web 2.0

17 Ocak 2010

20100118 - GÖNDERME YAPMAK BİR SANAT MIDIR?

GÖNDERME YAPMAK BİR SANAT MIDIR?

Göndermelerin çeşitleri saymakla bitmez.

Birilerine bir şey söylemek istersin, söylemek istediğini bir başkasının üzerinden söylersin veya göndermeni o şekilde yaparsın.

Birileriyle ilgili bir şeyi örnek vererek anlatmak istersin, aslında örnek vermek istediğin kişi de o değildir…

Birini översin, övdüğün kişi de aslında o değildir, bir başkasıdır…

Veya yermek istediğin…

Yani bunun Türkçedeki tam karşılığı “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla”dır.

*

Aslında hepsinin içinde de bir geçmiş yatar…

Geçmişte yaşanan olumsuzluklar…

Geçmişte yaşanan iyiliklere ahde vefa gösterilmemeler…

İyi günler,

Kötü günler…

Gün gelmiştir, farklılaşmalar başlamıştır…

Ortak noktalar azalmaya başlamış, her iki taraf da farklı düşünmektedir…

Hatta ortak noktaları, ortak nokta olmaktan çıkmış uçlara doğru gitmektedir…

Artık ‘ak’lar kara; ‘kara’lar ak olmaya başlamıştır…

Ne ortak nokta bulunmak istenir ne de gayret gösterilir…

Bu, etraftakilerin de işine gelir…

Bir aklıselim de tutup da “Ne yapıyorsun, bu sizin yaptığınız yanlıştır.” demez.

Konuşulacak mevzu, yazılacak bir şeyler olmalıdır…

Aslında her iki taraf da birbirlerini, -geçmişte yaşanan güzellikler adına- yüzlerine söylemeseler de hazzetmektedirler aslında…

Hazzetmektedirler de, gelin görün ki, her iki tarafın yanlışları da, doğruları da -kendilerince-doğrudur…

Hani “Burnundan kıl aldırmıyor” diye bir laf vardır ya…

Öyle bir şey!

Gerçekten de hiç kimse burnundan kıl aldırmıyor…

Yeter ki ortamı bulunmasın… Ortamı bulundu mu ortaya ne varsa gönderir…

Tıpkı restoranlardaki açık büfe gibi…

İsteyen istediğini alsın…

Diğerleri de öyle dokunsun ki bilgisayarının tuşlarına Allah ne verdiyse…

Beyinde kalan neler varsa döşensin sütunlara…

Kimi zaman da açık büfe olmaktan çıkmış, göndermenin adresi belirlenmiştir…

Anlayacağınız hiç kimse “Neler oluyor, nerede yanlış yapıyoruz?” deme yürekliliğini göstermezken “En büyük benim, ben saygı isterim” diyerek, kılıçları kuşanıyorlar…

Kürsülerden insanlara hitap edilecek o kadar güzel şeyler varken, paylaşılacak, yapılacak, omuz verilecek o kadar çok iş varken, gönül rahatlığı ile göndermeler yapılıveriyor hemen oracıkta…

Hangisi doğru?

İtham edenin ithamı mı doğru; yoksa ithama bakıp da ithama yanıt verenlerin yanıtları mı?

Neden böyle diyorum?

Çünkü bir taraf ima yoluyla da olsa sataşılarak toplum içinde küçük düşürülmeye çalışılıyor…

Diğer taraf da -kendi anlayışına göre- kendine bir cevap hakkı doğduğunu düşünerek, mevcut olanaklarını kullanarak da cevap hakkını yerine getiriyor…

Yanlış mı?

Eğer işin içindeki -“tahrik” unsurunu değerlendirirsek, yanlış gibi görünse de- yanlışa(!) sevk etme durumu daha ağır basıyor gibi görünüyor…

*

Peki, bu durumda kimden olgunluk beklenmeli?

Ortaya konuşup da üstüne alınacaklar kendilerini bilirler, diyenlerden mi, yoksa üstüne alandan mı?

*

Galiba biraz iletişime ihtiyacımız var…

Biraz da empati kurmaya…

Ve tabi ki de biraz da bulunduğumuz yeri hazmetmeye ihtiyacımız var…

Galiba…

0 yorum:

Yorum Gönder