web 2.0

17 Şubat 2010

20100219 - "BEŞER ŞAŞAR, ŞAŞMAZ BEŞİR"

“BEŞER ŞAŞAR, ŞAŞMAZ BEŞİR!”

7 Şubat 2010 Pazar günkü Habertürk gazetesinde Fatih Altaylı, köşesine, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’la yaptığı telefon konuşmasını aktarmış.

Altaylı yazısında. “… Bülent Bey’den anladığım, Güldal Mumcu’ya söylediklerinin değil, ama söyleyiş biçiminin özeleştirisini yapmış ve kendini ‘hatalı’ bulmuş. Bu bile önemli.” demiş.

Oysa “Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir…” diye çok manidar bir sözümüz yok mu bizim?

Koskoca başbakan yardımcısı, tecrübeli siyasetçi, aklı başında, aklıselim yetişkin bir insanın söylem biçimi burada konu ediliyor...

Tuhaf!

Hem tuhaf hem de üzücü…

“Neden üzücü olsun ki?” diyebilirsiniz.

Beşer şaşar!

Sahi bir zamanlar Banker Kastelli vardı. Ve onun reklamlarında da. “Beşer şaşar, şaşmaz Beşir” denirdi…

Aslına bakarsanız “Beşer şaşardı da, şaşmazdı Arınç” ama nasıl olmuşsa şaşmıştı(!)

Kendilerinin de kabul ettiği gibi yanlış yapmıştı…

Hem de bir bayana…

Peki, Sayın Arınç’ın toplumu geren, kargaşaya sürükleyen ilk tavrı ve söylemi midir bu?

Hayır.

Son tavrı ve söylemi olabilir mi?

Sanmıyorum!

Çünkü Sayın Arınç, bizlere, bizim gibi düşünenlere yanlış gibi gelen bu söylemleri, aslında kendisi gibi düşünenlere doğru geliyordur.

Hem doğru hem isabetli…

*

Sonra ne oluyor?

Toplum tepki gösteriyor…

Basın tepki gösteriyor (Tabi bir kısım basın)

Hatta öyle zannediyorum Sayın Arınç yalnız başına kalıp da günün değerlendirmesini yaparken, söyledikleri ve yaptıkları aklına geldiğinde, “Evet,” diyordur, “Ben burada yanlış yaptım… Güldal Hanım’a bu şekilde davranmamalı, bu ifadeleri söylememeliydim…” diyordur…

CHP’li Meclis Başkan Vekili Sayın Güldal Mumcu ilk kez meclisi yönetmiyordu ki...

Daha önceki oturumları yönetirken de mi Sayın Arınç’ı ve milletvekillerini kızdıracak bir yönetim biçimi sergilemişti de bu da üstüne tuz biber olmuş, Sayın Arınç da dayanamayıp heyecanına kapılıp patlamıştı. Sonra, sakinleşince de yanlış yaptığını anlamış ve üzülmüştü.

Öyle mi?

Hayır, öyle değil.

Ben, Bülent Arınç Beyefendi’nin davranışının yanlışlığı ile ilgili duyduğu üzüntünün ve dilemek istediği özrün içten olduğunu sanmıyorum.

Sanmıyorum, çünkü Sayın Bülent Arınç gibi kendilerini fevkalâde yetiştirmiş Meclis Başkanlığı yapmış, başbakan yardımcısı olan bir Beyefendi’nin bu kadar sıradan bir hata yapamaması gerekir, diye düşünüyorum.

Yapıyorlarsa da bilerek yapıyorlardır. Bu da hata değil, gösterilen bir tepkidir.

*

Pekâlâ, yapılması gereken ‘doğru’ nedir?

Bilerek yapıldığı halde hemen birkaç gün sonrasında özür dilemek ‘doğru’ değildir.

Doğrusu, özür dilememektir.

Çünkü bilerek ve isteyerek yapılmıştır.

O ve onun gibi insanlar, ya bu gibi davranışlarda bulunmayacaklar ya da özür dilemeyecekler.

Çünkü o insanlar en üst düzeyde ülkeyi yöneten örnek insanlardır.

*

Şimdi ne olacak peki?

Hiç.

Yaşandı ve bitti…

Sayın Arınç, Güldal Mumcu’nun odasını bastı (Her ne kadar bu bir baskın değildir deseler de), söyleyeceğini söyledi, sonra da çıktı gitti.

Hepsi bu!

Ancak, Altaylı “Bu bile önemli” diyor, cümlesinin sonunda…

Ne demek istiyor, ben anlamadım…

Yoksa Sayın Arınç hiç bir zaman özür dilemez mi ki?

Bence Altay haksızlık yapıyor…

O kadar da değil…

0 yorum:

Yorum Gönder