-5 karayolunun ilçe merkezini ikiye ayırdığı bölgeler de bu olumsuz gelişmelerin odak noktaları durumundadır.

Gürültü kaynaklarını değişik yönlerden gruplandırmak mümkündür. Seslerin doğuş biçimlerine göre havada vaya katı ortamlarda doğan gürültüler, akustik yönden noktasal, çizgisel veya düzlemsel kaynaklardan yayılabilirler. Çevre gürültüleri; kaynak ve alıcıların bir çevredeki konumlarına ve yayılma yollarına bağlı olarak iki grupta incelenebilir.

2.4.3.1- Yapı içi gürültüleri:

Yapıların içinde yer alan her türlü mekanik ve elektronik sistemler ile yaşam etkinliklerinden doğan gürültülerdir ki, ayrı veya bitişik yapılardaki kullanılcıları etkilemektedir. Örnek olarak, ev araçları, müzik setleri, yüksek sesli konuşmalar, ayak sesleri, eşya sürtünmeleri, darbeler, büro gürültüleri ve çeşitli makine ve donatım gürültüleri verilebilir. Donatım gürültüleri arasında Ansansör, sıhhi tesisat havalandırma vb. gibi sesleri sayabiliriz.

2.4.3.2- Yapı dışı çevre gürültüleri:

Yapıların dışında yer alan ve gerek yapı içindeki hacimleri, gerekse yapı dışındaki açık alanları kullanan bireyleri etkiliyen gürültülerdir. Bunları da aşağıdaki gibi gruplandırmak mümkümdür.

a- Ulaşım gürültüleri ( Karayolu, )

b- Endüstri gürültüleri ( endüstri araç ve makinaları ile işyerleri

gürültüleri),

c- Yapım (şantiye) gürültüleri ( yol ve bina yapım şantiyelerinin

gürültüleri).

d- Rekreasyon gürültüleri (çocuk bahceleri, spor alanları, atış alanları

gibi),

e- Ticari amaçlı gürültüler ( eğlence yerleri, yükseltilmiş reklam ve müzik

yayınları, sasli satıcılar.

- İnceleme alanındaki yapı dışı çevre gürültüleri aşağıdaki gibidir.

a- Ulaşım gürültüleri: Avcılar ilçesinde yakın zamanda motorlu araç sayısınının hızla artması çevre kirlenmesinin içinde egzozdan çıkan gazlar sonucu hava kirliliğine neden olduğu gibi gürültü ve bunun kapsamında da çarpıcı bir şekilde dikkati çeken trafik gürültüsünü de ön plana çıkarmıştır.

İlçenin hemen hemen bütün caddeleri yerleşim alanlarındaki yollar trafik yönünden de yoğunluk kazanarak, bu alanların sakinliği giderek ortadan kalkmakta böylece gürültü, gerek bu bölgelerde ve gerekse trafiğin yoğun olduğu caddelerin çevresinde yaşayanlar üzerinde psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik etkiler oluşturmaktadır.

Gürültü konusunda yapılan çalışmala, çevre gürültüleri içinde en çok dikkati çeken gürültünün trafik gürültüsü olduğunu da ayrıca göstermektedir. En önemli gürültü kaynağının - endüstri gürültüleri dışında- karayolu trafiği olduğu söylenebilir. En rahatsız edici yoğunluğu ve sürekliliği açısından karayolu trafiğinden kaynaklanan gürültüdür.

Ayrıca ilçe yollarının çoğunluğunun bakımlı olmasına karşın özellikle E-5 karayolunun kuzey kısmındaki yolların ( Göl tarafı) bozuk ve kasisli oluşu taşıtların lastik/yol sürtünmesinden doğan gürültüyü arttırmaktadır. Bu artış düzgün asfalt-beton yüzeylerde 1-2 dBA, parke taşı kaplı yüzeylerde 4 dBA kadardır.

