web 2.0

20 Eylül 2011

20110921 - BİZİM KURŞUN KALEM

BİZİM KURŞUN KALEM

Bu çocuk (ki çocuk ifadesini; küçümseme anlamında değil, bizlere göre çok daha küçük olduğu için kullandım.), bizim gazetede yazmaya başlayalı henüz bir ay bile olmadı...
Başladığı günden beri kendisini ilgiyle ve merakla takip ediyorum...
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi 2. sınıf öğrencisi... Ve bildiğim kadarıyla ilk gazetecilik deneyimi de bizim gazeteyle birlikte başlıyor...
Benim kendisini izlediğim kadar, sizler de izliyorsunuzdur kuşkusuz (özellikle sinema-televizyon ve kitap meraklıları).
Kurşun kalemin araladığı satırlarındaki akıcılığı, sadeliği, anlatımdaki üslup güzelliğini görebiliyorsunuzdur...
Yüreği ile beyninin içindekilerinin, kurşun kaleminden nasıl inci taneleri gibi döküldüğünü fark ediyorsunuzdur...
Bu kızımızı kim bize önerdiyse, gerçekten o kişiye (ya da kişilere) -gazetecilik mesleği adına- teşekkür etmek istiyorum...
*
Daha “Sıfır tecrübede” denecek bu kızımızın bu kadar güzel, etkili, akıcı, anlaşılır ve insanın yüreğini okşayıcı anlatımı henüz yerel basınımızda (buna benim gazetem de dahil) okuyabildiğimi söyleyemem...
Hani “Allah vergisi” denir ya, öyle bir şey...
Eğer Sevgili Serap’ı bir başka gazetede okumuş olsaydım da yine aynı şeyleri yazar, bu çocuğumuza sahip çıkılması gerektiğini söylerdim.
*
Aslında ben böyle düşünüyorum, ama bu tür yaklaşımlar da bazen zarar verici de olabiliyor.
Örneğin, Türk insanı olarak çoğunlukla kendimizle ilgili övgü dolu yazılar çıktığında çok çabuk havalara giriyor, kendimizi bulunmadık Hint kumaşı olarak görebiliyoruz...
Hatta ayaklarımız yere bile basmıyor...
O nedenle, zaten hep demezler mi ki “Aman karşındakinin iyi yönlerini söyleme şımarıp ipin ucunu kaçırmasınlar!” diye...
Ben öyle olacağını düşünmüyorum.
Varsayalım ki Kurşun Kalem’in ayakları yerden kesilmeye başladı...
N’olur?
Sanatta, Ticarette, Sporda kendisinden önce ayakları yere basmayanlara ne olmuşsa, kendisine de aynısı olur...
“Keşke”lerle dolu bir hayat ve hüsran yani...
İsterse denesin...
*
Şimdilik o bir “Kurşun Kalem”
Yeni bir başlangıcın simgesi...
Henüz öğreniyor olmanın, araştırmanın ilk basamağında olduğunu gösteren, “toyluğun” simgesi kurşun kalem...
Ve aydınlatırken aydınlanmanın da başlangıcı hiç kuşkusuz...
Dış dünya ile tanışmaya başlamanın bir anlamda emekleme dönemleri...
Belki de ilk aşk mektuplarının yazıldığı, ilk şakaların yapıldığı, ilk resimlerin çizildiği, en güzel yazıların taslak hallerini yazan bir kalemdir kurşun kalem...
Üretirken türenmeye başlamanın da başlangıcını anlatır biliyor musunuz?
Yani kurşun kalem,  “ilklerin kendisidir” hiç kuşkusuz...
Bu nedenle de Serap, kendine son derece anlamlı iyi bir köşe adı bulmuş...
*
Sevgili Serap Damgacı (Yani kurşun kalem Kurşun Kalem) sabırla ve inatla, yazma konusunda sürekliliğini bir düzen içerisinde sürdürmeyi başardığında, önce yerel basın, arkasından da yaygın basın “Kendisinden oldukça istifade eder,” diye düşünüyorum...
Kaleminin ucu da, yüreğin de, beynin de hep güzel şeylere açık olsun...
Aramıza hoş geldin sevgili Kurşun Kalem...
İyi ki geldin!




0 yorum:

Yorum Gönder