web 2.0

17 Haziran 2010

20100618 - İKİ İYİLİĞİN BİRİ...

İKİ İYİLİĞİN BİRİ...

İYGAD’DA sıkıntı var
Sayın başkan ise nereden başlayacağını sanki tam olarak bilemiyor gibi...
Diğer taraftan da İYGAD üyeleri üzgün, tedirgin ve sıkıntılılar...
Durum bu şekilde seyir ederken ‘İYGAD’ sanki bir mezat malıymış gibi öylece ortalıkta duruyor.
Derneğin bu hali bana ‘baba-oğul’ arasında geçen bir ‘kıssa’yı hatırlatıyor.
“Baba bir hırsız buldum” diyor evlat.
Baba: Getir oğlum!
Evlat: Gelmiyor, baba!
Baba: Bırak oğlum.
Evlat: Gitmiyor baba.
Sanki durum biraz da buna benziyor gibi...
*
İYGAD (İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği) Başkanı Metin Karakoç, AKP’DEN Esenyurt Meclis Üyesi seçildiğinden bu yana, İYGAD başkansız, üyeler de derneksiz kaldı.
“Peki!” diyeceksiniz ki “Bu dernekte bir başkan mı var, başka kimse yok mu?”
 “Olmaz olur mu? Dernek yönetimi var tabi.”
Bu gidişattan rahatsız olan üyeler, konuyla ilgili başkana tekliflerini bile -sözlü olarak da olsa- sunmuşlar.
Ne demişler?
“Sayın Başkan, sen yoğunsun dernek işleriyle ilgilenemiyorsun. Gel istifa et. Yönetim kurulu kendi aralarında bir başkan seçsinler Ör. M.Abdullahoğlu başkan olsun. Olağan süreci sonuna kadar da o yürütsün. Ha! Olmuyor mu? Bu arkadaşlara güvenmiyor musunuz? O zaman da olağanüstü kongre yolunu açınız ve bu konuda kendinize yakışan bir bilge davranışı sergileyiniz...” demişler.
*
Bu zamana kadar bu olamadı.
Bu olmazsa ne olur?
Olmazsa, yine bu konuda İYGAD üyelerinden bazıları (bunların içinde ben de varım) hazırlanacak olan bir manifesto ile ‘Yönetim Kurulu’nun, derneği olağanüstü kongreye götürme’ konusunda yasal haklar kullanılır.
Peki, bu yöntem doğru mu?
Hem de pek doğru!
Doğru da, üzücü olabilir. Mevcut yönetim bu durumdan dolayı üzülür.
Kamplaşmalar baş gösterebilir.
Bilinmelidir ki, bu durum asla bir meydan okuma değil, bir çözüm arama gayretidir. Ne Karakoç yönetimi ne de bu konudan rahatsız olan üyelerin böyle bir ‘meydan okuma ve zıtlaşma’ gibi niyetleri yoktur.
Çok defa bu konuda yazılar yazan biri olarak başta benim yok...
Durum böyle olunca, aklıma; -ölüm döşeğinde olan, ama ne iyileşen ne de ölen, yakınlarına üzüntü dışında ızdırap da çektiren bir hasta için edilen- dua geliyor.
Hani; “Allah’ım iki iyiliğin birini ver. Ya iyileştir kurtar, ya canını al kurtar.” denir ya ben de öyle diyorum.
“Ya yönetimde yeni bir iş bölümü yapılıp, üzerindeki ölü toprağı kaldırılarak bir canlılık getirilsin ya da Dernek olağanüstü seçime gitsin...”
Ne dersin başkan?
İki iyiliğin biri...
Bu durumda benim aklıma üçüncü bir şık gelmiyor.

0 yorum:

Yorum Gönder