Istanbul genelinde yapılan araştırmalar; bazı banka, büro ve hatta konut yapılarının bilgisayar merkezleri, klima santralları, jenaratör daireleri ve diğer tesisat merkezlerinde genellikle özel gürültü ve vibrasyon yalıtımları yapılmamış olduğundan, aynı yapının diğer bölümleri ile bitişik yapılarda büyük gürültü rahatsızlığının varlığını ortaya koymuştur. Yapılan incelemeler bu hacimlerde, güç cihazları, klima sistemleri kompresörler, hava ve su kanal boruları, pompa ve kollektörler, havalandırma egzozları ve fanları, soğutma sistemleri gibi gürültü kaynaklarından çıkan hava katı ortam seslerinin, boru ve kanallar, destek ve askılar aracılığı ile strüktürel elemanlara ve oradan da gürültüye duyarlı diğer hacimlere konlaylıkla iletilebildiğini göstermektedir.

Bu konuda en büyük şikayetler, kent merkezlerinde apartmanların özellikle zemin ve bodrum katlarında yer alan ve faaliyetleri sırasında çıkardıkları is, koku, dumanın yanısıra meydana getirdikleri gürültülerdir.

Gürültünün kontrolu için;

Yapı içi: Evde yapılacak gürültülü işlerde komşularda izin almak, Televizyon, radyo ve diğer müzik aletlerinin seslerini duyulabilecek şekilde açmak çocukların odalarının tabanını kalın örtü ile döşemek, bahçede belli saatlerde çalışmak, su borularını duvara lastikle tutturmak, evde ayakkabı ile değil terlikle dolaşmak, mutfakta sessiz çalışmak, masa ve sandalyelerin altına lastik geçirmek gibi alınabilecek basit tedbirlerle istenmeyen ses olan gürültü azami kontrol altına alınabilir.

Ayrıca , düğün salonlarında, konferanslar ve sempozyumlar esnasında da yüksek sesler için görevliler uyarılmalıdır. Televizyon, radyo ve gazetelerde de kişiler bu durumlara karşı hassaslaştırılacak şekilde programlar yapılmalı yazılar yazılmalıdır. Okullarda da bu konular derslerde işlenirse daha iyi sonuçlar elde etmenin yanında, sağlığı bozucu yan etkiler en aza indirilebilir.

Tüm yeni yapılarda ve eski yapıların - eğer onarım yapılacaksa- onarımları yapılırken yapı elemanlarında ses yalıtımı yapılmalıdır.

Yapı dışı çevre:

Yapı dışı çevre gürültüleri içinde en önemlisi ulaşım gürültüsüdür. İnceleme alanında son yıllarda motorlu araç sayısının hızla artması ve şehirlerarası karayolunun ilçenin ortasından geçmesi, yollardaki trafik yoğunluğunu arttırmış ve bununla birlikte çevre sorunlarının içinde en rahatsız edici ve çarpıcı bir şekilde dikkati çeken trafik gürültüsünü ilçemizde daha önce de olduğu gibi ön sırayı korumuştur.

Karayollarında gürültü;

a) kaynağında

b) yayıldığı alan içerisinde,

c) gürültünün algılandığı noktada,

önlemlerinin gürültünün kaynağında alınması gereken önlemler:

11 Aralık 1986 yılında çıkarılan Gürültü Kontrol Yönetmeliğinin 13. maddesinin 1. bendinde; “ Mevcut Karayolları ve kentiçi ana arterler ve çevre yollarından yayılan gürültülerin düzeylerini gürültü kaynağından en az 300 m. uzaklık içerisinde gösteren “Gürültü Haritaları” belediyelerce hazırlanıp imar planlarında gürültünün azaltılmasını sağlayacak tedbirler bu yönetmelikte belirlenen esaslar çerçevesinde alınır”, denilmektedir.

Bunun içindir ki gürültü haritaları hazırlanmalı, yani gürültünün yerel düzeyleri tespit edilmeli ve en uygun önlem kalınmalıdır. Bu haritalar gürültünün çevreye yaptığı baskıyı gösteren ve alınacak önlemlere ışık tutan değerli verilerdir

(Harita:4-5).

2.4.4- Sonuç ve Öneriler:

Ülkemizde günlük yaşamda en yaygın kirlilik türü gürültü olmasına karşın çevre sorunları arasında gürültü konusuna son yıllarda eğilmeye başlamıştır. Gürültü araştırmaları 1970’li yıllardan beri yalnız üniversitelerde yapılırken, son yıllarda yerel yönetimler için kurulan çevre koruma ve çevre sağlığı ünitelerinde de yürütülmektedir. Ancak ölçme teknikleri ile analizlerde kullanılan elektroakustik ölçüm cihazları standartlaştırılamamıştır.

