web 2.0

24 Şubat 2010

20100226 - "EN BÜYÜK ASKER BİZİM ASKER"

“EN BÜYÜK ASKER BİZİM ASKER”

23 Şubat günü Adana’daydım. Akşam saat 20.00 sularında Antalya’ya gitmek için otogara gittim. İğne atsanız yere düşmüyordu sanki…

Etraftan gelen darbuka sesleri…

Davul-zurna sesleri…

Horon oynayanlar…

*

O kalabalığın içinde; bir köşeye çekilmiş olduğu halde, başörtüsünün kenarıyla gözünün yaşını silen analar, bacılar…

Oğlunu otobüse bindirdikten hemen sonra bir ananın ağlamaktan otogarın tam da orta yerine düşüp bayılmalar, yakınlarının çığlıklar atarak kadını yerden kaldırmaya çalışırlarken etrafta şaşkınlıkla seyredenler…

Genç evlilerin, nişanlıların, sevgililerin hazin ayrılışına dayanır mı yüreğiniz bilmem ama o akşam Adana otogarında hüzün de vardı sevinç de…

*

Hele, iki de bir durup durup da zılgıt çeken bayanların sevinçten mi, hüzünden mi olduğu tam da bilinmeyen zılgıtlarını duyunca insanın içi bir hoş oluyor…

“En büyük asker bizim asker.” diyerek göklere fırlatıyorlar askere gönderecekleri arkadaşlarını...

*

Gerçekten de öyle mi?

Omuzlarda yükseltilen, sevinçten havalara uçurulan asker (rütbelisi, rütbesizi) gerçekten de “En büyük asker mi?”

İşte orada duruyorum…

Biraz da yutkunuyorum…

“Sanki öyle değilmiş gibi” diyorum içimden.

Ama gençler ha bire bağırıyorlar, “En büyük asker bizim asker” diye.

Ama onlar sanki, “Öyle değil!” dediğimi duymuşçasına, “Asker gidecek, geri gelecek” sloganlarını gönderiyorlar peşinden…

Bu da bir başka şeyi anlatıyor ya her neyse…

*

Düşünüyorum da bugün “En büyük” dediğimiz bizim askerimize yapılanları pek de hazmettiğim söylenemez…

En rütbeli muvazzaf askeri, emekli olanları gözaltına alınırlarken, tutuklanırlarken, zan altında bırakılırlarken, hatta onurları kırılırken, bizim çocuklarımız hâlâ “En büyük olan bizim asker” diyebiliyorlar…

Bütün bu yapılanlar -bizim askerimize yapılan- haksızlık değildir de nedir?

Göreceğiz bakalım;

“Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı” diyenler mi haklı çıkacak, ki o zaman da çok şeyimizi kaybetmiş olacağız, “İyi ki yaşandı” diyenler mi, göreceğiz…

Eğer gerçekten de “En büyük asker bizim asker” değilse bu çocuklar kahırlarından ölürler…

Bizim çocuklar da ölür…

Bizim analar da…

Bizler de ölürüz…

Çünkü yıpratılmak istenen asker, bizim askerimiz…

Bizim çocuklarımız…

Gerçekten de haksızlık bu…

Elbette varsa çürükler ayrılsın. Ayrılsın da bu ayırım yapılırken biraz daha hassas, biraz daha ölçülü olsun.

Bazı yayın organları kendilerini okutmak adına, sansasyonu körükleme adına, birilerine yaranma adına habire asker üzerinden prim yapmaya çalışıyor.

Yazık oluyor gerçekten…

Hem de çok yazık…

0 yorum:

Yorum Gönder