web 2.0

28 Eylül 2010

20100928 - ÖZGÜRMÜŞ BASIN VE 'GÜCÜ ÖZGÜRLÜĞÜNDE'YMİŞ!"

ÖZGÜRMÜŞ BASIN
VE
‘GÜCÜ ÖZGÜRLÜĞÜNDE’YMİŞ!

Geçtiğimiz 24 Temmuz günü basında sansürün kaldırılışının 102. yılını kutlamıştık.
Gelecekte daha da özgür olunabileceğinden umutlanarak...
Görünen o ki, görünen köy; özgürlüklerin değil de baskıların daha ağır olacağını gösteriyor.
Bu da, bir yerel gazeteci olarak beni ürkütüyor, korkutuyor, umutsuzlaştırıyor...
*
Yayın hayatına başladığı günden itibaren hem televizyon ve hem de gazetesi için “Gücü Özgürlüğünde” sloganıyla övünen Habertürk gazetesinin, “Gücünün özgürlüğünde değil, hükümetin inisiyatifinde” olduğunu, referandum oylamasına az bir zaman kala görüyoruz.
Güçlü olduğunu ve gücünü de ‘özgürlüğüne’ bağlayan bu gazetemiz, bir özgür kalemine, yani bir Bekir Coşkun’una sahip çıkamadı...
Önce, Koskoca Hürriyet; şimdi de özgürlüğü gücünde olan Habertürk beyaz bayrak çekerek hükümetin baskısına dayanamayıp, Usta Gazetecinin kalemini kırdılar...
Ve biz de bundan sonra sansürün kaldırılışının 103., 104,... yıllarını da kutlarız hep birlikte...
Yaşasın özgür basın!
*
Belki de; Bekir Coşkun’u gönderen gazete patronları da haklıdır, gönderilme konusunda baskı yapan hükümetin patronlarının haklı nedenleri olduğu gibi...
Herhalde ikisi de haklıdır!
Çünkü her ikisi de ayakta kalmayı sürdürecekler...
Biri seçmenini ve yakaladıkları imtiyazlarını ellerinde tutacak, diğeri de gazetesini ve reklâm pastasından alacağı payını...
İki taraf da kendi yaşamlarını devam ettirmenin dışında düşündükleri başka ne olabilir ki?
Yoksa “Zülfüyâra dokunulursa mahvolacaklar” veyahut da “Taraf olmazlarsa bertaraf olacaklar!”
Bu açık tehditler karşısında hangi yiğit zülfüyâra dokunabilir ki?
Mahvolmayı hangi yiğit göze alabilir?
Hele de kredilerle ayakta durabiliyor, kendi yağı ile kavrulamıyorlarsa!..
Zaten kavrulabilinse Bekir Coşkun’a sahip çıkılırdı herhalde.
*
Durum böyle olunca da ‘güçlerini özgürlüklerinden(!) alan gazetelerimiz, televizyonlarımız yaşasınlar bakalım.
Kendilerine verilen özgürlük alanları içinde, güçlü özgürlüklerine keyiflerince kurulsunlar...
Nasıl olsa hükümetle aralarında çıban olanları da ayıklandıklarına göre sorun yok.
Belki de bundan dolayı hükümetten övgüler, teşekkürler bile alacaklar...
“Bizi yanıltmayacağınızı biliyorduk(!), siz kendinize yakışanı yaptınız, teşekkür ederiz” denilecek...
Onlar da bu sahte övgüler karşısında, zoraki tebessümü, zoraki nezaket-i iadeyi gerçekleştirecekler...
*
Ne yapsınlar?
Bayrak mı açsınlar?
“Biz Bekir Coşkun’umuza sahip çıkıyoruz,” diyerek dirensinler mi?
Özgürlüklerindeki güçlerini boşuna mı harcasınlar?
Benimkisi de iş ola beri gele...
Koskoca Hürriyet, Emin Çölaşan için diyebildi mi, Bekir Coşkun için diyebildi mi ki Habertürk desin...
İşin acı tarafı; bütün bu gelişmeler göz önünde yaşanırken özgür(!) basınımızın pek de sessiz kalması...
*
Velhasıl, Habertürk’ün gücü, özgürlüğünde filan da değilmiş meğer. Gücü hükümetten geliyormuş?
O da bertaraf olmamak için taraf olmak zorunda olduğunu anlamış...
Tıpkı yandaş medya gibi...
*
Demek ki artık yarınlarda , “Basında sansürün kaldırılışının 103., 104., 105., yıllarını değil de; yeniden konuluşunun bilmem kaçıncı yılını kutlarız...”
Demek ki neymiş?
Özgürmüş basın ve ‘Gücü Özgürlüğünde’ymiş...
Geç bunları anam babam; geç bunları bir kalem...


0 yorum:

Yorum Gönder