İnceleme sahamızda E-5 otoyolunda ulaşım devam ettiği sürece E-5 otoyolu etrafındaki konut ve işyerleri gürültü kirliliğini sürekli yaşamak zorundadır.

Ayrıca, Marmara Caddesi ve Firuzköy Caddesi yakınında bulunan konut ve işyerlerinde de bu gürültü kirliliği yaşanmaya devam edecektir. Ancak, Marmara Caddesi tek yönlü trafiğe açılması halinde gürültü kirliliğinin belirli bir ölçüde azaldığı görülecektir. Firuzköy Caddesi Caddesi etrafındaki gerek oto tamirhaneleri, gerekse gürültü kirliliği yaratan diğer atölyeler varlığını sürdürmesi halinde gürültü kirliliği devam etecektir.

Bu tür işyerlerinin; Firuzköy Cad. üzerinde Sonevler mevkiinde yapımı devam eden ve bitmek üzere olan, sanayi sitesine taşınması halinde gürültü kirliliği belirli ölçüde azalacaktır.

Ayraca, az da olsa tez sahamızda ticaret yapan tüpgaz satıcılarından,seyyar satıcılardan kaynaklanana gürültü kirliliği de yaşanmaktadır. Özellikle-yasaklanmasına karşın- tüpgaz satıcıları müzikli satışlarına devam etmektedir. Bunun kontral altına alınması halinde gürültü kirliliğinin azalmasında olumlu sonuçlar alınacaktır.

III- SONUÇLAR VE ÖNERİLER:

3.1- Sonuçlar

Ş ehirlerin çarpık yapılaşması, trafik yoğunluğu ve bu yoğunluk içindeki karmaşalar, park sorunu, işsizlik ve işsizliğin getirdiği psikolojik ve soyolojik sorunlar, hızlı nüfus artışının getirdiği doğal sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevre sorunlarının temeli olan Hava Kirliliği, Su Kirliliği, Gürültü Kirliliği gibi kirlilikler hızlı nüfus artışının plansızlık ve rant elde etmenin doğal sonucu olarak gelişmektedir. Bu nedenle insan ve hayvanların hastalanması ve hatta ölümlere yol açabilecek sonuçlar beklenilmektedir.

Az gelişmiş veya gelişmekte olan toplumlara geç giren sanayinin, (-ki kirliliklerin de sanayi ile başladığını daha önce belirtmiştik-) ileriye dönük planları yapılmadan gelişme göstermesi, kısa sürede kirlilik ile başbaşa getirmiş ve şimdilerde ise, bundan kurtulma çarelerini aramak zorunda bıraktırmıştır.

İşyerlerinde çevre kirliliğini önleyici tedbirlerin alınmasına yönelik çalışmalar - pahalıya mal olduğu gerekçesiyle- her geçen zamandan sonra, bir sonraki zamana ertelenmektedir. Ne acıdır ki, yıllar öncesinden bugünkü durumu ve daha ilerisini gören ve bunun önlemlerinin alınması zorunluluğunu anlatmaya çalışan çevreci aydın insanların feryadına da kulak asılmamıştır. Hala da bu duyarsızlık devam etmektedir.

Çevre kirliliği sonucu hastalıkların artması, deniz kirlenmesi, deniz ürünlerinin tükenmesi çevre ile ilgilenme zamanının çoktan geldiği gerçeğini ortaya koymuştur. İlçemiz sınırında bulunan Küçükçekmece Gölü’nün bugün bir bataklık görüntüsündeki su birikintisinden ileri gitmemesi -buraya akan sanayi atıklarının sonucu- Göl çevresinde sazlıkların oluşu ve zamanla bataklık durumuna gelip daha sonra Göl’ün karaya dönüşeceği gerçeği ile karşı karşıyayız. Kısaca, güzelliklerin her geçen gün kaybolması; genelde ülke insanının, özelde ise, bölgemizde yaşayan tüm insanların ayıbıdır ve doğaya karşı işlenen çok ağır bir suçtur. İnsanlara, bu suç’un cezasını en ağır biçimde yine doğa verecektir.

