SİVAS-MADIMAK-DAMAK TADINIZ
Geçtiğimiz hafta Çarşamba-Cuma arası Sivas’taydım.
Çarşamba akşamı Sivas’a inmiş, Perşembe günü geç vakitte işimi tamamladıktan sonra Cuma günü öyleden sonra da İstanbul’a dönmüştüm…
Sivas; sakin, insanın içini karartmayan Cumhuriyet kokan bir şehrimiz…
*
Madımak otelinin bir tarafı otel olarak işletilirken, restoran yanı hâlâ kapalı ve hâlâ yangının ve katliamın izlerini yansıtır gibi...
Ve restorana baktıkça, cehaletin aydınlık üzerindeki acımasızlığını ve vahşetini yıllar sonra yeniden hatırlıyor insan...
*
Sivas’a ne zaman gelsem, gelip-geçerken Madımak oteli’ne baksam; -o olay neden bana denk geldi ki!- der gibi pişmanlık duyuyordu sanki…
Sanki katledilenlerin arkasından yıllar sonra bile tek başına yas tutuyormuş gibiydi…
Madımak otelini her gördüğümde aklıma bunlar gelirken, hiç kuşkusuz bu talihsiz olayı Sivaslılara maal etmek, onlara yapılacak olan en büyük haksızlık olsa gerek, diye düşünüyorum…
*
Aslında ben, sizinle Sivas’ın bir başka yanını paylaşmak istiyorum…
Sivas Temeltepe’nin arkasına düşen ve kimilerinin “Paşabahçe”, kimilerinin de “Paşa Fabrikası” diye adlandırdığı Cennet’ten bir köşe diyebileceğim piknik ve yürüyüş alanlarından söz etmek istiyorum…
Sivas’a yolunuz düşerse mutlaka bu yere gidin. Hatta mangalınızla birlikte gidin. İster mini boğaz köprüsünün altından geçen dere kenarına inin ister yukarılarda bir ağaç gölgesi bulun kendinize…
Bu doğal yaşam alanı hemen Sivas’ın içinde sayılır. Sivas’a sadece 3-
Ben sade, arkadaşım da orta kahvesini içtikten sonra ayrılıyoruz oradan…
*
İster sık sık seyahat etmek zorunda kalanlar olsun, isterse bir sebeple yolu Sivas’a düşenler olsun mutlaka ev yemekleri yiyecek olanlara bir yer önereyim size.
Önereceğim yer şehir içinde…
Sade, gösterişsiz, sıradanmış gibi görünüyor…
Belki öyle, ama canınız ev yemeği yemek istiyorsa sıradan bir yer değil. “Sofa Ev Yemekleri.”
Ve kesinlikle tadı damağınızda kalacağına inandığım sağlıklı ve doyurucu yemeğin arkasından size “Yediveren” tatlısını önermeden de edemeyeceğim…
*
“Sofa Yöresel Ev Yemekleri”ni Ayşe Deniz Özçoban ve ailesi 1994 yılında açmış…
Küçük bir aile işletmesi… Üniversiteli…
Orçun Özçoban İnşaat Mühendisliğinde okurken, Görkem Özçoban Üniversiteye hazırlanıyormuş…
Mesut ise Uluslararası ilişkiler okuyor.
*
Ayşe Deniz Hanım’ın söylediğine göre ödüllü…
Üstelik Avrupa’da ve ABD’de tanımış…
Ve hepsi de sunum ve serviste beş yıldızlı otellerin garsonlarına parmak ısırtacak cinsten…
Bana Eskişehir’deki ‘Kırıntı’ restoranı hatırlattı…
Okumuş çocukların hizmeti de başka oluyor canım…
*
Hani hiç olmazsa, tanımadığımız bir yerde gönül rahatlığı ile önerilen bir yerde yemek yenilse fena mı olur…
Olmaz tabi…
0 yorum:
Yorum Gönder