BAYRAM ACAR(!)
CHP Avcılar İlçe başkanı Bayram Acar sıradan gibi görünen ancak hiç de sıradan olmayan biri…
Bir buz dağını andırıyor…
Görünen kısmından çok daha fazla keşfedilmemiş tarafları var.
*
O, her şeyden önce çok konuşmuyor.
Süslü sözler de etmiyor…
Biliyor ya da bilmiyor ama etmiyor…
Kendisiyle ilgili söylenenlere kafa bile yormuyor…
O sadece dinliyor…
Bir başkan olarak söylenenlere değil, ortaya konanlarla ilgileniyor…
Emekle…
Sunulan önerilerle…
Konuşanların partiye ne kazandırdıklarıyla...
*
“Aynı gemideyiz” diyor. “Birbirimizi kırmak yerine, birbirimizin eksiklerini tamamlamak gerek” diyor, kendisiyle ne zaman konuşmaya kalksam...
Ben, Bayram Başkan’ın hiçbir partili arkadaşıyla ilgili ileri-geri konuştuğunu hatırlamıyorum. Ama herkes onunla ilgili o kadar çok şeyler konuştular ki, belki de Bayram başkanı bu konuşmalar ve tavırlar olgunlaştırdı ve her şeye rağmen yeniden başkan yaptı, diye de düşünüyorum.
*
Yaptığımız sohbetlerde “Her şey inanmakla başlar,” diyor Bayram Başkan.
“Kime inanmakla?” diyorum.
Temsil ettiğin düşünceye; yol arkadaşlarına inanmakla…
“Galiba eksikliğimiz de burada,” diyor. “İnanmanın; sorumlulukların yerine getirilmesiyle başlayabileceğini” bir kez daha hatırlatıyor.
Ayrıca, işin basit, ancak çok önemli yanına da dikkat çekiyor. “Bir partide, bir dernekte üyenin sorumluluğu aidat vermekle başlar” diyor. Arkasından bilgi ve tecrübelerin paylaşılması, eksiklerin, yanlışların, doğruların, iyilerin, olumlulukların, olumsuzlukların masaya yatırılarak birbirinden ayrıştırılması ve değerlendirilmesi de gücü ve başarıyı getirir, diyor.
*
Bayram Başkan’ın bir kere başkalarının göremediği ya da görmek istemediği veyahut da önemsemediği bir özelliği var.
O iyi bir gözlemci, dinleyici ve sabırlı…
Kendisiyle ilgili konuşulanlarla, anlatılanlarla, üretilenlerle ne kadar ilintili olduğunu yine kendi iç dünyasında değerlendiriyor…
Ama onda kin yok, onda ihtiras da yok…
Onda vefa var, duygudaşlık var, bir de yürek var hem de en yufkasından…
Haksızlığında ‘haksız,’ haklılığında da ‘haklı’ olduğunu -önyargılarından arınmış bir şekilde- söyleyebiliyor.
Elbette etrafında kurnazlar, açıkgözler var. Samimi görünüp samimiyetsizler; hiç kendilerini ortaya çıkarmadıkları halde içten ve samimi olanlar da...
*
Belki toplum içinde çıkıp bir hatip gibi nutuklar atmakta zorlansa da, mesajlarını çekinmeden veriyor...
Onun yanlışları yok mu?
Olmaz mı?
Ama hangi birimizin yanlışı yok ki?
Onu anlamak isteyenler…
Samimi bulanlar…
Çıkar beklemeyenler yok mu?
Siyaseten üzerleri çizilenler, unutulanlar ve önüne engel konanlar hep oluyor.
Hangi siyasi partide bunlar olmuyor ki?
*
Siyaset böyle bir şey belki de...
Beklentiler olmayınca, beklenmeyenler oluyor…
Arkadaşlıklar tükeniyor, sırlar ortalara yayılıyor…
Yüzlerdeki maskeler teker teker çıkarılıyor…
Asıl kavga da o zaman başlıyor...
Başkanlar istenmeyen adam ilan ediliyor o zaman...
Velhasıl, zor iş bizim memlekette siyaset, gerçekten zor...
0 yorum:
Yorum Gönder