web 2.0

10 Ağustos 2010

20100810 - EVET HAVALAR ÇOK SICAK!

EVET HAVALAR ÇOK SICAK!
BAYRAM DAHA ANLAMLI OLACAK...

Ramazan öncesi memleket tek kelimeyle yanıyor...
İçerisi yanıyor, dışarısı yanıyor.
Millet serinlemek için, deniz, ırmak, gölgelenmek için de ağaç gölgesi ararken, ciddi şekilde bunalım takılıyor.
Nefes darlığı, kalp yetmezliği, sıcaktan bunalma ve hatta cinnet geçirmeleri duyar oluyoruz...
Yaklaşık 40 yıldan bu yana İstanbul’da yaşayan biri olarak ilk defa bu yaz bu kadar sıcağın İstanbulluları bunalttığına şahit oluyorum.
*
Yarın ramazanın birinci günü ve şimdiden “Bu sıcaklarda nasıl ramazan geçirilecek” telaşı düşmüş insanımıza...
Ve bu akşam insanlar oruç için kalacaklar...
Yarın bu sıcaklarda oruç tutabilecek olmanın ilk sınavını verecekler...
Evet, günler uzun, sıkıcı, olağanüstü sıcak ve bunaltıcı...
Bu durum onların cesaretlerini kırıyor ve oruçlarını tutup tutamama gibi bir ikilemin içine bile düşebiliyorlar...
Oruçlarını tutacak olanlar; günlerin uzun oluşuna mı dayansınlar, sıcağın bunaltmasına mı?
Susuzluğa, su kaybına mı karşı koysunlar, açlığa mı sabredip direnebilsinler... Bu nedenle gerçekten de “Bu ramazan zor geçecek olan bir ramazan” gibi görünüyor.
*
Ama yine de ömrü olanlar bu ramazanı da geçirecekler.
Aslında makbul olanı, bütün bu olumsuz şartlara direnerek sona ulaşmak değil mi zaten...
Direnmeyi, sabretmeyi bilebilmek...
Bütün olumsuzluklara rağmen inancın bedelini ödemek...
Sabrının sınırını görebilmek...
İsteyince neleri yapabileceğini yaşayarak öğrenmek...
Kısa ve serin günlerde oruç tutma rahatlığının yanında uzun ve bunaltıcı günlerde oruç tutabilmeyi başarmanın mutluluğunu yaşamak...
İçinde bulunulan olumsuzluklara, yıldırmalara, başarılmak istenen moral bozan söylemlere rağmen, oruçlarını tamamlayanlar; bayramı yaşamanın keyfi, mutluluğu ve iç huzuruyla kendilerine dayanma gücü veren yaratanına şükür etmek...
Ve bu şükrün ödülünü almak...
İnananlar için ne güzel bir şey...
Zaten her şey inanmakla başlamıyor mu?
İnanmak ve inandıklarını yaşamaya başlamakla...
*
Hani bir şarkı vardı ya “Nasıl olsa kışın sonu bahardır.” diye başlar... “Bu da gelir, bu da geçer ağlama,” derdi ya hani devamında...
Ben de aynısını söylüyorum şimdi.
Bu sıcaklar da geçecek, bizleri bunaltan bu sıcak ramazan ayı da...
Sadece biraz sabır...
Ve ‘sadece’ sabır...
Güçlü olabilmenin en önemli göstergelerinden belki de en önemlisidir sabır.
Dayanıklı olabilmenin...
Hatta inançlı olabilmenin en büyük göstergesi...
Hepsi bu...
Hiçbir şey sonsuza kadar aynı şekilde devam etmeyeceğine göre...
Nasıl olsa bunun sonunda bir bayram yaşanacağına göre...
Nasıl olsa eş, dost ve akrabalarla bu bayramın mutluluğu paylaşılacak olacağına göre...
Varsın sıcak olsun...
Varsın terletsin...
Nasıl olsa ramazanın sonu bayram değil mi?
Şimdiden yarınki ramazanınızı inanç ve sağlıkla geçirmenizi diliyor, ramazan sonrasında bütün sevdiklerinizle birlikte bayramı, bayram güzelliğinde yaşamanızı arzu ediyorum efendim...


0 yorum:

Yorum Gönder