BU SEFER DE ERKEN GELDİ ÖLÜM!..
“Sırası mıydı, erken olmadı mı?” diyeceğim ama dilim lal, yüreğim buruk…
Diyemiyorum hiçbir şey…
Erkendi, erken olmasına ama ‘kader’ deniliyor işte buna…
Önüne geçemiyor, engel olamıyor, “dur, gitme!” diyemiyorsun bir türlü…
Dilin söylese de, yüreğin yansa da, ağır ağır kayıp gidiyor ellerinden…
*
Tıpkı rüyadaymışsın gibi…
Hani, koşuyorsun yetişemiyorsun; bağırıyorsun duyuramıyorsun ya...
O sana bakıyor sen ona…
“Yapma!” diyorsun, “Önün uçurum, atma bir adım daha?”
Sen feryat ettikçe, sen her adımında panikledikçe o gülüyor…
Sen telaşlanıp, heyecanlanıp kendi kendini yedikçe, o, belki de hiç olmadığı kadar sakin bir şekilde sana tebessüm ederek ‘uçurum’un başına doğru gidiyor ağır ağır…
Belli ki uçup gidecek!…
*
Atılan her adım korkutuyor, ürkütüyor…
Yürek yanışı bu olsa gerek…
Bir dostun elinden kayıp gitmesi…
Hiç incinmediğim, incitmeye kıyamadığım dostum bir uçurumun başında gözlerimin önünden kaybolup gidecek…
Biliyorsun bunu…
Biliyorsun hiç bir şey yapamayacağını!
Tutmak istiyorsun, yakalamak istiyorsun “N’olur uçup gitmesin!” diyorsun, kavrum kavrum kavruluyor yüreğin uçup gidecek diye…
“Bir adım daha atmadan yakalasam!” demeye kalmıyor, “Tamam!” diyorsun, “işte! tam da yakaladım” derken, kanat takmış kartal gibi uçup gidiyor gözünün önünde gökyüzünün derinliklerine …
Uçup giderken bir Garip, mahzunluğun çökmüşlüğü var tebessüm eden yüzünün bir tarafında.
Biz üzülüyoruz, o mutlu sanki!
Bu dünyanın acılarından, kahpeliklerinden, ikiyüzlülüklerinden kurtuluyormuşçasına mutlu gibi...
Bizim dizlerimizde derman tükenirken, o yeniden doğmuş gibi bulutların üzerine doğru yükseliyor…
O uzaklaştıkça tebessümü daha da belirginleşiyor, sanki vücudu daha da hafifliyor göğün derinliklerine doğru.
Tuhaf ama öyle…
Üstelik de bilge bir eda ile ağır ağır el sallıyor aşağıdakilere…
*
Aşağısı o kadar kalabalık ki! Hepsine de tebessüm ediyor Garip Usta’m gökyüzünün derinliklerinde…
Ne tuhaf aşağıdan ne el sallanıyor kendisine doğru ne de tebessüm edeni var…
Aksine hüzün var, göz yaşı var, ağıt var aşağıdan yukarıya doğru yükselen…
Ama o mutlu…
Biliyorum huzurlu o…
Uçup gitti…
Bir çırpıda…
Bu sefer de erken geldi ölüm…
O, genç denecek yaşında göğün derinliklerine, sonsuzluğun gizemine doğru yol alırken, yavruları nasıl da metanet içinde arkasından baka kalıyorlar…
Ağlayamıyorlar…
Yutkunamıyorlar…
*
Ve rüyadan uyanıp bir dostunun daha eksildiğini anlayınca, insan yalnızlaştığını da anlıyor, biraz daha güçsüzleştiğini…
Benimkisi de öyle bir şey işte…
O gidince; biraz yalnız kaldım, biraz da gücüm azaldı ne yalan söyleyeyim…
Varlığı gücüme güç katıyordu benim…
Onun dostluğunu özleyeceğim, sohbetlerini…
Biliyorum sitemlerini duyamayacağım artık ya onun yokluğunu uzun bir süre hissedeceğim yüreğimde…
Mekanın Cennet olsun dost insan…
İyi ki seni bu kadar yakındantanımışım Garip Usta’m…
0 yorum:
Yorum Gönder