İlçemizde kaçak yapılara göz yumulması, kontrolsuz kömür satışları, TEK Santralı’ndan ve konutlardan (soba ve kalorifer yakma mevsiminde) havaya verilen dumanların görüntü ve hava kirliliği özellikle Ambarlı, Siteler’de rahatsız edici boyutlara gelmiştir.

Avcılar’da doğalgaz’a çok az sayıda konut geçmiş olup, bu sayı yeterli değildir. Kaloriferlerinde mazot yakan yüzlerce konut, filitre takılmamış onlarca sanayi tesisi bacalarından havaya bırakılan zehirli gazlar, araçların egzozlarından çıkan duman, denetimsizlik, Avcılar’da hava kirliliğini hergeçen gün biraz daha hissettirmektedir.

Avcılar’a gelişmişlik ve çekicilik imajını veren Denizköşkler Mahallesi ve Ambarlı Mahallesinin sahil kısımlarıdır. Denizköşkler Mahallesi ve Ambarlı Mahallesi’nin sahilinde önceleri çadır kurulan kamp alanının halka açık park yeri haline dönüştürülmesi gerçekten Avcılar’ın bu bölgesine güzel bir görünüm vermiştir. Yerel yönetimi de bu anlamda kutlamak gerekir. Ancak, Avcılar’ın tamamı da Denizköşkler ve Ambarlı Mahalleleri değildir. Yakın zamanda Avcılar’a Mahalle olarak giren Tahtakale Mahallesi (1994) bugün Emlak Bankası tarafından yapılarak halka satılan ve son derece modern olan Bahçeşehir’in hemen yanındadır. Bu da içiçe yaşamak zorunda kalan iki toplum arasında sosyal huzursuzluklara neden olabilir düşüncesindeyiz.

Özellikle söylemek gerekirse Avcılar’ın hemen hemen dörtte biri görüntü olarak güzel bir vitrin teşkil ederken dörtte üçüne çevrecilik açısından bakıldığında görüntü ve estetik güzelliği görmek mümkün değildir.

3.2- Öneriler

A vcılar’da çevre kirliliği problemlerini en aza indirmek ve temiz havayı tenefüs edebilmek için alınması gereken önlemler konusunda önerilerimizi aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

1- İlçe genelinde doğal gaza geçilmeli ve zorunluluk haline getirilmeli,

2- Kirliliğe neden olan sanayi kuruluşları sık sık denetlenmeli ve kesinlikle yaptırım uygulanmalı

3- Yerel Yönetim, mahalle bazında halktan “gönüllüler komitesi” oluşturarak mahalle düzeninin kontrolünde mahalle sakinlerinin yerel yönetime desteği sağlanmalıdır.

4- Periodik olarak konutların bacaları her yıl temizlenmeli ve baca temizliği kontrolu da Yerel ve Kamu yönetimlerinden oluşturulacak ekipler tarafından denetlenmelidir.

5- Küçükçekmece Gölü’nün kurtarılması için Anakent-Avcılar-Küçükçekmece Belediyeleri ortak çalışma içine girmeli.

6- İlçe içi trafik akış düzeni yeniden düzenlenmeli ve yerel yönetim tespit edilen cadde ve sokaklarda tek yol uygulamasına geçilmeli

7- İlçe’de eksikliği hissedilen otopark sorununa çözüm bulunmalı. İlçeye en az iki adet katotoparkı gerekmektedir. Aksi halde cadde ve sokaklar özelliğini kaybedip otopark haline dönüşecektir.

8- Apartman kapıcıları kalorifer yakımı konsunda -Halk Eğitimi Merkezi

Müdürlüğü’nce- kursa tabi tutulmalı (Kursa tabi tutulmayanlar için),

9- Halk çevrecilik konusunda eğitilmeli ve bununla ilgili aktiviteler düzenlenmeli, Çevreci Derneklerle ortak çalışmalar yapılmalı

10- Yerel Yönetim ve Kamu Yönetimi işin ciddiyetini biran önce fark ederek bu konuda üretken olunmalı.

11- Gecekondulaşmanın önlenebilmesi ile ilgili ivedi çalışmalar yapılmalı ve hayata geçirilmeli.

