web 2.0

19 Nisan 2010

20100421 - BAŞARMAK GÜZELDİR

BAŞARMAK GÜZELDİR

Önce İstanbul’a geliyorsunuz...

“Umut diyerek, İstanbul benim yarınlarım olacak!” diyerek...

Sırtınızda hayalleriniz, yüreğinizde gençliğiniz...

“Ne iş olsa yaparım. Yeter ki yarınlar düşlediğim gibi olsun...” diyerek

Mutlu olsun...

Güzel olsun...

Güzellikler olsun, yeter ki...

*

Geliyorsunuz İstanbul’a...

İstanbul başka bir dünya, memleket başka...

Kıyaslama bile yapamıyorsunuz...

Önce şok geçiriyorsunuz...

Önce, sırtınızdaki hayallerinizi kaybeder gibi oluyorsunuz, arkasından da, gençliğiniz birden yaşlanmaya doğru hızla yol alıyor...

Tahmin edemediğiniz kadar kalabalık bir şehir...

Karışık...

Hengâme...

Dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz güzelliklerin iç içeliği...

Ve bütün olanakların -açık ya da gizli- sergilendiği bir yer...

İstanbul...

Doğurgan şehir...

Yeter ki, uğraş...

Yeter ki, çabala...

Yeter ki, neye çabaladığını bil...

Yeter ki, istediğine inan...

Ve iste...

İnat et...

“Bana vereceksin senden istiyorum!” diye haykır kararlı bir şekilde.

*

Emin olun duyar sizi İstanbul...

Duyar ve haykırışınıza dayanamaz, verir istediklerinizi...

Size verilenleri kullanabilir misiniz, kullanamaz mısınız; İstanbul’u anlayabilir misiniz anlayamaz mısınız onu bilmem, bilemem. Ama istemesini bilirseniz alırsınız İstanbul’dan...

Yüzlercesinin binlercesinin aldığı gibi...

Yeter ki, o büyüye kapılıp da kendinizi güçsüz, yeteneksiz ve beceriksiz sanmayasınız...

Yeter ki, içinizdeki cevheri açığa çıkartmasını bilesiniz.

*

İstanbul böyle bir kent işte...

Vefalı...

Sevgi dolu...

Hoşgörülü...

Katı, acımasız...

Vicdanlı-vicdansız...

Hain...

Namuslu-namussuz...

Sahip çıkan...

Hiç tanımayan...

Ve bıktıran bir şehir...

Ne sayarsanız sayın ne derseniz deyin ama hep verdiğinizi alırsınız. Ödediğinizi verir size ve hiç numara yapamazsınız İstanbul’a...

Anında alaşağı ediverir.

Neye uğradığınızı bile anlayamazsınız...

*

Pazar günü dostumun İmza günündeydim...

Sevgili meslektaşım, arkadaşım Kamil Üci’nin...

Gözleri nasıl da parlıyordu etrafında dostlarını gördüğünde ve onlara kitabını imzaladığında...

“Baba Neredesin?” onun ilk kitabı...

Kitabının henüz başlarındayım...

Ama asıl anlatmak istediğim kitabı değil, kitabı yazanın kendisi...

Kamil Üci...

Sırtında umutları, yüreğinde gençliği ile dünyadan bir haber (kendi değimiyle) Anadolu çocuğunun İstanbul’daki müthiş mücadelesi...

Okuma-yazmayı öğrenmesi...

Bu yıl ortaokul diplomasını aldıktan sonra Lise ve Üniversite’yi hedeflemesi...

Başaracağından hiç kuşkum yok...

O İstanbul’a meydan okuyan çocuk...

Pazar günü gözlerinin içi o kadar güzel parlıyordu ki, Erol Yılmaz’ın kitap çadırında bulunanlara pozitif enerji gönderiyordu adeta...

“Başardım Yunus Abi, başardım!” diyordu kendisini stantta ziyaret edip kucaklaştığımızda...

Şimdi de ben buradan sesleniyorum sana Kamil Üci...

Evet başardın!

Ama sen daha çok şeyleri başaracaksın...

“Baba Neredesin?” yayınlarken kendine güvenin de geldi...

Özelliklerini, içindeki cevheri açığa çıkardın...

Yeteneklerini keşfettin...

O nedenle de sen başaracaksın Sevgili Dostum...

Ve sana bugün burun kıvıranlar, yarın başarını itiraf etmek zorunda kalacaklar...

Nerden biliyorsun dersen?

Onu da deme gitsin!...

Onun için başarmak güzeldir hem de çok güzel.

*

Önce İstanbul’a geliyorsunuz...

Yoğruluyorsunuz, eziliyorsunuz...

Ya kaybolup gidiyorsunuz...

Ya da küllerinizden yeniden doğuyorsunuz...

...!


0 yorum:

Yorum Gönder