DEĞİŞEN TEK ŞEY İKTİDARLARIN ADLARI
Aslına bakarsanız bürokratların herhangi bir siyasi kanada yaslanıp, ona göre iş yapmaları hiç de doğru değil.
Doğru değil, çünkü siyasiler bugün var yarın yok. Ama bürokratlar bugün de var yarın da... Öyle olunca da özellikle bürokratlar yaptıkları işlerini yasaların gerektirdiği gibi kamu yararı gözeterek yapmaları gerekir…
Oysa, benim memleketimde yıllardır -zorunlu eş durumu- tayin taleplerinde, talep sahiplerine acı çektirmek bir gelenek haline gelmiştir.
Bu durum Adalet Partisi döneminde de, koalisyonlar döneminde de, ANAP döneminde de hep yaşandı.
Şimdi de AKP döneminde de yaşanıyor…
Bu yanlış uygulamalara bütün iktidarlar -bir şekilde- alet olmuşlardır…
İşte bunun adına 50 yıl önce de 50 yıl sonra da “Haddini bildirmek deniyor”
Hatta “Burnunun sürtülmesi” diyenler de var tabi…
Bir taraf üzüntüden kahrolurken, diğer taraf, sevinçten göbeğini kaşıyor…
Bir tarafta aile parçalanıp bölük pörçük olurken, diğer taraf keyfinden çıtık çalıyor…
Ne acı!
Oysa yasalar böyle bir talebe cevaz veriyor vermesine, ama gelin görün ki yasaları uygulayanlar bir şekilde bir kılıf buluyorlar işte…
Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali…
*
Nereye varmak istediğimi elbette anladınız…
Gazete haberlerine göre tutuklu Albay Dursun Çiçek’in eşinin tayini (eğer doğruysa) İstanbul yerine Ardahan Hanak’a yapılıyor.
Anlaşılan o ki -insanî değerlere sahip çıkma anlayışı konusunda- bu iktidarın da diğerlerinden pek farklı olmadığını gösteriyor!
Şimdi düşünüyorum da Dursun Çiçek’in eşinin suçu ne ki İstanbul’a tayin istediği halde Ardahan’ın Hanak’ına tayini çıkıyor?
Bir eş olarak tayinini eşinin bulunduğu yere istemesi, ona daha yakın olması kadar normal ne olabilir ki?
*
Hadi buyurun bakalım…
Herhalde şimdi onu Hanak’a tayin eden bürokratlar son derece mutlu olmalılar!
Belki de görevini layığı ile yapmış olmaktan dolayı da taltif de edilebilirler…
Taltif edilmelidir(!), çünkü birilerinin aklını başına getirmek için iyi bir ders verilmiştir.
Taltif edilmelidir(!), çünkü belki birilerinin burnu sürtülür…
*
Yok, yok! Anlaşılan o ki 2000’li yılların Türkiye’sinde hâlâ değişen bir şey yok…
Değişen tek şey iktidarların adı…
Uygulamalar hepsinde de aynı...
Kin ve intikam üzerine…
Ders verme üzerine, burunların sürtülmesi üzerine…
Demek ki Türkiye’min adaletinde de, kalkınmasında da ne kadar yol aldığımızı varın siz düşünün…
Dün de merkezde insan yoktu, bugün de yok…
Binilen arabaların modelleri değişebilir, oturulan mekanlar da değişebilir, görünen o ki kafalar hâlâ o eski kafalar…
Asıl o kafalar değiştiğinde Türkiye çağ atlayabilir…
Yoksa aileleri bölüp parçalayan daha çok tayinler yapılır…
0 yorum:
Yorum Gönder