DÜŞÜNDÜREN BİR İNTİHAR GİRİŞİMİ!
Ben, ülke insanımı; hiçbir ülkenin insanıyla kıyaslamayacak kadar ‘farklı’ olduklarını düşünmüş, ülkemin her karış yerini defalarca dolaşmış, yüzlerce binlerce insanla konuşmuş, sohbet etmiş biri olarak, hep ayrı bir yere koymuşumdur…
Yani bu anlamda biraz da şovenist sayılırım.
*
Bizim, kötümüz, kalleşimiz, namussuzumuz, sahtekarımız, vatan hainimiz yok mu?
Hepsi de var…
Katilimiz, vicdansızımız…
Vergisini zamanında ödeyenimiz, vergi kaçırmak için her tür yolu deneyenimiz…
Askere gönüllü gitmek isteyenimiz, askere gitmemek için her türlü dalavereleri çevirenlerimiz…
Aklınıza ne gelirse benim ülkemde de var…
Ama hiçbir ülkede, benim ülkemin insanı kadar insanî değerlerini üzerlerinde taşıyan, hatta, hiç tanımadığı birini ‘Sırf Tanrı misafiridir” diye, evine alıp, hem de evinin en güzel yerinde ağırlayabilen, konuk edebilen, ekmeğini bölüşen bir örneği bir başka ülkede görebilir misiniz bilmiyorum…
Ama benim ülkemin her köşesinde bu örnekleri görebilirsiniz…
Bu nedenle -bütün tezatlarına rağmen- bu ülkede yaşadığım için kendimin şanslı olduğunu düşünüyorum…
Hatta düşünmüyorum, öyleyim.
Hiçbir ülke için “Keşke şurada yaşasaydım!” diye bir hayal kurmadım, bundan sonra da o hayalleri kuracağımı asla düşünmüyorum.
*
Benim ülkemin asıl sıkıntısı, mekanizmanın doğru işlemeyişinde, diye düşünüyorum…
Benim ülkemde sıkıntı, sorunun çözümü değil, çözümün sorun olarak algılanması…
İşte tam da burada sizinle, sıradanmış gibi görünen bir intihar girişimini paylaşmak istiyorum.
Evet, dünkü Habermanşet’te bir intihar girişimi haberi yayımlandı.
Durum içler acısı…
Sorun: Yurttaş, Epilepsi hastası. Aç ve işsiz…
Yurttaşın istediği: Önce askerliğini tamamlamak sonra da bir işe girmek ve herkes gibi yaşamını devam ettirmek
İşte tam da burada “Devletin organlarının devreye girmesi gerekmez mi?” diye bir soru geliyor insanın aklına
Bu, aynı zaman da sosyal devlet anlayışının bir gereği değil midir?
Ben şahsen öyledir, diye biliyorum.
Üstelik devletin en birinci görevlerinden biri de yurttaşının refah ve huzurunu sağlamasıdır zaten…
Ne acıdır ki hâlâ 21. yy.da bile böyle bir sosyal devletin, arayışı ve özlemi içindeyiz…
Bunları söylerken, ülkemi yönetenlere bir gönderme yapmak, niyetinde değilim, elbette. Ama yurttaş da çaresiz, kimsesiz bırakılmışsa kime ne söylenmeli ki?
*
Konu şu: 20 yaşında Doğan Kılıç isimli genç bir yurttaşımızın Epilepsi hastası olması sebebiyle, sorunlarıyla birlikte kendi kaderine terk edilmesi…
Sonra da beklenen sonuç ve intihar girişimi…
Olay, İstanbul’un, Esenyurt ilçesinde Merkez Mahallesi 1107 sokakta gerçekleşiyor…
Emniyet güçlerimizin üstün çabaları ve ikna yetenekleri sonucu bu intihar teşebbüsü sadece bir ‘teşebbüs’ olarak kalıyor…
Gazetemizdeki haberde yazdığına göre polisimiz aralarında para toplayarak delikanlıya yardım etmeye çalışmışlar…
Yani burada bile “Taşıma suyla değirmen döndürülmek” istenmiş…
İşin en acı tarafı da burası ya zaten!
0 yorum:
Yorum Gönder