EZİYET!..
Eziyet’in anlamı nedir?
“1. Zulüm. 2. Sıkıntı veya güçlük.”
Peki, ya ‘Zulüm’ün anlamı?
“Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, eziyet, cefa.”
Demek ki neymiş?
“Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum”muş.
Peki, bu ‘güçlü bir kimse’ kim olabilir meselâ?
1. parayla veya elindeki herhangi bir güçle yaptırım kullanan ‘kişi, şahıs, birey…’
Öte yandan; bir kurum ve kuruluş adına görev yapan ve kendisine verilen yasal yetkileri yasaya ve vicdana aykırı olarak kullanan unvanlı kişiler…
Olamaz mı?
Neden olmasın? Olur da öte bile geçer.
Hem, bugün devlet dairelerinde keyfi olarak vatandaşı anasından doğduğuna pişman ettiren o kadar çok unvanlı-unvansız görevli var ki!
Yasaların mı dediği oluyor, yasaları uygulayanların mı orada çok daha iyi anlıyor insan.
*
Buradan şuraya gelmek istiyorum…
Bugün herhangi bir hüküm giymediği halde, tutuklu olarak 500 günden fazla cezaevinde tutulan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve birçok gazeteci Ergenekon davasından hâlâ içerideler.
Ne zaman çıkacaklar?
Bilinmiyor!
Pekâlâ, bir tutuklunun herhangi bir hüküm giymeden 500 gün gibi bir süre cezaevinde tutuluyor olması, TCK kanununda (ve/veya bu kanunla ilişkili diğer kanunlarda) yeri var mı bilemiyorum.
Vicdanıma ve aklıma soruyorum. “Olmaması gerekir,” diyorum.
Çünkü bu bir eziyettir, zulümdür, işkencedir; devlet eliyle kişi hürriyetinin kısıtlanmasıdır; ailelerin parçalanmasıdır, kişinin devletine karşı güven yitirmesidir…
Değil midir?
500 günde, bir kişinin “Suçlu mu, değil mi?” olduğunu anlamak için delilleri toplayamayan ve bir sonuca varamayan bir yapının da ciddi şekilde sorgulanması gerekmez mi?
*
Bir insanın 500 gün içeride tutuklu kalması şu kısacık ömürde az zaman mı?
Bu durumun ne bu dünyada ne de öbür dünyada açıklanır bir yanı olacağını hiç sanmıyorum…
Bu durumun ne vicdanla ne hukukla ve ne de başka bir şeyle de izah edilebileceğine ise aklımı ve yüreğimi bir türlü inandıramıyorum.
500 gün…
Neredeyse bir buçuk yıl…
Her halde üç yıl hüküm giyen bir kişi, -hafifletici nedenler de göz önünde bulundurulursa- ancak o kadar yatar.
Sonra “Pardon!” denilip, berat ettirilmeleri halinde, o kadar sürenın boşu boşuna çalınması, hangi vicdana, izana, hukuka ve insan haklarına sığar, varın siz hesap edin…
Bu insanlar neden tutuksuz yargılanmazlar?
Yargılanamazlar(!)
Çünkü o insanların, “Delilleri karartma, yok etme ve yurt dışına kaçma olasılıkları çok yüksektir(!)” de ondan…
*
Niyet bağcıyı dövmek olunca bahane bulunuyor tabi…
Ben hiçbir yasanın ‘insan vicdanını’ rahatsız edeceğine inanmıyorum…
Yorum ve kasıt farkının dışında tabi ki de…
0 yorum:
Yorum Gönder