web 2.0

21 Ocak 2010

20100121 - BEYAZ BİR ÖRTÜ - Kimilerini Mutlandırdı, Kimilerini Üzdü

Beyaz Bir Örtü...

Kimilerini mutlandırdı, Kimilerini üzdü…

İşyerindeki ofisimiz sıcak. Hem de sımsıcak…

Dışarıda kar, önce yağmuruyla birlikte geldi… Sonra yağmuru kara dönüştü ve artık ikisi birden kar oldu yağdı…

Önce sert yağmaya başladı.

Ufak, ufak… Ama sert...

İnsanın yüzüne vurdukça küçük kum taneleri çarpıyormuş gibi hissettiriyordu kendini kar taneleri…

Bizim işyerinin uzayıp giden çatısının siyaha benzeyen rengi yavaş yavaş alacalaşmaya, önce kurşunileşmeye, arkasından da beyazlaşmaya başladı…

Ve son nokta...

Her taraf bembeyaz...

*

Bulunduğumuz mekân sımsıcak…

Dışarısı buz gibi…

İşyerinin upuzun bacasında bir tane kuş yok…

Demek ki hepsi girecek bir barınak bulmuşlar kendilerine…

Bir barınak bulmuşlardır da, yiyecek bulabilmişler midir bilemiyorum?

Gökyüzü bir başka kapalı…

Yağlı boya tabloları gibi gökyüzünün rengi.

Bulutların renkleri kirli beyaza bürünmüş…

Ve o kirli beyaz rengin içinden bembeyaz olan kâr taneleri gökte kalan beyazlıkları yere ulaştırmak için her biri birbiriyle yarış ediyorlar sanki…

*

Ortam kimilerine göre kötü, kimilerine göre tarif edilmez muhteşemlikte…

Nostaljinin iyisi de kötüsü de var içinde…

*

Her kar yağışı kimine; Uludağ’da, Erzurum’da, Palandöken’de pembe anılarını anımsatırken, kimilerine ayakkabısının kenarından sızan kâr suyu ile pişmeye yüz tutmuş ayağının verdiği sızıyı hatırlatır…

Kimilerine kömürsüz geçirdiği her gecenin karanlığında; binlerce kere havanın soğumaması, karın yağmaması için dua edişlerini…

*

Kimileri için kar hayattır…

Kimilerinin hayatını zindan eder kar…

Dışarıda yatanları…

Evsiz barksızları doğduğuna pişmen ettirir…

*

Yaşamın kendisi bu galiba…

Yaşam denilen şey böyle bir şey olsa gerek…

Bir taraf gülerken, bir tarafın acılar içinde kıvranmasıdır beklide yaşamın kendisi… “Bir taraf yarınını kurtarmak için çırpınırken, bir taraf yarınını hoyratça harcaması” demek, gibi bir şey…

*

Gökyüzünden büyük bir telaşla aşağıya doğru inmeye çalışan kar taneleri, önce bembeyaz rengiyle dışarıyı seyrettiğim camda peş peşe buluşurlarken, orada bir saniye bile kalamadan bir hışımla aşağıya su olup akıyor.

Ne camı beyazlatabiliyor ne de camımın önündeki mermeri…

Çünkü içerisi sıcak, sımsıcak...

*

İşyerimizin çatısı tamamen beyazlaştı…

Dışarısı buz gibi, gökyüzü hâlâ kirli beyaz... Pencereden dışarıyı seyrederken kar tanelerinin yere inme telaşlarına da şahitlik ediyoruz…

*

2010 ve İstanbul’a ilk kar yağdı…

Kimileri sevindi, kimileri için, için ağladı…

Belki de yaşam böyle bir şey…

Bulunduğum sıcak mekânla, seyrettiğim dışarısı gibi bir şey…

Tezatlarla dolu...

Evet, yaşam denilen şey böyle bir şey…

Tezatlarla dolu...

0 yorum:

Yorum Gönder