“BİR GÖNÜL KIRDIN İSE…”
Zamanla insanlar her şeyi görüyor…
İyiyi, kötüyü; doğruyu, yanlışı; şaşkınlığı, hayreti; “olamazlığın olurluğunu”, hayal kırıklığını; güven zedelenmesini, kin gütmenin insana neleri yaptırabileceğini; koltuk hazımsızlığını veya koltuğu hazmedebilmenin örnek görüntüsünü…
Bütün bunları yaşayarak öğreniyor insanoğlu…
*
Önceki akşam müthiş bir şekilde şaşırdım…
Daha doğrusu üzüldüm…
“Resmen ‘şok’a girdim” denir ya öyle oldum işte…
Munisliğine, sakinliğine, ağırbaşlılığına güvendiğim, inandığım bir ilçe başkanının, bir arkadaşına beklenmedik şekilde -ve hiç de gereği yokken- fiziksel tepki göstermesi, beni hayretler içine düşürdü.
Boşuna dememişler “İnsanoğlu çiğ süt emmiştir,” diye…
Demek ki bu kadar da şaşırmamak gerek…
*
Yaşanılan şey birkaç saniye içinde olup bitiyor…
Atılan bir dirsekle eski arkadaşını sendeliyor.
Eski arkadaşı hiç bir şey olmamış gibi kenara çekiliyor, bir gazeteci darbe yiyene “Başkan sana neden dirsek attı” diyor, O “Hayır! Nereden çıkarıyorsun?” diyerek kendine yapılan bu darbı örtbas etmeye çalışıyor…
Dirsek atan bir ilçe başkanı, dirsek atılan partilisi…
Hatta bir zamanlar birlikte çalıştığı yardımcısı…
*
Siyaset ne kadar tuhaf!
Bir zamanlar “Can ciğer kuzu dolması” oluyorsunuz, sonra da “Kanlı bıçaklı…”
Siyaset başka yerde de böyle mi bilmiyorum.
Ortaya bakıyorsunuz “Can ciğer olmayı da; Kanlı bıçaklı olmayı” da gerektirecek pek de bir şey yok.
Sorun nedir o zaman?
İnsanlar sahip oldukları gücü, taşkın nehirler gibi etrafını yıkmak için kullanabiliyor olmada!
Bu şekilde kullanıldığında ‘güç’ gerçekten de tehlikeli olabiliyormuş demek ki?
Hele de siyasette…
Birileri ilerlemeye görsün…
Şöyle hafiften sivrilmeye başlamasın, hemen o an gereği yapılır…
Yani, infazı…
Neden?
Çünkü o zaman ‘yandaş’ değil ‘engel’ olmaya başlanmıştır.
Oysa ‘yandaş’ın kullanılması, ‘engel’in ise ortadan kalkması gerek (Demek ki siyasetin kuralı böyle)…
Engel ortadan kalkar…
Biri kendi kabuğuna çekilir, diğeri yoluna devam eder…
Yetmez!..
Söylemlerde “Hepimiz kardeşiz” denilir de, bir taraf, kardeşin başına ‘düşman’ sözcüğünü çoktan koymuştur bile…
Fırsat buldukça kardeşler birbirini yaralar, zedeler, üzer…
İçlerinde bitmeyen ‘kin’ her fırsatta ortaya dökülür…
Ama hep dostluktan söz edilir…
Birlikten, beraberlikten, barıştan ve kardeşlikten…
*
Sadece kardeşliğin ‘sözü’ edilir demek ki?
Uygulama?
Uygulamada yok…
Demek ki uygulamada “Yok etmek var kardeşin kardeşe dostluğunu.”
Niçin?
Küçücük çıkarlar için…
Ne kötü!
*
Ne güzel söylemiş Yunus:
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
(…)”
*
Sevgili başkan sizce değer miydi?
İsterseniz sakin ortamda bir düşünün…
Pişmanlık duyacağınızı biliyorum…
Ben size hiç yakıştıramadım…
Testi kırıldıktan sonra hiç işe yaramıyor biliyor musun?…
0 yorum:
Yorum Gönder