web 2.0

14 Aralık 2010

20101215 - UZUN SÜRELİ İŞ SEYAHATLERİNİN EZİYETİ

UZUN SÜRELİ İŞ SEYAHATLERİNİN EZİYETİ

Görünen o ki bu hafta dişe dokunur pek bir şey yazamayacağım…
            Meselâ CHP kurultayının; çarşaf liste mi, blok liste mi olmasını…
Başbakanın bütçe görüşmeleriyle ilgili meclisteki konuşmasında muhalefete yüklenirken yaşadığı keyfi…
Trafik kazalarındaki hiç bir zaman bitecek gibi görünmeyen sürücü, yaya vs.   ihmalleri…
Soğuktan ölen insanları…
Kar yağışının Doğu Anadolu’da geç başlamasının bölge halkını ne kadar mutlu ettiğini…
Dışarıdan keyifli görünen, sık sık seyahat edenlerin o kadar da şanslı ve keyifli olmadıklarını, gerçeğinin göründüğünden çok farklı olduğunu yazmak istiyorum…
O seyahatlerin yaşattığı yalnızlığı…
O yalnızlığın getirdiği boşluğun, insan davranışlarında yarattığı travmayı…
Aile bağlarının git gide zayıflatılıyor olduğunu, hatta kopma noktasına gelebildiğini…
Yaşamın en korkutucu, en ürkütücü, en çekilmez ve insanın yüreğini delen yalnızlık okuyla tanışmanın bedbahtlığını…
Karşılıklı rol yapmanın dışında, otel lobisinde tanışılan insanlarla ne kadar yakın olunup olunamayacağını…
O, çok yıldızlı otellerin muhteşem odalarının duvarlarını süsleyen muhteşem tablolarının bile zaman zaman insanı bunalttığını teker teker anlatılmaya çalışılsa kaç kişi buna inanır ki?
İşte bütün bunları anlamak için yaşamak gerek…
*
Peki, nereye kadar?
Bu, bitmek bilmeyen seyahatler insanın kimyasını değiştiriyor biliyor musunuz?
Ama inanılmaz ki?
”Adamın keyfi yerinde, dünyayı dolaşıyor” denilir…
Hele de bu seyahatleri kendi cebinden yapmıyorsa o da fevkalâdenin fevkinde bir şey olduğu söylenir, öyle değil mi?
Bu kadar ağlanmanın  “Kimse imrenmesin” diye yapıldığı da düşünülmüyor değildir hani…
Bilinmez ki; içi, seyahat edenleri,  dışı da, dışarıdakileri yakıyor…
*
Uzun seyahat eden biri olarak ben mi ne yapıyorum?
Elbette aynı sıkıntıları ve olumsuzlukları ben de yaşıyorum. Ancak ben, bütün bu olumsuzluklardan etkilenmemek için sürekli yazıyorum…
Sürekli…
Belli olmuyor mu?
Bunca yoğunluğun arasında her gün sizin karşınıza nasıl çıkabilirim…
Her gün bir başka yerden, başka başka yerlerden nasıl bilgiler aktarabilirim size…
Diyebilirsiniz ki yazı yazmazsa kitap okunsun…
Doğru da, kitap okumak da bir disiplin işi…
Günün yorgunluğunun son demlerinde insan ne kadar kitap okuyabilir ki, bir zorunluluğu yoksa?
*
Ve hep böyle böyle devam eder gider seyahatin ızdırap yüklü yolculuğu…
Başka bir otobüs firması, başka bir şehir, başka bir otel…
Ve yeni yeni; başka başka sıkıntılar…
Hayatlar bile başkalaşmış da farkında olunmuyor işte…
Dışarıdakiler fark ediyor, da yaşayan bir türlü göremiyor kendini.
Geçekten de uzun süreli iş seyahatlerinin eziyeti kime nasıl anlatılabilir ki?
Zaten bu dert de kimselere anlatılamıyor ki!
Karşımızdakiler de zaten anlamak istemiyorlar…

0 yorum:

Yorum Gönder