BEN BUGÜN KEMER’DEYİM… HASTAYIM!
Bugün Cuma.
Yine bir haftanın son iş günündeyiz.
Siz bu satırları okurken, ben Antalya Kemer’deydim.
“Vayy!” deyişinizi duyabiliyor gibiyim.
Ancak, siz gelin bir de bana sorun…
Vücudum kırgın, bir haftadır peşimi bırakmayan öksürüğüm, benimle inatlaşırcasına nefes almamı bile engelliyor…
*
Ve saat 11.30 sularında Antalya’ya indim.
Antalya, şubat ayında da bir başka güzel.
Hava açık ve sıcak; havaalanındaki yabancı turistler ise sere serpe arz-ı endam etmeye çoktan başlamışlar bile…
Bense, yorgun, halsiz ve moralsizim…
Öksürük nöbetlerim bir türlü peşimi bırakmıyor…
Yarın (bugün) ise 250 kişilik önemli bir seminerim var.
Beni almak için havaalanına gelen arkadaşıma bile doğru dürüst “merhaba” bile diyemeden, yine öksürük nöbetinin esiri oluyorum.
Araca biner binmez tek kelime bile konuşmadan doğru Kemer.
Aracın içi sıcak, dışı sıcak, ama ben üşüyorum…
Oysa iyi olmam gerekiyor…
Davet ettiğimiz 200-250 konuk için, benim hasta olmamam gerekiyor.
Bir işi yapamamanın mazeretini aramanın yerine, yapmak için bütün olanakları seferber etmek gerek…
Ben de öyle yaptım ve otele gelir gelmez önce bir öğlen yemeği, arkasından da oturdum bilgisayarımın başına ve bugünkü (dünkü) ruh halimi sizinle paylaşıp, yazıyı da gazeteye gönderdikten sonra doğru hastaneye ve serum yemeye…
Herkes öyle söylüyor…
Bu keçi gribi midir, ne zıkkım gripse başka türlü geçmiyormuş…
Serumu yedikten sonra biraz dinlenme ve ertesi günü (bugünü) dinç karşılamak gerek.
Sağlıklı…
Heyecanlı…
Dinamik…
Çünkü sen sağlıklı, heyecanlı ve dinamik olursan, birlikte çalıştığın takım arkadaşların da olur, yok sen hasta olursan onlar da hasta olur…
Takım çalışması böyle bir şey işte!..
O nedenle de dua ediyorum…
Yarını (bugünü) güzel bir şekilde atlattıktan sonra cumartesi günü ilk işim Usta Edebiyatçı Doğan Hızlan’ın Antalya’da söyleşisi var. Ben de öyleden sonra oraya gideceğim…
Hem İstanbul’da yaşıyor olmama, hem de çömez de olsak yazar geçinmeme rağmen henüz kendileriyle tanışmak kısmet olmadı bir türlü…
Umuyorum ki, bu tanışma işini Antalya’da gerçekleştireceğim…
*
Yarın cumartesi ve önünüzde koskocaman iki günlük, yani kırk sekiz saatlik, yani iki bin sekiz yüz seksen dakikalık bir zaman var…
Kafa dinlemek istiyorsanız bunu tek başınıza yapmayın…
Tek başına kafa dinlemek bencilliktir…
Bencillik de hiç hoş bir davranış değildir ki, bunu en az benim kadar siz de biliyorsunuz…
Ben şimdiden hepinize huzurlu, mutlu, keyifli bir hafta sonunu gönlünüzce yaşamanızı diliyorum…
Unutmayın her şeyin başı sağlık.
0 yorum:
Yorum Gönder