ÖYLEYSE; DURMAK YOK, AB’YE DEVAM...
Çıktık bir kere bu yola, dönüşü yok…
“Ne pahasına olursa olsun durmak yok, AB’ye devam(!)”
Öyle demiyor muydu başbakanımız?
Öyle diyordu… ‘Durmak yok, yola devam” diyordu.
Ve -ne pahasına olursa olsun- yola da devam ediliyor zaten…
AB istiyor, biz uyguluyoruz…
Yoksa yok!..
Yoksa AB’nin isteklerini yerine getirmezsek, bizim halimiz nice olur!?
*
Yıllardır; demokrasi deyip, demokrasiye uygun davranma…
İnsan hakları deyip insan hakları ihlâli yap…
Ekonomi deyip ekonomiyi berbat et…
Eğitim dersen öğle…
Sağlık dersen kör-topal gidiyor…
Sosyal düzen bitti-bitiyor…
Hepsinden de sınıfta kal…
Ulus olarak hep gelecek korkusu, hep gelecek kaygısı yaşa...
Altmış yıldır bunların hiç birini adam gibi düzenleme…
Günü kurtarma politikasıyla milleti oyala dur, geçiştir dur. Sonra da “Bizi de gurubunuza dâhil edin, kurtuluverelim şu sıkıntılardan” deyiverin, üstü kapalı olarak…
Ederler mi?
Zor ederler…
Niye etsinler ki?
Onlarla bizim -paranın dönüşümünün dışında- nasıl bir ortak yanımız var ki?
Girsek bile bize kendilerindenmişiz gibi mi davranacaklar?
Hiç sanmam!
Çünkü biz; ne dün onlardandık, onlar gibiydik ne de yarın onlar gibi oluruz…
Ama onlar kendilerine benzetecekler…
Bu konuda kararlılar…
*
Şimdi bir semt pazarlarına el atmadıkları kalmıştı onlara da attılar, çok şükür...
Pazarcılarımızın kendilerine has ‘söz ve melodileri’ susturulmak isteniyor…
Neden?
AB öyle istiyor çünkü...
Başka niye olsun ki?
Çünkü her şey AB için…
Her şeyimizi feda ediyoruz yavaş yavaş…
Şimdi de pazarcılarımız feda olsun AB’ye, n’olacak canım!
Yeter ki bizi içlerine alsınlar… Alsınlar da ne yaparlarsa yapsınlar(!)
*
Ondan sonra bakalım onların istediği kıvama gelebiliyor muyuz?
Onların istediği şablona girebilecek miyiz?
Bizim ne kadar ‘iyi, hoş, güzel’ diye bildiğimiz, hoşumuza giden, keyif aldığımız ne varsa AB’lilerin hoşuna gitmediğinden peyderpey yasaklanıyor…
Nasıl olacak anlamıyorum. Onların anlayışıyla, bizim anlayışımız öyle ters ki…
Onlar bizi içlerine alsalar bile, birbirimize nasıl uyum sağlarız anlayamıyorum…
*
Eee! İntikam böyle alınır işte!..
Biz değil miyiz onları Çanakkale’den içeri sokmayan, İzmir’den denize döken…
Biz değil miyiz Doğu’da, Batı’da, Güney’de, Kuzey’de hazır ellerine geçirdikleri yerleri silahsız, topsuz, tüfeksiz küçük bir Türk ordusuna teslim olmak zorunda bırakan…
Hadi buyuralım bakalım şimdi!
Şimdi de roller değişti…
Onlar güçlenmişler,
Palazlanmışlar…
Paralanmışlar…
Ama bir türlü de gözlerini bizden ayırmamışlar…
Anlaşılan bizi inim inim inletecekler…
Varsın inletsinler...
Başımızdakiler sağ olsun(!)
Sanırsam yine de Başbakanımız doğru söylüyor: Durmak yok, AB’ye devam...
0 yorum:
Yorum Gönder