12- Konut yapımında kaçak yapılaşma önlenmeli, bu konuda Kaymakamlık, Belediye’ye sahip çıkmalı (Kolluk kuvvet açısından)

13- Yakıt kazanlarının üretimleri standartlara uygun olmalı ve kazan tasarımlarının standartlara uygun olup olmadığı denetlenmelidir.

14- İthal kömürlerin teknolojik özelliklerinin standartlara uygun olup olmadığı uzmanlarca denetlenmeli ve izlenmelidir.

15- Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’ndeki emisyon sınırlarına uyulması, baca yüksekliklerine uyulması, toz ve gaz emisyonlarının monitör sistemleriyle sürekli izlenmesi,

16- Tez içinde belirtilen ana caddelerden uygun olanlarından birinin tekyön uygulamasına geçilmeli ( Örn. Marmara Cad.)

17-Firuzköy’ün Küçükçekmece sahili Denizköşkler sahili gibi düzenlenmeli ve halka açık alan haline getirilmelidir.

18- Küçükçemkece Gölü’nün kuzeyi (sazlık hale gelen bölümü)ünde çevre düzenlenmesi yapılmalı.

19- İlçe içinde hoperlörlü araçların satışları kesinlikle önlenmeli

20- Araçların muayeneleri için Avcılar-Büyükçekmece-Kumburgaz arasında uygun bir yer tespiti yapılarak muayene istasyonu kurulmalı.

21-Yeşil alanların korunması, ağaçlardırma çalışmalarının yaygınlaştırılarak geliştirilmesi gerekmektedir.

22- Anayasa’nın 56. maddesi “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahipir. Çevreyi geliştirmek için çevre sağlığını kormak ve çevre kirlenmesini önlemek için devletin ve vatandaşın ödevidir.”emrine ciddi şekilde uyulmalıdır.

23- Eski Çekmece Ambarlı yolunun (Dr. Sadık Ahmet Cad. ) deniz tarafına kesinlikle yapılaşma verilmemeli idi. O bölgenin gerektoprak yapısı bakımından gerekse görütü kirliliği bakımından o bölgeye yapılaşma izni verilmemelidir.

IV- TABLOLAR:

Tablo : 1- Florya’nın aylık yağış miktarı..................................................19

Tablo : 2- Florya’da yağışın mevsimlere göre dağılışı.............................19

Tablo : 3- Florya’da aylık yağış müesseriyeti............................................20

Tablo : 4- 1990 yılında ortaya çıkan nüfusun mahallelere

göre dağılımı................................................................................24

Tablo : 5- Temiz ve kuru hava bileşimi....................................................32

Tablo : 6- Kentsel yörelerde meteorolojik faktörlerin

çevreye göre farklılaşması.......................................................40

Tablo : 7- Benzinli ve dizelli taşıt araçlarından

yayınlanan kirlenmenin yayın faktörleri (kg/ton).......................49

Tablo : 8- Tozluluğa maruz kalma süresindeki havadaki

partikül derişimlerinin olası etkileri.....................................53

Tablo: 9- 1995 yılında Avcılar Sağlık Ocağı tarafından tespit

edilen en sık görülen ilk on hastalıklar.....................................55

Tablo .10- Karboksi hemoglobinin sağlık etkileri.....................................56

Tablo :11- Avcılar İlçesi’inde kişi başına düşmesi

planlanan yeşil alan miktarı...................................................61

Tablo :12- İçme suyunda bulunmasına izin verilen

yabancı maddelerin bazı sınır değerleri................................74

Tablo 13- 1976-1980 döneminde yeniden değerlendirilen

atık madde iktarları................................................................77

Tablo :14- Gürültü şiddetiyle, insan sağlığı üzerindeki olumsuz

etkiler arasındaki ilişkiler........................................................94

Tablo :15- Çeşitli bölge ve yerleşim yerleri ile çalışma yerlerine

en yakın konutun önündeki görültülere ilişkin aşılmaması

gereken en yüksek sınır değerler............................................95

V- ŞEKİLLER:

Şekil : 1- Florya’da ortalama sıcaklığın mevsimlere göre dağılışı...........18

Şekil : 2- Floryada 1936-1990 yıllarıarası aylık ortalama

sıcaklık dağılışı...........................................................................18

