web 2.0

27 Ocak 2011

20110128 - 2880 DAKİKADA NELER YAPILMAZ?

2880 DAKİKADA NELER YAPILMAZ?

Bugün günlerden cuma…
Haftanın (sözde) son iş günü yani…
Cumartesi ve pazar günü çalışmayacaklar için bulunmaz fırsat…
Benim gibiler için ise tabiri yerindeyse tam bir  yıkım…
Düşünsenize, tam tamına iki gün, 48 saat ve de 2880 dakika…
İnsanın kendisi için kullanacağı az bir zaman kredisi midir bu­?
*
Hele bir düşünün, neler yapılmaz 2880 dakika içinde?
İstenirse ülkenin bir ucundan bir başka ucuna gidilir, 48 saatin sonunda yeni bir haftaya yeni umutla, taptaze ve dipdiri bir şekilde başlanmış olur…
Çünkü Türkiye’nin bir ucundan diğer bir ucu gidiş-dönük sadece 240 dakika… Kendiniz için geriye kalan zaman ise 2640 dakika…
Sırf kendimiz için, üzerine keyfimizce kurulabileceğimiz tam tamına 2640 dakikalık bir zaman kredisi…
Haydi buyurun bakalım!
Ama nerde?..
Hadi diyelim ki herkes Türkiye’nin bir ucundan başka bir ucuna gidemez. Hemen yanı başınızdaki bir mesire yerine veya stresten uzak üstelik de aman, aman bir masrafın içine girmeyeceğimiz başka bir yere çoluk çocuk gidip, sağlıcakla, gönül rahatlığıyla hoşça bir hafta sonu  geçirilebileceğimizi düşünelim! Tadından yenmez biliyor musunuz?
*
Düşünsenize bir kere, dünyanın işini kim bitirmiş ki biz bitirelim!
İş dediğin; bir türlü insana nefes aldırmayan, eşten dosttan mahrum bırakıp hep kendisiyle ilgilenilmesini isteyen tuhaf, kıskanç bir şey değil mi?
Tuhaf, ama insanın ayakta kalmasını sağlayan, hafta sonu tatili yaptıran da o…
Hani böyle olunca da diyorum ki, bir hafta sonunu da kendimize ayırsak…
Yaşadığımızın farkına varsak da şöyle çoluk çocuk bir cumartesi  sabahı sıra dışı bir kahvaltı yapsak…
Yıllardır buna öyle  hasretim ki!
Sıra dışı  dedimse de öyle aman aman bir şey değil  tabi canım…
Pijamalarımla  olayım meselâ!
Bir yanımda yarim, öteki yanımda evlatlar...
Sofrada da sımsıcak bir çay. Tavşan kanı babından…
Yanında beyaz  peynir, biraz zeytin, biraz kızarmış  ekmek, neli olursa olsun reçeli de unutmamak gerek…
Ve de bunların  hepsini sarıp sarmalayan biraz mutluluk, biraz huzur, biraz da nostaljiyi serpiştiriversek sofranın bir kenarına, işte o zaman değmeyin benim keyfime…
Çok şey mi istiyorum?
Dinine yandığımın bir hafta sonu tatili insana bu  kadar mı uzak olur, insan hafta sonunu bu kadar mı özler canım…
Özlüyorum işte ne yapabilirim ki! Burnumda tütüyor, yüreğimi dağlıyor benim…
*
Ve geri kalan ömrümüzün ilk cumartesisi yarın…
Haydi ben yapamıyorum bari siz ne  yapıp yapın kendinize  zaman ayırın ve eşinizle çocuklarınızla şöyle  mükellef  bir kahvaltı  yapın…
Yanınıza ne gazete  ne de dergi alın okumak için…
Kendinizi, uzun zamandır okumayı ihmal ettiğinizi düşünün ve karşılıklı olarak birbirinizi okumaya  çalışın…
Kitabınızın sayfalarını eskitseniz de…
Okumak için “Birbirinize yetin,” diyorum sözün kısası...
Birbirinizi okuyun yani. İçine biraz duygu, biraz sevgi, biraz hoşgörüyü katmanızı öneririm.
İşte o zaman göreceksiniz sonuca siz de şaşıracaksınız…
Benden söylemesi!



0 yorum:

Yorum Gönder