Şekil : 3- Florya’nın aylık yağış miktarı.....................................................19

Şekil : 4- Florya’da yağışın mevsimlere göre dağılış (1936-1990)...........20

Şekil : 5- Florya’da aylık yağış müesseriyeti............................................20

Şekil : 6- Avcılar ilçesi’nin Medeni durumu............................................24

Şekil : 7- Avcılar İlçesi’nin Eğitim durumu.............................................26

Şekil : 8- Avcılar İlçesi’nin Öğrenci durumu...........................................27

Şekil : 9- Avcılar İlçesi’nin Meslek durumu............................................28

Şekil :10 -Yerel rüzgar türleri ..................................................................36

Şekil: 11- Rubinstein formülüne göre Trakya’da Ocak ayında hakim rüzgar yönleri ve % olarak frekansları .....................................................37

Şekil: 12- Rubinstein formülüne göre Trakya’da Temmuz

ayında hakim rüzgar yönleri ve % olarak frekansları .................37

Şekil : 13- Avcılar’ın nüfus gelişim grafiği...............................................41

Şekil: 14- Avcılar ilçesi’nin konut ve işyeri ısınma biçimi......................47

Şekil : 15- Benzinli ve dizel taşıt araçlarından yayınlanan

kirlenmenin yayın faktörleri....................................................49

Şeil : 16- 1995 yılı Avcılar sağlık ocağına başvuran hastaların

hastalık önem sırasına göre durumu gösterir tablo..................55

VI- BİBLİYOGRAFYA

1- ARIOĞLU, E. (1955): Hava Kirliliğini Önleme Önerisi

Nokta Dergisi, Yıl 13, Sayı 2, Sayfa: 32

2- Avcılar İlçe Kitapcığı , (1992)

3- Avcılar Kaymakamlığı, (1992): Birifing Notları

4- BALCIGİL, O, (1983): Türkiye’de Çevre Kirlenmesi

Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi.

5- BARNER, J., (1983) Experimentelle Landschaftsökolojie,

Ferdinant Enke Verlag, Stutgart.

6- BARTH, W-E., (1987) Praktischer Umwelt und Naturschutz. Verlag

Paul Parey, Hamburg und Berlin.

7- CAPUT, E, (1976): Türkiye’de Jeolojik ve Jeomorfolojik

Tetkik Seyahatleri

Ist. Üni. No: 324 Coğ. Enst. Neşr.

No. 11, Sayfa 161 Ist.

8- ÇEPEL, N, (1988): Peyzaj Ekolojisi

Ist. Üni. Orman Fak., Toprak İlmi ve Ekoloji

Anabilim Dalı Ist. Üni. Or. Fak. Yay. Yayın No. 391.

9- ÇEPEL, N, (1992) Doğa, Çevre, Ekoloji ve İnsanlığın Ekolojik

Sorunları

Altın Kitaplar Yayınevi

Bilimsel Sorunlar Dizisi

10- DÖNMEZ, Y. (1990) Trakya’nın Bitki Coğrafyası

Ist. Üni. Yay. No. 3601

Coğrafya Enst. Yay. No. 51

11- DMİ, 1974, Ortalama Ekstrem Kıymetler Bülteni, 1970

Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara

12- DMİ, 1984, Ortalama Ekstrem Sıcaklık ve Yağış Değerleri Bülteni,

1980, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü

Yayını, Ankara.

13 - DURMAZ, A.- ÖZSUNAR,A.- ATILGAN I. (1987):

Sobaların Yanma ve Emisyon Davranışlarının

İyileştirilmesi.

G.Ü.M.M. Fak. Mak. Müh. Bölümü, Ankara

14- ERİNÇ, S, (1984): Ortam Ekolojisi ve Degradasyonal Ekosistem

Değişiklikleri, Ist.,İ.Ü. Dz. Bil.ve Coğr. Enst.

Yay. No. 1

15- ERKAN, E, (1987): Kentlerde Egzoz Kaynaklı Hava Kirliliği ve

Önlemleri.

Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü

Çevre ve İnsan, Sayı 6

16- EREN, N. (1995) Balıkesir’de çevre Sorunları

Yüksek Lisans Tezi

17- ERER, S, (1990): Coğrafi Ekolojide Çevre Sorunları Bozulma

(Degradasyon) Aşamaları ve önlemler, Ist.Üni. Ed.Fak.

Yay. No. 3577 Ist.

18- GÖNÜLTAŞ B, - BONAT, O, (1977): Seyir Halindeki Taşıtların

Karbonmonoksit Emisyonu II. Bilim Kongresi

Tübitak Çevre Araştırma Grubu Tebliğleri, Ank.

19- GÜRPINAR, E, (1992): Çevre Sorunları

Der Yayınları No. 74

20- GÜRPINAR, E,(1993):Kent ve Çevre Sorunlarına Bir Bakış

Der Yayınları, No. 108

21- GÜRPINAR, E, (1994): Bir Çevresel Analiz Örneği “TRAKYA”

Der Yayınları No. 128

22- İNSAN ve ÇEVRE (1992): İnsanlığa Hizmet Vakfı Yayınları No. 3

23- MÜEZZİNOĞLU, A, (1987) : Hava Kirliliğinin ve Kontrolünün

Esasları Dokuz Eylül Üni. Yayınları, Sayfa 16

24- MÜEZZİNOĞLU, A, (1987): Hava Kirliliğinin ve Kontrolünün

Esasları Dokuz Eylül Üni. Yayınları, Sayfa. 105

25- NAFIZ, H., - MALİK, A., (1933): Vertebre Fossiles de

Küçükçekmece Ist. Üni. Jeo. Ens. Neşr.

No. 8, Sayfa 120, Ist.

26- NOKTA DERGİSİ (1995) Istanbul’da Hava Kirliliğine

14.500 Kurban Yıl 13, Sayı: 2 Sayfa 29,

27- ÖZ, V, I, (1995): Havadaki Zehirli Gazlar ve Yol Açtıkları

Hastalıklar Nokta Dergisi, Yıl 13, Sayı 2, Sayfa 33.

28- ÖZBEK, R, (1977): AvcılarKıyı Kesiminde Kütle Hareketleri

Lisans Bitirme Tezi

29- SÖNMEZ, N, (1992) İnsan Çevre Toplum

Toprak ve İnsan

30- SUNGUR, K, A, (1980): Isı Terselmesinin Hava Kirliliği

üzerindeki Rolü ve Negatif Etkisinin Azaltılması

İçin Alınacak Önlemler

Ist. Üni. Coğ. Enst. Der. S. 23. Ist.

31- ŞAHİN, C. (1989) : Hava Kirliliği ve Hava Kirliliğini

Etkileyen Doğal Çevre Faktörleri

Coğrafya Araştırmaları Cilt:1, Sayı. 1

Atütürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu

Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu

32- TÜLBENTÇİ, K, (1990): Kentsel Hava Kirliliği ve Konutlarımız

Dizayn ve Konstrüksiyon, Sayı 67, Ist.

33-TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VAKFI,(1989) Türkiye Çevre

Sorunları Mevzuatı

TÇSV, Yayını, Önder Matbaa, Ankara

34- USLU, O, ( 1989) : Sanayileşme ve Kentleşmenin Getirdiği

Çevre Sorunları

Sürekli ve Dengeli Kalkınma Kavramı Açısından Bir Tartışma

“SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA KONFERANSI”

35- USLU, O, (1993) : Çevresel Etki Değerlendirmesi T.Ç.V. Ank.

36- VELİCANGİL, S., (1975) Koruyucu ve Sosyal Tıp

Sermet Matbaası, Istanbul

37-YILMAZ, A,R, (1988): Motorlu Taşıtların Çevreye Olumsuz

Etkileri ve Tedbirleri

Başbakanlık Çevree Müsteşarlığı Sayı 11,

Çevre ve İnsan

38- YEDİ BÖLÜMDE

“Istanbul’un Çevre Sorunları ve Çözümleri

Sempozyumu-(1990) Türkiye Çevre Koruma ve

Yeşillendirme Kurumu Ist. Tek. Üni. Maçka Kampüsü

VII- HARİTALAR

VIII- FOTOĞRAFLAR

0 yorum:

Yorum Gönder